160 SERVETİFÜNUN i No. 2136—451 ediyormuş gibi uzun uzun baktı. Sonra, | üzerinde Nahidenin sinsi gözlerinin ağırlığını hissederek başın! önüne iğdi. Yemek vaktine kadar öteden beride UYANIŞ Tedi ya” Bi an yerine m. a gazetesi Tetafon : 2-101$ Abonesi! PE Pl ibi, vE aylığı 600 kli üezetemize ilân virecekler, İstanbulda Kamal Sh, Holer Samanon ve Huli İlün Şirketine gitmelidir. ; İstanbul Uyanış Yabancı ie 1250 kuruştur. Bir o MAN konuşuldu. Melike ile Hâmid, birbir- lerinin eksiğini tamamlıyarak Zulâlin nikâh merasimini anlattılar. Yemekten sonra da çok oturulmadı. Yorgunluk ve uykusuzluk bahanesile birer birer dağıldılar. 5 b Necdetin yalıya geldiğindenberi bir hafta geçmişti. Boğucu sıcak bir günü takipeden sâ- kin ve lâtif bir akşam... Güneş ağır ağır guruba yaklaşmış, Marmara kızıl mevcelerle tutuşmuş gibi |.. Tabiat yorgun, deniz mecalsiz... Uçan kuşlar bile bu sükütu ihlâl etmemek için kanat çırpmağa korkarak ufuklara doğru süzülüp gidiyorlar... Zulâl, elindeki kitabı atarak uzandığı şez- longtan doğruldu. Sahilde sandal sesi duy- muştu. Pencerenin önüne gelerek baktı: Necdet, kayıkhaneden sandalı çıkarmış hazırlı- yordu. Genç kız, ani bir heyecanla sarsıldı. Kalbinde boğucu bir ızdırap, garip bir acı var dı. Gayri ihtiyari elini göğsünün 8ol tarafına bastırdı. Necdet, onu görmemişti. Dudakları ara- sından hafif bir şarkı mırıldanarak işine devam ediyordu. Bir müddet onu seyretti. Demek Nec- det, kendi kendine bir sandal gezintisi yapa- caktı. Acaba neden bu gezintiyi yalnız yap- mayı tercih etmişti. Dayanamıyarak seslendi : — Kolay gelsin Necdet !.. Zannedersem yal- nızca şairane bir gezintiye hazırlanıyorsun... Genç adam, başını kaldırdı. Gülüyordu : — Şairane bir gezintiye değil, şairane bir balıkçılığa hazırlanıyorum... Arzu edersen sen de el 1.. Zulâl, hafif bir çarpıntı geçirdi. İçinde sebe- bini bilmediği bir sevinç vardı. — Peki, dedi. Bir dekika bekle!.. Arkasına ince bir caket alıp sahile inmesi hakikaten bir dakikanın içinde olmuştu. Evvelâ genç adam, sandala girdi. Sonra ona elini uza- tarak, binmesine yardım etti. Şimdi, biri dümene, diğeri küreğe karşı karşıya gene oturmuşlardı. Necdetin muntazam hareketlerile kürekler suya dalıp çıkiyor ve san- dal sahilden engine doğru süratle uzaklaşıyor- du, Aralarında esrarlı vederin bir süküt hâkimdi. Küreklerin suda hâsıl ettiği şıpırtıdati başka bir ses işidilmiyor, gittikçe ufalan sahilin menza- rası, birbirine karışan şekilli, hafif bir ses a'- tında eriyip gidiyordu. Zulâl, gittikçe artan bir merakla surdu :» — Neriye gidiyoruz Necdet ?.. Balık tutmak için bu kadar açılmağa ne lüzum var?.. Necdetin ufukları seyreden yaslı nazarları Zulâle döndü. Genç kış, gözlerini delerek kal- bine kadar akan bu nafiz bakışlar altında şid- detle titremişti, — Balık tutacak değiliz ki... bile yok... — Peki niçin buralara kadar geldin?.. — Saadet mikroplarından uzaklaşmak için !.. Zulâli korkutması lâzım gelen bu Söz ona memnuniyet verdi. İçinde bu yalnızlıktan duyu- lan garip bir zevk, kalbinde sebebini tahmin edemedği büyük bir saadet duyuyordu. Aralarında gene uzun bir süküt oldu. Necdet, artık kürekleri birakmış hareketsiz duruyor, sandal suların seyrine kapılarak ağır ağır iler- liyordu, Birdenbire genç adam, yana doğru iğildi, iki elile sandalın kenarını tutarak bütün kuvve- tile abandı. Bu ani hareketile muvazenesi bo- zulan sandal suyun sathile bir hizaya gelmişti, ikinci bir tazyikle devrileceği muhakkak görü- nüyordu. Zulâl, çılgın gibi yerinden fırladı. Seri bir hareketle Necdetin bileklerini yakalı» yarak büyük bir korku ve şaşkınlıkla haykırdı : — Ne yapıyorsun Necdet ?.. Çıldırdın mı?.. Delikanlı bu telâşa ehemmiyet vermiyormuş gi- bi cevap vermedi; onun memaniatından kurtul- mak için kuvvetlice silkinerek tekrar sandalı şiddetle iğdi. Bu hareketinden hâsıl olan çırpın- tılar serpinti halinde içeri dökülmüştü. Zulâl, tekrar haykırdı: — Necdet!.. Sahiden çıldırdın ını yoksa?.. Sandalı devireceksin!.. Ve bütün kuvvetiyle onun bileklerine asılarak geri çekti. Genç adam, hıralanmış gibi başını çevirmişti, Onun yüzüne kin dolu bir istihza ile bakarak: — Hayatı bu kadat seviyorsun? dedi. — Bu nasıl söz Necdet?.. Tabii ölmek is- temem... Bu cevabı işitir işitmez delikanlı doğruldu. Sandal birkaç yalpadan sonra düzelmişti. — Mesut insatriların hayati sevmeleri tabii- dir, dedi. Bedbaht olanlar yaşamamalı... — Bitmedi — Yanımda olta AHMED İHSAN Basımevi Ltd.