21 Kasım 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 28

21 Kasım 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eski hastalıklar, “Hastalıklar m iğ sıra İadığı beşeri ıstıraplar fasıllarını göz- den geçirirsek daima uyanık bulunan bir araştırma neticesinde meydana çi- karılan yeniliklerin yanıbaşında, ha- yalleri ebediyen yerleşmiş gibi görü- nen eski bilgilere rastgeliriz. Bunlar © hastalıklardandır ki medeniyetin da- ha ilk yıllarında hekimler keskin , alâmetlerini didik didik etmişler, i yade uzatılmış şeyleri kısa kesmişler, ufak tefek bazı noktaları (o silmişler; ınlışlıkları düzeltmişlerdir. Bir gü İdi ki bunların bazıları olduğu gibi kalamadı. Madaiyanın üstündeki tasvir daima ayni kaldığı halde miş olmuyor. leri, karanlıkları gene sırlarını saklı- yorar. Ne yapmalı? Durmamalı, öğrenmek için ardını arasını kesmiyerek çalışma" » Çalışmak!.. Eskisi gibi yalnız has- b hastalıkları gözlemek yetişmiyor. Görülenleri şerhetmek, tefsir © etmek lâzımgeliyor. Gerçekten ilerilemek ancak böylelikle müyesser olacak. İlmi zapturaptlar altma alınmış ye- ni araştırma usülleri ile güdülen | bu düşünce işinin, insan uzviyetinin, içine olduku (orta - muhit) te düp manı kuvvetlerle çarpışmasından çı- kan bilmeceleri çözmekte faydası do- kunacağı kestirilebilir. ece işi çölde yol almak kadar zor bir iştir. in yok, iz yok, nişna Niş ileri bir adım atmak için e a- ola ei ola Güeü ölenlerin dik. ee neği k ve olmadığın: bilir. Lâkin ulaşmak için atılmada da bir ün ve san olduğunu da bilir. » Hastalıklar hakkındaki telâkkileri- mizin yavaşça değişmekte olduğunu gösteren bir çok örnekler bulmak güç değildir. Burada, herkesin tanıdığı iki hastalığı göstereceğiz: romatizma ve kabakulak, Burada bir kere daha söylemiştim. Aralarında ancak pek sudan münase- betler bulunan türlü türlü hastalıkla» rın üstüne “romatizma,, yazılı bir kâ- gıt yapıştırılmaması ne kadar arzu ©- İunur. Bunların içinden Fransızların (Buyo) hastalığı, İngilizlerin romatiz- ma sıtması dediklerini ayırıp çıkarma» lı, Bu hastalığın tasvir ettiği — levha klâsiktir. Bu levha bize yatağa setil- mis, ataeşler içinde yanan, şişmiş, kı- zarmış, gerilmiş bir kaç oynak yerinin dayanılmıyan ağr: dolayı kı- muldanamıyan bir genci gösterir, Bu oynak ağrı bir yerde kalmaz, dolaşır; dizden omuza, omuzdan dirseğe, dir- sekten topuğa geçer. Bu ağrılar, ro- matizma ilâcı kullanılıncıya kadar sü- rer. Onun tesiri ile ıstıraplar bafifler, ağrılar geçer, şişler iner, ateş düşer. Nekahet başlar. Hekim hastalığın bu yavaşlamasına, bu durgunluğuna kan- Kalağını hastanm göğsüne koyduğu za man çok kere kaşları çatılır ve elinin buruşaklukları elemli Bu alâmetler bir araya toplanırsa romatizmanın, hât mafsal romatizma sının az çok devam eden kalp hasta- lıkları yapan ve nadir görülen bazı va- kalarm daha başka uzuvlara da do- kunan hattâ hastanın ruhi ahvalini bo- zan oynakların bir hastalığı olduğuna hükmedilir. Hastalığı bile böy! rüş uzun müddet klâsik olarak kal mişte, Bununla beraber bu Kim bilir belki birine hediye e- | decektir. Onlara dikkatle ve nasıl söyliyeyim biraz da — kıskançlıkla baka baka tekrar paketlerine sar- a Kallımdan. Yarn meseleyi Ro” | git Beye anlatmaktan başika" çare yok. Gecemasamın üstünde mavi bir abajur var. Kendim esmer oldu- ğum için mi bilmem, mavi ve sarı renklere bayılıyorum. Yarım saat içinde yerleştim. Bir aralık madam geldi. Bana yardım etti ve evin nr an- Tatı. Tam sekizde kahvaltı Fiy Akşam yemeğini sekizde yiyorlar- dı. Sonra onlar haftada iki defa banyo da ediyorlardı. Ben ne za- man istesem banyoya girebilecek- tim. Bu saatler benim de işime geli- yordu. Ön tarafta selon ve yemek salo- KIR ÇİÇEĞİ (inkılâp Romanı) ! miyorlar, Rum hizmetçi bile fransız MİLLİYET PAZAR 19 yeni düşünceler aydnlanmamış köşeleri de vardı. Ni- tekim bu alâmetlerden bazıları eksik oluyordu. Neden hususi deva olduğu- ma hükmolunan romatizma ilâcı dai- ma ayni tesiri göstermiyor; (oo neden hastalığın gidişi daima bir olmuyor ve neden romatizma çeken binlerle genç yüreklerinden vuruluyordu. Diğer ta- raftan yapılan denemeler hastalığın entani hastalıklara benzeyen bir gidişi olduğunu gösteriyordu. Mikrobunu a- radılar, bulamadılar ve hâlâ arıyor. lar. Yeni telâkkiye göre hât oynak ro- matizması, henüz £ bulunamıyan bi- mikrobun doğurmuş olduğu umumt bât entani tene girdiği kapı boğı Lümle, bademciklerdi başlıca dokunduğu uzuvlar da e tir. Oynaklarda gösterdiği o cilveler korkunç ve bariz olmakla beraber i- kinci derecede kalır. Ehemmiyeti iti- barile olduğu gibi zaman iti de ikinci derecede kalır. Gelip geçici, oy* pak, mafsallara kan hücumundan iba- ret, gerçekten değeri, ehemmiyeti ol- meyan inikâsi hadiselerdir. | Eskibir hekim, Lâzek bunu görmüştü. “Roma tizma mafsalları yalar; lâkin yüreği ı smear İşte bundan dolayıdır ki scmatizmanm oynaklardaki tezahü ratı nikris gibi verem gibi başka has talıklarda olduğunun tupkısıdır. Ro matizma ilâcı diye şöhret bulan deva işte mafsallara kan hücumundan do. layı hâsıl olan mafsal ârr: un ilâcı dır. (Buyo) hastalığı denileni asıl ro- matizmaya ait değildir. &'ünkü kalp- teki bozukluk'ara gayrımuntazam bir surette tesir eder. Umumi entani bir hastalık olduğu kabul edilince zaruri ol. düşünmek lâzım; başladı. tayet ettiğini görenler var. #9ea, verem basili mi, nevi husu: streptokok mu, yoksa büsbütün başk: bir basil mi? Henüz bilmiyoruz. La mr Kabakulağın tarihi de, hemen tıp- kısı tıpkısına O romatizmanınkinden kop: 'dilmiş gibidir. o Kabakulağı bilmiyen, tanımıyan yoktur. Kulağın altında ve e bulunan Oo tükrük bezlerin şişmesi... Sonra © entanlarda görülen umumi alâmetler, bunla, rasında ateş listenin başında gelir. Ka- bakulağın bulaşık ve geçici olduğu söz götürmez. Her çocuk anası kabaku- laklı çocuktan evlâdını esirger, korur. Önce kapakulağa tutulmamış olanlar arasında salgın olarak görülür, Kaba- kulağın, ileride kısırlık gibi nesli ke- secek arızalar bıraktığı olur. Yıllar- ileri ği meyiz. Bazı kabaksia m rüyoruz. Bunlarda hastalık salya bez- lerinde yerleşmiyor, başka yerlerde, nitekim merkezi sinir manzumesinin zarflarında yer tutuyor, menenjit ya pıyor. Menenjit kelimesini bu müna- sebetle kullanmak biraz çokça ve kor- kunç geliyor. Bu sebeple hâsl olan menenjit çok kere bildiğimiz gürültü. lü ,patırdılı alâmetleri O göstermiyor, yeni araştırma usüllerile belke” miği ile kafatasmın içinde bulunan ve kadar belirsiz oluyor. Eskilerin ellerinde böy- le vasıtâlar bulunmadığı için hastalı- ğin bu hafif geçen sekillerinin farkın- da olmazlardı. 7) Böyle vakalara bakarak bazı hekim ler şöyle düşünüyor: Kabakulak virü- sü gerek boğazdan, gerek gözün dış tabakasmdan tene girdikten sonra be- yim zatlara yerleşiyor. Dışarıda bu zarların hasta ol a gösteren bir alâmet görülmüyor. İkinci mertebede salya bezlerini, bazan tenasül bezleri ve pankrası tutuyor. Belki bu bezler, kabakulak zehirini dışarıya atmak i- ir yol oluyor. Şu halde salya be- şişmesi kulakta bizzat has- BURHAN CAHİT. nu bir arada, Büyücek bir oda rahat koltuk- lar var. Tam sekize çeyrek kala kocası geldi. Sivri, krsakallı, babayani bir dam.. Her zaman yüz! yi lüyor.. Vi Zaten karı koca — biribirine öyle uymuşlar ki! Bir çok ta gazeteler, Fransızca mecmualar getirdi. Türkçe hiç bil. ca konuşuyor, madam benden türk- çe öğrenmek fikrinde. Kocası daha meraklı; — İyi bir fırsat, diyor. Fakat ma- dam daha çok istifade edecek. Se- kizde yemeğe oturduk. İlk tanıdığım bu çehreler, ilk a- dımı attığım bu apartıman, ilk otur- duğum bu sofra bana âdeta eski bir i ye kadar ne vak'alar, hâdiseler ge- ahbap yuvası gibi sıcak ve samimi | geldi. Hiç yadırgamadım. Karı ko- | ca beni memnun etmek için gırpı- | ir; hastalığın şimdiye ka- dar birinci mevkii tutmuş aşikâr bir alâmetidir. ».. Bu iki hastalık hakkındaki telâkki lerimi; uğradığı değişi liği gösteren r ikisinde de mevzii olan ve sonra- dan başka mevzilerde tezahürler gös- teren bu hastalıkların “yeni patoloji mikropları henüz bulunamamış umum hastalık olduklarını ve bazan b veya nesiçleri seçerek oralarda görün. düklerini ve bunlardan romatizmanın yüreği ve kabakulağın sinir manzu- mesini ve bez örgülerini tuttuğunu gösterdi. Bu hâdiseler ve bu görüş tarzı bir Söke Nakühiklare yin Şimdiye ka- dar anlapılmıyan bir çok k anlattı. Bu keyfiyet haddizatında, bu iki hastalığın şimdiye kadar ehemmi- yet verilen alâmetlerinin altüst olma- sı demektir ki tedavi faslını hiç olmaz- sa kısmen değiştirdi. Dersiniz ki: Bu söylediklerinizin he- kim gö göre bir değeri olabilir. Bundan bana ne? Bu yeni kazançtan benim payıma ne düşüyor?.. Hastalık. lar azalacak mı, hastalar daha mües- sir bir surette tedavi olunacaklar ve şarçabuk iyileşecekler mi?.. Biyeloji bilgiçlerinden birinin bir sözü vardır. Der ki: "Bir keşif mey- dana çıktı mı, sonu ne olacak, biline- mez,,. Biz daha şimdiden bazı şevler biliyoruz. Nitekim yukarıda söyledi- ğim gibi, biliyoruz İki hât romatizma- rın bulaşıcı bir hastalık olması çok muhtemeldir. Korunmak itibarile bu kurtarmak için hastalık esnasında alık geçtikten sonra bile ci yüreği tedâvi etmek diyor. Gene bu bilgi robunu bulmak için hekimleri çalıştı. #ıyor, Bu mikrop bulunursa, öbür u- rumi entanlarda olduğu sizmanın da biyolojik tedavisi müm- kün olacaktır. düşünceler yeni faydalar © valediyor demektir. Kabakulak meselesine geçersek ye- ni telâkki kabakulak mikrobunu da- ha ehemmiyetle aramaya bizi mecbur ediyor. Bundan önce tamamile 3020 mediğimiz ihtilâtlarına karşı daha şim diden uyanık bulunuyoruz. Kabaku- lak olmuş çocuğun merkezi | sinir manzumesinde bozukluklar görürsek artık şaşmıyoruz. Yavrucağızda hafif menenjit al metleri gördüğümüz zaman, bezler $iş- memişse bile, eğer ortalık kabakulak salgı varsa, korkmuyoruz. O Kendi- mizi ve etrafımızdakileri temin ede- biliyoruz, Ve, nihayet kabakulak geçirmiş o- lanların kanlarının seromunu kullana- tmek usulünü daima artan tle tatbik ediyoruz. Yarmın görünen bur seföm, hastalık «n korkulan'yerlere konma- ünü alıyor. Bilgi tabiat gibidir.” Yürürken sek- imoz, sıçramaz. Yavaşyavaş ve bir dü- züye gider, ilerler. Öyle ki atılan her adım, atılacak yeni adım için bir ba langıç olur. Tekâmül yolunda ken hatıra gelen ehümmiyetsiz bir dü- ünce pratik istifade itibarile değerli i kararları çoktan ye sayılan bahisleri ayak direye- rek bir düzüye araştırmalıdır. Dr. Rusçuklu HAKKI koyarken kocası bardağıma su dol- duruyor, Yemekten sonra karı koca kâğıt oynadılar. Ben gazetelere göz gez- dirdim. bajorumu yaktım, Porta- kal rengi yeni geceliğimle yatağa uzandım. Gözlerim daldı, o bugün hayatımın yeni bir yoluna saptım. Dün gece nerede ve nasıldım. Bu gece neredeyim, İstanbula gelinci- girdim. Geldikten sonra da henüz bir ay içinde ne insanlar tanıdım,ne vak'alıza şahit oldum. Carflan sevgi ile bağlandığım insanlar bir dakika içinde değişi- verdiler. Hanımefendi bana İstan. bul kibar âlemlerinin içyüzünü an. latırken ne çirkin vak'alar dinle miştim. Hanımefendi gizli, aşikâr © garip (o münaseebtleri (oba. na © kadar tabi (o gi bi anlattığı halde ben bu müna- sebetlerin kahramanlarmı seviye- siz, gurursuz ve nankör birer düş- mablük gibi gördüm. Hâlâ da tiğsiniyorum. İstanbul caddelerinde binlerce liralık kürkler, tuvaletler arasında tesadüf ettiğimiz bir çok hanımefendilerin içyüzü en âdi bir sokak kadınından çok iğrenç. Sigortalarmızı Galatada nee Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede. bilafasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırma; Telefon : Beyoğlu 4.4888 8066 nıyorlar. Madam: tabağıma yemek GÜÇ MESELE Bir adam ki kâh sakallı, kâh sa- kalsız, kâh bıyıklı, kâh matruştur.. Fakat burnu sakalsız da olsa, bıyık- sız da, çehresinin vekar ve haşme- ima muhafaza eder. ye de böyle resmi bir kılık yaraşır. ! Söz söyleyişi de tane tane, ağır ağır Bim | bir nazariye telkin ediyor sanır sınız. Gayet teşkilâtlı adamdır. Yanın- da tırnak makası, cımbız, nargile maşası, dikiş iğnesi | eksik olmaz. Bunları da yalnız nefsinefisi için taşımaz, dostlarına, o abbaplarıma et ker. N İmdi) herkesle alâkadardır ve herkesin işini takip ettiği gibi, her- kese de kendi namına takip ettirir. Kahvede yanlarmda otururken | birdenbire kalkar, sokaktan geçen | birini çevirir: — Yahu, Refik Bey bizim çocu- ğun mektep işi ne oldu? Hâlâ mu- amelesi bitmedi mi? O sırada Refik Beyle konuştuğu ! meseleyi bırakır, karşı kaldırımda giden bir ihtiyara seslenir: inasi B. sizin evin tapusunu çıkartıyorum. Ne yapacaksınız ne- | ye karar verdiniz ? Cevabını almağa lüzum görmez , kahveye giren gözlüklü bir beyin kolundan çeker: — Mühendis Bey, hani bana fran sızca mecmualar getirecektin? Ço- cuklara bir kere vadettim. Bekliyor- lar. Ben olsam ihmal etmezdim. Bir vakitler bir iş takip ediyordu. Eşten, dosttan tavsiyeler alıyordu. | Fakat her tavsiye aldığı gün onun şekerciye gidip kutu (kutu şeker İ yaptırdığını görüyorduk. Sorduğu- muz zaman: — Tavsiyemi götürdüğüm ada ma şeker de hediye ediyorum. El- bette tesiri başka olur, derdi. Bu itibarla durendiş, hatırışi- mas bir adamdır. Bir o gün berber dükkânı açmağa niyetlenmişti, kah- vede tavla oynarken anlatıyordu: ükkânı ğım, &- gör- Her .. İsmini ne koysam, diye düşündüm. Nihayet şunu bul- | dum: “Lem'aisıhhat perukâr salo- nu,,.. Mânâsını anlıyor musunuz? İnsan traş olduktan © sonra, yüzü, gözü parlamaz mı? İnsanm yüzün- de sıhhat parlar. İşte bunun için.. Bu ismi tam bir hafta ahbapla- ra sora sora buldum. Bir taraftan söyler, bir taraftan zar atar, pulları sürer: — Düşes.. Bir de dübeş atarsam oyun benim. Dükkânın beya- za boyalacağım. Di geldi. ve Otomobil Sokak kadını.. Bunun nasıl bir kadın olduğunu bilmiyordum, Fa- kat küçüklüğümdenberi bu isim tında duyduklarım bende şu kana- ati bıraktı. K. ız, himayesiz, işsiz. kalıp sokağı işen kadın. Kafamdaki butelâkkiye karşı İs- tanbulun zengin, kocalı hanımefen- dilerinin yaptıkları işler, onları gö- zümde bir kat daha küçülttü. Hanımefendi bunları anlatırken kendisini günahsız bir iffet melây- kesi gibi görmüştüm. Bir daha an- ladım ki kıyafetle beraber söze ve görünüşe emniyet o caiz değil. O kendi halinde, gözlerinde baba şef- ai kaynar görünen o Mahir Bey gi Şimdiye kadar tanıdığım insan- ler içinde Hilmi Beyin hanımından kalbim sızlıyarak ayrıldım. Fakat İstanbula geldim geleli boğazımda- ki son hı , sırtımdaki göm- leğe kadar kendilerinin olan Mahir Beyle hanımından âdeta bir tehli- keden kurtulmuş gibi sevinerek ay- rıldım. Bu akşam hayatımın yeni bir ge- cesi başlıyor. Başım yastıkta, odanın duvarla- rma, pencerelerine, eşyasına bakı- yorum. Hayatımda böyle kaç defa yabancı yerlerin duvarlarına ve ta- Bugün ASRİ Sinemada Bunu beğenmedim, dükkânm içini de beyaza Düse mi o ? Bu da ner- den çıktı? Düşe © zülfünden diye bir beyit vardır, sen onu bilir mi- sin? Dükkâna gelen (o arkadaşlar, beklemesinler diye nargile de koya- cağım. Saatlerce beklemesinler di- ye.. İki bir.. İkide bir de çekilir mi yarin cevrücefaşı?.. o Hele yazın nargilelerin suyuna kiraz da konur- sa seyrine doyum olmaz. Pencüse.. Severler güzeli genç ise.. Dükkânm kapısına kamışlı, kırmızı, yeşil, sa- ri, boncuklu perde.. Düşes... Düştü im bahrıgama O coppa- dak. Oturulacak kanapeleri kırmızı kadifeden yaptıracağım. Sebaidi Sabah oldu.. o Yevmi gazeteleri, mecmuaları (o alacağım.. Öyleya, herkes nargilesi (o içer? Şeşcihar.. Şeş ile cihar, gül ile bahar. Yalnız mahalli gazeteler olmaz, ecnebi gazeteler'deralmalı. Öyleya, frenk- çe okuyanları da düşünmeli. Gene mi hepyek? Yek © gelmesin dene gelirse diyordum, ikisi birden gel- di. Fakat fransızca yevmi gazeteler. den “Maten,, omi almalı, yoksa “Tan,ımı? (Maten) okuyan (Tan) da okur. “Tan,, okuyan “Maten,, de okur. Çeharü se. Ya “Maten” 0- kuyan “Tan” okumuyacak olursa ? Küçük gibi görünüyor ama, mesele mühimdir. Sinek ür, ama, mide bulandırır. Dübeş. “Maten,, okuyan “Tan,, okumazsa “Tan,, o- kuyan da “Maten” mi okumayıve- r.. Parti bende. “Tan” . “Maten”e mi? Gördünüz mü, berber dükkânı aç- mak ne güçmüş! Bir türlü bunu bile halledemedik. SEM Bernstein'nin eserinden muktebes Hulyalı Dudaklar MELO Gaby Morlay — Victor Francen ve P. Blazckar tarafından temsil edi'en pek mükemmel bir film, SAHNEDE : Harisson trupu JOE BONELL © ve o MİSSBAY pek parlak ve yeni VARYETE NUMARALARI Bugün 16,5 matinesi ile suvarede VARYETE (006) ISTANBUL BELEDİYESİ TİYATROSU Milliyet Asrın umdesi “ MİLLİYET” tr. ABONE ÜCRETLERİ: Tü: kiye için Hariç için L LK. Gelen evrak geri verilme — Müddeti seçen nüshalar 10 kuruştur. —— Gazete ve matbaaya mit İşler için müdiriyete mü. ni çocukluk, şüncesizlik beni müteessir etmezdi, teessürüm nihayet bir çocuk teessürü idi. Ge- lip geçiyordu. Çok defa gözlerim yaşarırken uyuya kalıyordum. Fa- kat artık kendimi, kendimle bera- ber etrafımdaki insanları da tahlil edebilirdim. Bugün hayatımın küçük bir par- çasını daha kapadım. Bu geceden itibaren yeni bir sayfa çeviriyorum. Bakalım büyük harbin ateşleri için- de felâketten felâkete sürünen ök- süz Anadolu kızı yarından sonra neler görecek! vE Pencereden süzülen güneş yüzü- mü ısıtmış, tatlı bir esneyişle göz- lerimi açtım. Saat Yedi buçük- Fırladım. Çok gezmek, sık sık yabancı yer- ler görmekten gelen bir alışkınlık- la hazırlandım. On yaşıma kadar ana evinden başka çatı altında kal- madığım halde geçirdiğim mektep kilise, seyahat ve misafirlik hayatı beni o kadar pişirdi ki hiç sıkılmı. yorum. Tam sekizde kahve masası- nın etrafında toplandık. Karı koca beni memnun etmek için her şeyi yapıyorlar. Madam, İstersen öğle yemeğine İSTANBUL,1200 m. 18 * Gramofon 18,30: Türkçe plâk neşriyatı. 19” 3 Orkestra. 20» Orkestra, 7180: Gramofon. Keler bela, Leham ture Potpourri, Valse; Comedie Espagnole, | Frederigus Le Baiser. imal 20 ekeni ven Ajanı haberleri, VARŞOVA Milim, 16,35 Köylü kenseri Leh danaları, 17 Çecul . 1735 Rachmaninav'um 18 Kadın programı, 18,18 Köy“ halk gorkuları, 19 Müsahabe, teli 2050 Haf £ orkes rı musikisi tayansi ile karışık, 2155 Musahabeler, 22.20 Neş'eli riyat 2320 Spor 2325 Femina kabarı dans musikisi, Müsahabe, 24,10 Dara musiki" sinin devamı. PU PAREŞTE Bm 1650 Asker mürababeler, Kari Havpt takımı tarafından akşam konseri, MİLÂNO - TORİNO - FLORANSA. 18 Karışık konser, 19 Haberler, plâk, 20 Haberler, zate, 22 Kanşiı saşriyik, PRAG 10 Ruhi neşriyat, 11,30 12 Senfonk lük Köylü saatı, 18 Jean Marko imam EL berler, 19,18 Konserin dey mı, 20 Üniversi 2045 Halle Gemi 21 taganni, 2120 Rude yo orkestrası, 22 Kon'eranı, 22,15 Radye e#- knatraar, 22 45 Son haberler. BRESLAU 325 m 17 Hab musiki, 20 Worme drvarları isimli neşriyat, 21,35 Köylü tmali, 2220 Frederic Lamend çalıyor, 28 Haberler, Plâk konseri, 20 Teşrinisani Pazartesi İSTAN m lg 1200 m. 18,30: Fransızca ders (İlerlemiş olanlara) Belkıs Hanım, Refik Talat B. ve arkadaşları, A Gramofon. 3 Ağan, Borsa haberi, saat ayarı 21 Teşrinisani Salı İSTANBUL, 12008. 18, ; Gramofon. 1830: Türkçe plâk meşriyatı, 19 : Orkesira 20 $ Orkestra, 20» Bedayii Mus'kü Heyeti, 2130: Gremelon. 22 4 Ajan, Borsa haberi, onat ayarı 22 Teşrinisani Çarşamba ıs T ANBUL,ID0 m. 18: Gramofon. 15451 nca ders (İlerlemiş olanlara) 19,15: Hazım B. tarafından Karagöz. 20 : Kemani Reşat B. ve çil 210 Gramofon. 22 5 Ajan, Borsa haberi, saat ayarı” 23 Teşrinisanı Perşembe A f zi B, ve arkadaşlari, 21,30. Gramofon. 72 : Ajan, Borsa haberi, saat ayarı, 24 Teşrinisani Guma ISTANBUL, 1209, 20 25 Teşrinisani Cumartesi ISTANBULIM0M 5 Pre km gi sa Müderris Dr. Raşit Tahsin Akıl ve sinir hastalıkları mütehassısı Cu- Martesi, pazartesi, çarşanba, perşembe 4g at 9 - 5 — Kadıköy, Aluyolağıı civan Tel 60457 (1006) bildi. Fakat Reşit Beye sormadan bir cevap vermedim. o Apartıman tam Beyker mağazasile karşı karşı" ya. Tunele bile lüzum görmeden yüksek kaldırımdan Galataya in- Rahattım ve yeni evimden mem- nundum. Reşit Bey yazıhaneye gelir gel- mez vaziyeti yüzümden anladı: — Belli küçük hanım, dedi. Yü- zün gülüyor. Herhalde rahatsın zan nederim, Başımı eğdim : Teşekkür ederim Beyefendi. Çok memnunum, — İyi insanlardır. Türk dostudur lar. Ben insandan anlarım. Onlar eski ahbabımdırlar. Senin i için en Paket ki, geldi. — Dediğim çıktı Beyetendi, de- dim. Akşam gelen paketlerin biri itmiş. — Ben bir şey almadım kızım. Onlar da senin olacak. — Hayır Beyefendi, benim alma dığım çamaşırlar, Çoraplar var.. Önündeki kâğıtları karıstırmağı başladı: geze vanına baka baka düşündüm. İlk | gelmemi söyledi. Bu benim için ka- (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: