| SA —Eyet... Evet... Şüphesiz... diye mı- rıldancır filozof - Yâdmon | biraderinizi Çok sever. “Söz sırast artık size geldi,, der gi. bi hir eda ile şişman Sisamlı ellerini kavuşturup gözlerini gözlerine dikince Safo gülümsedi : — Mademki bu kadar yakın bir dostmuşuz, neden biribirimizi bu ka- dar incitiyoruz? İtiraf ederim ki, ar- tik ben, size verdiğim dünkü zarardan Pek pişman olmuş bulunuyorum. Eğer buru tazmin edebilirsem çok sevine . teğime inanmız.. Yadmon bu sözlere nasıl mukabele edeceğini bilemedi. Anlaşılmaz bir iki tümle kekelodi. Safo Kısantosu göste- Terek devam etti: — Bu hakim zat buyurur ki, değe- Tini batman batman altm verip öde- diğiniz genç kız hakkında verilmiş hiçbir kararınız yoktur. Acaba hakim dostumuzun bu kanaatine iştirak edi. Isbilir mi? Safonun kapkara gözleri şimdi, gü- neşten şimşekler toplayıp Yadman'a fırlatıyordu. Bu gözlerden tatlı vaitler kinler, tehditler ve ricalar aarmaş do. laş olarak fışkırıyordu. Şişman adam kadınm kıpkırmızı ve etli dudakları- Ba bakıp yutkunarak; — Şiphesiz.. Şüphesiz. - diyebil . di - Rodoplu kızın nazarımızda en w fak bir kıymeti yoktur. Sonra birdenbire sesini yükselterek Ve cesaretini toplıyarak; — Geliniz! Geliniz de kendi gözleri- tizle görünüz . dedi - Eğer ona ehem. Taiyet vermiş olsaydık, buraya atar muydik., Biz ona kanbur kölemiz ka- dör' blls #hammiyet vermedik. Şuyordu. Rodoplu kızı görmek için can &tan Safo, iki eliyle entarisini İki ke- harından çekmiş, baldırlarımı kuru- Muş asma dallarına çizdirip yırttıra- Tak küllkler üzerinden sincap gibi sıç- FPıyarak yanıbaşında koşarken; — Ne yaptınız onu? . diye sordu - Beceyi nerede geçirdi? — Herhalde koynumuzda değil. Ba. & dolduran sülrtükler nerede yatarlar. 82 6 da orada yattı. Ayaklarına pran. Ba vuruldu. Diğerlerinden bir- farkı Varsa, bileklerindeki zineir gümüşten Ve halkalar altındandır. Maamafih bunda da bir fevkalâdelik yoktur. Pa Zardan gelen her yeni cariye bir hafta müddetle bu süsü kullanabilir. Bü sözleri dinlerken Safonun İçi “eiza! cızzi” ediyor, kaşları — çatılı - Yordu. Fakat Yadmon ona bakmıyor- du ki, sözlerinin tesirini - ölçebilsin. Nihayet bağın bir köşesinde, katır ve Manda ahırlarmın yanıbaşında bir katlr kerpiç binanım önüne vardılar. Bunun kapısındaki halka, duvardaki diğer bir halkaya kalm zincirlerle s- kr &ıkı bağlanmıştı. Safo bu kapıyı Açtırmasını beklerken, Yadmon duva: Tm bir adam boyu yetişmiyecek dere, tede yüksek bir yerlüdeki demir par. Rodoplu Güzel Kız ve FO Yazan : Nizamettin Nazif ö ga maklıklı küçücük bir penecereyi İşaret etti: — İşte oradan bakarsanız görürsü- nüz mendeburu! Ve knl! bir hareketle iğildi. Sağ eli. nin tersiyle sırtıma vurarak; — Haydi bininiz bininiz... - dedi -« Nerede yattığını görmeyi pek merak ettiğinizi anlıyorum. Safo bu bali garib buldu ama, mü- nakaşa etmedi, Duvara tutunarak he- rifin sırtma çıktı ve Yadmon yavaş yavaş doğrulunca başı pencereye ulaş- tı; burnunu parmaklıklara dayıyarak içeriye dikiz etti. Burası büyük ve log bir koğuştu. Bir bu pencereden, bir de tam kargı tarafa düşen bir pencereden ışık iki kalım hortum helinde giriyor ve yarı. sı tuğla, yarısı mermer zemine düşün. ce, bir olukdan yere düşen su nası! sıçrarsa öylece sıçrayıp dağılan bu 1- gikla bir parça aydınlanıyordu. Haris kadım bir atmaca gibi, yiye. cek gibi bakmasına rağmen bu loşlu: Ka gözlerini alıştırıncaya kadar bir #ey göremedi. Sonra yavaş yavaş bu koğuşun ötesinde ebrisinde beşer onar insanın kedi yavruları gibi biribirleri- ne sokulmuş, biribirlerine sarılmış bir hâlde uzanmış bulunduklarını gördü: — Rodopis! Rodopis! - diye bağır- di. Çok kuvvetle haykırdığı halde içer- dekiler, kimbilir neden, bu ses pek u. zaktan geliyormuş gibi bir lâkaydi ile kargıladılar. Fakat bir parça kımılda. nır gibi oldular ve bir ceviz içi kabuk- larından nasıl ayrılırsa tıpkı öyle, er. kokli dişili on kişilik bir kümenin or- ağrda eirdataltk Bir di NAYAL YAK leri şıkırdatarak kollarını uzattı: — Buradayım... Kim istiyor beni! — Ah yavrum... Ben... Safo! — Beni görmeye niçin geldiniz? Ben efendim Yadmonun cariyesiyim. Ba - na fenalık etmelerini istemiyorsanız, beni görmeye gelmeyiniz. Burada bu- lunanlar, efendim Yadmondan müsaa- de almadan kimseyle konuşamazlar, Bu sabah bir genç kızı bir kanbur a. damın karmçıladığını gördüm. Ben kamçılanmakan korkuyorum Safo! Saffo... Rodoplu kızm ağımdan çıkan ken, di adınm son hecesi ılık bir nefes gibi çarpınca kulağına, şaire kuduracak gi- bi oldu. Sırtmda durduğu herifin en. sesine bir tekme indirmemek için ken dini güç tuttu ve hemen yere atlrya- rak Yadmonun kolunu kavradı. Öyle bir giddetle saldırmıştı ki, tırnakları şişman adamım tömbul kollarını del- mişti Ve onu, söyliyeceği sözleri Kı - santosun işitemiyeceği bir yere kadar sürükliyerek: — Rodoplu kızı bana vermek için ne istiyorsunuz? - dedi . Kardeşime size daha faydalı olmasını emredebi . Hirim. Kullandığı sermaye benimdir. (Devamı var) K 3 ) M (Pünyanın en ufak hükümeti Pa 4 bu hükümet nerede bülünüyor 4 panın Vatikan hükümetidir. ve 1000 nüfus- biliyor musunuz?. Roma şehrinin içinde!.. Bu :r“. hükümette her gün bir bayram yapılır: Berberlerin, şoförlerin, müvezzile- d'h ilâh.. Bütün esnafm kendilerine mahsus dini günleri ve ve “Aziz,, leri var . Geçenlerde Roma şehrinin bütün taksi arabaları bu küçük hükümetin hududu içinkle toplanmuş ve şoförlerin “Aziz,, i tarafından takdis edilmiştir, mahsus karakuşt ı f HABER — Zlşam postast —— GÜNÜN - MESELESİ Boyuna ceza keserek tramvay işçisinin nafakasile oynan_ıak doğru bir hareket değildir Tramvay şirke- tinin kendine hükümlerle mütemadiyen işçileri cezaya çarptırmasına müsaade edilmemelidir L İşçilerini görülmemiş Dir - şekilde vay şirketinin gAY OA e S üaKi yet eder, yolsuz veya haksız gördüğümüz hareketlerini yazarız. Bu şikâyetler umu- miyetle halk tarafından gelmektedir. Fa- kat bizzat kendi adamları tarafından da pek de hoş karşılanmasına imkân olmr- yacak bazı manasız işleri de yok değil- dir. Vatmanlar tarafından yazılmış olan şu mektup, gerek alâkadar — makamlar ve getekse şirketin salâhiyettar memurları tarafından nazarı dikkate almmırsa iyi bir iş yapılmış olur kanaatindeyiz. — Yalnız şirketin salâhiyettar memurlarının bu mektupla ters tarafından yani “acaba kim yazdı?,, şeklinde alâkadar olma . maları için mektup sahiplerinin ismi- ni yazmıyoruz: *“Bizler tramvay girketinde 100 ku- Tuşla 150 kuruş arasında yevmiye ile çalışan vatmanlarız. Fakat bu, aldığı. mMız paranm yarısı bizden ceza olarak geri alınır, Bu cezaları yazanlar şir- ketin gözüne girmek için gef olmak gayretiyle bizden yiyecek paralarını kosiyorlar. Gerçi, arasıra vatmanların yolsuz hareketleri oluyor, bu gibi hal« lerde kesilecek cezalara hiçbir itirazı- mız yok. Fakat vatman ve — biletçiler arasında ceza kesmekle göhret kazan. mış olan memurlar ne biletçilikten, ve ne de vatmanlıktan anlamazlar, Sık sık ceza kesmelerinin sebebi, bu miktar üzerinden yüzde almalarıdır. Kendile. ri üç beg kuruş kazanacak diye, bizim santlerce çalışarak alm teriyle kazan. dığımız istihkakların ceza olarak geri almması bilmeyiz nekadar doğru olur? Şirketin bir kısım müdürleri de bu şekilden tabiatiyle memnundurlar, Zi- ra kesilen cezalar ceza sandığında hi. rikir ve yaz geldi mi, bunlar “muave- net parası” namiyle şirketin nüfuzlu memurları arasında dağılır. Şirket vatmanlara bir seyrüsefer cetveli vermiştir ki, hakikaten pek ö- mürdür, İşte bunlardan birkaçı: Fatih - Harbiye 44 dakika, Aksaray Mit cesalara çarptıran tram- arabalarından birkaçı mütemadi Başka bir tramvayın önden görünüşü » Harbiye 32 dakika, Yedikule . Sirke- ci 32 dakika, Topkapı - Sirkeci 20 da. kika, Halbuki girket, yolların muhtelif kısımlarına levhalar asarak - bize ni- Adanada Uçurtma ve futbol yasak Adana, (Hususi) — —Uçurtmaların elektrik hatlarına takılması: yüzünden zaman zaman kazalar çıktığını nazarı dikkite alan belediyemiz, şehir dahilin de uçurtma uçurmağı men etmiştir. U gürtma uçuranların ekserisini küçük yaştaki çocuklar teşkil ettiğinden bele diyece bunların ebeveynlerinin mes'ul tutulması ve bu yasağa riayet etmiyen lerkdlen maktuan iki lira hafif para cezösı almması kararlaşmıştır. Belediyenin ayrıca aldığı bir karara göre sokak öralarında futbol oynayan çocukların babaları da ceralandırılacak tır. DT zamlara muhalif şekilde arabalara yol vermemizi ihtar eder. Biz de pek tabil olarak buna riayet ederiz. Faket bu riayet bize meselâ Sirkeci - Yedilne le hattında on dakika rötara mal & lur. Sirekeiden kalkıp Yedikuleyo gel. dik mi, buradaki hareket memuru den. hal rapor yazar. Cezadan kurtulmat için yolu açık bulup da hızla gidersek, kapı içlerine veya duvar arkalarıta saklanmış olan gef vekilleri karşımızn dikilir ve bir ceza daha yerim Bu gi bi vaziyetler karşısında vatmanlar ne yapacaklarını ııımnıkm. Rötar yaparsa, ceza var, yapmayıp hızit gi- derse gene ceza var. Bu yüzden hızlı gitmek vatmanların daha ziyade işine gelmektedir. Tire yolda gefe raslamamak ihtimali de mevcuttur, Yalnız yolda giderken önü. ne değil, kapt içlerine ve duvar arke- larına bakmak lâzımdır. Böyle vazi- yetlerde karşıdan çıkacak herhangi bir maniayı da zamanmda göremes; aim size bir kaza! Biz ne yapacağımızı şaşırdık. Ba gi. bi hallere meydan verilmemesi için &. lâkadarların dikkat nazarını çekmei. zi dileriz.,, ... Tramvay şirketi her hususta dahbi- yane denecek ve ne olursa olaun kürt na kesat getirmiyecek çareler — bul- makta yekta olduğunu ';ulmmt ispat etmiş bulunuyor. m]:mııı :ö_vîe nalmcı keseri ıl:: kendi tarafına yontmasınm geçmek zamanı gelmiştir herhalde.. Bu şikâyet mektubunda göse garpda birinci yolsuzluk, gşeflere, komtrollere e aa AE DürNN ür. Bu kadar saçma bir dünyanm hiçbir tarafında —görülme- miştir. İkinci yolsuzluğa gelince! 32 dakikada gidilemiyecek bir yolu bu zaman zarfında katetmek mecburi. yetini koymak, buna riayet için uğru. ganları da cezaya berbhat, de yolsuzluktan çok daha ağır bir be lime İle tavsif edilmelidir. 'Tekrar söylüyoruz, insanı düşündük- çe çileden çıkartacak olan bu hallerie önüne geçmek zamanı gelmiştir. radyosu istanbDul 28 MART — 1938 PAZARTESİ leri, 20, Rıfat ve arkadaşları 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 2045 hata raporu, 20,18 Ömer Rıza tarafından arapı ça söylev, 21 Fasıl saz heyeti, İbrahlm ve arkadaşları tarafından (saat radyo fonik temsil: Stüdyo orkestmaaı fakattle (BOHEM) 22,18 22,30 plâkla sololar, opera çaları, 22,50 son baberjer, * programı, 23 son,