238 İEdebi Roman| BİZİM İÇİM SERVETİFÜNUN No, 2219—534 BİZ! Yazan; MUSRET SAFA baŞTUN | ZDEKİ | | razi — Size yardıma hazırım, dedi.. Hakikaten mini- mini yavruların himayesizlik yüzündan düştükleri âkibetler hepimizi endişeye düşürecek mahiyettedir. Bunu söyler söylemez, bir elini cebine soktu, cüz- danını çıkardı, Diğer elile de zile bastı. Cüzdanından çektiği büyük rakkamlı bir banknotu muhatablarına uzatırken, içeri giren hademeye de muavinini ça- ğırmasını emretti. Müdürü umumi beyefendi, müessesenin yardım fa$- lından yüklüce bir meblâğın (anasız, babasız çocuk- ları koruma cemiyeti) emrine verilmesini, muavinine emretti, Muavini ve iki cemiyet 92481 odayı boşalt- tıkları zaman Beyefendi hazretlerinde, hayırlı bir iş görmekten mütevellit bir huzur, iyiliği vazife bilen İaziletli insanlara has, bir tevşzu vardı. Kalın par- maklı yumuk ellerini uğuşturarak koltuğuna gömüldü. Bir müddet iri burunlarını karıştırdılar. Sonra telefonu açıp, evlerini buldular. Karşısında refikaları hanımefendi bulunuyordu : — Nasılsın karıcığım, dedi.. İyi misin.. Çocuklar nasıl !, Küçüğün ateşi düştü mütf.. Bütün bu #sorduklarınin zerre kadar ehemmiyeti olmıyacak ki, cevab beklemeden devam etti; — Ben, bu akşam gelemiyeceğim. Meclisi idare içtimaı var, ehemmiyetli.. Bulunmam lâzım! Sonra da o bizimle temas etmek için gelen şirket mümes- gillerini kafese koymak için bir ziyafet vereceğiz. Beni beklemeyin olmaz mı canımın içif, Karısı kısaca : — Peki! Karşılığını verdi. Bu memnun bir «peki «olsun» müsaadesi idi. Müdür umumi telefonu: — Ben işte böyle adamı kafese koyarım! Diyen müstehzi bir eda ile kapamıştı. Karsı da telin diğer ucuodan burnunu kıvırarak telefonu ye: rine bırakmıştı. Bir müddet yarı çıplak vücudünü kocaman endam aynasında seyrettikten hizmetçilik ile şırdaşlığı şahsında toplayıp, hanımının famdö- şambrılığını yapmasını ihraz etmiş bulunan genç ve yosma hizmetçisini çağırdı: — Fatuş, dedi.. Bey bu akşam gelmiyormuş.. Ali- ye göyle, otomobili garaja erken çeksin |.. Fatuş, geniş kalçalarının üzerindeki bir şemsiye kutrundaki incecik belini şuh bir eda ile kıpırdattı; manâlı manğlı gözlerini kırptı : idi, Arzu edilen bir — Peki hanımcığım!.. Zeki ve pişkin mahlük, hanımın : — Aliye söyle, otomobili garaja erken çeksini.. demekten maksadını anlamıştı. —a— Bilhassa seçilmiş, külüstür bir taksinin köşesine kanapeyi çökertircesine oturmuş olan et yığını doğ- ruldu. Başmı eğerek, dışarı dikkatli dikkatli baktı : — Dur hele.. Galiba sağa sapacağız! Kolalı yakası üzerinde birkaç kat plise yapan gerdanını kaşıdı. Otomobil sağa sapmış, dar, iki ta- rafına yüksek ve karanlık, hepsi birer istifham İişa- reti gibi dnran apartmanlar sıralanmış bir sokağa girmişti. Şişman müşteri, ortasında birden pay! bu- lunmıyan ikisi bir hattı müsrekim halinde birleşerek yüzünü glnının hududundan ikiye bölen kaşlarını kıpırdattı, gözlerini kırpıştırıp; emretti. Dur.. İri boynunu taksimetreye doğru uzattı. Bir kitab kadar kalın cüzdanından çıkardığı bir tek liralığı şoförün yanına altı: — Eyvallah !. İndi, Otomobilin makasları rahat birer nefes aldılar. Müşteri, alnında biriken terleri parmağının uciyle bir baştan diğer başa kadar gürükliyerek, yere savur- duktan sonra serçe parmağiyle kulağını silkeledi; yürüdü. Dördüncü köşede perdeleri inik, içinde kimse yokmuş hissini veren büyük bir apartımanın önünde durdu. Birinci katta bir (emrazı zülhreviye mütalas- 811) nın, diğer katta bir (diş tabibi)nin tabelâları asılt idi. Bu zevata müracaat edenlere daima evde bulun- madıkları, yahut günleri olmadığı cevab verilirdi. Haddi zatında bu mntahassıs ile tabib muhayyel birer şahıstılar. Şişman kapının zilini çekti. Çıngırağın zilini çekti. Akşi bitmeden kepi açılmışdı. Karşısında temiz ön- Tüklü, eline yüzüne bakılır bir hizmetçi vardı : — Kimi istediniz !. Şişman : — Bunu ilk defadır görüyorum, yeni galiba.. diye mırıldandı... Mırıldanışı biter bitmez de iki ke- limelik iki rakam söyledi: — Üç, iki.. Hizmetçi mubalâgalı bir herifle, misafire yol ver- mişdi. — Devamı var —