29 Temmuz 1937 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

29 Temmuz 1937 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

150 SERVETİFÜNUN No. 2136—431 BEŞ KURUŞA BİR KEDİ! HAYVAN ESİRGEME KURUMUNUN KULAKLARI İstanbul; İstanbul olahberi gör- mediği yeri ve acaip bir hâdiseyle karşılaşmış bulunuyor: Kedi katli. &mı!... Mahalle kadınlarının epidenberi mevzusuzluk yüzünden paslanan çeneleri yenibaştan işliyor... Kahve köşelerinde miskin miskin pinekli- yeh mütekaitler, başıboş adamlar hararetli bararetli bu taptaze meyv- zuda eşeleniyorlar. Kimisi acıyor, kimisi beyeniyor... Evvelce fazlaca canı yanan kasaplarla aşçılar bu yeni teşkilâta ellerinden geldiği kadar yardım ederken kedi merak- hsı olanlar; yıllardanberi emek verip besledikleri cins hayvanlarını kıyı-bucak saklıyorlar. Velhasıl yaz günlerinin bayıltıcı sıcaklarile uyu- şan duygusuz insanlar yenibaştan bir canlılık eseri yöstermiye uğra- şıyorlar. Sarmanlar, Gümüşler, Zirtoplar, Pamuklar, Tekirler, Araplar çöpçü arabalarının süprüntü kokan bunal- tıcı havası içinde çırpınıp duruyor- lar, araba kapaklarının aralıkların- dan sarışın kuyruklar, köpük renkli başlar, masmavi ufukları içinde zekâ ve güzellik çağlıyan elifli bakışlar, üzerinde tel tel bıyıklar titriyen kıvrak ve sevimli dudaklar ve daha neler neler pırıldayor. Köşebaşla- rında küme küme biriken çocuklar hep bu yeni ticaretle meşgul... İki yaramaz çocuk sıska bir tekir ke. dinin ön ve arka bacaklarından m çekiştirip duruyor... «den çe gördün.. yok.. ben önçe gör- düne diye kremi arda Yırtık mintanlı, yalın ayak, başı kabak koşuşan küfeci çoçukları, bu kârlı işi duyelıberi, küfelerini bırakmış- lar; zavallı hayvancıkların peşlerini kovalıyorlar. Yolda giden, kılıkla- rından fakir oldukları anlaşılan iki gençten birinin sevinçten ağzı ku- laklarına varıyor; ellerindeki tırmık yerlerine bakan uzun yüzlü, saz benizli, fırlak gözlü arkadaşına: — Allah, günahını onlardan sorsun.. bize topla dediler, topladık!. Bak, ben bugün u cebe indirdim. Sen akşama kadar yük taşıyacağım diye .canını çıkardın da kaç kuruş aldın!.. diye çıkıştı- ğını duyuyorum. : — Aman lânet olsun onun pa- rasına... Hem, oğlum, kedinin ahi tatarmış.. haminnemden duydum... O hayvanlarm canını yakan, yedi yıl seyyesini çekermiş!... Yol boyunca bu ve buna benzer mükâlemeler kulağıma çalındıkça kendi kendime düşünüyorum: De- Yazan: M. Halüsi Dosdoğru mek hâlâ aramızda günahtan kor kanlar varmış. Ve sonra, birden, hafızamın zonkladığını duyuyotum <120 kuruş»... Sözün kısası, bu kü: çücük ticaret 24 kedinin başına patlamış... Ya bir belediye memurile genç yaşta ağzında diş kalmamış bir musevi kadınının pazarlığına ne dersiniz? Yabudi kadın torba içinde getirdiği 3 kedi yavrusu için 15 kuruş istiyor; belediye memuru: — Bunlar yavru, tanesine yüz para iyidir.. Kadın: — Memur Bey, bunlar boyume- yecekler t.. Hakumu yemeyin, na- sil olsa kedidir. Onları münakaşads bırakıp yü- reğim #sizlıyarak oradan da uzakla- şıyorum İşin alayında olanlar, yok bele- diye farelerle anlaşmış, yok eldiven fabrikalarında güderi azalmış... bi binbir çeşit nükte savururken benim de hafızamı şu eski ilk o- kul kıraatlerinde yazılan tubaf hikâ- ye tırmalıyor: (Fareli köyün kaval- cısı) başlığını taşıyan, bu çocuk hikâyesinin gülünç mevzuuna kı- saca, temasa edeyim : Hatırımda kal- dığına göre, vaktile bir köyde gün- den güne üremekte olan fareler bir zaman sonrâ n başını bel& kesilir. Köy heyeti ibtiyariyesi aşa- ğı baş vurur, yukarı baş vurur bir çare bulamaz. Nihayet uzun boylu uzun külâhlı ve uzun kavallı bir adam köy ağasına giderek onları fare salgınından kurtarmağa muk- tedir olduğunu fakat şu kadar kese altın istediğini söyler. Köy ağası, * bu adama önce inanmak istemez. «Peki diye başını sallar.» <Hele bir topla da görelim» der. Bu tu- haf giyinişli adam sihirli kavalını dudaklarına götürerek üfürmeğe ve o zamana kadar hiç işitilmemiş ga- rip birn e çıkarmağa başlar kıyıdan bucaktan koşup gelen irili ufaklı bir gürü fare adamın etra- İına sarılır. Köy ağası da, vaziyet- ten memnun olarak kavalcının hak- kını verip bu büyük belâdan köyü kurtarır... . Şimdi kedileri toplattığına göre, aonaba belediyemiz de böyle bir ye- dek kavalcı tutmuş mudur * Yokâa iş kapana kalırsa lalkın da bali çapana varır. Çünkü, bu çelik yay- dan bir kere yakayı sıyıran kurnaz hayvan bir daha böyle deliklere burnunu sokmadan önce kuyruğu- nu sokar ve eğer tehlike varsa bir kuyruk fcda ederek vartayı atlatır, ÇINLASIN! böylece kuyruksuz fareler de ken- dilerinden beklenilen zararın daha fazlasını yapmış olurlar Bu sırada, babayani odalarımı- zın, yemek sofalarımızın, kış gün- leri çıtırdıyan soba ve mangal dip- lerinin sevimli misafirleri olan hay vancıklara acırken; kedi düşkünü bir dostuma «Başın sağ olsun» deme yi bir arkadaş borcu bilirim. Serapa duygu ve düşünceden malül olan bu içli arkadaşı geçenlerde ziyarete gitmiştim. Çalışmakta olduğu gaze: tenin yazı işleri odasında tercüme- lerile uğraşırken buldum. Gözlük- lerinin gltından uzun ve dalgın ba- kışlarile gelenin kim olduğunu şüz- dükten sonra zayıf yüzünün ince hatlarında bir tebessüm - belirdi. «Ooo.. buyrun bakalım...» la karışık olarak yer gösterdi. Müsvedde kâ- ğıtlarının yanıbaşında ızmarit dolu bir tabla ile cıgara paketi, kibrit ve gazete parçasıua sarılmış bir jilet duruyordu. Bunlar, onun, her 28- manki teferruatıdır... Yazarken durmadan cıgara içer, kurşun ka- lemlerini tahta kısmı az ve kurşunu fazla olmak üzere jiletle yontar. Her yazdığını birkaç defa okur. Onda yegâne imrendiğim tarz da yazılarına, karşı gösterdiği bu titiz- liğidir. Günlük tercümesini bitirin» ciye kadar öteberi şeyler konuştuk- tan sonra kalktık; dar koridorlardan, dik merdivenlerden geçererek bina- nın asıl taş merdivenlerine vardı- Bımız sırada, kedi meraklısı dostu- mu, bir pencere kenarında sışka yavrularını emziren bir tekir kedi- nin başucunda durdu. İnce uzun parmaklarile bayvanı okşarken al- tından yavrularını birer birer alıp bana gösteriyor, çapaklanmış göz- lerini açmak için bir ilâç bilip bilme: diğimi soruyordu... Duygulu dostum şimdi kimbilir ne kadar yastadır. n, yağmurlu gecelerde yol- lardan fenerle toplayıp evinde bin ihtimamla beslediği kedi yavrucuk- larını çöp arabalarında sürüklenir- ken görmesiyle hissettiği keder; her hangi birimizin bütün sevdik- lerimiz insanları tabutlar içinde karşımızdan geçirilirken duyduğu- müz ölüm acısının ayni değil midir İstanbuldan kedi neslinin kökü- nü kazımak üzere davrananlar- dan merhamet beklerken, Hayvan Esirgeme Kurumunun uyanma 24- manının geldiğini vak va ös Alâkadarlara müjde: yazıyı bi- tirdiğim sırada, kedi Batliznı 8 kuruşa frladığını duydum!1.

Bu sayıdan diğer sayfalar: