14 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ba Fletey T (S lhtıyar nine Eı"""'-f-. hattâ ikinci mevkide seyahat Me Pek acırım. Ben, yani, bu sa- Muharriri, daima üçüncü mev- hi S€yahat etmesini severim. tİ mevki yolculari, daima mü- % Sahsiyetlerdir. Düşüncelidirler; | “!mazlar. İkinci mevki yolcuları M daha canlı, biraz daha konuşkan Mbcraber gene üçüncü mevki ina hiç benzemezler, Lşub“ki üçüncü mevki yolcuları bam D İnsanlardır. Konuşkandırlar; ca- 'îm dırlar. İnsana, çay, kahve ik- ederi dan % e€r. Hayatlarını, başların Vak'aları seve seve anlatırlar. ımrğî ben bu defa da, gene bundan akşam treniyle, üçüncü mevki “:ğ““da seyahat ediyordum. Kalinin *hr:en Vişny - Voloçok şehrine gi- Vagona girer girmez, kısa | k.'î;::n sonra herkesle ahbap oldum. » Sudan, trenlerin intizamın - ’Viâniy « Voloçok şehrinin şimen- &p, Satina olan mesafesinden velha- “şeyden bahsettik. E";k“larm hemen hemen hepsi, tren- â muntazam işlemeğze başla - ç ç hakkındaki kanaatte mütabıktı- "hiî_'" hakkında da aramızda ihtilâf Vlşny Voloçok şehrinin gara aklıgma gelince, kimse sarih bir îı,ı Ylemedi. Yolcuların hemen he - Psi hep bir ağızdan kendoktör- Vüümat almamı tavsiye ettiler .. hıh gördüğünüz üzere, konuşma - *T enteresan, hem canlıydı, h:îhizde, hiç lâfa karışmıyan yalnız k kocakarı vardı. Görünüşe göre İ% canlIr, sıhhatli bir kadındı, EOnugmırmt müddetince hiç lâ- mmm;, hep bizi dinlemiş ve diyen sucuk, ekmek yemişti. hll kocakarı ile de konuşmağa Vetdun_ .__şme dedim, sen nerelisin?. *ı En bu civarlıyım, bizim kolhozu- Şuracıktadır. Kolhozdan çıkalı çok mu eldu? th Ş$öyle böyle iki ay oluyor. Ya Nerelere gittiniz?, “ktorlara. yavrum doktorlara.. . Nış ıkî ay müddetle hep doktorlara h h tuhafrma giden tarafı, kocaka- İç te hastaya benzememesi idi. “İu. th İnsanı aldatan böyle görüşler knv“ yavrum, evet, hep dcktor- N. Yaparsın bazan icap ediyor .. kf ğiklltm nine, tevekkeli dcmemış tiyarlık . maskaralıktır. '*lu ğ alf'r yavrum, hayır.. Ben şikâ - 'hi.;_ *Bilim.. Hattâ halimden memnu- ı!'“zı doktorlara gittiniz?. %wmîlhtehf doktorlara yavrum, “tqm_ doktorlara., İlk önce Bologoya Tada bir doktor var, genç ol- x'îlgtııeı:ı romatizma işinde öyle 588 ki., Elini sürmesiyle bera- k’ııqık da ne ağrı kaliyor, ne de Râ Vet, romatizma, hakikaten mü- hâh“tıhktır k Mühim, yavrum, çok mühim. ı,.m'“nrnTorJokaya gittim, Orada bır kalb mütehassısı vardır; ı"ışı hYîCagmız kalb hastalıklarını yi bl!' doktor mu?, de lâf mı yavrum, iyi de lâf Sevimli çocukları var ki.. Sor- ! ı%:ğ::;üç yaşındaki ortanca oğ- ; ı% koctaman mavi gözleri Mi kq, Yolcular, bu kadar mühim ik ğî, Tin sahibi bulunan bu al ya- hîg Yar kadına hayretle baktılar, dürmad M an sucuk ekmek atış - ı“'t*ı Pa Mesgüldü. Ufak bir fasrladan S0 Sörüne devam etti: 5;! - i â'r Mütemadiyen şekerleme ik- | Yazan : G. Riklin 'Torjokdan sonra Ostaşkovaya gittim. — Oraya niçin gittiniz?. — Gene doktora, yavrum, gene dok- tora.. Alnımızda doktorlara taşınmak yazıyormuş.. — ÖOstaşkovada hangi dektora gitti- niz?. — Göz doktoruna yavrum, göz dok- toruna.. Önda tamam oön gün kaldım.. Çok iyi bir adam, çok misafirperver... Evleneli çok olmadı.. Karısının ismi Vera.. Doğrusu Vera çok hoşuma git - ti. Çok güzel sesi var. Mükemmel şarkı söylüyor. Hayretimiz gittikçe artıyordu. Ni nenin gayet canlı, gayet neş'eli hattâ gayet sıhhatli gözlerin olmasına rağ men ne diye göz doktoruna taşınıyor- du? Ben ona meseleyi sormak üzere iken nine gene sözüne devam etti: — Ostaşkovadan, yavrum, Kalinin şehrine yollandım. — Gene doktora değil mi?. — Gene doöktora, yavrum, gene dok- tora, bu ihtiyarlığımda başka nereye gidebilirim?. — Bu defa hangi doktora gittiniz? — Kalenin şehrinde çok meşhur bir kadın doktor var. Ben bütün bir hafta onda kaldım. Bu, çok meşhur bir ebe- dir. — Ne?!, — Ebe, yavrüm, ebel.. Yolculardan bir ikisi kendilerini tu- tamadılar, Yüksek sesle kahkahalarını kuyuverdiler, Hastalık kumkuması bu ihtiyar nine hakikaten acayip bir in- sandı. — Sizin hastalığınız nedir Nine?, — Allah Allah ne diye hasta olacak- mışım ben? Yetmiş yaşıma bastım, Âl laha şükür daha hiç bir hastalık ge - çirmedim, — Şu halde ne diye dokterlara taşı - nrp duruyorsunuz?. — EKendi arzumla gitmiyorum yav rum, kendi arzumla gitmiyorum. — Ne diye kendi yorsunuz?. arzunuzla gitmi- — Onlar kendileri davet ediyor, ben de gidiyorum, Hem nasıl gitmez olurum?, Onları ben büyüttüm, ben bü hale getirdim: — Kimleri?, — Demindenberi saydığım doktor- ları, Bolegadaki romatizma — mütehaz- sısı Nikola en büyük oğlumdur. Torjok taki kalb mütehassısı Sergey, ortanca oğlumdur. Ostaşkovdaki göz mütehas- sısı Mihayil de onun küçüğüdür. Ge- çenlerde evlendi. Ebe Kanya ise, bunun küçüğüdür. — Nineceğim desenize sizin bütün aileniz doktor olmuş! . — Öyle oldu işte.. İlkönce Nikcla bu mesleği seçti. Sonra, artık biribir- lerini çektiler, Yalnız kızım Anna başka bir meslek intihap etti. — O ne iş yapar?, — O Kolhoz da çalışıyor. İnek sağı- cıdır.. — Bu nasıl olmuş böyle? Diğer bü- tün çocuklarınız münevver kimseler ol- duğu halde Anna neden böyle kalmış?. Yoksa kabiliyetsiz mi?, — Ne münaseebt kabiliyetsiz olsun?. Nine bu sözleri söyledikten sonra acele acele sepetine el attı. Sepetin için- den muntazaman katlanmaş bir gazete çıkardı; — Bakın, dedı, gazeteler Anna hak- kında neler yazıyorlar! Onun için bü- yük bir istidat diyorlar, Gazetenin birinci sayfasında, gü- lümsiyen çok güzel bir kız resmi var- dı, Kızın göğsünde kocaman bir de ni- şan görünüyordu. Vagonun pencerelerine garın ışıkları vurdu, Tren Vişny - Volocok şehrine giriyordu. Çeviren: Ferah FERRUH 14 EYLÜL — 1938 ÇARŞAMBA Hicri: 1357 — Recep: 18 Vakli Sabah Öğle Tkindi Akşar — Tatam — beksak 5,39 12,10 15,42 18.21 19,56 3,58 Lüzumlu Telefonlar Yangın: İstanbul için; 24222, Be)oğlu İçin: 44614, Kadıköy İiçin: 60020 Üsküdar İ- çin: 60[)’.) Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe, Kandilli, Eren- köy, Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, için: Telefan muhabere memuü- rüna yangın demek kâfidir. Rami itfaiyesi: 22711 Deniz itfaiyesi 36. .20 Beyazıt külesi: 21996. Galata yangın kulesi; 40060 Sıhht imdat: 44998. Müddelumumilik: 22290. Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefia Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 - İstan, bul: 24378. Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783, Beşik- taş: 40938. Cibali: 20222. Nurosmaniye: 21708. Üsküdar - Kadıköy: 60773. Havagazi: İstanbul: 24378, Kadıköy: 60790. Beyoğlu: 44642, "Taksi Otomobili İstemek İçin Beyoğlu ciheli: 49084. Bebek ciheti: 36 - 101, Kadıköy ciheti 6G0447. Denizyolları İstanbul acenteliği: 22740. Karaköy: 42362. Pazartesi Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya, 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gala- | t:_ıtlan 12 Karadeniz, Sirkeciden l10 Mer- sin. Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, | 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,20 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz. Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Pazartesi Tophaneden 9İmroz, 9,30 İz- mit, Galatadan 8,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22,30 Mudanya. Müzeler Ayasofya, Roma « Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askert Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhht müze, (Bu müzeler hergün saat 10 dan 10 ya kadar açıklır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazar- | tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye ka- dar açıktır. Topkapı Müzesi: Hergün saat 13 ten 16 ya kadar açıktır. Memleket Dışı Deniz Seferler: Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye: Salı günleri 18 de Pi- re, Beyruüt, İskenderiye, İtalyan vapurları; Cuma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, 23ğııâkeci İstasyon Müdürlüğü —Telefon 7 Avrupa Hattı Semplon eksnresi hergün Sirkeciden saat 22 de kalkar ve Avrupadan geleni sant 7,25 te Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10,20 de gelir. Edirne postası: Hergün saat 8,50 de hareket eder, 19,33 de gelir. Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe- hir, 19,10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı. Bu trenlerden saat 9 da hareket eden Ankara muhteliti pazartesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar seler etmektedir. MÜNAKASALAR: 33. Tümen birliklerile Haydarpaşa has- ftanesi için 35400 kilo koyun eti satın alı- nacaktır. Kapali zarfla ihalesi 16 eylül 938 cuma günü saat 11 de Fındıklıda kumon- danlık salınalma komisyonunda yapılacak- tır. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? * Sekizinci Balkan oyunları nihayetlen- di; Yunanistan birinci, Romanya 4, ikindi,| Yugoslavya üçüncü, Türkiye dördüncü ol- du. Iİstanbul Radyosu 14 EYLÜL — 1938 ÇARŞAMBA 18,90 dans musikisi (plâk), — 19, konfe- rans Fatih halkevi namına, Ercüment Ek- rem Talu, (Komşumuz — Romanya), 19,30 Dans müsikisi (plâk), 19,55 Borsa haberle- ri 20 saal ayarı; Granviç rasatlhanesinden naklen, Faide ve arkadaşları — tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40 A- jans haberleri, 2017 —Ömer Rıza Doğrul taralından arapça söyley, 21 saat ayarı, şan, Bedriye Tüzin Slüdyo orkesirası refa katile, 21,30 Needet ve — arkadaşları lır'ı— fından Türk musikisi ve halk şarkıları, 22, 10 hava raporu, 22,13 Darültalim — muüsiki heyeli, Fahri ve arkadaşları — tarafından, 22.50 son haberler ve erltesi gönün prog- ramı, 23 sa&t ayarı son. Yazan: Rahmi YAĞIZ Gizli üs Brodey'in çok hosşumna gltmiş, süvarinin keyfini yerine getirmisti a BO b — Oh kapiten.. Ne kadar mesudum., Sizi burada buldum. Geleceğinizi söylü- yorlardı. Fakat bu kadar çabuk size rast- İryacağımı hiç ummuyordum. Brodey bir şey anlamadığı bu sözleri hayretle dinliyor, bir taraftan da bir eli- ni bırakıp ötekini yakalayan ve.. bun. ları gözyaşlarile ıslatarak yerlerde sürü- nen adama tuhaf tuhaf bakıyordu. Hay- retini biraz yendikten sonra sordu: — Siz kimsiniz kuzum? Yerdeki adam cevap verdi — Tanımadınız mı kapiten?.. — Hayır!.. Fakat yüzünüz de bana pek yabancı gelmiyor!.. — Filotillânızdaki Turkuvaz tahtelba- hirinin başgediklisi Şarl Kapo... Brodey hayretle yerdeki adama baktı, mırıldandı: ,. — Nasıl, Turkuvazın başgediklisi mi? — Evet kapiten! — Peki.. sizin geminiz — Türklere esir düşmedi mi? — Düştü kapiten! Brodey bu kısa cümlelerle veçhesiz kor nuşmaya yavaş yavaş — sinirleniyordu. Hayretten sinirlenişine geçişin doğurdu- ğu bir iç sıkıntısile devam etti: — Canım, şunu srrasile — anlat.. Gemi esir düştü, mürettebat, zabitler ne oldu. lar? Sen burada ne arıyorsun?.. — Anlatacağım kapiten.. Günlerce ha- pis ve binbir ölüm korkusunun tehdidi altında vakit geçiren bir adamın, bir ar- kadaşınızım bu heyecanını mazür görür. sünüz.. Şimdi, sizin karşınızda, komodo- rumun önünde bulunduğumu gördükçe içimde öyle coşkunluk — duyuyorum ki.. değil, sade ellerinizi ayaklarmızı öpmek, kunduralarımızı gözyaşlarımla ıslatmak bile bu coşkunluğumu dindiremez.. — İyi.. Burada, bu tafsilâtr dinliyecek vaktimiz yok.. Haydi içeri gidelim. Ora- da anlatırsın! Brodey, içinde Turkuvaz mürettebatr- nın meçhül âkibetlerini öğrenmek merakı kaynayarak yürümeğe başladı. Bu vaziye ti ayni derece şaşkınlıkla seyreden iki si. lâhlı kafileye öncülük etti.. — ilerlediler, Gizli üssün methalini örten — çalılıkların önüne geldiler, Gedikli Şarl Kapo, Brode- yin yanında yürüyor, önünde giden si- lâhlı başıbozuk, gizli üssün müuhafızların dan Hristo da yeni gelenin kim olduğu- nu bilmediği halde, birkaç gündür bera. berlerinde bulunan ve Palmerin — getirip bıraktığı Fransız gediklisinin hürmet e - dişi karşısında bu zatın tahtelbahir filo- tillâsı kumandanı olan ve gelmesi bekle- nilen İngiliz zabiti olduğunu kestiriyor. du. Arkadan gelen Romile bir aralık Şarl Kapoya sokuldu. İşaretle —yeni gelenin kim olduğunu anlamak istediğini gedik- liye bildirdi. Şarl Kapo, ayni şekilde bu- nun komodor olduğunu, günlerdenberi beklenen zat bulunduğunu — anlattı. İki muhafız biribirlerile konuştular. Bunla: rın derhal Brodeye karşı olan tavır ve vaziyetleri değişti. Mübalâğalı hürmet tayırları aldılar. Gizli üsse gelinince Romile ileri geçti. Üssün methalini örten çalılarla kaplı giz. li kapağı kaldırdı. Brodey, önlerinde yü-| rüyen muhafızların arkası sıra karşıları- na çıkan dar ve karanlık toprak altı ko- ridoruna daldılar, İngiliz süvarisi üssün her tarafını do- laştı. Gördüğü intizama, hesaplı inşaata hayran ve takdirkâr gözlerle baktı. An. barları gezdi. Palmerin taşıdığı mayi mah rukatı, malzeme ve cephaneyi gözden ge- çirdi: Kendisine, üs kumandanına tahsis edilen odaya oturdu, Şarl Kapo komodorun arkasından ay- rılmıyor, onunla adım adım beraber do- laşıyordu. Brodey geniş masasının başı- na geçerken kendi kendine söylendi: - — Hey şey iyi.. Her şey mükemmel, yalnız burada bana izahat verecek tek adâm yok.. Üssün muhafazasına memur olanların ingilizce veya fransızca bilme. yişi idareyi biraz güçleştirecek, Küi adik a Tad ü e AM L LHİ ü d A A A ŞÜ Maamafih, bu mahzuru ortadan kaldır- mak için buraya Marmarada bulunan tah telbahirlerin her birinden ikişer kişi al- mak, onları kara hizmetine tahsis etmek icap ediyor. Bunu da yaparım.. Brodeyin gizli üs çok hoşuna — gitmiş, süvarinin keyfi yerine — gelmişti. O, bu mülâhazayı yapar, kendi kendine söyle- nirken kapının önünde hürmet vaziyetin de duran Şarl Kapoya gözü ilişti. Biraz evvel önüne çıkan bu esir tahtelbahirin başgediklisini isticvap etmek için yanına çağırdı: — Serjan! — Emret kapiten ! — Gel,. yaklaş hakalım.. : Sonra Şarl Kapoya bir iskemle göster- di. — Otur şuraya konuşalım. — Başüstüne kâapiten! Şarl aKpo oturdu, gozlenni komodorun gözlerine dikti, konuşmak ıçm musaade istiyen bir tavırla baktı, Brodey ihtar et. Ü — Ne duruyorsun? Anlat bakalım na- sıl esir oldunuz? Arkadaşların neredeleri Sen nasıl esaretten — kurtuldun? Buraya nasıl geldin? Şarl Kapo, Turkuvazın esir — oluşunu anlattı. Yalnız, kendisinin — mürettebatı teslim olmağa icbar edişini süvariye mal- ederek ve yakayı değiştirerek izahat ver* di. Zeyneple tanıştığı Osmanlı batarya- sındaki mahpus bulunduğu noktaya ka. /|-dar'hikâyeyi yukarıda gördüğümüz şe- kilde Brodeye nakletti. Zeyneple birlikte Çanakkaleye kolordü karargâhma sevke- dilişlerini ve.. başrndan geçen maceranın üst tarafını da şoylece anlattı —O geceyi uykusuz geçırdım Nobetçı- ler Zeynep ismi verılen Ve,, casus teşkılâ- tına mensup olougu sonradan anlaşılan, kurşuna dızılen Tuı-k kızı ile konuşmama müsaade etmiyorlar, bizi oIdugumuz yer. de'toprak üzerinde sessiz oturmağa ic- bar ediyorlardı. Binbir azap içinde sabahr ettik. Daha şafak sökerken bulunduğumuz yerden çıkarıldık, yanlarımıza dizilen iki sıra süngülülerin muhafazası altmda yola çr karıldık. Çanakkaleye sevkedildik. Kolordu karargâhında bir Alman zabi«- ti bizi teker teker sorguya çektı Zorladı. Malümat alamayınca yakamızı . bn*aktı.. Yıtnız süvarimiz boş bulundu, 17 tahteh- bahirin boğazı geçme teşebbüsüne kalkış tığını, bunlardan ne miktarının muvâaffa. kiyetle boğazı geçmeğe muxğf_fak oldu- ğu hakkında malümatı — bulunmadığını Brodey heyecanla Şarl Kaponun sözü- nü kesti: — Ne?.. Sizin süvari, Alfred Didiye 17 tahtelbahirin harekete geçtiğini mi söy* ledi?, İmkânı yok.. Bu ihanet yapılamaz! — Yapıldı komodor, maalesef yapıldı.. Hiç ummadığımız halde yapıldı!.. — İlk karşılaşmamızda bu ihanetin he sabını sorarım, Şimdi süvariniz nerede? — Bandrımada kapiten!.. Ama daha anlatacaklarım var, heysini — bitireyim, sıra oraya da gelecek! — Bizi kolordu karargâhımnda tekrar bir yere kapadılar. Burada süvarimiz Al- fred Didiyeye yaptığı işin çok fena ol. duğunu, Marmaraya girişi başaran arka- daşlarımızın hareketini güçleştireceğini söyledim. Bana susmamı emretti. Biraz daha söylenince beni döğmeğe kalkıştı. Üstüme yürüdü. Türkler bizi ayırdılar. Beni oradan aldılar. Başka bir yere hap" settiler. Zeynebin muhakemesi devam ediyordu. Bu kızın esrarengiz bir hali — vardı. Onu hapsettikleri bölme benim bölmemin ya- nina isabet ediyordu. — Geceleri aradaki “demir parmaklıklı ulak menfezden biribi- rimizi görüyorduk. Genç kız bana işaret. le bazı gizli işler anlatmak istedi. Fakat anlayamadım. Ne fransızca biliyor, ne de ben türkçeyi beceremiyordum. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: