426 UYANIŞ Götürülen sevgiliye Tirenin rüzgâr gibi dumanlara karıştı. Yetişilmez bir hızla ifritlerle yarıştı. Sanki niçin o akşam, şöyle ayrılıp gittin? e Seni bir yılan gibi kucakliyan tirene! Aşkımın tabutunu duvaklıyatu tirene! Bir türlü bakamadım; öyle ayrılıp gittin. pa HulYavi yalçınlardan almadan hevesini! Yaralanmış bir ceylan alçaltarak sesini! Teslim ediyor gibi sanki son nefesini! Sevgilim şen o akşam; böyle ayrılıp gittin. FALİH REFİK Her görenin bağrından gidiyor bir kanlı sel! Bana gözükme kuzum, adimi anma sakin. O benzersiz başın için, bari azrail güzel! Kefareti olayım ben de o zalim aşkın. be Kalbinden taş diktiğin bin sahipsiz mezarın, Gölgesini çiğneyip gönlüme yapma akın! Bir yangın alevinden rengalmışta nazarın, Gözleri kör ediyor yüzüme bakma sakın FALİH REFİK GİTSEN .. Bir pervasız kuş ol da bulutları del de geç, Sana dar gelir elbet ufkun çepçevre yüzü, Kendine ruhun kadar aydınlık bir sema seç, Bize bırak bahtımız gibi kara gündüzü. Sen ok gibi fırlarken sonsuzluğun bağrına, Biz bağlıyız ümidin doğmiyan baharına, Hasretinin yangını, belki çıkmaz yarına Kül edip te savurur ardından ömrümüzü... GALİP NAŞİT No. 1712—27 BYRON'DAN Tamam, er geç, ölüleri uyutan rüyasız uy- kuyu getirdiği vakit, ey Nisyan bitgin kanat- larını benim ölüm döşeğimin üstünde de çıp. Üzerime gelen darbeyi özliyen mirasçıları, bu- nun için ağlıyan dostları ve süslü bir ıstırap hisseden yahut öyle görüneu perişan saçlı kızı istemiyorum . Sessizçe toprağın içine gömüleyim, yaklnım- da samimiyetsiz. Matemliler bulunmasın, neş'eli olabilecek bir zamana kıymak ve dostluğu göz yaşları ile ürkütmek istemiyorum . Fakat, aşk, ne olurdu, göğşünden fışkıran ahları tutabilsede son kudretini yaşıyan ve ölen iki vücutte harcasaydı, bunu pek ümit et- miyorum. Ey Ruh! Seni nihayet müsterih ve asude görmek ne kadar tatlı olurdu, o zaman iztırap mazide seninle yaptığı mücadeleleri unutur, ve sana gülümserdi. Lâkin, ne boş arzu! Güzellik kaçan ve uçan nefeslerim gibi uzaklaşıyor, kadınların istiyerek döktükleri göz yaşları insanı yaşarken aldatı- yor ve ölürken bunaltıyor. Benim son dakikalarım feryatsız matemsiz bir inziva içinde mi geçsin? Halbuki Ölumun tehdit etmediği binlerce insan vardı, onlar için ıstirap geçiçi ve bilinmez bir şeydir. Heyat, ölmek, her kesin gittiği ve gitmeye Hayata dogmadan ve felâketleri yaşamadan evelki gibi bir hiç olmak ! mecbur olduğu yere gitmek en acı! Ömründe gördügün ve tattığın zevkleri say, endişesiz . geçen günlerini say, bilki her ne olmuşsan ol, olmamak olmaktan dahi iyidir. Muslih Ferit ——-— Hayal mabedinde Gülün adi gül olmasa gene gül kokar! (Shakespeare| I Güneşin dul ışıkları alnından öptü, Penbelikten bir elbise giydi kıyılar, Ve durgunluk coşkun suya oldu bir örtü, Yagdı gökten bu iklime kurşuni bir kar. 1 Gördüm, dünya bu lâcivert tavanlı oda Sergisiydi ona benzer güzelliklerin Gölgelerin seccadesi üstünde derin Bakışlarım secde etti ona orada. Ml Güzelliğin heykeline tapınıyorum, Mabudun da cennetin de tat mermeridir, Kalp, ruhumun elinde bir alevden tespih, Vuruşları bu tespihin taneleridir. ) MUSLİH FERİT