420 UYANIŞ No. 1712—27 Köy postası. Değirmendere 3 Haziran 1929 omuzlarındaki değneğe geçirilmiş düğüm- çevre içinde ki bir günlük yiy eceklerile Köy yalı- “sından çıkarak Gölcük yolunu tuttuklarını gör- düğüm zaman Değirmenderenin de değişmiş ol- 0 aha güneş doğarken birçok delikanlıların, duğunu anlıyorum. Yiyeceği çevrede giden gençler, evvelleri “gibi arkası basık yemenili değil; arkalarındaki ceketi, eski âdetleri veçhi- le, bir kolunu geçirerek çepken gibi sallamak- tan vaz geçmişler; başlarında biçimli kasketler var; bazılarının sırtında pantolonu ile yeleği bir dikilmiş işçi espabı görüyorum; ve bütün bu ye gölcük tersanesinde çalışmağa gidiyor- lar. Orada iş başında vaktinde bulunmak için, ceplerindeki saatleri, ezan ayari tutmaktan da vazgeçmişlerdir. Halbuki babalarının cep saat- leri, kahvehanelerin saati, akşanı güneş batar- ken 12 yi gösterir; enun için binecekleri şi- mendiferin tütün çifliğinden kaçta geçeceğini ihtiyarlar hâlâ bilmezler. Posta kayığı bile kalkarken birbirlerine sorarlar: — 'Nrene ne kadar varki! Dün yedi bu- çukta gittikte yine yetişemedik! Onların yedi buçuğu gösteren Saati gurupla ayarlanmış olduğu için, uzayan günlerin tirenini kaçırırlar, kısalan günlerde istasyonda Saatlerle beklerler. Şimdi her sabah evimizin önünden geçtiğini seyreylediğim gençler, babalarına hiç benze- miyor? Bunlar muntazam çalışmak hayatına alışıyorlar ve köyün çapaya gidenleri gibi iş başına saat dokuzda varıp on birde bir saat sigara molası yapamıyorlar; ve mesai saatlerini çapada olduğu, gibi, beşe indiremiyorlar... İs- tikbalimizi kurtaracak olan bu istihsal hayatıdır. Şimdi bana köylülerimiz evelleri çalışmıyorlar mı idi diyecekler? Evet çalışıyorlardı, hem fazla ve bazanda menfi çalişiyorlardı, fakat yalnız kendi işlerinde çabalarlardı... Köylerde günde- likçiler mutlaka yarım iş görür; Gündelikçi angaryaya gider gibi iş yapar, sigara molası ekmek katık rahatı çıkınca çalışmak beş saate iner. Onun için köylerimizde gündelikçi kulla- narak Ziraatten istifade çok zordur. Köylü ken- di ailesile işinin başında kendi tarlasında kendi iş işlerse, ekip biçtiğinin hayrını görür; fakat köylüyü yevmiye vererek çalıştırırsanız hesabın ucunu bulamazsınız. İşte bu bizim köy hayatımızın Mir aftidir ve bu afeti ancak Göl- cükteki yemi tersane veya fabrikalarda çalışma- ğa alışanlar söndürecektir. Çünki köylünün arazi ve bahçe sahibi olmıyan kısmı gündeliğe gidince kendi tabirlerince havyar keser. Onlar işten dönünce, yahut gündeliğe gitmediği gün- lerde, bütün saatlerini köy kahvesinde geçirir, atmış altı oynar, barbut atar, yahut lâf savurur. Şimdi sabahları bizim evin önünden düz- gün kılıkla, muayyen saatte işe gidenleri gör- düğüm zaman seviniyorum ve bizde de vazife bilir, aldığı para mukabilinde iş görür işçi ye- tişecek diye keyifleniyorum. Gölcük tersanesinde çalışmağa alışan Köy gençlerinde bir de hayatta intizam izleri sezi- yorum. Onlarda makina, Hendese ile alışmak alâmetleri var. Teknik tatbikler içinde hamal- lık etseler bile düz çizginin ne olduğunu, muva- zi hatları, müsavi mesafeleri anlıyanlar var. İnsanların oturacağı evlerin nasıl yapılmış ol- duğunu, tersanenin yeni inşaatında, orada ça- lışan Yerli ve Henebi mühendislerle mutahas- sısların ikametgâhlarında görerek az çok takli- de heves ediyorlar ve bunların kâffesi ati için çok hayırlı alâmetlerdir. Çünki Köylüler İstan- bula gelip gittikçe burada gördüklerine dikkat etmemeğe ve kendi an'analarına bağlı kalmağa alışmışlardır. Ouları eski görenekten çıkaracak olan kuvvet kendi çocukları ve gençleridir; o gençler ne zaman, düzgün çalışmağı öğrenir- se; onların gözleri ve dimağları, biraz hendese hatlarile bağdaşırsa, kezalik temiz ev ve temiz espabın insanlara lâzım olduğunu ne vakit kendi muhakemelerile kabul ederlerse işte asıl türk tarakkisi görülmüş olacaktır. Ben bu de- diğim hakikatlerin isbatlerini kendi koyümde görüyorum. Mektepte okuyan çocuklar, fabrika- da çalişan gençler her kuvvetten ziyade baba- larını analarını yola getirmeğe muvaffak olu- yorlar. Ve onlar görgülerini ana ocağına kolay- lıkla sokuyorlar. Temenni ederim ki Gölcük tersanesi ve fabrikaları gibi müesseseler mem- leketimizin köşelerinde çoğalarak yeni nesle ameli mektep olsun. Ahmet İhsan