Cilt Ti; Sayı 28 * sEstüRneşAn : - | : 438 Be ıdın Kalk birleş, F y Kğca AÂrap Mıîleiı ne 'oldun! Tefrık seni ne- hale getirdi Din: me sarıl! Yoksa dünyanın en zehl mületi haline geleceksıı Yazan: CEVAT RİFAT ATİLHAN 571 senesinde dünyanın manzarası: ÂAra- bistanın Mekke ile çöl kısmında putperesthk vesair mahallerde Hıristiyanlık hük yordu. Cehalet, fisk u fücur, yagmacıhk ah- lâksızlık insan cemiyetlerirni kemirmekte idi. Hıristiyan kiliselerinin bir sürü uydur- maları; hurafelere verdiği kıymet, yalan mu- cizeler, papasların din namına irtikâp ettik- leri nâmütenahi kepazehkler ve kötülükler... Ne Musa_, ne de İsa bu sukutun önüne geçe- emişti., Musayı peygamber edinenlerin ci- hılh ve İitri hıyane’clerı İsayı tanıyanların din yolundan sapmaları insanları koyu bir zulmet 1çmde bırakmı Dunyanm böyle dalalete düştüğü zaman- da idi ki nisan ayının yirminci ve Rebi- ülevvel ayının on ikinci günü bu zulmetler üzerine ilâhi bir nur doğdu. Bu nur, Habib-i Huda, Seyyid-ül-Enbiya Peygamberımız Haz- reti Muhamm d idi. Mefhar-i mevcudat Efendımız Nübüvvet lere ümit ve saadet, karanlıklara bir aydın- 1ık olarak kendini gosteımı i, Bu mübarek insan fevkalâde bozulmuş olan insan cemiyetlerini ıslah, dalâlet ve kü- * für yoluna sapmış olanlara hidayet, tereddi ve sukuta giden İnsanlığa mekârim-i ahlâk — ve fazilet yolunu göstermek vazifesiyle, Ce- nab-ı Kadır-ı Mutlak tarafından vazıfedar kı- hnmıs tı. Hd . Kırk yaşında milletine ve bütün insanlı: ğa Allahından aldığı emirle neşr ü tamim et- * tiği mukaddes din, İslâmiyettir. Öyle bir din ki çok kısa zamanda bütün bu kötülüklere son çekmiş, ahlâksızlık. yerine fazilet ve * me- kârim-i ahlâkı ikame etmiştir. O zaman dar kum gibi perişan, aç ve çıplak olan A_rap— ların derhtoplu bir hale gelmesi bu din saye- şahis olan Meymun oğlu, İslâmiyete ait her şeyi, her esası bozmak, İslâm cemiyeti ara- sındaki bağları parça parça etmek İstiyordu. Bu uğurda o kadar çok çalışmıştı ki öldüğü zaman, mesaisinin pâk mebzul semereler ve- receğine derin bir kanaat hâsıl etmişti. Ni- tekim halefleri bu bozgunculuğu şayanı hay— ret derecede ileri goturduler | Bâtmiler, Kur'anı tahrıf FÂN etleri istedik- , leri tarzda tefsir edıyorlardı Dıyorlardı ki: «Nâssı Kur'anın bir zâhiri mânası, bir de bâ- tıni mânası vardır. Maksut olan bâtınt mâ- nasıdır. Küur'anın zâhiri, insanlara birçök ağır vazifeler tahmil edıyor ki, bunları yapmak, çok meşakkatli bir iştir. Kur'anın bâtını ise, | Kur'anin zâhiri ile ameli - *terketmeyi müeddi- dir ki, bu sayede o meşakkatli işlerden kür- tulmak mümkün olacaktır.» Bâtini dâtleri (misyonerler) cı'rvıt ruhu- na ©İZVİL ıktıdarma, fettanhga mahk. ıdıleı “tatbik edilmiştir. Gi ; Daı kimi kandırmakla mükellefse onun ahva- 11n1, etvarını, efkârını tahkik eder, öğrenir, o adamı kendisi kadar tanımağa çalışırdı. Herif mutaassıp ise dâf de bütün şiddetiyle bir mu- * taassıp tavrı takınır; dinsizse, dâi de dini ka- yıtlardan hepsmın esassız olduğunu beyandan çekinmez; ahlâkâ hurmetkaı'sa dâf melekhas- * “İet mucessem bir. namus kesilir; zevku safaya dât de sefahet âlemleri- nin en büyük kahramanlarından gorunurdu v-m:m yalt :Bu süretle o adama kendisini ısındırarak Tu- bhunu teshir eder, bıcareye zehirli fıkırlermı) : aşılamaya başlardı. Bâtıl nıyelerden bırçok zaman sonra aynı tedbirler, az çok farklarla; garpta teşekkül eden gizli cemiyetler tarafımdan da kabul ve arptaki farmasonluk teş- kilâtında, şarktakı bâtıniye t=şkılatını andı- ıacak noktalaı' az degıldlı'. -