— ĞÜLAŞ Sayıi 28 SEB[LURREŞAD l K ' MEÂLİ KERIMI 48 —- O halde Rabbmîn hükmünü — sabre - Ç » < derek kekle de Hüt sahibi gibi -olma. Hani o, - öfkeye tutulmuş dâ bagırmıstı 49 — Rahbın - dan” Bir 'nimet ona kkında «o ; ü —'Halbuki «o ç bütün âlemler için bir öğüttür:(bır gereftir). riyle _ AT efszrı Şerszw L&gw BAA S SĞJSC;L»_,IL—Ç(Şy— ./7., /ü; —İ;'A;_ŞJ/ Lİ.SL-LJNJL!. Ş _ %Lw AUA Aî’âunudm : _ausîuıf ÜRSs LAi w)”’jîu Aılah yolundakl mucahedede fütur getirmek yok. Mus— lumanıık celadet Ve şehamet dinidir. Dalalet mutl aka baş aşagı a Hazıetı Muhammed Mustafa (aleyhisşalâtii - vesselâm) risaletini tebliğ ederek. insanları hi- i dayete çağırmak mukabilinde kimsden bir "” cir, bir.mükâfat, hattâ bir takdir, elhasıl her- hangi bir katşılık beklemiyordu. ; O nü dinil emek onun ufaklarını” açtığı hi- dayete kavuşmak hiç bir ücrete, hiç bir külfe- te bağlı olmadığı halde Müşrikler'ne için sızla— | niyor, ne için büyük eceremelere ugramıs ve. ağır mükellefiyetler altında kalmış gibi davra- * niyorlardı? Çünkü yüklendikleri ahlâksızlık - | .lar, suçlar ve sefahetler” onların belını bükü - yor, tuttukları yolun encamı ke ndilerine. açık- landıkça ve karşılaşacakları âkibet yüzlerine vuruldukça o- yükün agırhaını ıster ıstemez “büken yükü sırtlarından atmağa uğ- rasacaklarına, bu işi başarmak için Peygam - bere yaklaşacaklarma, santi bu yaklaşma ken- dılerıne bir- kulfet yükleyecekmiş, sanki — bu . yuzden bir cereme cekeceklermıs gıbı sızlanı— yorlardı Halbuki Peygambeı , VİSAM, letini tebliğ etmek mukabilinde hıc birşey bek-. lemıyordu Ve beklemesine de imkân yoktu. Çünkü ' getirdiği ve bildirdiği hidayetin hakkı; du.nya ve mâfihâ ile ödenemezdi. Odenemıyecegı için, onun' bir şey istemesine imkân yoktu. O . dâ hiç bir vakit bir şey istememiş, bilâkis risa» letini eda uğurunda her zahmet ve meşakkate 'göğüs germiş ve Musrıklerın her ezıyetme da-. " yanmıstır. B Vîusııkleım butun dılegı. Rısaletı Muham— olacaktır medıyenm de kaybohıp gıtmesı oldugu için Peygambere ve Müminl e karşı, geceli gün- düzlü hem mukavemet go::terıyor, hem bun- ları yaşamaktan usandıracak derecede taciz e- 'diyorlardı. . İlk fhüslümanların cektıklerı ezalar, dün - ya tarihinin en hazin fasıllarından biri. oldugu gibi, en ulvi ve.en ilham verici fasıllarındarni bi- ” ridir. Musrıkler Mumınlerı yaşamaktan bez - dirmekle onlar mdan çevireceklerini ve böylece ıslamıyete altmdan kalkamıyacak bir darbe indireceklerini sanıyor; çok geçmeden is- lâmiyetin ortadan kalkacağını iddia ediyorlar- dı. Zaten bu sürenin nazil olduğu sıralarda is- lamıyetm zuhürundan ancak iki üç sene geç- mişti. Bu da onların islâm düşmanlığını kö- rüklüyor ve merama ereceklerine ' daır kendi- lerine ümit veriyor Fakat Musııklerm bütün bu iddiaları, ü- mitleri ve temennılerı boştu. İslâmiyet, bu sü- rede anlatıldığı gibi, kökleşecek ve Muşrıkleı, bağları yanan kimseler-gibi m. ahrumiy ve husrana uğrayacaklardı. Mukadderata hakun olari-gaybın dili, bunu' bovlece bıldırmıştı ve -onun hükmü yürüyecekti. Yoksa Müşriklerin - hiş bir esasa dayan— " mayan iddiaları ve temennileri değildi. Müş - riklerin gayb İitabı ile bir alâkaları yoktu ki ona âşina olarak onuri dediklerini yazabilsin- ler ve bildirsinler. Hazreti Peygaınberse, Alla- Hn vahyi sayesinde gayba âşina olüyor “ve Mu':rıkleıın islâmiyeti ortadan kal ina amak kaldığını söyledikleri sırada, ılerıye ait