19 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

19 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Eve, Ben Olemp Bradnayım. Fransada benim harikulâde maceramı pek az kimse bilir. Daha on sekiz aylık bebekken sah- neye çıktım. —İ9 — B Kapıyı vurarak geldiğimizi haber veriyor. Zil çalıyor, içeriye giriyoruz. Locanım içinde uzun boylu, tatlı çehre- li, biraz ciddi esmer bir genç kız ayağa kalkıyor. Neşriyat şefine bir Kalifor- niyalı gibi, seri bir ingilizce ile cevap veriyor ve o gittikten sonra bana döne- rek güzel bir fransızca ile şöyle diyor: — Evet, ben Olemp Bradnayım. Pran sada benim harikulâde maceramı pek az kimseler bilisler. Daka on sekiz ay- lik bir bebekken sahneye çıktım. Ebe- yeynim köpek terbiyecileri idi. Harbi Emrumiden sonra, numaraları meyanına aktüaliteler de idhal etmeği düşündü- ler. Olempyadaki gösterişlerinde, ayni zamanda küçük bir komedi de idhal et- mişlerdi. Nihayet halk — köpeklerden brktr. Fakat komediden bıkmadı. Ben de bu piyeslere, benden iki misli büyük olan bayrakla çıkryordum. Bu, 1922 de tereyan ediyordu. Sonra dans öğren- dim. İşte altı yaşrmda olduğum bu ra- marnlarda idi ki, Pariste çocuk balele- rinde dans ediyordum. Amerikalı bir empresaryo beni göererek, Nev Yorkta “Fransır gazino”suna angaje etmeği teklif etti. Ebeveynim gayet az para kazanmağa başlamışlardı. Nihayet bu teklifi kabul etmeğe karar verdiler. © zaman on iki yaşımda idim ve bir da- ha Fransaya dönmedim. Bir hayli müd- det Nevyorkta —dans ettim.. Sinema reüstahsilleri beni görerek bir müddet beni uzaktan tedkik ettiler. Nihayet Paramunt bana bir kunturat teklif et- meğe karar verdi: Üç sene müddetle beni yuğurdular, başka bir şekil vermeğe çalıştılar ve ni- hayet beni tam bir Amerikalr genç kız yaptılar. Bundan altı ay evvel de beni sergüzeşte attılar, İlk filmim büyük bir müuvaffakiyet kazandı. Henür on yedi yaşında olduğum halde kadmn rolleri yapryorum. Söylendiğine göre Para- munt şirketi bana çok güveniyor ve iti- mad gösteriyormuş. Burada herkes ba- na ihtimam gösteriyor, benimle meşğul oluyor. Ben adeta «stüdyonun şımartılan çocuğu oldum. Henliz akşamları germe- Be gitmek hakkına malik değilim ve göimdiye kadar, bütün filmlerimden bu- #e sahneleri kesilmiştir. Maamafih öy- le zannediyorum ki, gelecek filmimde paratönerime beni öpmek — müsaadesi verilecektir. Gülüyor, açık ve genç yüzli canlanı- yor : — Biliyor musunuz? diye devam edi- yor. Ben hâlâ mektebe gidiyorum. Bu- rada bir kanun, artistleri on sekiz yaşı- na kadar, asgari günde üç saat mektebe gitmeğe icbar ediyor, Stüdyoda, sırala- rı, kürsüslü ve siyah tahtasiyle hakik? ,bir sınıf var. Bir kadın muallim bize e- debiyat ve tarih dersi veriyor. Üç ta- lebeyiz: ben ve iki küçük bale artisti. Bütün gün film çevrildiği zamanlar, muallimimiz iki sahne arasımdaki isti- rahat zamanından istifade ederek, bire derslerimiri tekrarlatryor. Gençliklerin- de tahsil görmek imkânını bulamiyan bazı yaşlı aktörler de, on beşinti Luj devrindeki elbiseleri veya kızıl derili- letin kiyafetiyle yanımıza gelerek, göz- Yüklü ve siyah elbiseli, ciddi hocamızın derslerinden istifade etmeğe çalışıyor- lar. — Ya Pransayı düşünüyor musunuz, Ölemp Bradna?.. — Fransa bana urak ve tatlı bir rü- va gibi görünüyor. Paris şimdi nasıldır, aceba? Kim bilir onu bir daha ne zaman göreceğim? Beni orada severler mi a- ceba? Bana öyle geliyor ki adetâ Fran- sadan firar ettim. Bir sant müddetle, bu tavattun et- miş genç kıza, memleketinden bahset- tim, iİsmini söylemiyen sansür Marleni göremeğ gittiğim zaman ba- na şöyle dedi: , — Talliniz var: sizden beni de bera- ber götürmenizi rica etmek istiyorum. — Maalmeamnuniye, — Şaka ediyorum canım... Onun bü- rosuna girmeğe hiç bir zaman cesaret edemem, Esasen beni kabul de etmez. — Bu kadar korkunç bir adam mr bu? — Bilinmez ki! Onu hiç kimse tanı- miyor. “O” odur. Haydi talliniz açık elsun, Benim vaktim var. Stüdyoya ka- dar yaya olarak gideceğim. Marlen bu sözler üzerine beni yal- tız birakıyor ve şimdiden peçine takı- lan imza meraklıları tarafından takip edildiği halde, Holivut bulvarda yürü- meğe başlıyor. Ben de, tamamile sine- ma binası olan ve içinde figüran büro- sile, “Offis Heys,, in bulunduğu bü- yük ve gri binanın kapısı önüne yal- nız geliyorum. Ben “Offis Heys,, e gidiyorum. Brin adında bir mösyöyle randevüm var ki, bu, herkese nasip olmayan büyük bir şereftir. Avrupada hakiki ismini hiç kimse bilmez, Buna rağmen o sinemanm en mühim, en kudretli şahsiyetidir. Kendisi firma . ların memurudur. Buna rağmen bu firmalara istediği gibi emrediyor. O, Holivuttaki bütün filmlerin yegâne ve kararları bozulmaz sansürüdür. Mösyö Brin beni bekliyor, masası küğrt yığımlarile doludur. Görüşmemi- zin devam edeceği üç saat müddetle onu bir tek telefon zili rahatsrz etmi- yecektir. Kendisinin rahatsız edilme- mesi hususunda katf emirler vermiş- tir. Öğleden sonraki zamanını bir Av- rupalır gazeteciye hasretmek hariku- lâdeliğini göstermiştir. Bu iş belki ilk dafadır başına geliyor fakat bundan asla mütesssir değildir. Herhalde Av- rupaya söyliyoceği mühim şeyler var. ESRARENGİZ MÖSYÖ BRİN Bu, tahminen elli yaşlarında, irice, kırmızı yüzlü ve seyrek kır sacir bir adamdır. Kahve rengi elbisesi hiç de fena deği! ve ayakkabıları üç pençe- lidir . 'Tıpkı bi rmüstantik gibi, uzun müd- det sessizce bana bakryor. Bana öyle ezliyor ki, onun ifşaatma lâyik bir adam olup olmadığımı anlamağa ça- lışıyor. Nihayet, adeta bağırarak, sö- ze başlıyor: — Sizin Fransada sanslir var mı? Evet, Halbuki bizde yok. Gülmeyin, resmi hiçbir sansürümüz mevcut de- ğil. Offia Heys husus! bir sansürdür. Evvelâ şunu iyice anlaym. Amerika- daki ahlâk taassubundan sık sık bah- sedilir. Bu memloket vatandaşlarınm kalplerinde ahlâk taassubu — vardır. Fakat bu etrafa dalgalar şeklinde ya- yılmamıştır. Sansür Heys ahlâk için, içtimaf tedbirler için teşkil edilmiş değildir. Bunun gayeleri, her şeyden evvel, ticaridir. Şirketler senelerce, “seksapil,, peşinde koşmuşlar, halkm en bayağı hislerine baş vurmuşlardır. ”Metro,, şirketi yirmi metre uzunlu- Bğunda bir buse sahnesi çevirdi mi, “Paramunt,, girketi de yirmi beş met- re uzunluğunda buse çıkarırdı. Dan- sözler gitgide daha az giyiniyor, . Be- naryocular, daha cesur davranmak hususunda birbirlerile yarış - ediyor- lardı, Bir gün şirketler, hasılatlarınım inmeğe başladıklarını hayretle gördü ler, Tahkikat yaptırdılar ve nihayet anladılar ki bu memleket, ahlâk çer- çevesi dahilindeki filmlerden hoşla- nıyor, Filhakika öyledir. Amerikalıların yüzde doksanı temiz filmler - istiyor. Bu sanayili idare eden adamlar, akıllr adamlardır. Her şeyi izzeti nefs meso- lesi yapmazlar ve inatçı . değillerdir. (Devamı var) 19 MART — 1938 IKastamunide, Araçta dere gibi akıyor ! Taşdelen ve Karakulak Araç suyuna nisbetle ancak 3 üncü ve 4 üncü derecede kalıyorlar Gerek Sıhbiye Vekâtince