ii â No, 3219—534 UYANIŞ 233 Köprülüzadenin 25 inci yılı — 927 inci sayıfadan devam — «Servetifünun» da neşreden üstat, «Jervetifünun» a mahzı servet olan mesaisini, şöyle anlatıyor. “Meşrutiyet ilân edilmişti. Gene- ier, (Fecriâti) cemiyeti edebiyesini teşkil ediyorlardı. Oraya girdim. Servetifünun mecmuasını çıkardık. Ben de şür, tenkit, felsele, İçtimai- yat, tarih ve (edebiyat tarihi) ne mütegİlik makaleler yazardım. Bu herşeyden yazmak hevesi, yavaş yavaş içtimaiyat ve tarihe doğru temer- küz etmeğe boşladı. O esnada ida- dilerde edebiyat hocalığına tayim edilmiş olmam beni, faaliyetimi da- ha ziyade edebiyat ve edebiyat ta- rihi sahalarında (teksife mecbur etti. O zamana kadar hiç bir (tarih edebiyat programı) yoktu. Bunun lüzumumu görerek ilk defa olmak üzere bir (tarih edebiyat programı) yaptım. Rahmetli Ziya Gökalp ve Yusuf o Akçurada O arkadaşlarımın arasında idi. Okutacağım dersin adı : (Tarih edebiyat osmaniye) idi. Bunu derhal; (Türk edebiyatı ta- rih) yaptım. O zaman Darülfünun- da (Edebiyat fakültesi) bir nevi softalar medresesi halinde idi. Bir tek ders kitabı yoktu. Arkadaşlarla çalışarak fakülteyi bugünkü haline getirebildik. ,, Her veçhile teferrüd etmiş, mesleğinde mubakkak içtihat sa hibi olan: Köprülü oğlu, (İbnül Emin) üstadın da dediği gibi: “Neşriyat ve tedrisat ölemle- rinde memleketinin irtanına hizmet eden erbab himmet ve marifetin, en gençlerinden; fakat en ileri ge- lenlerindendir.. ,, Mehmet Fuat Köprülü, 1890 senesinin 2 inci teşrininde İstanbul da Sultan Mahmut türbesi karşısın- doki konakta doğdu. Babası: Beyoğlu ikinci ceza baş kâtibliğinden mütekait İsmail Faiz Bey; onun babası: Bükreş Sefiri: Ahmet Ziya Bey: onunda babası: *Divan hümayun beylikcisi. Köprülü zade Afif beydir. Valdesi; ilmiye ricalinden (Arif Hikmet efendi )nin kerimesi: Hatice hanımdır. Yükseklere Doğru! Dalların Zirvesindeyiz ancak ? (Yerebatan) daki (Ayasofya mer- kez rüşdüyesi) ni ( Mercan idadisi- ni - aliyyül e'lâ - derecede bitirdi. Üç sene kadarda (Mektebi hukuk)a devamdan sonra : mesaisini, hususi tahsil ve tetebbu'a hasretti. Yıllardanberi Oyüksek tahsil gençliğine diploma veren, her ilmi meselede malümat ve mutaleasi- na müracaat edilen şerefli bir im za ve selâhiyet sahibi üstat, «Ba- rem» ip taftbikına başlandığı sira- larda : “Darülfünun divanı korarile: beşinci müderrislik derecesi, De indirilmek kadirnâşinaslığına uğra- dığı zamanlar; dostu ve üstadı İb- dül Emi, değerli meşslekdaşını şöyle müdafaa ediyordu : “Bütün mesaisi, ilme masruf olan ve asarı ilmiyesile namını şar- ka, garbe tanıtan bir adamdan aşı şahadetnamesi ve emsali şahadet- namelar aranabilirse de mekteb şahadetnamesi (aranacağı o hatıra Ahmed Hâşim gelmezdi. Şahadetname, hamilinin ilmine şahadet etmek için verilir ve ilmi sabit olmayanlardan aranir bir vesikadır... Her satırı, isbatı ilim eden bin- lerce sahifelik eserler, müsessirin ilmine şahadet edemez mi O eserler, bir şahadetname ka- dar haiz ehemmiyet olamaz mı?..,, Üstadın © zamanlar bütün memleketin biesiyatına terceman olarak sorduğu çok haklı sualine: Bugün, bütün bir üniversite cevab veriyor. EKiymet tanır ve tanıtır genç- liği, — jübilesiyle beraber — alkış larken: bu inganca bareketin, (Mü- derriz Ferit, Profesör «İzmirli», Mustafa Şekib, ve Şerefüddin) gibi hâlâ yazan ve okutan (Meârif Büyükleri ) mizede teşmilini istemek hakkımızdır sanıyorum. Revnekullâh Server