422 UYANIŞ! No.1712—27 Hikâye: HANIM KIZ EVLENİYOR! Almancadan iktibas Hanım kız ilk defa olerak akşam vapurun salonunda dans şti. İnce diz boynunda dizi inci gerdanlık, parmağında iri yüzük ve suvare tuvaletiyle pek güzeldi. ertesi sabah taşlı elmas hizmetçi sabah kahve altısıyle beraber dört üç kutu gama çiçek buketi, bonbon, yedi de mek- tup getirdi. Hemen anladı ki bunları kendine gön- deren erkekler saydü $ikâra çıkmışlardır . Kendine karşı bu ma- nevrayı pek iyi bili. yordu, Şikağo, Berliu, Parisin büyük otelle- rinde, denizhamamları sahillerinde, Bahrimu- hit seferlerinde erkek- lerin bu çirkin teşeb- büslerine aşina idi. Genç ve güzel olduğu için böyle taarruzlara uğramaktan hoşlan - mıyordu . Babası da aldırış edenlerden de- ğildi, kendisini himaye etmek zahmetini ih- tiyara lüzum görmezdi apurda benimle ug- raşan genç adamlarla ben de ugraşsam, ba- bamı da ograştırsam Nioyorktan Hamburga kadar nefes almağa vakit bulamayız, böyle şeyleri sen kendi ken- dine yoluna koy, ha- nım kizin bu idi. Başka yapacak işi olmadığı için mektup- ları açtı, okudu, bir aktris, bir sinema yil- dızı değil, bunlar ne oluyor? Her zaman da aynı şeyler. Hepsini şeytan alsın. Nazarın- da birtek yol var: Birini gönlü severek onunla evlenmek,daha sevginin ne olduğun da pekiyi bilmiyordu Bir defa Ramon Na- vorranın bir filmini seyrederken kalbi çar- pmıştı, Bunu da pek çabuk unutmuştu. Vapurun güver- tesine çıktığı zaman kendisine mektup ya- zanlar ve yazmayanlar bekleşiyorlardı. Rahat uyudunuz mu Matmazel?.. Bu sabah ne kadar güzel- siniz. İntizar müşkül şey. Sizi görünce yü- reğim ferahlar. Vray burg düşüncesi Hamburg Darülfünunu Darülfünunu Bu iltifatlara: Bonbon Me hiç tatlı yemem. Güllere teşekkür ederim, bana bir daha k göndermeyiniz, orkideden çiçek hoşuma gitmez Mektubunuz, ik şey değil.. gibi mu- kabeleler de bulundu. Haltii tebessümlerle erkeklerin ümitlerini kırdı. Erkeklere yeis gelmedi. onlar Bilirler ki bir hücümla kale zaptolunmaz. Vapurda çiçek satan çiçekçide de ne kadar orkide varsa satın aldı. Oh, emindi ki erkekler artık kendine gönderecek şiçek bulamayd İl Çiçek satan kadında artik kendisinde or- kide kalmadığına ye- min etmişti. Ertesi sabah hiz- metçi yine bir demet orkide getirdi. Demetin arasına bir küçük kart konulmuştu, üstünde birtek kelime: Edgar, Bu Edgar kim? Deniz ortasıuda bu çi- çekleri nereden bulmuş? güverteye çıktı. Hizmet eden bir gence sordu: «Edgar kimdir ?» «240 numaralı koltuğun sa- hibi. » Hanim kız koltuğu buldu, koltukta oturan delikanlıyı uzaktan süz- dü. Bu simayı hatır- ladı: Dört ay evvel Avrupadan babasıyle Amerikaya U aynı vapurda A erikada ük dukları otelin salonla- rındada bir kaç defa tesadüf etmişti ve dik- kat etmişti ki daima temiz giyinir kimse ile helejkadınlarla hiç meş- gul olmaz. Kitabını okur , yalnız başina ii iğ kız koltuğun yeri ii sordu « Edg sahiden SİZ misiniz? Köndisiyle hiç görüşmediğiniz, takdim etmekten menederim!» — «Well!» Edger bu bir tek «peki» kelimesiyle ce- vap verdi. Hanım kız hiddet- lendi : —<Galiba sözlerimi iyi anlamadınız, belki ingilizcede hatalar ya- piyorum, fakat yene tekrar ediyorum : Beni rahatsiz etmeyiniz !» — «Allright >» Bu defa da Edgar <olrayt-pek alâ» ceva- bını verdi. Genç kız çiçekci kadına gitii, çattı. Ka- gi yeminle temin etti : , Kabahatım vok,