ve gerek mahallinde yapılan tahlil neticeleri, Devlet ormanlarından çıkıp yayladı'i. yaylaya kayarak Araç çayına dökülen bu suyun hari” kulâdeliğini isbat etmektedir Kastamonu, (Husust) — Vilâyeti . mizin Araç kazası mıntakasında mem- leketimizin ve belki dünyanm en hafif ve en iyi menba suyu bulunmuştur. Kimyevf tahlil raporlarma nazaran, bu suya nispetle taşdelen suyu ancak üçüncü derecede bir su addedilmek lâ. zımgelmektedir. Araçta devlete ait ormanlıktan çı . kan ve bir değirmen çevirecek kadar bol akan ve nihayet yayladan yaylaya geçerek Araç çayına karışan bu em « salisz suyu yurda tanıtmak için mü- teaddid tahliller yapan ve bu uğurda hayli çalışan doktor Hakkı Nurinin te- şebbüsü ile sıhhiye vekâletine niülmu, ne gönderilmiş ve su tahlil oödilmiş, hakikaten fevkalâde nefis bir su ol - duğu anlaşılmıştır. Doktor Hakkı Nevin bu mesele et. rafındaki düşüncelerini şöyle anlat . maktadır: “— Gazetelerde okuyoruz: Burdur gehri yirmi beş kilometre mesafode bulunan (Boğduz köyü) menbamdan Nafia vekâletinin yardımiyle kasaba- ya su getirteceklermiş. Dahiliye vekâleti nüfusu kesif olan kasabalarda milyonlar sarfiyle su te. sisatı yaptıracak ve bu meyanda me- selâ Muğlanın dört buçuk kilometre meosafesindeki Şemsettin memba su - yunu doksan bin liraya şehre getirt - meğe karar vermiş, talihli insanlar ol. duğu gibi, talihli sular da oluyor. Akça su dünyanm en iyi bir suyu olduğu halde tanıttıramamak yüzün- den yayladan yaylaya ve en nihayet Araç çayına aktyor ve öyle zannedi . yorum ki bu sudan senelerce yegâne istifade (Ven benim, Halbuki Akçasuya nispetle üçüncü derecede bir su olan Taşdelen suyunun mevcut olan depolarma — ilâveten ev- kaf idaresi yirmi beş bin lira sarfile bu sene yeni depolar yaptırryor. Yine Akçasuya nispeten dördüncü derece- de bir su olan Kocataş suyu en son terakkiyata göre toplanarak emaye borularla sahile getirilmiş ve su kap- ları otomatik tesisatla el değmeden dolduracak vesait ihzar edilmiştir. Bu tesisat kKimbilir kaç yüz bin liraya mal olmuştur. Bir taraftan bu masraf ve tesisata bakıp diğer taraftan da memleketin her köşesinde İstanbul menha suları- nm satılmakta olduğunu — görünce memleketin en iyi suya karşı bir alâ. kası olduğu anlaşılryor. Düşünüyorum, Akçasu böyle şişeye girse de memleket memleket dolaşsa Kastamonu vilâyeti için bundan daha büyük bir reklâm olur mu? Nasıl ol- Ba bu İyi su günün birinde lâyık oldu. gu kıymeti bulacak ve o zaman herkes bunun esnelerce dağlarda akmasma a. eryacak ve ihtimal ki bunu tanındıra- madikları için muhitindeki münevver- lere kızacaktır. Gönül arzu ediyor ki, devlet orma- nımdan çıkan ve devlete ait bulunan bu su ile devlet meşgul olsun ve bütün memleket istifade etsin. Bunu temin etmek için bu suyu tanıtmak lâzım - dir. Tanmmak için de evvelâ başının muntazam bir surette yaptırılması ve bu suretle temiz olarak almacak şula- rı devlet merkezine ve İstanbula gön. derilmesi lâzımdır, T M RiD ÜN Nafıka — Vekâletinin ufak bir tİmmeti, demir yoluna pek yakın olan bu hazineden bülün şe- hirler.mizin is lsadesini mümkün kuacak ve devlete mühim bir va- ridat kaynağı temin e- edecektir. Bu işle vilâyet muhasebei hususiye, si meşgul olsa Ankarada Eskişehir « den gelen Kaplanlı suyunun altmış beş kiloluk damacanası yüz kuruşa sa- tıldığma göre öyle ümit ederim ki mu- Uzvf maddeler için sarf —”'” edilen müvellidülhumuza * ç sertlik AKkçasır o 0,0015 Son tahlit Akçasu Sıhniye o 0,0038 Karakulak 1 0,022 Kocataş 2 0,023 Büyükdere 2 0,020 çeşme suyu Göztepe 2 0.023 Kefeli köy suyu 25 0,023 Sırmakeş 3,5 0,029 Çamlıbel 3,5 0.04 Hünkâr suyu 4 0.0209 Sultan suyu 4,5 0,038 Kanlıkavak suy 45 0,035 Kestane suyu 5 0,020 Şifa suyu 5 0,020 Bu cetvel tetkik edilirse anlaşılır ki mecmu sectlik Akçasuda en meşhur bil- diğimiz sularla kıyas edilemiyecek de- resededir . Dünyada mecmu sertliği sıfır olan belki başka sular vardır. Fakat biz bil- miyoruz. Eğer böyle bir su varsa bu su Akçasu ayarındadır. Bundan iyi o- lamar. Klor miktarı da bildiğimiz su- ların hiçbirisinde Akça su kadar ar de- gildir. i Maddeluzviyeye gelince, bundan ev- vel de izah edildiği üzere Sıhhiye ve- kâleti için alman su nümunesi fenni geraitle temin edilmediği için miktar biraz fazla görülüp buna rağmen yine bu miktar İstanbulun en revaçta bu- lunan Kocataş ve Göztepe sularından ardır. Benim yaptığım * .hlilde nümu- neyi bizzat kendim aldığım için daha ziyade şayanı itimattır. Bu miktar ise İstanbulun yegâne meakldei uzviyesi az olan Şifasuyundan olduğu kadardır. Hikemi ve kimyevi havassı itibaryle dünyanım en iyi su- yu olan Akçasu miktar itibariyle de * mahall! bir tabirle bir değirmen çe- de şayanı dikkattir. Bu fazlalığın bü- yük ehemmiyeti vardır. Mebzul sular- da tağşiş ihtimali azalır. İstanbulun bildiğimiz. meşhur menba sularının menbamdaki miktar gayet az olduğu halde İstanbulda, İzmirde, Ankarada, Mersinde ve Adanada ve bütün va - purlarda mebzulen bu menba suları şi- şeler içersinde satıldığma göre her « balde bu sular tağşiş edilmektedir. Be- lediyenin son tetkiki bu neticeye vü- sıl olmuştur. Herhangi bir menba suyunun resmi! raporlardaki havassı ile piyasada satı- virecek kadar mebzul olduğuna göre l hasebel hususiyeye külliyetli "dd; Akçasu hakkmda Sıhhiye nin resmi tahlil raporile tarafimöf yapılan tahlil neticesi mevcut mübayenetin sebebi bundan evvel ’.' edilmişti. 'Tarafımdan müteaddid falar tahlil yapılmasının sebebi d€ tahlil neticesinin arasında ufü w farkların mevcudiyetidir. En söll yi nümüneyi bizzat kendim aldım VE tahli! neticesi bulduğum resmi rapordaki miktarlar ve ©ü hur bildiğimiz sular hakkında İ kimyageri raporu hulisaları se edilmek üzere aşağıdaki cetvtl pilmıştır : İ litrede lan o namdaki suların havassi W,' sında bu cihetten büyük bir fark V dır. Onun için meselâ mecmmnu ı#fdw olan Göztepe suyu ile bu tılan suların mekmu sertliği ğildir. Tağşiş için konuları recesine göre ya daha ziyadedir hut daha azdır. Eğer yağmur tağşiş edilmişse azdır. Diğer çeşti” —— lariyle tağşiş edilmişse ziild'ı::'i t Halbuki Akçasu mebrzulen çin yarın piyasaya çıkarılırsa ihtiyacr yoktur. Binaenaleyh emin olarak mecmu sertliği sıfif bir su içtiğini bilir. Akçasu devlet merkerine en meşhur sularından daha ,d' Meselâ Taşdelen ile mukayese hm. Taşdelen — Alemdağından Haydarpaşaya olan mesafesi aal kerı Akçasuya en yakın istasyef dar olan mesafe kadardır. 5 ga Ankaraya 578 kilometredir. j ki Kurşunlu istasyonu Ankarayd ı kilometredir. Bu cihetten Öt ' faiktir., Yurddan N Küçük Haberi©? * Yağan fazla yağmurlardan hirdeki Sarr su çayr taşmış sulaf köyü arazisini bataklık haline tur. Konya ertma mücadele H! Ö suyun yatağında esaslı temir n mak için tedbirler almıştır. 4 * İzmir vilâyetinde ipek ni ihya için bu yıl dağ Wı”î?“ bin dut fidanı dağıtılmıştır. yakında bir ipek böcekcili çılacaktır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: