No, 2136—â4351 UYANIŞ “'Dam odasına girerken arkasında bir ayak sesi © duyarak başını çevirdi. Akşam güneşi son şüa- i larile sofaya silik bir aydınlık serpmiş, duvarları “ koyu bir esmerlik kaplamıştı. “© Genç kiz, bu boşlukta uzun boylu bir gölge © Ogötdü. Fakat kim olduğunu birdenbire tanıya- “madı. Yüzünü iyi görebilmek için bir adım ona yaklaştı. Bu sırada da muhteriz bir ses soruyordu. Bi Beni tanıyamadın mı Zulâl?.. ? Genç kız, hayretle haykırdı : iy — Necdet, sen misin ?,: 4 — Evet!.. Fakat pek geç tanıdın!.. ? Zulâl, tuttuğu paketleri bırakarak iki elini © birden delikanlıya uzattı. Genç adam, bu elleri i şiddetle sıkarak dudaklarına götürdü ve sıkı sıkı öptü | a Bu temas genç kızın vücudünü iliklerine di Kâdar ürpertmişti. Ellerini çektiği halde hâlâ ç Necdetin dudaklarını, ruhuna sarhoşluk veren N sicak nefesini parmaklarında hissediyordu. i Kendini toplamağa gayret ederek sordu: bi — Sen ne zaman geldin?,. i — Çok olmadı, bir saat evvel.. — Şimdiye kadar haplkisleğdii., İnsan bir Doğrusu çok Mlere olsun gelip görünmez mi?.. İyiyanetmişsin Necdet!.. Beni dinle de sonra hüküm ver Zulâl!.. Filbette gelmememin, daha doğrusu gelemememin “bir sebebi vardı. O sebebi öğrenirsen beni affe- a Zulâl, onun yalnız sesini işidiyor, yüzünü görmüyordu. Fakat kulaklarını dolduran bu ses © —ekadar yorgun, nekadar halsizdi. pi — Peki bu sebebi söyle Necdet, dedi. Seni “Milenden, akrabandan aylarca uzaklaştıracak ve f onların elemli veya sevinçli günlerine iştirak “ktirmiyecek kadar mühim olan bu sebebi derhal © © Gğrenmek isterim. Genç adamın fısıltıya benziyen cevabı duyuldu! — Hastaydım Zulâ|1!.. — Hasta mıydın?.. Nen vârdı?. — Tifo olmuştum... o Bir an ikisi de sustular. b vam etti: ; — Biraz evvel dayıma da anlattım ya!.. Buradan gittiğim gün yolda birdenbire fenalaş- “tım. Beni evvelâ eczmahaneye götürdüler, sonra da hastahaneye kaldırmışlar. Ben kendimi hiç Mi bilmiyordum. Gözlerimi açtığım zaman hataha- o mede olduğumu anladım. Sonra, doktorlardan » «izahat aldım. Tifo olmuşum ve yirmibeş gün hiç o kendimi bilmeden yatmışım. İki ayda ancak © Aoplanabildim. Buraya gelebilecek kadar kuvvet- Sonra Necdet de- leneceğim günü dört gözle bekliyordum. Niha- i yet bu sabah tamamile şifayap olarak taburcu» lar meyanına dahil oldum ve işte bir saat evvel yalıya kavuştum... Zulâl cidden müteessir olmuşlu. | — Pakat bize neden haber vermedin! diye d sordu. — Önceleri kendimi bilmiyordum, İyileşti- | gim zaman da haber vermeyi münasibetsiz buldum. İ — Oda ne demek?., — Şu demek ki, saadet ve neş'e coşkunluk- ları içinde bulunan insanları, varlığı kimseyi alâkadar etmiyen bir hastanın ızdırabile rencide etmek istemedim... | — Bu acı sözleri niçin söylediğini anlamıya- . rum Necdet!. Neden varlığın kimseyi alâkadar etmesin ?. Bu evin içinde herkes tarafından se- vildiğini ve istendiğini bildiğin halde, bu manâ- siz sözleri neden sarfediyorsun ? Necdet bir şn süküt etti. Sonra, omuzlarını şilker gibi bir hareket yaparak ; — Manâsız hiç bir söz sarfetmiyorum, dedi. Eğer anlamak istersen söylediklerimde çok bü yüh imanâlar bulursun... Zulâl, mükâlemenin münasibetsiz bir safhaya gireceğini tahmin ederek cevap vermedi ve bis raktığı paketleri alarak kapının tokmağını çe- virdi. İçeri girerken arkasında hareketsiz duran genç adama : —- Sen salona git, dedi, ben şimdi gelirim... Necdet derhal ba söze itaat etmiş ve ka- ranlıklara gömülerek kayholmuştu. Zulâl, odasın- da tuvalletini değiştirdiken sonra salona döndü- gü zaman genç adamı Nahide ile konuşuyor buldu. Nahide, düğün hazırlığına iştirak beha- nesile artık daimi surette yalıda kalıyor; yalnız arada sırada evine gidip ihtiyar annesini yok- İdyordu. Cemil yalıya haftada bir kere, Perşem- be akşamları gelerek, Cumartesi sabahı çıkıp gidiyordu. Necdet, Nahidenin müdekkik ve müs- tehzi suallerine tek kelimelerle cevaplar verir» ken, onu Kızdırdığının farkında değildi. Zulâlin salona girmesile gözlerinde hâsıl olan pırıltının Nahide için ne derece mucibi nefret ve intikam aver ölduğunu hissetmiş olsaydı, rna böyle can- dan bakmaz, bilâkis duha soğukkanlı ve daha tedbirli davranırdı. ” Zulâl, arkasına ipekli tirşe bir elbise giyin N miş, saçlarımı sıkı'sıkı arkaya doğru taramıştı. Ortadaki avizeden dökülen bol ziya altında, gözlerinin rengini andıran bu sâde tuvalet onda © | nazard: çarpacak kadar bir mfüstesnalık: kKusule getiriyordu. Genç adam ona, hazarlatile derağuş.