MM 46 SERVETİFÜNUN No. 2077—392 Yazan : ba Çeviren ; | Paul Zifferer | M £ Hi U L F D 0 G Ki U Ferid Namık Roman : 19 s0. Hansoy Bir lâhza içinde, gözlerinin önünde çok açık haşin ve kudurmuş bir çehre, Murun çehresini görür gibi olmuştu. Onun Sen - Jermen taraçası yüksekliğinden aşağıya doğru atlayışından sonra, yalancı hürriyetine niçin bu kadar bağlı oldu- gunu şimdi daha iyi anladığını zannediyordu. Ö, bütün mazisini kaybetmişti. Harpten sonra birçok kimselerin ayni halde bulunduğunu, eşya ve mevcudattaki hakikatin bütün bu insanlara nasıl eziyet ve zulmettiğini, onların da sıkleti altında ezilmiyecekleri sahte bir &lem içine Sı- &ınmak zaruretinde kaldıklarını söylemişti. Acaba kendisi, Tatyanada bu firarilere, mül- tecilere dahil miydi? Gözlerile aradığı bakışı bulunca, o nazarlar- dan hiç bir cevap verilmediğini görüyor; fakat bu nazarlar onu tamamile çeviriyor, sarıyor ve harici âlemden ayrılıyordu. Viyolonist sözünde devam ediyordu! — Hangi müziği daha ziyade tercih eder- siniz? Benim en ziyade muvaffakiyet kazandı gım Bokin eserleridir. Fakat ne çareki bu mü- zik, sade müzik itibarile okadar iyi anlaşılmıyor... "Tatyana, artık dinlemiyordu. Senatör telgraf- ları isteyince genç kız, kâğıdı uzatmış ve Pedr Glanor : — Haydi güverteye çıkalım, demişti. Yük- sekte daha saf hava almış oluruz. Salonda bulumanlar henüz yerlerinden kalk- mışlardı. Gignor, 'Tatyanayı rüzgârdan mahfuz bir köşede açılır kapanır bir iskemle üzerine yer- leştirmiş ve geniş mantosunun kürklü yakasını kaldırmıştı. Zira, denizden çok soğuk bir rüz- gâr esiyor; endisi ise başı açık olarak soğuktan hiç iiüteessir görünmüyormuş gibi ayakta duruyer; 'üzgâr sık saçlarını uçuruyordu. Genç kıza «skiden yapinış olduğu seyahatleri anlatıyor ve denizi çok sevdiğini söylüyordu. — Kır minzaralarından korkarım, diyordu. Çok güzel olan bir gurubu seyretmeği hiç bir zaman sevemedim. Bizim nasıl ki, şulısımıza ait işlerimiz “arsa, güneşin de kendisine mahsus bir işi, bir vazilesı vardır. Bir balıriyeli olmak için doğmuştum. İki ay kadar bir kotra içinde ya- payalnız bir hayat sürmüştüm. O zamanlar hiç kimse, böyle bir 8pora henüz alışmamıştı. Ha- yatımı rasgele tehlikeye koymak için misal ol- mağı hiç bir zaman beklemezdim. Fakat, kayı- gın içine kadar sular dolduran, dolu halinde bir yağmurdan, gökyüzü ile su arasında geçir- diğim uzun, cansıkıcı saatlerden nasıl kaçtığımı ve kurtulduğumu tasavvur edemezsiniz. Önlerinden iki genç kız geçiyor ve salonda dans ettikten sonra, güvertede ,bir tur yapmağa geldikleri anlaşılıyordu. Pedr Glanoru görünce gizli gizli gülerek biraz durmuşlar; sonra yak- laşmışlardı. 'Tatyana, bu kızların hiddet uyan- dıran hareketlerine dikkat etmişti. Hiç şüphesiz ki, iyi bir ailenin kızlarıydılar. Bununla Beraber kendilerini sakin bir hayasızlıkla hafif meşrep gösteriyorlardı. Müteakip günler zarfında, Glanor, maziye karışmış olan hayatını anlamıştı. Sade bir ifadesi ve eşya ile mahlfkatı herkesten daha ziyade tasvir ve tarifde mahareti vardı. Ekseriya fran- sızca konuşuyordu. Tatyana, buadamın her dili, bilhassa ingilizceyi şayanı dikkat derecede iyi bildiğine dikkat etmişti, Dümağının kabiliyeti okadar genişti ki, bütün lügat kitaplarındaki kelimeleri iyice alabilirdi. Anlatıyordu : — Ecdadımdan biri, onyedinci asrın orta- larına doğru, Sen » Dominik yakınındaki 'Tortü adasında korsanlık yapıyormuş Bu adada mulı- telif renklerde kil bulunduğundan, o zamanlarda, Cenovda ilerliyen saksıcılık ve buna mümasil toprak işlerinden daha mükemmel ve güzel el- işleri vücude getirebiliyormuş. Fakat av az bir geçim kaynağı verebiliyor ve rasgelinen dört ayaklılardan yalnız yaban domuzları varmış ki, bu hayvanlar da hemen hemen sırf yağma ve her şeyi harap etmek için yaşıyan mahlüklardan farklı değillermiş. Vaktile arazinin her küçük bir parçası için İspanyollarla Fransızların bo- Kuştukları ve yalnız harp için değil, gelecek nesil için de kanlarını döktükleri Sen - Dominik 'Tortüsünü ayıran iki mahallin kanalı içinde nakliyat yapılıyormuş. Glanor, bir gün de, Kraliçe Viktoryanın saltanat zamanında büyük bir rol oynamış olan uzak akrabalarından bahsetmişti. Fakat biraz sonra anlatmıştı ki, babası Klondike altın ara- mak için gitmiş ve orada oldukça geniş ve mü-