ABUCAK, kolayca hak kazan- mak, daha doğrusu hak ka. zanmış gözükmek için muarızn sözü- nü tahrif eden; altını, üstünlü keserek onu İşine elverişli bir manaya geti- ren muharrirlerin düşüncesi nedir? anlamıyorum, Kiminle alay ediyorlar? kime itibarları yok? Kendi şahısları. na mı? yoksa karilerine mi? Herhalde muarızlarına değil; elbette kendileri de takdir ederler ki muarızları, sözle. rinin değiştirildiğini, asıl manadan u- zaklaştırıldığını görünce hücumu da Üzerlerine almıyacak, omuz silkecek- lerdir, Onları aldatmak kabil değildir. Tahrifçi muharrirler olsa olsa kari. lerini, muarizın asıl sözünü duyma- mış olan karileri aldatabilirler. Fakat bü hal kendi kendilerine itibarları ol- madığını gösterir. Gerçi: “Yalan. söy. lemedim ve yalanıma birçok kimsele. Yİ inandırdım!,, diye iftihar etmek de kabildir. Fakat böyle yapan adam kendi kendine kalmca utanmaz mi? Karilerinin emniyetini sulistimal et- tiğini düşünüp bir eza duymaz mi? Utandığını, eza duyduğunu farzeder. sek kendisine acımalıyız. Aksi takdir- de yine acımalıyız, çünkü kendisinde, insanı insan eden hislerin bazıları he- müz teşekkül edememiş demektir. Ya evvelâ kendisine inanmış, sonra işin asim: öğrenmiş kariin karşısında bali ne olur? Ona vereceği cevabı bi. liyorum: “Bu bir cerbeze işidir. Haz. mi susturmak için her şey caizdir. Benim bu yolu tutmak işime geldi... Benaumarechais (Bomarşe); komediala- rmdaki şahıslardan birine: “İftira et- menize bakın, elbette bir izi olsun ka- Mır,, dedirtir. Tahrif etmenize bakım, elbette birkaç budalayı olsun inardi. TIESMIZ Zamanımız muharrirlerinin çoğu, 8i- yasi polemikçileri taklid ediyorlar. Onların da bittabi en aşağılarmı; ken. di fikirlerini kabul ettirmek için İşi gürültüye getirmek istiyenleri. Hani her hafta Fransa'dan Candide, Grin. goire, Marianne adlı birtakım paçav- Yalar geliyor, onlardaki polemikler gi- bi...Onlara bakın, falan muharrir İş. lerine gelen bir söz söyledi mi? hemen onu göklere çıkarasıya methediyor- lar; bir sözü de işlerine gelmedi mi? ondan bayağısı yok. Yahut bir muhar- ririn sözleri arasmda, karşı tarof'a bir sitem, bir iğne buldular mı hemen | onu alıyor ve bütün bir yazıyı, bütün | bir kitabı yalnız karşı tarafın ten di diye değil, kendi taraflarmın met. hi diye göstermek istiyorlar, Adam- cağız istediği kadar protesto etsin, “Ben sizinle değilim!,, diye bağırsm, para etmiyor, Siyasi kavgalara girişenler, iki bin beş yüz senelik ölüleri bile patırdıla” rma karıştırıp davalarının doğrulu. ğuna şahid diye göstermek istiyorlar, Ama onların eserlerinde, o davalara iştirak etmediklerini gösteren bir yı- ğm söz varmış! Ne çıkar? Bektaşinin hesabr, hafız olacak değiller ya. Fakat kendine bilrmeti olan muhar- rir böyle şeylere tenezzül etmez. 'Te. nezzül eden de geçici muvaffakıyetler uğruna ebediyetini satmış bir zavallı. dır; ipliği bügün değilse yarm - oda yarın okunursa * meydana çıkâr, Nurullah ATAÇ Yük taşımıya mahsus arabalar Belediye, sırt hamallığının kalkmasın- dan sonra şehirde pek çoğalan yük taşı- mağa mahsus arabaların (tesbit edilen evsafı alâkadar dairelere ve esnaf ce- miyetlerine bildirmiştir. Yeni şekle göre yalnız bir kişi tarafın- dan yardımsız olarak sürülebilecek olan el arabalarının azami genişliği 60 ve bo- Yü 90 santim, yüksekliği de yerden iti- baren yarım metre olabilecektir. Halbu- ki şimdi sokaklarda görülen el arabala- rm kısmrazamı bir metreden fazla en ve bir buçuk metre boyundadır. Arabaların üzerine konulacak eşva a rabanm ebadmı ve azami elli ki- loyu geçemiyecektir. Bu kaydın bugürkü çoğalışı tahdit edeceği muhakkak görül mektedir. Çünkü, bugünkü vaziyetin el #rahalarının ekserisi havaleli eşya te *wmasmda kullarılmaktadır. El araba. larında fren bulunacak, dışları temiz bo- yalı olacak ve yeni malzemeden yapıla- Yeni nesil ilkokulu Talebesi Taralnidan dün saal on beşie rede küçükler şiirler okumuşlar, dansetmişler, “köy öğretmeni, talebelerden birkaç grubu gösteriyor. ŞEHİRDE ve mereye iştirak eden Yaz Sebzeleri Bü sene havaların fazla yağışlı ve ka- palı gitmesi neticesi olarak yaz sebze ve meyveleri geçen senelere (nazaran çok gecikmiş ve çabuk olgunlaşamamıştır. Geçen sene bu mevsimde bollaşmış ve çok ucuzlamış olan domates ve salatalık bu sene daha elân turfanda denilebilecek vünüma bulmak yoluna giren çilekler Emurlardan zarar görmüş ve Erik ve bademler yağ- ve şiddetli rüzgürlardan çok dö . Bir tür. Fakat fa- sulye henüz piyasayı tatmin edecek ka- dar gelmemiştir, Yerli olarak bakladan çıkmamıştır. D başka bir çev vve ve NN ikahil kuraklık kor- küm Atlüteleniş bulünmaktadır. o Yaz mahsulü iyi yağmur almıştır. Müstahsil ve ticaret erbabı bu halden memnun bi- Tunma aktadir. Burdan bir müğdet evvel İki veki- li Şekir Kesebirin emrile şehrimizde ya- pılan tetkiklerden sonra verilen bir ka- farın bugünlerde tatbikine geçilecektir. Bu kararla şehrimizde İktisat wekâletine bağlı olan bütün dairelerin bir bina dahilinde toplanması yoluna gi- dilmiş, yapılan tetkiklerden sonrada Dördüncü Vakıf han bu işe muvafık gö- rülmüştü, Usulden olduğu veçhile kirada bulunan bütün dairelerin konturatları bu ay bit- tiği için İktisat vekâletine merbut da- ireler bu ay nihayetinde Dördüncü Va- kıf hanına taşınacaklardır. Bu suretle ZAYİ — 926-927 senesinde 23 inci ilk. mekleplen tasdikname aldım (fakat zayi eltim. Şimdi ise lüzum üzere yeniden ma. arifçe bir tasdikname verilmesini dilerim. Adres: Şehremini Ereğli mahallesi kü- cük saraymeydanı No. 10 M. Rıdvan Tutan .. Askeri maaş tatbik mührümü zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisi- rin hükmü yoktur. Ali Rua ee caktır. Ayakla veya bir motörle müteharrik o- lan veya ekmekçiler, seyyar satıcılar ta- ralından kullanılan arabalar bu kayrtlar- dan hariç ututlmuştur. Yalmız onlar da da intizam ve temizlik esas olacaktır. Belediye dün sabahtan itibaren şehrin sevriseferi fazla olan Karaköy köprüsü Voyvoda, bankalar, Okcu Musa ve Şiş- hane caddelerinden el arabâlerımin göç» İ mesini menetmiştir. bir vaziyettedir. Bundan çok evvel neş İN i | i i i : | i i | i İ İstanbul kız lisesi konferans salonunda bir müsamere verilmiştir. İstiklâl marşile Başlanan wüsame isimli bir piyesifemsil etmişler ce muvaffak olarak alkış lanmışlardır. Resimlerimiz, dünkü müsa IKHaber'den Tarihe MEMLEKETTE “Türk borcu,, tahvilleri için tediyat bu ay Hamillere tediyat bu sefer franklia değil, dolarla yapılıyor Geçen sonteşrinin yirmi obeşinde Dü- yunu ümumiye meclisinin 28 mayıs 1937 tarihli karar ve tebliğine uyarak frankla ödenmiş olan Türk borcu (o tahvillerinin yüzde yedi faizinin (938 senesi birinci devre ödenme zamanı da gelmiştir. Esas anlaşma mucibince (faizlerin bu senenin birinci devre tediyesinin bu a- yn yirmi beşinde (yapılması icab et- Mn Evvelce takarrür eden esas ucibince bu tediye ilk defa olarak do- lara yapılacaktır. Bu (şekilde tediye şeklinde frank esasının bırakılarak dola- ra geçilmesine sebeb Fransız (o frankımın daha o zaman görülen sukut ve fiyat is- tikrarsızlığıdır. Nitekim frank fiyatının Iktisat Vekâletine bağlı daireler Bu ay başında dördüncü vakıf hanında toplanmış olacak şimdi Dördüncü Vakıf hanında bulunan Türkofis, ticaret odası, milli sanayi bir liği, sanayi mülettişliği ve omaadin me- murluğu yanına ölçü ve ayarlar başmü- fettişliği, üçüncü mıntaka iş dairesi & mirliği, ticari tahliller lâboratuvarı, yeni kurulacak olan toprak mahsulleri ofisi- nin İstanbul şubesi, İktisat vekâleti tef- tiş heyetinin İstanbulda (bulunan kolu Dördüncü Vakıf hanmda toplanacaklar. dı. Haziran ortasına kadar (ikmal edile- cek olan bu nakil işlerinden sonra Dör- düncü Vakıf han bir “tİcaret sarayr., ma- hiyetini alacaktır. l 0m sara yakın bir zamanda yeniden (bir İngiliz lirasıma mukabil 179 franga kadar düşü- rülmüş olması, bu hususta — hamillerin lehine olarak — verilen kararın alınma. sı temin eden hükümetimizin talebinin ne derece isabetli olduğunu göstermekte- dir. Yapılan hesaplara göre, bu mayısın yirmi beşinde dolarla yapılacak olan te- diyelerde faiz bedeli Türk parasile ku- pon başına 94 kuruş kadar tutacaktır. Halbuki bundan evvel frankla yapılan tediye hamillerin eline ancak 80 kuruş kadar bir gey geçirmişti. Bu defa frank- la tediye yapılsaydı çok daha az bir mik- tar ele — <; ükrarenliğıdır. Nitekim trak “fiyatının * tar ele geçmiş olacaktı. Ç, olacaktı. JnlrAlntea, | Samsun Mebusu Mebusu Ethem Tuncel vefat etti Samsun mebusu Ethem Tuncel dün Büyükadadaki evinde vefat etmiştir. Merhumun cenazesi bugün kaldırıla- cak ve motörle Eyübe nakledilerek Eyüp mezarlığına gömülecektir. Ailesine taziyetlerimizi bildiririz. Pul bayilerine satı- lacak lâvhalar Maliye vekâleti, bayilere verilen “her nevi damga pulu,, ibaresini havi levha- ların daima ezilip bozulmağa Omüstait çinko üzerine yazılmış olmasını gözünü- ne almış ve pirinçten yalnız “damga pu- Ta,, ibaresi yazılı levhalar yaptırmıştır. 125 kuruşa satılacak olan bu levhalar damga pulu ruhsatnamesi olan bayiler tarafından almacak ve dükkânın görüle- cek bir yerine asılacaktır. Yeniden bayi- lik vesikası alanlar bu levhalardan birer tane almağa mecbur tutulacaklar, mev- Gut bayiler arzu ettikleri takdirde bu lev- halardan alacaklardır. maa enin Weoğru değil mi? Etektrik şirketinden şikâyet Beyazıtta Mithatpaşa (caddesinde 13 numarada oturan okuyucularımız. dan Ali yazıyor: “Epey bir zamandanberi Boyantla Kumkapı arasında birkeç (bin evin ve birçok o aparlımamın bulunduğu Mithatpaşa caddesinde Twank ve büyük Haydar sokağı, Soğanağa ma- kafilesi halkı elektrik şirketinden şikâ- yelçidir. Buna sebeb de, sık sık gece- leri apansızın elektirik o cereyanının kesilmesidir. Halk karanlıkta e Kahyor. ih: Çalışan radyolar duruyor, bazı vakit- “ler buhal söailerce devam ediyor. Çünkü birkaç mahalleyi biribirine bağlayan Milkatpaşa caddesinin elek- #rik tesis maölesef havai hatladır. Bu uygunsuzluğa mihayet verilmeli, halk işkenceden kurtarılmalıdır.., Okuyucumuza ne diyelim; elektrik şirketinden şikâyetçi olmıyan İstan- bullu yok kit İnşallah Ankara müza- kereleri sonunda başımızdan valim Balıkpazarı tarihe karışırken Divanların yaprakları arasında, meh- tabın memesini sağarak gümüş İle besle- yip büyüttüğü sakiler dolaşır. Saki nigehin tamam kâr itdi bana Hayretle cihan yüzünü t6r itdi bana, Sâkbâya behane bulma vallah billâh, Netdiyse o çeşmi pür kümâr itti bana! Nedimin bu kıtası yanma Şeyhislim Yahyanın şu beyti yaraşır; Vâizi şehre nice âdem disüm piri-muzan Adına “ÜUmmül-hais,, dir dü söle duk- terin! Hakikaten, dördüncü Muradm rind ve şair şeyhislâmının küçücük bir kızca- ğıza benzettiği şaraba, Osmanlı impara- "topluğurun resmi evrakında “Habis şey- lerin anası, denilirdi. o Müslümanların şarap alıp satmasını düşünmek bile kü- fürdü. Bir katra şarap, içilirse baramdı, esvaba dökülürse kir olurdu. Şarabı ve bütün diğer müskiratı memleketimizde hristiyanlar yapar, onlar alıp satardı. Zaman zaman da şiddetli emirlerle mey- haneler kapatılır, müskirat yasak eğilir- di, Meselâ, hicri 975 tarihli bir hüküm ile, İstanbul ve Galata kadıları ne kadar meyhane ve kahvebane varsa kapatmağa ve meyhanelerdeki şaraplara tuz atarak sirke yapmağa memur edilmişlerdi. 0983 de saraydan İstanbul kadısına gönderilen diğer bir hüküm daha şayanı dikkatti; Lânga civardaki mahalleler- de hristiyanlar evlerinde mey- haneler açmışlar Sar- hoşlar hamama giden müslüman kadın- lara sarkıntılık ediyormuş. Hattâ bir defasında bir sarhoş kadınlar hamamı- nın halvetine kadar girmiş, orada yaka- ladığı bir kadını, öbür kadınlar kurtara- mamış, etraftan yetişen bir kalabalık bi- çareyi mütecavizin elinden almış. Hid- detlenen padişah, mescitlere ve hamam. lara giden yollardaki hristiyan evlerinde meyhane açılmamasını oemrediyor. 981 tarihli bir hükümde ise, meyhane bilâkaydü şart yasak ediliyor; şarap ve rakının hristiyanlar arasinda bile çizli satılması emrediliyor. Burada, şarap ve rakı imalinin şiddetle yasak edilmeyip de satışmın gizli yaptı- rılması tuhaf görünebilirse, içkiden alır nan resmin devletin en mühim varidatın- dan biri olduğunu hatırlatırım. Meselâ: Fransız elçisi ile maiyeti için şarap Te- kirdağından gelirdi, ve öyle yüz Kilo, iki- yüz kilo değil, tam 30.000 okka olarak gelirdi. Evlerinde gizli olarak şarap içmeleri ne izin verilenler arasında divanı hüma- yun tercümanları yılda 9000 matra şarap alırlardı. Emirlerin şiddetli ifadesine rağmen iç- ki yasağı hiçbir vakit uzun sürmemişti. Bu yasağa memur makamlar, birer iki- şer tekrar açılan meyhanelere göz yum- muşlardı. Evliya Çelebi, bu mesel a yet açık bir lisan ile anlatıyor: “Sadra- zama, yeniçeri ağasına, Asesbaşıya, SÜ- başıya, Galata mollasına, Galata Voyvo- dasma, şarap eminine para ( yedirirler. Azim mal hasıl olacak bir şeytan dolabr- dır ki değme akıllınm aklı ermez!,, diyor. Bazı padişahlar da, mühim varidatı nazarı dikkate alarak içki yasağını kal- dırmışlardı. Dördüncü Murat Bağdat 86- ferine çıkarken yapılan büyük esnaf a- layında, Evliya Çelebinin tabiri ile: “Es YIüien saylayı çeviriniz),