Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
28 MART — 1988 Allo All© Burası (.) radyosu; bir dok- tora ait olan ve tecrübe için tehlikeli bir hastalık mikrobi- le aşmlanmış bulunan bir sürü tavşan, :hmrsizlar - tarafından çalınmiştir. — Zehirlenmemek için kimsenin , tavşan — yeme- meşi -lazımdır! Ford şu sözleri söylemişti: “Geçen. a- sır ötomobil asrı idi. —Önümüzdeki. asır da Frijider asrı olacak sanıyorum!,, Bu hükmün ilk kısmı doğru ve yerin- de.. İkinci kısminda Frijider — yerine radyo kelimesini korsak galiba daha İşa- betli 'olur. Astımız havayı işleten ve ha- vadan kazanan bir asırdır. , Bugün bü kadar yüksek bir ehenimi- yet kazanan radyoya dair bir — Fransız muharririn şu yazısını alryoruz: Hitler Viyanaya girerken, Viyana şo- kaklarından kopan çılgım ve neşeli gü- rültüleri radyo — ile dinledik.. Blumun sesini radyo sayesiride tanıyoruz, idam sandalyesine otüran bir mahkümun son sözlerini, İngiliz ktalr sekizinti Edvarın vedamı bize radyo getiriyor. Sevinç, ıstırap, heyecan seslerini yal- nız radyo ile doğrudan doğruya işitebili- yoruz. Mahvolmak üzere oları — gemileri o kurtarryor. İspanyada, harp sahala- tında yaralananlara, ilk pansımanlarını nasıl yaptıracaklarına dair radyo ile i- zahat veriliyor. Radyo; âlimlerin, dâhi- lerin ve canilerin yardımcısı olmuştur. Bugün, iyi ve kötü taraflarile * radyo kitap gibi bir kudret ve bir ihtiyaçtır. — Geçen hafta radyomun düğmesini çe- virdim. Ses Almanyadan geliyordu: “Burası. Kolonya, Rica ederim. Bütün İngiliz aileleri beni dinlesin; Cihan hârbi içerisinde bir İngiliz, bir Alman neferinin kolları arasında öldü. Bu nefer, İngilizin ismini bilmiyor, fakat ölünün ceblerinde eski bir İncil buldu. Bu İncilin içerisin- de bir kadın fotoğrafı, altında “aşktmın bir hatırası,, ithafile Hilda imzası var. Alman bu kitabı ve resmi ölünün ailesi- ne göndermek istiyor. Kolonya radyosu cevap bekliyor.,, i Artık bu çeşit havadis kimseye hayret Vermiyecek kadar umumi ve gündelik ol- Rad Gerer MEŞETEEİ DERUL M SN KaamRTE —O Evlerimizde muştur. Meselâ Nevyorkda bir ötelde o- danızda traş öolüyörsünüz, ÂAnsizin oda- nın bir köşesinden makine haykırmağa başlıyor: “İmdat, imdat 6 ıncı cade 54 üncü sokak. Bir adam karısını öldürdü. Polis, imdat.,, Mırıldanıyorsunuz: “Sa- bahtânberi üçüncü vaka,, ve sükünetle traş olmağa devam ediyorsunuz. İnsan her şeye ne kadar çabuk alışı- yör! Dür bir rwutize gibi telâkki edilen radyo,bugün evimizin müslük, yahut telefon gibi en adi eşyasından bir şey ol- müştür. Fakat fadyo, daha yirmi yaşına yeni girmiştir. Hangi icat vardır ki yirmi, se- ne içerisinde dünyayı bu kadar şiddetle alâkadar etmiş olsun? 1912 deki Titanik macerasmı düşünü- yoörum. Eğer radyo o vakit bugünkü ka- dar taammüm etmiş olsaydı. — yüzlerce insan ölümden kurtulmuş olacaktı. Düşününüz: Vapur bir buz , adasına çarpıyor.. Telsiz derhal faaliyete geçiyor ve S.0.S. işaretleri yağdırıyor. Civardaâ dört vapur var. Fakat bir tanesinin tel- sizi yok. İkincisinde telsiz var, fakat me- dalgası gönderdi. Herkes ISTIRİAP VE FACLA "ROMANİ HABER — Aksam postust Hitlerin Viyanaya girişi münasebetile yapılan tezahüratı radyo evlerimize — kadar o dünyaya hâkim oluyor! Ispanyada harp sahalarında yaralananlara İlk pansımanlarını nasıl yapacaklarını öğretiyor; kayıplar radyo ile aranıyor; mMmah- volmak üzere olan gemileri o kurtarıyor radyo getirdi; en unlı:h bulunan, en bü Hi örkestraların — koönserlerin' yük dinleyebiliyoruz; Madam Ruzveltin sesini, Bahrimuhitleri aşarak bize duyuran gene radyodur. müuru gece çalışmıyor. Üçüncüsü telsizi alryor, fakat anlayamıyor, yirmi dakika sonra - telsizin tekrar edilmesini istiyor. Yalnız bir Alman vapuru telsizi alryor ve derhal kaza yerine -doğru yollanrıyor. Fakat buraya : yetişmesi için iki buçuk saat lâzımdır. Halbuki en yakın gemi, ancak on dakikalık bir yerdedir. " 1912 radyonun — başlangıc - devridir. (Harbin başladığı 1914 de hiç bir tayya- röde telsiz yoktu) radyonun keşfine da- ir merhalelerini biribirine bağlarsak te- kâmülün ne kadar kısa zaman içerisinde olduğunu anlarız. Bir ihtiram bilânçosu 1837 de Amerikalı Mors telgrafı icat etti. 1887 de Alman Herç elektrik dalgala- rınm mevcudiyetini söyledi. 1888 de Brenley, Detekteuru icat etti. 1896 da İtalyâan Markoni yirmi sene babasının Bolonyadaki emlâkinde — tec- rübelerle meşgul olduktan sonra Londra- ya geldi. 8 mil mesafeden, bir elektrik mucize diye haykırdı. Ertesi sene biribirinden 12 mil uzakta iki harp gemisi telsizle muhabere ettiler, İngiltere derhal 32 telsiz telgraf mer- kezi tesis etti. (Bugün — Amerikada 22, milyon radyo postası var). 1901 de İngiltereden Ternöve S harfi gönderiliyor. 1916 da Markoni. kısa dalgalarla ev- velâ 20, sonra 80 milden muhabere tesis ediyor. Halbuki 1930 da ayni Markoni Elektra ismindeki yatında Napoli lima- nında rahat rahat otururken odasındaki bir düğmeye basarak Sidneyde bir am- pulu yakabiliyordu. 1912 de Londrada toplanan milletler- arası konferansı gemilere telsiz - telgralf konması mecburiyetini kararlaştırdı. Bu gün harp gemileri hariç 15.000 gemide telsiz telgraf cihazı var. Radyo - sili hakiki bir bâbil kulesidir Radyo neşriyatına gelince: - Bundan on sene evvel Pitisburgda bir otomobil garajinin damına yerleştirilmiş olan ilk radyo makinesine mukabil bugün Nev- ŞAYİABANICI yorkda Rady - Siti 71 katile hakiki bir Babil kulesidir. Radyonun babası — sayılan ve birkaç hafta evvel 93 yaşmnma giren Branley, söz- leri ve musikiyi radyo ile — yaymağı dü- şünmüştü. 1881 de Paristeki mileltlerarası elek- trik sergisinde meraklılar, kulaklıklarla operada verilmiş bir piyesi dinliyebildi- ler. 1883 de Frankfortda 6 kilometre uzak- tan bir opera radyo ile dinlendi. 1913 de Almarnı doktor Brödov Ameri- kada bir koönseri radyo ile neşretti. Bu, büyük heyecan uyandırdı. 1920 de İngilterede Çelimslford istas- yonu günde iki defa kısa programlarla tadyo neşriyatı yapmağa başladı. Gün- lük program birkâaç musiki — parçası ile günün haberlerinden teşekkül ediyordu. Bu teşebbüs çok müşkülâtla yürüyebildi, Sanatkârlar mikrofon önünde çalışmaya razı olmuyorlardı. hükümet bunu bir kanun ile mecburif yaptı. 1921 de- Amerikada, siyasi haberler (Devamı 15 incide) HAKKIİ MAHFUZDUR E ) |P İHİİSLETASK, — Ya! - diye tekrarladı.. O başka... Zavallı kardeşim!.. Ben- &e bütün kabahatin onda olduğunu sanıyor Ve aranizı bulmaya çalışryordum. Demek boşuna bir gayretmiş bu.., Bir erkek baş. kasmı seven bir kadını hiçbir zaman affedemez ve etmemeli- dir. Yazık... Ferid yüzünden sakin hayatma bir gönül acısı ka- Tıştıran kardeşime yazik... ! Suad sallanarak ayağa kalktı: — Gönül işine Allah karışır Feride Hanımmı... Onun için 5- Tar boş bir gayret, hele-sevdiğinizin adını öğrenmek istemem Manasız olur. Bu acı hakikate ulaşmak istemezdim. Konuşma., Mizm beni çok üzen bir noktasını daha söyliyeceğim... Sesiniz Sabihanın sesi. Konuşuşunuz ayni konuşuş... Oğlumun sizi ni- tin kendi anası kadar sevdiğini şimdi daha iyi anladım... Çok Memnunum ki ruhunuz ve duygularmız ona benzemiyor... Evli hulunduğunuz halde bir başkasma gönül verecek kadar baya. ğı yaratılışlısınız... Oğluma anasını unutturduğunuza bakarak Sizi ondan yüksek sandıkça azab duymuştum. Çok şükür ki al- dammşım. Suad, gözleri gören bir adam gibi kapıya doğruldu. Sabiha, gözleri görmiyen bir kadın gibi yerinde mıhlanıp kaldı. Suad kapıyı kaparken, genç kadın bir külçe halinde ye- Te yuvarlandı. Biraz önce, Suad'in devirdiği iskemle gürültü- sünün bir başka türlüsü köşkün Toşluklarında dolaştı. * . D . . a iV, — OKTOR Nedim'in sesi, oldukça küçük, fakat temiz döşen- miş odanm dumanlı havasmı dalgalandırdı: — Rest!.. ç z Poker masası başındakilerden biri kadın, üçü erkekti. Yasş. İt bir kadın da oyun oynıyan genç, oldukça toplü; kumral bir kadmın yanında ayakta duruyordu. Bu iki kadma dikkatlice bakanlar, onların ana kız oldukla- Tinı anlamakta güçlük çekmezdi. Aralarındaki yaş farkına rağ. Men biribirine benzer yerleri çoktu. Ayalrtta duran Refika hanrmefendi, mütekati âskeri doktor- lardan merhum İlhami Paşanm karısıydı. Kocasını kaybettik- Yazan: Hasan Rasım Us ten sonra servetinin kısa bir zaman İçinde altından girip üstün. den çıkmış, kızı Nimeti biribirini takiben iki defa, iki zenginle evlendirmiş, onların elindekini de yeyip bitirerek üçüncü koca için ava yatmış zevk düşkünü birisiydi. — Nimetin de bu ci- hetten anasımndan geri kaltr yeri yoktu. Masa ortasımda paslarm topladığı fiş yığını insanm iştihası- nı kanıçılryacak bir derecedeydi. Nimet: — Pas!, Doktorun arkadaşları: — Peki! - dediler. Kâğıtlar açıldı: kare sekiz! Fişler sayıldı. İki erkek, önlerindeki renkli yuvarlaklar. dan doktorun önündeki kadar ayırarak Nedim'e uzattılar., 0- yun bitmiş, masadan kalkılmıştı. Bu gecenin kahramanı da yi. ne Doktor Nedim olmuştu. Vakit sabahm dördüne yaklaşmıştı. Refika hanrm, Nimet ve Doktoör, doktorun arkadaşlarını kapıya kadar götürdüler. Gecenin karanlığı altmda ezilmiş gibi uyuyan Küçük Moda- nm' kaldırrımlarından yükselen ayak sesleri karanlıkta erirken, onlar yine dumanlı odaya dönmüş bulunuyorlardı. Doktor Nedim, Refika Hanımların bellibaşlı dostları arasın- da, bulunuyordu. Onu bu ailenin müstakbel damadı diye tanıyan. lar mevcut olduğu gibi “akraba” diye bilenler de vardı. Böyle bilenler belki de diğerlerine nispetle daha fazlaydı. Her gün böyle olmasa bile, haftanm birkaç gecesini yanmda getirdiği bir DİLLERE NAKİLİ arkadaşı veya arkadaşlarıyla burada oyun masası başında ge- çirirdi. Oyunm bazı geceler sabaha kadar sürer, neticede dok- torun önünde toplanan fişler Nimetin çantasma aktarılırdı. Dokto Nedim gösterişsiz, çelimsiz bir adamdı. Buna rağmen kadınlar arasında büyük bir süksesi vardı. Hattâ birçok, ken. dini bilen kadınların musikiden, edebiyattan, faldan bahseden bu adam için varlarını yoklarını harcadıkları muhakkaktı. Böy. le olduğu halde son zamanlarda tali tersine dönmüş, İlhami Pa- gşanm kızı Nimete o gönül vermiş, bu sefer varını yoğunu o har. s“amaya haşlamıştı. Elindeki bittikten sönra da işi kumara dö- kerek kazancıyla bu aile arasımdan uzaklaşmama yollarmı te- mine calısıyordu. Nimetin de Doktör Nedim'e karğşı zaafı vardı: Anasiyle mütemadiyen bu yüzden kavga ederlerdi. Refika Hantm, Ne, dira Beyi beğenmez, daima ondan “koköz adam" - diye bahse- derdi. Nimetin anası odada çok eğlenmedi. Kızıyla Nedim Beyi yal- nız bırakarak yatmak için cekildi. Nimet biraz fazla toplu olmasıma rağmen, herkes tarafından beğenilen, güzel sayılan bir kadmdı. Yorgunluğu nispetinde güzelliği artan bir kadm. İşte gimdi, kanapeye kendini bıraka- rak öturuşu, uykusuzluğun uval yüzüne, yeşil ve bü. yük gözlerine verdiği ifade onu daha İnce ve içli bir kadın göz- teriyordu. Güzel, çok güzel elleri vardı. Dolgunluğunun kısa gösteremediği parmaklarından birini süsliyen büyük taşlı va pırıldıyan bir yüzük bunlara daha başka bir güzellik veriyor. du. Daoktor Nedim, storları sıkı sıkı kapanmış, iki pencere orta- sınma yerleştirilen kanapede oturan ve düşünceli görünen Nime- tin yanma yaklaştı: — Benimle konuşmak istediğini söylemiştin Nimet... Şimdi görüşebilir miyiz, yoksa yatacak miısın? — Gerçi yorgunum ve vatmırva ihtivacım var ama, görüş. sak cok ivi olacak. TDevamı var)