Wa No. 1712—27 UYANIŞ 433 — Birkaç gün Sonra gene bundan bahset- tim.. : — Bu (Sevgiliye Elveda) serlavhasından ne hissediyorsunuz? Size mes'ut bir hüzün gibi gelmiyor mu?.. Dudaklarını bükerek: — Bilhassa korkunç bir adiliği ima eliyor. dedi. Hümmalı bir faaliyetle çalışarak öğrendim ki Rüfek ismini işiden ve bilen hiç bir kim- se yoktu... Vals, onun bilhassa hiddetini teş- tit ediyor ve polkası da alâlade bir dans hava- sı olup nefretini mücip oluyordu. Esrar gene mechul kalmıştı. Mösyö Lüret bir gıramofon ve yalnız bir plak satın almıştı. Fakat bu plağı asla kullan- miyordu ve bununla beraber sevgili gramofo- nunu da terketmiyordu. Her sabah makineyi, bir kaç dakika boşuna döndürüyor, büyük bir ihtimamla sür'atını ayar ediyor ve borusunun tozlarını ayırıyordu. Madam Dedol gerek sebebli ve gerek sebepsiz ona 'asla dokunmaması için kat'i emir almıştı. Mösyö Lüretin tesmiye ettiği gibi ”Siyah . Güneş,” ( Öğrendiğime göre o devirde Mak Orlan yüksek bir muharrir, gramofon plağına bu ismi vermişti. küçük bir tahta kasa içinde ebedi aükünle istirahat etmek idi. Üzun zamandan beri ,hiç bir şey öğrenme- meğe karar vermiştim. Zira Mösyö Lüretin anla- kararı ve cazip tavurları beni şaşırtıyordu. Arâdan beş sene geçti. Dostumun faidesiz gramofonu öylece durmuş ve .bu beş sene Zar- fında onu istimal etmeden büyük bir aşkla yedi ihtimamında hıfzetmişti.. Bu sabah S...mağzası ona portatif ve son tekemmülâtla mücehhez, tahta ve çelik iğne kutularını havi başka bir makina teslim etti, Eski makina iade edildi. Yeni gelen, sahibinin fa'al ihtimamlarıyle kendisinden istifade oluna- mayan diğeri gibi mevkii mahsusunda arzı en- dam eyledi. On beş gün geçti. Ve 14 Kânunevvel Pazar sabahı (Bu tarihi asla unutmayacağım) evimde sükünetle yemeğimi yerken birdenbire bir ke- man ihtizazı beni derin bir gafletten uyandırdı. Yapa yalnız yaşıyord . Ziyaretcilerimde azdı... İnzivamde beni böyla teşviş etmelerin- den dolayı bahetyarane seviçle derhal pencereye koştum. Bu esnada Madam Dedol içeriye girmişti. Kıyafeti fevkalâde ihtimamlıydı. Fakat halinde bir şaşkınlık alâimi ve çehresinde hafif bir kır- mızılık beliriyordu. — Mösyö Lüreti ne zamandan beri görme- diniz? diye sordu... Cevap verdim: — Bir haftadan beri... Öyle zannediyorum. — Öyle ise harikulâde sürprizler görecek- siniz... Mösyö Lüret, sakalını kesdirdi, evle- niyor ve gramofonunu da çaldı.... Madam Dedol bü son kelimeleri ta yürekten gelen bir seda ile söyleyordu. Filhakıka Mösyö Lüretin, sakalını kesmesi evlenmesi, ve bilhassa (Taren geçitlerinde) ve yahut (Sevgiliye Elveda) yı çalması hakikaten şayanı hayretti. Henüz sözünü bitirmişti ki pardesümü alel acele giyerek yaydan fırlamış bir ok gibi Mösyö Lüretin evine koştum. O, bir köşeye oturmuş, bahtiyarane tenetfüs ediyor ve siması adeta küçük bir çalılığa mü- şabih tüylerden halâs olmuş, acip bir surette parıldayordu. İki iri gözleri oldukça büyük gözüküyor. ... Ağzından kelimeler pek az çıkı. yordu. Sonra ağzı lahuti bir tebessümle açıldı. Heyecanlı ve yüksek bir sesle sordum: — Değil mi?.... (Evvelce söylemiştim, bu en ziyade tercih ettiği bir sualdı. — Nasıl... dedim... — Artık sakalım olmadığından pek mem- nunum.... — Lâkin evleniyormuşunuz? Acaba kiminle?. — Komşum , Madam ( Şarbon Lagaş)la.... * * * Merdivenin alaca karanlığında, Madanı Şarbon Lagaşı biraz görür gibi olmuştum. Bu, kırk oyışında, oOburuşuk ve ciçek bozuğu ve çok kumral (Oo kadının nasıl teshir ettiğini kendi kendime soruyor ve hayret ediyordum. Fakat dostum, bana ondan balısederken adeta kendisinde bir teheyyüc hiis ediyor ve ben de onun bu meserret ve bahtiyarlığına iştirak ediyordum. Merakını henüz tatmin edilmemiş, asıl müş- kil mesele, mechul kalmıştı. Ne olursa olsun bunu herhalde anlıyacaktım. Biraz daha cesaret- lenerek: — Zannedersem, gramofouunuzu istimal et- mışsiniz!... dedim. — Evet... — Niçin... Niçin?... Bu süalimde imucibi taaccüp bir ihtiras var- dı. Birdenbire Mösyö Lüretin dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. Mösyö Lüreti