No, 2077—192 coli “ Pençesi Güreşler için.. Şehrimizde Fin ve Türk güreşciler, dört karşılaş- ma yaptılar. Fin güreşciler, dünyaca üstün tanın- mış güreşciler olduğuna göre, alınan neticeleri, Türk güreşcilerin bilhaasa lehlerine yazmak gerektir. Gro- ko - Romen ve serbest yapılan bu seferki güreşler arasında, hayli enteresan olanları seyrettiğimizi de notedelim | Fakat, - serlâvhaya bakmayınız - burada güreşe dair bir kritik yapmak niyetinde değilim. Spor mü- nekkiddi geçinmek, aklimdan geçmez; buna dair kritik yapmağı, bu işe sahip çıkacaklara bırakmak, daha yerinde olur. Ben bu girizgâhla, sadece olan, biten bir spor hâdisesini belirterek, başka bir bahse atlıyacağım. Bununla beraber, gene güreşlerle alâkalı bir bahse ! Dolayısile alâkalı ! Güreşler, Taksimdeki meşhur stadyumda yapıldı. Meydanın, balkondan ve tribünlerden hayli uzak bir yerine bir kerevet kurulmuş, üzerine de güreş min- deri yerleştirilmişti. Bunun biraz berisinde de, - üç taraflı olmak üzere - tellerle çevrili yerler vardı; bu yerlere de dizi dizi iskemleler konulmuştu. Seyirciler, balkona, tribünlere olduğu gibi, bu üç taraftaki yer- lere konulmuş iskemlelere de oturabiliyorlardı; fiate bakarsanız, balkonla ring etrafı, ayni derecede üst gınıftan, tribünler de alt sınıftan! Güreş, konser değildir; tabii, böyle olunca da, «Uzakta oluş, mes'ele değil, canım!» denilemez. Ber uzağa gelir oldukça, ama. hareketi uzaktan iyi- ee seçmek, mümkün olmaz; halbuki, güreş seyreder- ken, en ufak hareketin bile gözden kaçmaması, istenilir. Köprü kuruş, kurtuluş, tuş v.s. güreş hü- nerleri bariz olarak göze görünmezse, tam zevkine varılarak güreş seyredilmiş olur mu $.. Böyle de tam zevk alındığını iddia etmek, öyle zannetmek, demek- tir. Ancak öyle..... ve okadar! Hele eski Taşkışlanın tâ uzaktaki pencerelerinden cigaraların yanıp sön- dükleri gözümüze iliştikce, «Acaba okadar uzaktan ne görüyorlar da orada bekliyorlar 9 » diye düşündük... ve güldük! Cigara yanıp sönüşleri gözümüze iliştik- amaa UYANIŞ 39 çe, bunun sadece ateşböceklerinin süreksiz yanıp sönüşünü hatırlatış faydası olduğuna hükmettik; o da oradan güreşleri -guya- seyredenler için değil, yalnız onların süreksiz olgara yanıp sönüşlerini seyredenler için | ? Bunları anlattıktan sonra, güreşleri seyrettirmek hususunda iyi tertibat alınmış olmadığı kendiliğin- den anlaşılıyor, şüphesiz; bu kadarını anlatışla bilel Fakat, bitmedi, dahası var! Işık, yetmiyordu. Bunu bilbasan uzaktan seyreden» leri düşünerek &öylüyoruz. Güreş minderli üzerine daha kuvvetli ışık vurulmalıydı; ayın değirmi çeh- resine güvenerek elektrikten tasarruf edilebileceği hesaplanmamıştır her halde! Eğer bu besaplandıysa, aydan gelen ışığın gözün dikkatini çeldiğine işaret edelim; tasarrufa gelince, bunu oyun arasında bal kon ve tribün ışıklarının söndürülmesi suretile yap- mak, pek âlâ mümkündü; hattâ, bu lâzımdı; çünkü, ay ışığı dikkatin ring üzerinde teksifine mani olduğu gibi seyircilerin etrafındaki elektrik ışıkları da bu teksife engeldi, Stadyum idarecileri, tiyatro salonla» rında oyun başlarken ber tarafın karardığını, temsil esnasında yalnız sahnenin apaydıulık kaldığını bil- miyorlar galibal» demek belki doğru olmazsa da « Tertibat alırken bunu unutmuş veya mühbimseme- miş, yahut m çi bulmuş olacaklar! >» demek, Om. JOĞTU MENE DÜR var: Yerlerin numarasız olması | Selaşlarda tulüat kumpanyalarının verdikleri temel)- lere gidenlerin, sahneye yakın veya yakınca yer kap- mak maksadile, vaktinden saatlerce evvel gitmeleri «misillü> bir usule, burada da yol açılmış olması, hiç hoşa gitmiyor! Tiyatroda olduğu gibi, stadyum- dada bu rahatlık temin edilmelidir. Evvelden yer 86- çişin, yer edinişin iyiliği, münakaşa götürmez. Seyirci, bu rahatlığın temin edilmiş olduğunu, tiyatroda ol» duğu gibi, stadyumda da görmek istemekte haklıdır. Hem -şu meşhur tabirle - yerden göke kadar! Sonra,..... ringin etrafında, tribünlerdeki gibi basa- makların bulunmaması ve iskemlelerin dümdüz top: rak üstünde biribiri arkasına gelişigüzel sıraya ko- nulması ! Bu öyle bir mahzur, ki... Fakat, burada - şöyle etraflıca olmak üzere - &a- hiden cansıkıcı bir vaziyeti ortaya koymak, kararın- dayım. Benim ve benimle birlikte gidenlerin dördüncü müsabakada önümüze dikilen bir... Müsaadenizle, bunu gelecek baftaya bi- rakıyorum. Şöyle etraflıca olmak üzere sayıp dökmek,..... ve gene müstadenirle, kıyasıya pençelemek için | Muazzez Kaptanoğlunun Şiirleri.. — Başı 85ınci sayfada — oluyormuş.. Bu muvaffakiyetin- den dolayı Muazzez Kaptanoğ- İunu kutlularken, yazıma gene ondan aldığım bir kıt'ayla ni- hayet vereyim: “... Kendimi gecelerin kollarına bıraktım kalbimin ağrısını unutmak istiyordum ! Bu gece de acıdan göğsüme çiçek takdım, Fakat yarın kuvvetli olacağım diyordum...” Yarın kuvvetli olacağız... bu, kendimize verdiğimiz her akşamki telkin değil midir?.. Fakat yarın... gene aynı iİş- kenceler , mağlübiyetler bizi beklemiyor mudur acaba?.. Ha- yır, Muazzez Kaptanoğlu, ha- yırl.. şair, hayatın ıztırablarile heran kucaklaşan insandır... çünkü onda, ihtiras namütena- hidir. Dünyanın bütün saadet- lerini önüne serelim, o hiçbir zaman buna kanmıyacak, memi- nun görünmiyecek.. ve İstiye- cek, daima istiyecektir. Gavsi Halid Ozansoy