i i 16 MAYIS — 1938 HABER — Akşam postası SINEMA Gençliği kadınların peşinde geçen bir yıldız Haylâz bir talebe, şlmendifer makinisti, tayfa, beceriksiz bir aktör, ve nihayet değ Amerikalıların çok sevdikleri | Röbet Mongomeri yıllarca ve yıllarca sinema- nan biç bir işe yaramaz kötl çocuğu ol- müştu Kendisine bağlanması mümkün olmıyan bir tip. Annesi ve babası yıl. larca “bu çocuk adam olmaz, dediler. O içti, kumar oynadı, köü (o muhitlere girdi çıktı; haydutlarla, hursızlarla ars kadaşlık etti. Bazan da, hayatı olduğu gibi kabul eden ve gününü gün etmek i3- tiyen bir artist hayatı yaşadı. Gençliği kadınların peşinde koşmakla geçti. Bir çılgın gibi sevdi. Fakat bir kadını değil, bütün kadınları, Bir gün sarışın sevgili sine (ölünceye kadar seninim) diye yes minlerle aşkını temin ederken ertesi gün esmer bir kızın dizleri üzerine başımı ko- yabilmek için bir gün evvel söyledikleri- ni unuttu, İşte Amerika aktörleri arasında büyük bir mevki kazanan, senelerce gülünç film ler çevirdikten sonra birdenbire faciaya geçen ve “karanlığın kuvveti, filminde adam öldürmek çinnetine yakalanan bir katil ruhile her gördüğükm baştan çıkaran bir Donjuan tipini tamamile bir leştirehilen (o Rober Mongomerinin ilk gerçliği böyle geçti. Rober bu rolü kolay kolay elde etmiş değildi. O aylardanberi böyle bir rol İs tiyor, komediden yorulduğunu, bektığı- cak bu ısrar sayesinde arzısunu tahak- kuk ettirmeğe muvaffak oldu. Zaten Roöberin hayatında yerine mü- vaffakiyet âmili azmi ve ısrarıdır, Rober Nevyorkta hali vakti yerinde ve eski bir aileden doğdu. Babası ? yorkta büyük bir kauçuk şirketinde ida- re merçlisinin ikinci reisiydi. İlk çocuk- Tuk devrelerini ailesini ümitsizliğe sevke- decek tenbel ve baylâz bir yaşayış içeri- sinde geçirdi. Devam ettiği kolejde hiç bir vakit iyi bir talebe olamadı.Arkadaşla rı ona mahcup ve beceriksiz bir (talebe nazarile baktılar. Amerikan mekteplerin- de temsil büyük bir yer tutar. Roberin devam ettiği kolejde talebe sık sık tem- sil verirdi. Fakat Rober sahneyi sevmi- yordu, Hiçbir temsile (iştirak etmedi. Yalnız bir defa arkadaşlarının ısrarı ü- zerine ufak bir rol kabul etti, Oyun oy- manırken tolünün yarısında “ben bu- NU yapamıyorum, diye sahneden yere atlayıverdi. Salon kahkahalar, alkışlar- la çınladı.. Oyun tatil edildi. Rober seyahati çok seviyordu. Babası Mensup olduğu şirket hesabına İş seya- hatleri yaparken oğlunu da beraber alır- dı, Bu suretle Rober genç yaşında Fran sayı, İngiltereyi, Almanyayı, İsviçreyi, Malyayı dolaştı. Bu yaşayış ona çok tat- kı geliyordu. Fakat hayatta neyin sonu yardır ki.. Rober On altı yaşında iken babası öldü. Etrafında birdenbire refah ve saadet yıkıldı. Şimdi Rober ne yapa- caktı? Mesleği yoktu, ciddi bir tahsili yoktu fakat o üzülmedi. O Omuüzlarına Şöken sefaleti ciddi saymadı, ondan bir alay mevzuu çıkardı ve hayatını kazan- mak için bir şimendiler şirketine maki- mist yazıldı. O bu meslekte çalışıp gidecekti. Fakat günün birinde bir ilân gördü, Bir petrol kumpanyası petrol gemileri için tayfa arıyordu, Roberin derhal seyahat arzu- ları uyandı, şimendiferi bıraktı, vapura koştu. Dört ay atlas Okyanusu ile büyük Okyanus arasında dolaştı durdu. Bu se yahatler esnasında (o Holivudu uzaktan Gördü, Fakat bu görüş zamane gençleri gibi Roberti heyecanlara düşürmedi. O bir gün buraya geleceğini ve orada meş- Kur bir sima olacağını düşünmüyordu bi le., Tayfalığı bir sene sürdü. Senesini e a bir fa n ala , artisti. Rober Mongomeri bitirince konturatını yenilemedi.. Uzun deniz (yolculuklarında masraf yok gibidir. Rober bir senelik tayfalığı Gnasında biraz para biriktirmişti. Nev- yorkta dinlenip rahat rahat bu parayı yiyecek, sonra tekrar iş arıyacaktı. İşte bugünlerde kendi yaşımda bir gençle ta- sıştı, Bu gencin tek bir emeli vardı. Ti- yatro piyesleri yazmak. Bu delikanlı o- nu da tiyatro yoluna sevketmek istedi: “Vakia, dedi, senin piyesler yazacak kâ- dar ne zekân, ne de malümatın var.. Fa- kat yazacağım piyesleri pekâlâ oynaya- bilirsin... Bu söz Roberin kafasına bir aktör olabileceği kanaatini sokmağa kâ- fi geldi. O; bu yolda bir tali denemeğe karar verdi.. Nevyarkta küçük bir tiyatroda, bayağı bir piyeste, pek ehemmiyetsiz bir rol oynadı. Bu rol hiç bir muvaffakiyet göstermedi, daha doğru bir . tabirle biç kimse Mongomerinin böyle bir rol oyna- dığını fark bile etmedi. Fakat bu rol Mongomeride tiyatro İhtirasını uyandır. dı. O vakit düşündü. Aktör olmağa karar vermişti, Fakat sanat hakkında (hiçbir piyesler oynanır, insana türlü türlü rol. ler verirler, Fakat burada çalışan insan hayatta pişer, çekirdekten yetişir. Ro- ber 18 ay bu kumpanya ile çalıştı, her hafta yeni bir piyes oynadı, ber piyeste başka çeşit bir rol aldı. Sonra Nevyorka geldi. 1926 da oldukça tanınmış bir ti- yatroda biribiri arkasma üç piyeste rol aldı. Bu üç piyester sonra Rober Mongp- meriyi sinemacılar aramağa başladılar, İlk talepleri Rober reddetti. Nevyork sahnelerinde muvaffakiyeti yıldan yıla artıyordu. Ertesi kış “temellük,, piyesin | de başlıca rollerden birisini oynadı. Ve Holivuddan yeni bir teklifle karşılaştı. Bu teklif hakkımda tiyatro o direktörüne tanıştı, Direktör ona kabul etmesini tav. siye etti, Bu süretle sinema Aleminde tamamile meçhül olan Rober birdenbire bir film- de başrolü oynadı, çok beğenildi. On- dan sonra bir çok filmler (çevirdi: Con Kravlordla beraber “Kavgacı,; Norma Şerer ile beraber “Arzular, ve (Boşan- muş kadın.), Boşanmış kadın, Rober Mongomeriyi birinci sınıf artist vaziyetine koydu.Bun- dan sonra çevirdiği filmlerle muvalfa. kiyetten muvaffakiyete koştu. Fakat bir gün geldi ki artık hafif ko mediler Roberi tatmin etmemeğe başla dı. Bir dram çevirmek İstedi. O Rejisör- ler bu talebi evvelâ tereddütle karşıla” dılar. Sonra fazla ısrar karşısında muva- fakat ettiler. “Karanlığın kuvveti, fil mi bu suretle doğdu. Komedi aktöründen a ay A.Sigrit Geri, etrafımda en çok dediko- du yapılan Norveçli bir yıldızdır. Bunun | Gari Cöper ile beraber çevirdiği “Marko polonün maceraları, filmi henüz bitme- mekle beraber üzerinde şimdiden birçok tahminler yapılıyor. Bazı rejisörler Nor- veçli yeni yıldızın Greta Garbonun şöh- retini gölgede bırakacak müthiş bir kud- rete malik olduğunu iddin ediyorlar. Di- a YL Müşkül mesele Çarlık Rusyasında, küçük bir kasaba- nin hapishane müdürü, (günün birinde bir 6f kararnamesi almıştı; mevcut mev. | / kufların ceza mülddetlerinden yarısı Ça- | rn emrile affedilmişti. Hapishane müdü- | Ma rü şaşırdı kaldı, çünkü mevkuflardan bi. | ©. * ri müebbed hapse mahkümdu. Bu ada- RR. e -— a” Lİ mın cezasının yarısı nasıl hesap edile cekti? Dilşünüp taşındılar, fakat o meseleyi bir türlü helledemediler. Nihayet bir| muzip imdada yetişti: — Işin kolayı sar. Adamı bir gün ser- | bast bırakır, bir gün hapse o fikarşımız. Ceza müddetinin sonuna (kadar böyle devam eder gider? — Bravo! Çok istidadınız var, bu gidişle altı ay sonra bisiklete binme. sini iyice öğreneceksiniz! itiyat — Böyle acele asele nereye gidiyor sın? — Bizim patronun cenaze merasi. mine; kalmmasmı hiç istemez de... — Kocam böyledir, vaktin geç olduğunu bu şekilde bil misafirlere Ev sahibi, davetlilerden, şarkı söy- lemek meraklısı bir genç kıza: — Piyanoya geçip bize bir iki şar. Kı söylemez misiniz? diye rica etti. Genç kız nazlanıyordu: yok kılırım. Yeni tanıdığım kimseler var, çok kalabalık... — Kalabalığın ne zararı var, kimse Vi Bayan Kohen — Yatağın altında biri var, hırsız galiba. Bay Kohen — Ses çıkarma, varın *a- bah kendisinden oda kirası İsteriz. Kâğıtla sicim 7 Bay Kohen bir çanta almıştı. Satı- ; ci osrdu: — Paket yapayım ımı efendim. Yok- 7 sa elinizde mi götüreceksiniz? — Paket yapmaya lüzum yok. Pa. ket için kullancağmız kâğrtla sitimi İ | çantanın içine koyunuz, kâfi! Tebrik — Evleneceğinizi duydum. Saadet dilerim, — Öyle bir şey yok. Uydurmuşlar. — Ya öyle mi? Tebrik ederim! — Selmanin etrafında ne kadar çok erkek dolaşıyor. — Çok dlim Fisdır da ondan; on Haanda “evet,, demesini biliyor? Hesap dersi Muallim sordu: — İki şehir arasında 200 kilomet- re mesafe var. Bunlardan birinden kalkan bir otomobil saatte yetmiş ki. lometre süratle öteki sehre gidiyor. Diğer gehirden kalkan başka bir oto- mobil saatte doksan kilometre sürat. le gidiyor. İki otomobilde bulunanlar biribirlerini nerede göreceklerdir! 'Talebeden biri cevab verdi: Sinema mekteptir! Çocuk (Napolyonun heykeli önünde), — Anne bak, Şarl Buayenin heykeli! Garip şeyl siyah renklerde tek tek olduğunu gö- rünce söylendi. Garson afallamıştı: — Allah, Allah! dedi, bugün bir müşterinin daha başıma. 'bu iş geldi. No oluyor acaba? — Geçen ay bana bir göför bulmuş» tunus, bu sefer onun yüzünden bir hasta bakıcı istemeğe geldim,