Ihtiyar nine Ci İ” e hattâ ikinci mevkide seyahat | lan Pek acırım. Ben, yani, bu sa- iç Muharriri, dalma Üçüncü mev- “eyahat etmesini severim. sibel Mi yolcuları, dalma mü- Şahsiyetlerdir. Düşlncelidirler; m zlar, İkinci mevki yolcuları Man sanlı, biraz daha konuşkan a 4 berâber genç üçüncü mevki larına hiç benzemezler, baki üçüncü mevki yolcuları bam a İnsanlardır. Konuşkandırlar; ca- NR çe dırlar, İnsana, çay, kahve ik- il ren #derler, Hayatlarmı, başlarından e seve seve anlatırlar, en ben bu defa da, gene bundan iğ Akşam treniyle, üçüncü mevki ran #&yahat ediyordum. Kalinin lü Vişny * Volöçek şelirine gi- İM girer girmez, kısa iz Sönra herkesle ahbap oldum. Sudan, trenlerin intizamın » li Ri Vöşniy Voloçok şehrinin şimen- Bürma olan mesafesinden velha- den bahsettik. N im hemen hemen hepsi, tren- ia muntazam işlemeğe başla - Je iş aklkndaki kanaatte mütabıkte- My, mv hakkımda da aramızda ihtilâf da, işny «* Voloçok şehrinin gara | na gelince, kimse sarih bir Maş leme, Yolcuların hemen he - 1 Me bir ağızdan kendoktör- Yar. t almamı tavsiye ettiler .. gördüğünüz üzere, konuşma - e hem canlıydı, de, hiç lâfa karışmıyan yalnız kocakarı vardr. Görünüşe göre ii cn sıhhatli bir kadmdr. konuşmamız müddetince biç lâ» N uş, hep bizi dinlemiş ve sucuk, ekmek yemişti. & bu kocakarı ilede konuşmağa o verdim. Ge Nine, dedim, sen nerelisin?. Mar Ben b bu civarlıyım, bizim kolhozu- “Ah şuracıktadır. O Kolhozdan çıkalı çok mu oldu? Yü Şöyle böyle iki ay oluyor. a, Nerelere gittiniz?, şi rlara, yavrum doktorlara... ay müddetle hep doktorlara Mn Nr giden tarafı, kocaka- a benzememesi idi, İnsanı aldatan böyle görüşler .. y a yavrum, evet, hep dektor- li Me yaparsın bazan icap ediyor ... Mülki, nine, tevekkeli dememiş mlm maskaralıktır. , yavrum, hayır.. Ben şikâ - Ödüm Hatti halimden memnu. Dayi doktorlara gittiniz?. düze doktorlara yavrum, erleri. İlk önce Bologoya VR On da bir doktor var, genç ol o ie romatizma işinde öyle ki.. Elini sürmesiyle bera- z ne ağrı kalıyor, ne de ear Vi m hakikaten mü- SE SonraTorjokaya gittim. Orada bir kalb mütehassısı vardır; Yün kalb hastalıklarını sale Gi çok mühim. Ni doktor mu?, og İt lâf me yavrum, iyide laf » ile çocukları var ki,. Sor- OR, “ele üç yaşındaki ortanca oğ- SB. kocaman mavi gözleri Ya Mütemzdiyen şekerleme ik- Özal, bu kadar mühim Müz sahibi bulunan bu al ya- hiç kadına hayretle baktılar. NN dan sucuk ekmek atış - iyi Meyghdn. Ufak bir fasladan Sözüne devam etti; Yazan: G. Riklin Torjokdan sonra Ostaşkovaya gittim. — Oraya niçin gittiniz?. — Gene doktora, yavrum, gene dok- tora.. Alnımızda doktorlara taşınmak yazıyormuş... — Ostaşkovada hangi dektora gitti- niz?, — Göz doktoruna yavrum, göz dok- toruna,. Onda tamam on gün kaldım.. Çok iyi bir adam, çok misafirperver... Evleneli çok olmadı. Karısınm ismi Vera.. Doğrusu Vera çok hoşuma git - ti. Çok güzel sesi var, Mükemmel şarkı söylüyor. Hayretimiz gittikçe artıyordu. Ni- nenin gayet canlı, gayet neş'eli hattâ gayet sıhhatli gözlerin olmasına rağ men ne diye göz doktoruna taşınıyor- du? Ben ona meseleyi sormak Üzere iken nine gene sözüne devam etti: — Ostaşkovadan, yavrum, Kalinin şehrine yolladım. — Gene doktora değil mi?, — Gene doktora, yavrum, gene dok- tora, bu ihtiyarlığımda başka nereye gidebilizim?, — Bu defa hangi doktora gittiniz? — Kalenin şehrinde çok meşhur bir kadın doktor var. Ben bütün bit hafta orda kaldım. Bu, çok meşhur bir ebe- dir, — Ne? — Ebe, yavrum, ebe!,, Yolculardan bir ikisi kendilerini tu- tamadrlar. Yüksek sesle kahkahalarını kuyuverdiler, Hastalık kumkuması bu ihtiyar nine hakikaten acayip bir in sandı. — Sizin hastalığınız nedir Nine?, — Allah Allah ne diye hasta ölacak- mışım ben? Yetmiş yaşıma bastım, Al Taha şükür daha hiç bir hastalık ge - girmedim. — Şu halde ne diye doktorlara taşı - nıp duruyorsunüz?. — Kendi arzumla gitmiyorum yav rum, kendi arzumla gitmiyorum. — Ne diye kendi arzunuzla gitmi- yorsunuz?. — Onlar kendileri davet ediyor, ben de gidiyorum, Hem nasıl gitmez olurum?, Onları ben büyüttüm, ben bu hâle getirdim; — Kimleri?. — Demindenberi saydığım doktor- Tatı. Bologadaki romatizma mütehas- sısı Nikola en büyük oğlunidur. Torjok taki kalb mütehassısı Sergey, örtânca oğlumdur, Ostaşkovdaki göz mütehas- sısı Mihayil de onun küçüğüdür. Ge genlerde evlendi. Ebe Kanya ise, bünün küçüğüdür. — Nineceğim desenize sizin bütün aileniz doktor olmuş! . — öyle oldu işte. İlk önce Nikela bu mesleği seçti. Sonra, artık biribir- lerini çektiler. Yalnız kızım Anna başka bir meslek intihap etti. — O ne iş yapar?. — O Kolhoz da çalışıyor. İnek sağı adır., — Bu nasil olmuş böyle? Diğer bü- tün çocuklarınız münevver kimseler ol- duğu halde Anna neden böyle kalmış?. Yoksa kabiliyetsiz mi?. — Ne münaseebt kabiliyetsiz olsun?. Nine bu sözleri söyledikten sonra acele acele sepetine el attı. Sepetin için den muntazaman katlanmaş bir gazete çıkardı; — Bakın, dedi, gazeteler Anna hak- kında neler yazıyorlar! Onun için bü- yük bir istidat diyorlar, Gazetenin birinci sayfasında, gi Vimsiyen çok güzel bir kız resmi var. dı, Kızın göğsünde kocaman bir de ni- $an görünüyordu. Vagonun pencerelerine yarın ışıkları vurdu, Tren Vişny - Voloçok şehrine giriyordu. Çeviren: Ferah FERRUH 14 EYLÜL — 1938 ÇARŞAMBA Hleri: 1357 — Recep: 18 Maha ONM Mia Akşar Yak Ben 5,39 12,10 15,42 13,21 19,56 8,58 Lüzumlu Telefonlar Yangın: İstanbul için: 24222, Beyi eyağiu için: 44614, Kadıköy İçin: 60020, Ösküdar & çin: 60625. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe, Kandili, Eren köy, Kartal, Büyükada, Heyheli, Burgaz, Kınalı, için: Telefon muhabere memu. runa yangın demek köfidir. Rami itfaiyesi: 22711 Deniz itfaiyesi 36. 20 Beyazıt kulesi: 21998, Galata yangın kulesi: 40009 44998, Müddelumumilik: Sıhht imdat: 22790. Emni: üdürlüğü: 24382. Nefin Veki İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Deyoğlu: 44301 , İstan, bul: 24378. Sular İdaresi: eye ş elişi Beşik» Havagazi: bul: Mrk ndıköy: 60790. Beyoğlu: 44042, Taksi Otomobili İstemek İçin Beyoğlu ciheti: 49084. Bebek ciheti: 36 - 101. Kadıköy ciheti 60447, Denizyolları ci özüni acenteliği: 22740. Karaköy: Pazartesi Topbaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sahi Topbaneden 9,50 İzmit, 16,30 Mu- danya, 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gala- tadan 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer sin. Çarşamba Tophaneğen 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 1$ Bartın. Perşembe Tophaneden 9,30 Yemit, 16,10 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz. Cumartesi Topbaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bortar, Pazartesi Taphaneden 9İmror, 9,30 İz. mit, Galatadan 8,90 Mudanya, 10,30 İzmir Sür, 12 Karadeniz, 22.90 Mudanya. Müzeler Ayasofya, Roma » Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müre ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze, İBa rgün sünt 10 den 10 ya kasar Türk İslâm eserleri müzesi: Pazar tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye Ka dar açıktır, Topkapı Müzesi: Hergün sant 13 ten 16 ya kadar açıktır, Memleket Dışı Deniz ; Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye, “Sini çaptırları; Curos günleri saat 30 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyesie, Sirkeci İstasyon Müdürlüğü Telefon Avrupa Hattı Serrplon ekspresi sont 23 de kalkar ve Avrupadan geleni saat 7,25 te Sirkeciye muvasalat eder, Konvansiyonel 20,39 da kalkar, 10.20 de gelir. Edirne postası; Tergün saat 8,00 de hareket eder, 19,39 de gelir. Anadolu hattı Hergün hareket eden şimerdiferler: Sant $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,39 da Eskişe- hir, 19,10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Ba trenlerden sant 9 da hareket eden Ankara mehtelli Opazerlesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar sefer etmektedir. MUNAKASALAR: 33. Tümen birliklerile Haydarpaşa has- tanesi için 35400 kilo koyun eti satın ali- nacaklır. Kapak zarfla ihalesi 16 eyldi 038 cuma günü saat 11 Je Fındıklıda kümon- danlık satınalma komisyonunda yapılacak” tir, hergün Sirkeciden GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? * Sekizinci Balkan oyunları nihayetlen- di; Yunanistan birinet, Ronanya |, İkindi, Yusoslarya üçüncü, Türkiye dördüncü ol- du. Istanbul Radyosu 14 EYLCE — 1938 ÇARŞANDA 14,39 dans musikisi iplik), o 19, konfe- runs Fatih balkevi rumuna, Ercüment Ek- rem Talu, (Komşumuz (Romanya), 19,90 Dans musikisi (pik), 19,55 Borsa huberle- ri 20 sani ayarı, Granviç rasathanesinden naklen, Faide ve orkadaşları” tarafından Türk musikisi ve balk şarkıları, 20,40 A- jans haberleri, 20,17 Ömer Rıza Doğrul tarafından avapıça söylev, 21 o sanl ayarı, şan, Bedriye Tüzin Stüdyo orkestrası vefa katile, 21,30 Necdet ve — arkadaşları tara fından Türk musikisi ve halk şarkıları, 22, 10 Bava raporu, 22,11 Darüllalim Omüsiki beyeli, Fahri ve arkadaşları - tarafından, 22,50 son haberler ve erlesi günün prüg- ramı, 23 saol ayarı son, Yazan: Rahmi YAGIZ Gizli üs Brodey'in çok hosuna gitmiş, süvarinin keyfini yerine getirmişti RE — Oh kapiten.. Ne kadar mesudum.. Sizi burada buldum. Geleceğinizi söylü- yorlardı. Fakat bu kadar çabuk size rast- ıyacağımı hiç ummuyordum. Brodey bir şey anlamadığı bu Sözleri hayretle dinliyor, bir taraftan da bir eli- ni bırakıp ötekini yakalayan ve.. bun. ları güzyüşlerile ıslatarak yerlerde sürü- nen adama tuhaf tuhaf bekıyordu. Hay retini biraz yendikten sonra sordu: — Siz kimsiniz kuzum? Yerdeki adam cevap verdi — Tanımadınız mı kapiten?.. — Hayır!.. Fakat yüzünüz de bana pek yabancı gelmiyor!.. — Filotillânızdaki Turkuvaz tahtelba- hirinin başgediklisi Şarl Kapo... Brodey hayretle yerdeki adama baktı, mırıldandı: ,, — Nasıl, Turkuvazın başgediklisi mi? — Evet kapiten! — Peki.. sizin geminiz Türklere esir düşmedi mi? — Düştü kapiten! Brodey bu kısa cümlelerle veçhesiz ko- huşmaya yavaş yavaş (sinirleniyordu. Hayretten sinirlenişine geçişin doğurdu- Şu bir iç sıkıntısile devam etti; — Canım, şunu sırasile anlat. Gemi esir düştü, mürettebat, zabitler ne oldu. lar? Sen burada ne arıyorsun?.. — Anlatacağım kapiten.. Günlerce ha- pis ve binbir ölüm korkusunun tehdidi altında vakit geçiren bir adamın, bir ar kadaşınızımn bu heyecanını mazur görür. #ünüz.. Şimdi, sizin karşınızda, komodo- rumun önünde bulunduğumu gördükçe içimde öyle coşkunluk — duyuyorum ki.. değil, sade ellerinizi ayaklarınızı öpmek, kunduralarımızı gözyaşlarımla ıslatmak bile bu coşkunluğumu dindiremez.. — İyi.. Burada, bu tafsilâtı dinliyecek vaktimiz yok.. Haydi içeri gidelim. Ora- da anlatırsın! Brodey, içinde Turkuvaz mürettebatır nın meçhül âkibetlerini öğrenmek merakı kaynayarak yürümeğe başladı. Bu vaziye ti ayni derece şaşkınlıkla seyreden iki si. lâhlı kafileye öncülük etti. | ilerlediler. Gizli üssün methalini örten o çalılıkların önüne geldiler, Gedikli Şarl Kapo, Btode- yin yanında yürü önünde giden si- lâhlı başıbozuk, gizli üssün muhafızların dan Hristo da yeni gelenin kim olduğu: nu bilmediği halde, birkaç gündür bera. berlerinde bulunan ve Palmerin . getirip bıraktığı Fransız gediklisinin hürmet e- dişi karşısında bu zatın tahtelbahir filo- tillâsı kumandanı olan ve gelmesi bekle" nilen İngiliz zabiti olduğunu kestiriyor. du, Arkadan gelen Romile bir aralık Şarl Kapoya sokuldu. İşaretle yeni gelenin kim olduğunu anlamak İstediğini gedik- liye bildirdi. Şari Kapo, ayni şekilde bu” nun komoder olduğunu, günlerdenberi beklenen zat bulunduğunu . arlattı. İki muhafız biribirlerile konuştular. Bunla” rın derhal Brodeye karşı Olan tavır ve vaziyetleri değişti, Mübalâğalı hürmet tavırları aldılar, Gizli üsse gelinine o Romile ileri geçti, Üssün methalini örten çalılarla kaplı giz. Ji kapağı kaldırdı. Brodey, önlerinde yü: rüyen muhafızların arkası sıra karşılar" na çıkan dar ve karanlık toprak altı ko- ridoruna daldılar, İngiliz süvarisi üstün her tarafını do- laştı. Gördüğü intizama, hesaplı inşaata hayran ve takdirkâr gözlerle baktı. An. barları gezdi. Palmerin taşıdığı mayi mah rukatı, malzeme ve cephaneyi gözden ge çirdi. Kendisine, (ls kumandanna tahsis edilen odaya oturdu. Şari Kapo komodorun arkasından ay rilmıyor, onunla adım adım beraber do" Taşıyordu. Brodey geniş masasının başı- na geçerken kendi kendine söylendi; — Hey şey iyi.. Ter şey mükemmel, yalnız burada bana izahat veretek tek adam yok. Üssün muhafazasına memur olanların ingilizce veya fransızca bilme. “yişi idareyi biraz güçleştirecek, Maamafih, bu mahzuru ortadan kaldır” mak için buraya Marmarada bulunan tah telbahirlerin her birinden ikişer kişi ak mak, onları kara hizmetine tahsis etmek icap ediyor. Bunu da yaparım.. Brodeyin gizli üs çok hoşuna gitmiş, süvarinin keyfi yerine gelmişti. O, bu mülâhazayı yapar, kendi kendine söyle Birken kapının önünde hürmet vaziyetin de duran Şarl Kapoya güzü ilişti. Biraz evvel önüne çıkan bu esir taktelbahirin başgediklisini isticvap elnek için yanına çağırdı: — Serjan! — Emret kapiten | — Gel. yaklaş yakalım. Sonra Şarl Kapoya bir iskemle göstere di. —Oltur şuraya konuşalım. — Başüstüne kâpiteni Şarl aKpo oturdu, gözlerini komodorun gözlerine dikti, konuşmak” için”; müsâde istiyda bir tavırla baktı; Brodey ihtar et. t: — Ne duruyorsun? Anlat bakalım nas sıl esir oldunuz? Arkadaşların neredeler Sen nasıl esaretten o kurtuldun? Buraya nasıl geldin? Şarl Kapo, Turkuvazın esir oluşunu anlatir. Yalnız, kendiğinin o mürettebatı teslim olmağa icbar edişini süvariye mal* ederek ve vakayı değiştirerek izahat ver* di. Zeyneple tanıştığı Osmanlı bâtarya» sındaki mahpus bulunduğu noktaya ka, dar hikâyeyi yukarıda gördüğümüz şe kilde Brodeye nakletti, Zeyneple birlikte Çanakkaleye kolordu karargahına sevke“ dilişlerini ve.. başmdan geçen maceranın üst tarafını da şöylece anlğltr ; z — O geceyi uykusuz geçirdim. Nöbetçi ; ler Zeynep ismi verilen ve; casus töşkilâ- tma mensup olduğu sonradan | “anlaşılan, kurşuna dizilen * Türk kızı ile konuşmama müsaade etmiyorlar; bizi olduğumuz yer, de'toprak üzerinde sessiz otürmağa ic bar ediyorlardı. Binbir azap içinde sabahr ettik. Daha şafak sökerken bulunduğumuz yertien çıkarıldık, yanlarımıza dizilen iki sra süngülülerin muhafazası altında yola er karıldık. Çanakkaleye sevkedildik. Kolordu karargâhmeda hir Alman zabis ti hiz! teker teker sorguya çekti. Zorladı. Melümat alamayınca yakamızı bıraktı. Yabiız süvarimiz boş bulundu; 17 tahteh- boğazı geçme teşebbüsüne kalkış tığını, bunlardan ne miktarının muvaffa, kiyelle boğazı geçmeğe muvaffak oldu- ğu hakkında malümatı o bulunmadığını Söyledi. Brodey heyecanla Şarl Kaponun sözü“ nü kesti: — Ne?. Sizin süvari, Alfred Didiye 17 tahtelbahirin harekete geçtiğini mi söy“ ledi?, İmkânı yok.. Bu ihanet yapılamaz! — Yapıldı komodor, maalesef yapıldı. Hiç ummadığımız halde yapıldı!.. — İlik karşılaşmamızda bu ihanetin be sabını sorarım. Şimdi süvariniz nerede? — Bandrımada kapiten!.. Ama daha anlatacaklarım var, heysini (bitireyim, sıra oraya da gelecek! — Bizi kolordu o karargâhında tekrar bir yere kapadılar. Burada süvarimiz Al fred Didiyeye yaptığı işin çok fena ol. duğunu, Marmaraya girişi başaran arka- Gaşlarımızın hareketini güçleştireceğini söyledim. Bana susmanı emretti. Biraz daha söylenince beni düğmeğe kalkıştı. Üstüme yürüdü. Türkler bizi ayırdılar, Beni oradan aldılar, Başka bir yere kap: settiler, Zeynebin muhakemesi devam ediyordu. Bu kızm esrarengiz bir hali o vardı. Onu hapsettikleri bölme benim bölmemin ya- nma isabet ediyordu. o Geceleri aradaki “demir parmaklıklı ufak menfezden biribi- rimizi görüyorduk. Genç kız bana işaret. Je bazı gizli işler anlatmak istedi. Fakat anlayamadım, Ne fransızca biliyor, ne de Den türkçeyi beceremiyordum. (Devamı var) A e YY,