28 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Rodoplu Güzel Kız ve S A F OÖ Yazan : Nizamettin Nazif ü Bi & — Evet... Evet... Şüphesiz... diye mı- Tıldandı. flozof - Yadmon — biraderinizi Çok sever. “Söz sırası artık size geldi,, der gi. bi bir eda ile şişman Sisamlı ellerini kllV'ıu.'jtııruı:ı gözlerini gözlerine dikinte © gülümsedi: — Mademki bu kadar yakın bir dostmuşuz, neden biribirimizi bu ka- dar incitiyoruz? İtiraf ederim ki; ar- tık ben, size verdiğim dünkü zarardan Pek pişman olmuş bulunuyorum. Eğer bunu tazmin edebilirsem çok sevine . teğime inanmız.. Yadmon bu sözlere nasıl mukabele edeceğini bilemedi. Anlaşılmaz bir iki tümle kekeledi. Safo Kısantosu göste- terek devam etti: — Bu hakim zat buyurur ki, değe- Tini batman batman altm verip öde- diğiniz genç kız hakkında verilmiş hicbir kararınız yoktur. Acaba hakim dostumuzun bu kanaatine iştirak edi. lebilir mi? Safonun kapkara gözleri şimdi, gü- neşten şimşekler toplayıp Yadmon'a fırlatıyordu. Bu gözlerden tatlı vaitler kinler, tehditler ve ricalar sarmaş do. laş olarak fışkırıyordu. Şişman adam kadımm kıpkırmızı ve etli dudakları- ha bakıp yutkunarak; — Şüphesiz... Şüphesiz.. - diyebil . di - Rodoplu kızın nazarımızda en w fak bir kıymeti yoktur. Sonra birdenbire sesini yükselterek Ve cesaretini toplıyarak; — Geliniz! Geliniz de kendi gözleri- hizle görünüz . dedi - Eğer ona ehem. maiyet vermiş oltaydık, buraya atar mıydık.. Biz ona kanbur kölemiz ka- dar bile #&hammiyet vermedik. Şüyordu. Rodoplu kızı görmek için can âatan Safo, iki eliyle entarisini iki ke- narından çekmiş, baldırlarını kuru- Muş asma dallarıma çizdirip yırttıra- Tak külükler üzerinden sincap gibi sıç- Pryarak yanıbaşında koşarken; — Ne yaptmız onu? . diye sordu - geceyi nerede geçirdi? — Herhalde koynumuzda değil, Ba. & dolduran sürtükler nerede yatarlar- Sa o da orada yattı. Ayaklarma pran. 8a vuruldu. Diğerlerinden bir- farkı Varsa, bileklerindeki zincir gümüşten Ve halkalar altındandır. Maamafih bunda da bir fevkalâdelik yoktur. Pa- Sardan gelen her yeni cariye bir hafta Müddetle bu süsü kullanabilir. Bu sözleri dinlerken Safonun İçi “czz! cızzl” ediyor, kaşları — çatılı - Yordu. Fakat Yadmon ona bakmıyor- du ki, sözlerinin tesirini ölcebilsin. Nihayet bağın bir köşesinde, katır ve Manda ahırlarmın yanıbaşında bir katlı kerpiç binanm önüne vardılar. Bunun kapısındaki halka, duvardaki diğer bir halkaya kalm zincirlerle sı- Sıkı bağlanmıştı. Safo bu kapıyı açtırmasını beklerken, Yadmon duva- rm bir adam boyu yetişmiyecek dere. tede yüksek bir yerirideki demir par. maklıklı küçücük bir pencereyi işaret etti: — İşte oradan bakarsanız görürsü- nüz mendeburu! : Ve âni bir hareketle iğildi. Sağ eli. nin tersiyle sırtına vurarak; — Haydi bininiz bininiz... - dedi - Nerede yattığını görmeyi pek merak ettiğinizi anlıyorum. Safo bu hâli garib buldu ama, mü- nakaşa etmedi, Duvara tutunarak he- rifin sırtma çıktı ve Yadmon yavaş yavaş doğrulunca başı pencereye ulaş- tı; burnunu parmaklıklara dayıyarak içeriye dikiz etti. Burası büyük veloş bir koğuştu. Bir bu pencereden, bir de tam karsı tarafa düşen bir pencereden ışık iki kalm hortum hâlinde giriyor ve yarı. sı tuğla, yarısı mermer zemine düşün. ce, bir olukdan yere düşen su nasıl sıçrarsa öylece sıçrayıp dağılan bu - şıkla bir parca aydmla.myon_iu. Haris kadım bir atmaca gibi, yiye. cek gibi bakmasına rağmen bu loşlu- ğa gözlerini alıştırımcaya kadar bir şey göremedi. Sonra yavaş yavaş bu koğuşun ötesinde ehbrisinde beşer onar insanın kedi yavruları gibi biribirleri- ne sokulmuş, biribirlerine sarılmış bir halde uzanmış bulunduklarını gördü: — Rodopis! Rodopis! - diye bağır- âı. Çok kuvvetle haykırdığı halde içer- dekiler, kimbilir neden, bu ses pek u. zaktan geliyormuş gibi bir lâkaydi ile karşıladılar. Fakat bir parça kımılda. | nır gibi oldular ve bir ceviz içi kabuk- larından nasıl ayrılırsa tıpkı öyle, er. kekli dişili on kişilik bir kümenin or- taşında sralsmlak hir aA YAYAS YAYAS leri şıkırdatarak kollarını uzattı: — Buradayım.., Kim istiyor beni! — Ah yavrum... Ben... Safo! — Beni görmeye niçin geldiniz? Ben efendim Yadmonun cariyesiyim. Ba - na fenalık etmelerini istemiyorsanız, beni görmeye gelmeyiniz. Burada bu- lunanlar, efendim Yadmondan müsaa- de almadan kimseyle konuşamazlar. Bu sabah bir genç kızı bir kanbur a. damm kamcıladığını gördüm. Ben | kamçılanmakan korkuyorum Safo! Saffo... Rödoplü kızın ağzından çıkan ken. di adınm son hecesi ılık bir nefes gibi çarpınca kulağma, şaire kuduracak gi- bi oldu. Sırtında durduğu herifin en. sesine bir tekme indirmemek icçin ken: dini güç tuttu ve hemen yere atlıya- rak Yadmonun kolunu kavradı. Öyle bir şiddetle saldırmıştı ki, tırnakları şişman adamın tombul kollarını del- mişti ve onu, söyliyeceği sözleri Kı - santosun işitemiyeceği bir yere kadar sürükliyerek: — Rodoplu kızı bana vermek için ne istiyorsunuz? - dedi . Kardeşime size daha faydalı olmasını emredebi . lirim. Kullandığı sermaye benimdir. (Devamı var) İAt £ ç Ü e yer Dünyanın en ufak hükümeti Pa panın Vatikan hükümetidir. ve 1000 nüfus- lu bu hükümet nerede bulunuyor biliyor musunuz?, Roma şehrinin içinde!.. Bu Ulak hükümette her gün bir bayram yapılır: Berberlerin, şoförlerin, —müvezzile- ;în ilâh.. Bütün esnafın kendilerine mahsus dini günleri ve ve “Aziz,, leri var- ı:' Geçenlerde Roma şehrinin bütün taksi arabaları bu küçük hükümetin Ududü içinde toplanmış ve şoförlerin “Aziz,, i tarafından takdis edilmiştir. | yolsuz hareketleri oluyor, bu gibi hal- Boyuna ceza keserek tramvay işçisinin nafakasile oynamak doğru bir har İramvay şirke- tinin kendine mahsus karakuşit Ş hükümlerle mütemadiyen işçileri cezaya çarptırmasına müsaade edilmemelidir D K e İşçilerini görülmemiş bir şekilde : vay şirketinin ç e VAY GA a n aü GÜ yet eder, yolsuz veya haksız gördüğümüz hareketlerini yazarız. Bu şikâyetler umu- miyetle halk tarafından gelmektedir. Fa- kat bizzat kendi adamları tarafından da pek de hoş karşılanmasma imkân olmr- yacak bazı manasız işleri de yok değil- dir. Vatmanlar tarafından yazılmış olan şu mektup, gerek alâkadar — makamlar ve gerekse şirketin salâhiyettar memurları tarafından nazarı dikkate alınırsa iyi bir iş yapılmış olur kanaatindeyiz. — Yalnız şirketin salâhiyettar memurlarının bu mektupla ters tarafımndan yani “acaba kim yazdı?,, şeklinde alâkadar olma . maları için mektup sahiplerinin ismi- ni yazmıyoruz: “Bizler tramvay şirketinde 100 ku- tuşla 150 kuruş arasında yevmiye ile çalışan vatmanlarız, Fakat bu, aldığı. mız paranm yarısı bizden ceza olarak geri alınır, Bu cezaları yazanlar şir- ketin gözüne girmek için gef olmak gayretiyle bizden yiyecek paralarımı kesiyorlar. Gerçi, arasıra vatmanların lerde kesilecek cezalara hiçbir itirazı- mız yok. Fakat vatman ve biletçiler arasında ceza kesmekle göhret kazan. mış olan memurlar ne biletçilikten, ve ne de vatmanlıktan anlamazlar. Sık sık ceza kesmelerinin sebebi, bu miktar üzerinden yüzde almalarıdır. Kendile. ri üç beş kuruş kazanacak diye, bizim saatlerce çalışarak alm teriyle kazan- dığımız istihkakların ceza olarak geri almması bilmeyiz nekadar doğru olur? Şirketin bir kısım müdürleri de bu şekilden tabiatiyle memnundurlar. Zi- ra kesilen cezalar ceza sandığında bi. rikir ve yaz geldi mi, bunlar “muave- net parası” namiyle şirketin nüfuzlu memurları arasında dağılır. Şirket vatmanlara bir seyrüsefer cetveli vermiştir ki, hakikaten pek ö- mürdür. İşte bunlardan birkaçı: Fatih - Harbiye 44 dakika, Aksaray ( j mütemadi cezalara çarptıran tram- arabalarından birkaçı Başka bir tramvayın önden görünüşü » Harbiye 32 dakika, Yediküle , Sirke- ci 32 dakika, Topkapı - Sirkeci 20 da. kika, Halbuki şirket, yolların muhtelif kısımlarına levhalar asarak bize ni- Adanada Uçurtma ve futbol yasak Adana, (Hususi) — — Uçüurtmaların elektrik hatlarına takılması»: yüzünden zaman zaman kazalar çıktığını nazarı dikkite alan belediyemiz, şehir dahilin de uçurtma uçurmağı men etmiştir. U çurtma uçuranların ekserisini küçük yaştaki çocuklar teşkil ettiğinden bele diyece bunların ebeveynlerinin mes'ul tutulması ve bu yasağa riayet etmiyen lerlden maktuan iki lira hafif para cezası alınması kararlaşmıştır. Belediyenin ayrıca aldığı bir karara göre sokak öralarında futbol oynayan çocukların babaları da cezalandırılacak tir, eket değildir v k e zamlara muhalif şekilde aralbi yol vermemizi ihtar eder. Biz de pet tabil olarak buna riayet ederiz. Fakif bu riayet bize meselâ Sirkeci - Yedile le hattında öon dakika rötara Mmal ö lur. Sirekciden kalkıp Yedikuleye gel dik mi, buradaki hareket memuru den. hal rapor yazar, Cezadan kurtulmat için yolu açık bulup da hızla gidersek, kapı içlerine veya duvar arkalarıtı saklanmış olan şef vekilleri karşımtın dikilir ve bir ceza daha yeriz, Bu gi- bi vaziyetler karşısında vatmanlar ne yapacaklarmı şaşırmaktadırlar, Rötar yaparsa, ceza var, yapmayıp hıziı gi- derse gene ceza var. Bu yüzden hızlı gitmek vatmanların daha ziyade işine gelmektedir. Tire yolda şefe raslamamak ihtimali de mevcuttur. Yalnız yolda giderken önü- ne değil, kapı içlerine ve duvar arke- larına bakmak lâzımdır. - Böyle vazi- yetlerde karşıdan çıkacak herhatıği bir maniayı da zamanmda göremes; âlm size bir kaza! Biz ne yapacağımızı şaşırdık. Bu gi, bi hallere meydan verilmemesi için &. lâkadarlarım dikkat nazarmı çekineei. zi dileriz.,, ... Tramvay şirketi her hususta dahi- yane denecek ve ne olursa olsun kürt na kesat getirmiyecek çareler — bul- makta yekta olduğunu tgıuımhdh : ispat etmiş bulunuyar. unuyor mîartık bşöyîe nalmyîlr keseri gibi bep kendi tarafına yontmasınm Önlüne geçmek zamanı gelmiştir herhalde.. Bu şikâyet mektubunda göze çarpelt birinci yolsuzluk, şeflere, bnam ea KEAp üNT a Ç YEr ç tir. Bu kadar bir dünyanın hiçbir tarafmda görülmü- miştir. İkinci yolsuzluğa gelince: 32 dakikada gidilemiyecek bir yolu bu zaman zarfında katetmek mecburi, yetini koymak, buna riayet için uğra. ganları da cezaya herhat, de yolsuzluktan çok daha ağır bir lime ile tavsif edilmelidir. Tekrar söylüyoruz, insant düşündük: çe çileden çıkartacak olan bu hallerin önüne geçmek zamanı gelmiştir. istanbul radyosu 28 MART — 1938 PAZARTESİ 18,30 plâkla dans musikisi, 19,15 çoscuk lara masal, Bayan Nine, 19,55 borsa habet leri, 20, Rıfat ve arkadaşları — taralındası Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,45 hava raporu, 20,48 Ömer Rıza tarafından avaye ça söylev, 21 Fasıl saz heyeti, İbrahim ve arkadaşları tarafından (saat ayarı,) 91,46 radyo fonik temsil: Stüdyo orkestrasmı te. fakatile (BOHEM) 22,15 ajana haberleri, 22,30 plâkla sololar, opera ve operelt pafı çaları, 22,50 son haberler, va ertesi yünüt programı, 23 son,

Bu sayıdan diğer sayfalar: