30 Nisan 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

30 Nisan 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

334 SERVETİFÜNUN Derin Acı Uyandıran Kayıplar Karşısında: — Zavallı Küçük Kemal m ağ Küçük Kemal merhum Sen de mi öldün, yav:um.. sen de mi göçüp gittin? © mülevves hastalık senelerdir o zayıl, o küçük vücudünü sinsi sinsi kemirirken bile dudaklarından eksil. miyen acı hayat tebessümünde ümide, teselliye benzer bir titreme hissetmiyor değildik. Fakat son bitkin yıllarında bile ayağını büsbütün çekemediğin sahnede seni her ne zaman kaişt- mızda görsek biz bile aldanıyorduk. Çünkü aldanmak istiyorduk. Fakat sen gene sahneden yatağına çekilip ürpermelerin ve ateşlerin içine daldı- ğın zamanlar, gittikçe yaklaşan acı akıbetini yeniden kavrıyorduk. Esasen senelerdir bu çelimsiz vücudü, bu delik deşik ciğerlerinle nasıl sürüklemiştin ? Bunu ancak senin ruhundaki sönmez san'at ateşile yakından tutuşanlar an- ıyabilirler, bu muammayı ancak on- lar çözebilirler, İk sahneye çıktığın zamanlar sende yalnız büyük bir istidat sez- miştik ve hiçbirimiz bu gözleri derin bir zekâ ile parlıyan ufak yapılı ço- cuğun az zamanda birinci derecede bir komedyen kesileceğini tahmin edememiştik. İşte sen sahne artistliği gibi en fazla vücud yapısına mühtaç olan bir sahada hepimizi şaşırtan bir hamle ile bu mucizeyi göstermiştin. Bilhassa Composition rollerinde ya- rattığın unutulmaz tiplerle halkı nasıl güldürdün ve güldürerek düşündür- dünse Türk sahnesinin yüzünü de öyle ağartmıştın. Sanatkâr ruhun bu zen- No. 2071—386 Sami Paşazade Sezai De Öldü Ne acı bir tesadüfki, «Uya- nişşın bu sayısına, Küçük Kemal'in ölümüne mersiyemden sonra büyük bir üstadın ebedi ufulü içinde bu satırları karalamak ızdırabına katla. niyorum. Heyhat! Tanzimat edebi- yatının mühim bir çehresi olan Sa- mi Paşazade Sezai de öldü. Vakıa son zamanlarda çok hasta olduğunu teessürle işittiğimiz üstadın bu ölü- mü beklenmedik bir hâdise değildi; ginliğini resimde, musikide ve hattâ şiirde gösterseydi, belki daha yaşıya- bilirdin; fakat sahnede nefesinden ve hareketlerinden, vaktile ayni akıbetle toprağa göçen talihsiz arkadaşın Mu- yahhid gibi hiç düşünmeden yaptığın israfla sen de kendine bu korkunç ve telâfisi imkânsız neticeyi hazırla- dın. Ölüm, seni kendine adım adım yaklaşan bir av gibi senelerdir kok- ladı, sağında döndü, solunda döndü ve G7 işte son darbeyi insafsızca indirdi Zavallı Küçük Kemalcik! Bil mem ki zekâna mı, ufak tefek cüs- sene ve başına sığamamış olan san'at dehana mı yanayım, yoksa temiz ve hisli kalbinin duygularnna, samimi arkadaşlığına mı matem tutayım? Sen göçtün, bir gün hepimiz gö- çeceğiz. Fakat hayatta ve bilhassa san'at yolunda unutamıyacağımız yük- sek çehrelerden birisi de inan ki sensin. Bugün mezarını süsliyen sayısız çe- lenklerin üstünde senin gibi san'atin yaratıcı kudretine inanmış nice gönül arkadaşlarının gözyaşları parıldıyor. Ne yazıkki o yaratıcı kudret senin şimdi boşlukta kaybolan jestlerinden birini bile yaratamıyacak ve ölümün mumyalaştırdığı yüzünde sonsuz bir izdırapla insanlığın en korkunç mas- kesi sırıtacak... Büyük komediden sonra büyük facanı ne mevsimsiz, ne genç ya- şında oynadın, zayallı yavrum| ancak ne de olsa bu müthiş haki- katin daha uzun müddet gecike. ceğini ummaktan geri kalmıyorduk. Ne çare ki insan, Tevfik Fikretin dediği gibi : İnan, Halük, ezeli bir şifadır aldammak felsefesinden kolaylıkla sıyrıla- miyor, bilhassa sevilen ve sayılan değerli şahsiyetlerin hayatı üzerinde titrenirken... Kibar b'r ailenin kibar ve asil bir çocuğu olan Sezai hiç şüphesiz tanzimattan sonra garblılaşan edebi- yatımızın en artist kalemi idi. Hele roman ve hikâye nevinde, Namık Kemalin fevkine çıkan istidadı onu gerek «Sergüzeşt > sromanında, gerek « Küçük şeyler > hikâye cildinde, bu eserlerin daha neşri tarihinde yüce bir üstat olarak tanıtmıştı. Ne- tekim onun büyük hizmeti sonradan edebiyat tarihine altın kalemle ya- zılan haklı şöhreti ile bugün haki. katlerin üstünde yüksek ve parlak bir hakikat olmuştur. Üstadın ölümüne yanarken, ge- çen yıl yazmağa başladığını bir ga- zete anketine verdiği cevapta müj- delediği «Konak» isimli romanının yarda kalmış olmasına da teessüf duymamak elimizden gelmiyor. İçin. de yüze yakın, belkide fazla insa- nın kaynadığı eski ve zengin bir konakta doğmuş ve büyümüş olan Sezai kadar bu mevzuu bütün hu- susiyetleri ve tam bir rdalife ile yazacak başka hangi kalem hatıra gelebilirdi ? Ayni zamanda şunu da düşünmek lâzım gelir ki çocukluğun- da geçirdiği o debdebeli hayat igin- de bile, cariye ve esirlerin hayağyı yakından görerek ve onların mem- leketlerindeki yuvalarından Kaşını- dığı günden başlayan hüzünlü ma- ceralanna hassas bir gönülle acı duyarak yetişen bu şefkatli ruh, bü- yüdükten sonra da bu debdebenin parlaklığı ile şaşırmamış ve zenginlikle

Bu sayıdan diğer sayfalar: