14 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a B ğ w v M r . daİRn Yazan: İkimim Padişah, sırmalı kıyafetile salona girince afallamıştı Cevri kafes arkasından Selimle Mah- mudun da âyini Beyretmelerini temine çalışıyordu. Bu izinle değil, gizlice ola- cak bir işti. Azmetmişti. Bu kadınm az- mi elinden en müşkül işler dahi kurtu- lamazdı. Bu itibarla sultan Selime kat'i | cevabmı vermişti: — ÜÖlmezsem sultanım, sen de seyre- deceksin âyini! — Haydi bakalım Cevri! Ricali devlet hayret içindeydiler, Or. duyü hümayun yolda, İstanbula geliyor- du. Ne yapacağı belli olmryan serdar A- lemdar da beraberdi. İstanbulda güftügü asümana aşmıştı. Bu sırada padişahın Ayinicemlere, eğlencelere kalkışması ne demekti? Sarayda tek bir haremağası, tek bir kadın yoktu ki üzerinde başdöndürücü İş bulunmasm. Sabah güneşle uyanmala- rma ve akşam yatsı ezaniyle yatmala « Tına rağmen yine pek işler bitmiş değil. gi Bizzat Cevri de sofra hazırlıklarından geri durmuyordu. Bir taraftan da hazır. ladığı plânı Selim ve Mahmutla mlüzake. Te ederek daha esaslı bir hale getirme. Bi ihmal etmiyordu. Ertesi gece yatsıdan önce heyecanla beklenilen büyük eğlence başlamıştı. | Belki saray yıllardanberi bu kadar bol, dengürenk ışık görmemiş, bu kadar can- hlik göstermemişti. Nice padişahlar bu. Tada tahta binmişler, tahttan inmişler, njce vezirler, serdarlar hil'atler giymiş- İer, nice düğünler, dernekler olmuş, a- İma, hiçbiri bu kadar parlak hazırlana - mamıştı, Bütün cariyelere yepyeni elbiseler di- kilmiş, altm kakmalı pabuçlar yaptırıl « Miş, sırma örtüler almmış. İpek çamaşır. ları verilmiş, ttırlar, yaseminler, en gü- zel kokular dağıtılmıştı. Sanki Nedim devri, sanki saadabad safaları zamanıy- dı. Sarayım salonu bir bahçe gibi çiçek- lerle _ıüılenmiş. bir gelin odası gibi be- yaz takımlarla donatılmış, görene parmak ısırtacak güzel ve hayret verici hale ge- tirilmişti. Cevri, bütün bu hazırlıkları srrasında bilhassa Gülizarı gözden kaçırmamağa çalışıyordu. Gülizar, diğer cariyeler ka. dar müteheyyiç değildi. Sakin ve tenbel- | di. Hemen elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor ve ekseriya Cevrinin emirleri- ne dudak büküp geçiyordu. Fakat, yeni elbiseleri içinde muhteşem endamiyle o kadar güzeldi ki, Cevri bile parmak ısır- dı. Bu kadım değil padişahı, serdarı, dün- jyayı yerinden oynatabilirdi, Padişah Mustafa, sırmalı kryafetiyle Balona girdiği zaman afallamış ve bir | göcuüuk hayranlığıyla salonu, ziyneti, ka-» | dmları seyretmişti. Cevriye iltifat etti: — Memnun oldum Cevri, — Sağ ol padişahrm. — Sen de sağ ol kalfa, İki yıldır pa, dişahım, gönlüm bu geceki kadar açılma- miş, gözüm buradaki kadar zevk tatma - mıştı. : Padişah kendisine hazırlanan ipek lâ- | burdan döşeli büyük koltuğa oturunca Cevri el çırptı. Beyaz perde açıldı ve ya- - Tıdan çıplak yirmi kadar taze kız raksa başladılar, Lübnanlı bir güzel öyle bel kıvırıp gö- bek oynattı ki padişahm ağzmın suyu aktı ve bir kese fırlattı. Padişah peşinden şeyhülişlâm, kethü. | dayı sadrığli ve orada bulunanlar hep akçe yağdırdılar. Padişah Mustafanm aklından geçer miydi ki başı üstündeki kafesin arkasın- da padişah mahlü Selim ve şehzade Mahmut karanlıkta bunları seyrediyor- du! Cevrinin endişelerinden biri de Musta- fanm hemşiresi Esma sultandı. Ya gel- meğe kalkar, kafes arkasına gider, ya burada Selimle Mahmudu görürse bu İ- şin sonu nice olurdu? Ancak bir Ümid vardı. Hekimbaşı, bu gece Esmanm ket, hüdasına gıkr bir terleme tavsiye ede- cekti. Bu tedbiri Cevri ancak geç vakit düşünebilmiş, ve fakat kethüda Ümer ağaya böyle bir sözü tebliğ edip etme « diğini öğrenememişti. Esma sultan kethüdasmı çok severdi, Onsuz dışarı çıkmaz, onsuz bir yere git- mezdi, Eğer hekimbaşı, Cevrinin dediği- ni yapmışsa Selim ve Mahmut için hiçbir tehlike yok demekti, Bizzat Cevri de kodaman saraylılara: — Nevazil olmuşsunuz. Mazallah ta- ze hava ağırlaştırır korkarım! Diyerek onların da odadan çıkmamala, rinı temine gayret etmişti. Hem zaten biraz sonra bir kepazeliğe dökülmesi çok tabil olan böyle bir mey ve zevk mahallinde, kellifelli ve zayıf saraylı kadınların bulunması asla doğ- ru olamazdı. Cariyeler yavaş yavaş önlerine sürü- len içkilerden, bin bir türlü mezelerden çimlenmeğe başlamışlardı. Dört duvar arasında yalnız haremağası ve padişah yüzü görmekten gönülleri kararan ka - dınların gözleri faltaşı gibi açılmış, bu ömürlerinde bir daha nasib olmıyacak serbest eğlence İçinde kendilerini kay- betmiş, bıyıklı, sakallı, yaşlı, genç hesab edecek halde değildiler. Şeyhülislâm Ataullah efendi: — Lâhavle! Çekerken gözlüğü üstünden cariyelere yiyecek gibi bakmaktan da geri durmu- yor, hele sahne üstünde çırpmıp duran yarı mekşuf avratlara, bir halt edip de meclisi terke mecbur kalmaması için ba, kamıyordu. Cevri, sultan Mustafanm sağındaydı ve bizzat padişaha sakilik ediyordu. Bir aralık İş kızıştı, def ve tanbur ney ve keman padişah sofrasma çöktüler. Ka- dmlar içinden nara basanlar, erkekler içinden sızanlar da çoktu, Halbuki daha işin başlangıcıydı. Cevri bir taraftan Gülizarı gözlüyordu. Gülizar kethüdayı sadrıâli Osman efen « dinin ağzıma girecekti sanki, Süzgün gözleriyle, bu içe içe kendinden geçmiş ihtiyar kurdun hemen neredeyse göğsü- ne yatacaküı, Cevri baş salladı ve söylendi: — Kaltak, kimbilir yine ne desiseler | hazırlıyor! Mahmut, kafes arkasmdan bilhassa kendisini hançerletmeğe çalışan gu Güli- zar cariyeyi tanımak istiyordu. Ama, bir | türlü hangisi olduğuna karar veremiyor- du. Cevri, sanki bir hissikablelvuku İle gerek Selimin, gereksa Mahmudun Gü. İzarı merak edeceklerini de düşünme « miş değildi. Gülizara seslendi: — Güzelim. Şöyle padişah âlempena- hımızm yanma gel biraz, Güzel yüzünü görüp gönlümüz açılsın! Gülizar kıpkırmızı olmuş, cürmümeş- hud halinde yakalanmış olmaktan Ürk - müştü. Cevrinin gözünden kurtulama -« mıştı. Padişah Mustafa herkesten İleri git . mis, beşinci kadehi de Cevrinin elinden içmiş, pek sevdiği biraz da şekerli elma yemişti. Her şey, herkes padişahm gö- züne güzel görünüyordu. Fakat hakika- ten Cevrinin dediği gibi, Gülizar, gönül açâcak güzeller güzeliydi. O da haykırdı: — Gülizar! — Efendim padişahm! O zaman Mahmut da, Selim de Güli- zarı tanıdılar. Mahmut dişlerini gicırda- tarak söylendi: — Kaltak! Selim de geri kalmamıştı: — Kahpe! Padişah dili dolaşarak devam etti: — Kalfa haklıdır, gel bakalrm göyle yanımıza! (Devamı var) » Müzik öğretmeni aranıyor <-e Zonguldak Halkevi Başkanlığından Zorguldak Halkevi tarafından salon oörkestrasr kurabilecek (Viyo- lensel, keman, mandolin, kitara gibi sazları çalabilecek) ve bir iki sesli koro tertip edebilecek kudrette bir müzik öğretmeni aranıyor. Öğretmene yüz liraya kadar aylık ücret verilecektir. İstekliler Zon- guldak Halkevine müracaat etmelidirler, Türkiye Kızılay Cemiyetinden: Cemiyetimizce aşağıda yazılı beş kalem eşya satınm alınacaktır. Taliple. rin hizalarında yazılı tarihlere kadar İstanbulda Yenipostane — civarın . da Kızılay hanmdaki satış deposu direktörlüğüne kapalı zarfla tekliflerini yapmaları ve fazla izahat almak ve şartname ile nümuneleri re mezkür direktörlüğe müracaat etmeleri lüzumu ilân olunur. iktarı 5000 m2 Podösüet 4000 m2 Parlak kayışlık deri 9000 m2 Parlak zırh derisi 17500 m. Çadır bezi 400 ki, Urgan görmek üze. 15.9.938 Saat 11 e kadar TKVSER 5 İt e a 109038 < Vi n S 0d3E ' 16 , & | | | DENİZBANK, istanbul Şubesi Müdürlüğünden: Yalova kaplıcaları methalinde- 2 kilometre mesafede elektrik santralı civarında gösterilecek mahalde pazarlıkla bir kuyu kazıla- caktır. Pazarlık 15 Eylül 1938 perşembe günü saat (10.30) da yapı- lacaktır. Şartname ve resmini görmek istiyenlerin Mebani Şubesine müracaatları. —— 14 EYLÜL — 1938 Yazan: R. Rober Düma — 58 — Çeviren: F K Genç kadın, vücudunun istisma' edilmesine razı olmadığı içiN, tuttuğu her işten çıkarılmıştı — Bu saatte sizi rahatsız ettiğim İçin affmızı dilerim. Kalkmış mıydmız? de . mek dışarı çıkmağa hazırlanıyordunuz? Ne yazık! Halbuki sizden beni acele ka- bul etmenizi rica edecektim. — Öyle mi? teşekkür ederim, Çok lü- tufkârsmiız. Ön beş dakikaya kadar ge- İlyorum. Telefon kapandı. Pardösüsünü, şapka- smi giydi. Odanın önünde bekliyen emir- bere:; — Kolonel beni ararsa iş için dışarı çıktığımı ve bir saate kadar döneceğimi söylersiniz. Diye tenbih ettikten sonra nezaretten | çıkıp bir taksiye atladı. On dakika sonra Peluz sokağında 37 numaralı binadan i. çeri giriyordu. Birinci katta iki numaralı kapısını çaldı. — Bonjur yüzbaşı. — Bonjur Noel, Ne o, kapıyı siz mi açıyorsunuz? Hizmetçi yok mu? — Sizin geleceğinizi öğrenince hiz - metçiyi bir behaneyle sokağa gönder- dim, — Bravo! — Girsenize... Banua, samimt bir edayla Noel diye hitab ettiği genç kadımnm peşinden sa- lona girdi. Karşılıklı oturdular ve genç kadın söze başladı: — Sizi buraya hangi rüzgâr attı yüz- başı? artık uğramaz olmuştunuz. — O kadar meşguldüm ki Noel... — Her zamanki gibi desenize. dairenin Noel Serviny çok güzel, zarif, esmer güzeli bir kadındı. Fakir bir aileya men- suptu. Bekâr kalmış ihtiyar bir halası tarafından büyütülmüştü. Çok fakirane bir hayat geçirmelerine rağmen tahsili- ne devam etmek imkânmı bulmuş, lise- den sonra Sorbon edebiyat fakültesine gitmiş, iki senede dört lisans sertifika, Bi almağa muvaffak olmuştu. Almanca - | dan agreje olmağa hazırlanırken halası bir soğuk algmlığı neticesi birkaç gün içinde ölünce genç kız hayatta tek ba- şgima kalınıştı. İşte bu sıralarda Benua- nm erkânıharbiye mektebi arkadaşla - rmdan mülâzim Rolan Darbe fakültede al manca kurlarma devama başladı ve No, elle sıra arkadaşı oldü. Rolan zengin bir aile çocuğuydu. Ya- kışıklıydı. Fakülteye husust otaomobille geliyordu. Noelle iki ay sSamimi, temiz bir arkadaş hayatı yaşadılar. Ve günün birinde biribirlerini #aşkla sevdiklerini anladılar, Delikanlmım allesi onu zengin bir al- lenin kızıyla evlendirmek taraftarı oldu- ğu için evlenemezlerdi. Rolan günün bi- rinde ailesini razr edeceğini umuyordu. Bu vaziyette bir söne kadar beraber ya. şadılar. Günün birinde Rolan Fasa tayin edil- di ve oraya gittikten bir müddet"sonra bedevi eşkiya ile bir müsademede mak- tul düştü. “Folâket yalnız gelmez,,; Noelin ha - lasımdan kalan küçük serveti idare ede- rek aydan aya genç kadma para veren noter müşterilerinin paralarını sulistimal ederek kaçmıştı. Nocl beş parasız kal . mıştı. Maarif nezaretine müracaat ede- rek iş istedi. O kadar çok talib vardı ki aylarca beklediği halde iş bulamadı. Âşıkının samimi arkadaşı Benuadan yardım istemesine gururu mânidi. Kâti- belik, satıcılık, mankenlik yaptı ve her defasında vücudunun da İstismar edil- mek istenmesine razı olmadığı için işin- den çıkarıldı. Bu vaziyette nihayet Benuaya baş . vurdu. Bir akşam onü bularak macerası- ni anlattı ve: — Beni kurtarmız. Diye yalvardı. Ne İş yaptığınızı pek müphem olarak bili - yorum. Rolan açıkça söylemek isteme- miştl ama ben sizin casusluk işleriyle meşgul olduğunuzu anladım, Bana da bir İş veremez misiniz? ' — BSize mi? sizi ben nasıl casus yapa- bilirim? şaştrdımız mı? 've merhametle yüzüne bakıyordu- Yüzbaşı onun ellerini tutmuş, Genl kadm devam etti: — Niçin olmasın? bu işte de get0 ;: dınlığımı İstismar mı etmek lâzım ? Y sa beni kâfi derecede zeki ve cazib bulmuyorsunuz? ; z — Demek casus olmağa razi ol | sunuz Noel? eh0 — Yanlış ıı'ılaşılmasm; önüne Fıa!d’ | kendisini vererek mukabilinde SIf " etmeğe çalışan kadımlardan olmak ":ı yetinde değilim. Erkekleri pesimit” i sürüklerim, fakat “meslek,, için olf arzularmı tatmine razı değilim. Bü #* ” — raıtleişlnizeyamrmıynnderılnll'-'.#ı — Bana biraz müsaade veriniz. Y de cevabımı söylerim, Esasen kolonelle " görüşmem lâzım.., B Noel Serviny üç gün sonra sek€fi tihbarat teşkilâtmda — almanca m%' cimliğiyle işe başladı. Ve bir. HÜ sonra Benuanın yol göstermeleri sayö” sinde “Pa, 432" işareti altında , ta mühim hizmetler gördü. | Benuva, o sabah Noele ziyaretinin #7 — bini uzun uzadıya izah ettikten soğ75' . — — İşte, dedi, meseleyi UWM ! Teklifimi kabul ediyor musunuz? — Eyvet. ,d — ŞSize oynamanızı söylediğin tehlikelidir. Evvelden haber veri?“î İyi düşününüz. Meharetinizden şüPt” tiğim için değli, fakat muvatfakift'l « biraz da tallin rolü vardır. Bu "”"; tehlike daima mevcuttur, Tehlikeni? ne olduğunu biliyorsunuz. ve — Evet, Ele geçersem ağır hapit — < ya idam! : Hüzünle ilâve etti: Kay” — Korkum yok. Çünkü hayatiâ betmekten korktuğum bir şey ki" hayatımı kaybetmek artık beni müyor, XO Ertesi hafta bir gün öğlede "":. Benua ile Noel, genç kadınımn evİ? £ ne karşı karşıyaydılar. Benua 7 edeb mişti. Aradan birkaç Gdakika Bge6P kapı çalındı, Noel açmağa gitti. — Bonjur Nikol, — Bonjur Simon, Komiser salona girdi. ; — Bonjur yüzbaşım, Göı'îî.':"î“"u"'ııı 7" randevuya tam zamanımda geldim- de — Tesekkür ederim, Zaten pi şimdi gelmiştim. Bekletmediniz. Wd ğ Rokur pardösüsünü çıkardı. GÜ yerek Noale döndü: -| — Öpüşmüyor muyuz? Mâde”ı';nw kardeşiz, buluşunca öpüşmamk Bu işe alışmalıyız. Genç kadın da gülümsiyerek y rını uzatt. Rokur, Benuaya döndü: | dB0 — Tabii oldu mu yüzbaşım? öpüş pek babaca olur sanırm- gah be — Evet, hakkınız var. Böyle yidi yi! Otursanıza.. Konuşacak — ©P* Rokur, sandviç ve pasta dölü * —- nm başına otururken genç kadınt içlp — Nikol kardeşim, Dedi. BMBI .d",' nekadar masraf yapmışsınız. tacaksınız! Noel tashih etti: en HâE — Bana siz diye hitab etmem zını, Pa p — Hakkın var. Kusuruma bal kat beceremiyorum. Benua lâfa karışti: Pt diy? — Fakat siz polislerin hitab etmeğe alışık olmanız ”':B çagasth — Orasma öyle, fakat beN gevin k olamiy? bu alışkanlık yüzünden madam le senli benli konuşmayaâ rasi ü 4 rum. O bizim sen diye hitağ aaü*qo kadınlardan olmadığı İçiN ee i ge“yo ç kendisini tahkir edermişim gib y bana... Ği — Madam Seviny demeyifı meniz lâzım!,. — ; ça — e e V

Bu sayıdan diğer sayfalar: