Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—- Eve, Ben Olemp Bradnayım. Fransada benim harikulâde maceramı pek az kimse bilir. Daha on sekiz aylık bebekken sah- neye çıktım. — 19 — i Kapıyı vurarak geldiğimizi haber veriyor. Zil çalıyor, içeriye giriyoruz. Locanım içinde uzun boylu, tatlr çehre- , biraz ciddi esmer bir genç kız ayağa kalkıyor. Neşriyat şefine bir Kalifor- niyalı gibi, seri bir ingilizce ile cevap veriyor ve o gittiktenm sonra bana döne- rek güzel bir fransızca ile şöyle diyor: — Evet, ben Olemp Bradnayım. Fran sada benim harikulâde maceramı pek az kimseler bilirler. Daha on sekiz ay- İrk bir bebekken sahneye çıktım. Ebe- veynim köpek terbiyecileri idi. Harbi tmumiden sonra, numaraları meyanma aktüaliteler de idhal etmeği düşündü- ler. Olempyadaki gösterişlerinde, ayni zamanda küçük bir komedi de idhal et- mişlerdi. Nihayet halk — köpeklerden bıktı. Fakat komediden bıkmadı. Ben de bu piyeslere, benden iki misli büyük olan bayrakla çıkıyordum. Bu, 1922 de tereyan ediyordu. Sonra dans öğren- dim. İşte altı yaşrmda olduğum bu za- manlarda idi ki, Pariste çocuk balele- rinde dans ediyordum. Amerikalı bir empresaryo beni göererek, Nev Yorkta “Fransız gazino”suna angaje etmeği teklif etti. Ebeveynim gayet az para kazanmağa başlamışlardı. Nihayet bu teklifi kabul etmeğe karar verdiler. © zaman on iki yaşımda idim ve bir da- ha Fransaya dönmedim. Bir hayli müd- det Nevyorkta —dans ettim. Sinema ratistahsilleri beni görerek bir müddet beni uzaktan tedkik ettiler. Nihayet Paramunt bana bir kunturat teklif et- meğe karar verdi: Üç sene müddetle beni yuğurdular, başka bir şekil vermeğe çalıştılar ve ni- hayet beni tam bir ÂAmerikalr genç kız yaptılar. Bundan altr ay evvel de beni sergüzeşte attılar, İlk filmim büyük bir muvaffakiyet kazandı. Henüz on yedi yaşmda olduğum halde kadmn rolleri yapryorum. Söylendiğine göre Para- munt şirketi bana çok güveniyor ve iti- mad gösteriyormuş. Burada herkes ba- na ihtimam gösteriyor, benimle meşğul oluyor. Ben adeta stüdyonun şımartılan çocuğu oldum. Henüz akşamları gezme- ğe gitmek hakkına malik değilim ve şimdiye kadar, bütün filmlerimden bu- se sahneleri kesilmiştir. Maamafih öy- le zannediyorum ki, gelecek filmimde paratönerime beni öpmek — müsaadesi verilecektir. Gülüyor, açık ve genç yüzü canlanır- yor : — Biliyor musunuz? diye devam edi- yor. Ben hâlâ mektebe gidiyorum. Bu- rada bir kanun, artistleri on sekiz yaşı- na kadar, asgari günde üç saat mektebe gitmeğe icbar ediyor. Stüdyoda, sırala- rı, kürsüsü ve siyah tahtasiyle hakiki ,bir sınıf var. Bir kadımn muallim bize e- debiyat ve tarih dersi veriyor. Üç ta- lebeyiz: ben ve iki küçük bale artisti. Bütün gün film çevrildiği zamanlar, muallimimiz iki sahne arasıtıdaki isti- rahat zamanından istifade ederek, bize derslerimizi tekrarlatryor. Gençliklerin- de tahsil görmek imkânını bulamiyan bazı yaşlı aktörler de, on beşinti Lui devrindeki elbiseleri veya kızıl derili- lerin kiyafetiyle yanımıza gelerek, göz- lüklü ve siyah elbiseli, ciddi hocamızın derslerinden istifade etmeğe çalrşryor- lar. — Ya Fransayı düşünüyor musunuz, Ölemp Bradna?.. — Fransa bana üzak ve tatlı bir rü- va gibi görünüyor. Paris şimdi nasıldır, aceba? Kim bilir onu bit daha ne zaman göreceğim? Beni orada severler mi a- ceba? Bana öyle geliyor ki adetâ Fran- sadan firar ettim. Bir saat müddetle, bu tavattun et- miş genç kıza, memleketinden bahset- tim, İsmini söylemiyen sansür Marleni göremeğ gittiğim zaman ba- na göyle dedi: ş — Taliiniz var: sizden beni de bera- ber götürmenizi rica etmek istiyorum. — Maalmemnuniye, — Şaka ediyorum varırm... Onun bü- rosuna girmeğe hiç bir zaman cesaret edemem, Esasen beni kabul de etmez, — Bu kadar korkunç bir adam mr bu? — Bilinmez ki! Onu hiç kimse tanı- miyor. “O” odur. Haydi taliiniz açık olsun, Benim vaktim var. Stüdyoya ka- dar yaya olarak gideceğim. Marlen bu sözler üzerine beni yal- nız birakıyor ve şimdiden peşine takı- lan imza meraklıları tarafından takip edildiği halde, Holivut bulvarda yürü- meğe başlıyor. Ben de, tamamile sine- ma binası olan ve içinde figüran büro- sile, “Offis Heys,, in bulunduğu bü- yük ve gri binanın kapısı önüne yal- nız geliyorum. Ben “Offis Heys,, e gidiyorum. Brin adımda bir mösyöyle randevüm var ki, bu, herkese nasip olmayan büyük bir şereftir. Avrupada hakiki ismini hiç kimse bilmez. Buna rağmen o sinemanın en mühim, en | kudretli şahsiyetidir. Kendisi firma . ların memurudur. Buna rağmen bu firmalara istediği gibi emrediyor. O, Holivuttaki bütün filmlerin yegâne ve kararları bozulmaz sanslürüdür. Mösyö Brin beni bekliyor, masası kâğıt yığmlarile doludur. Görüşmemi- zin devam edeceği üç saat müddetle onu bir tek telefon zili rahatsız etmi- yetektir. Kendisinin rahatsız edilme- mesi hususunda katfi emirler vermiş- tir, Öğleden sonraki zamanınmı bir Av- rupalr gazeteciye hasretmek hariku- lâdeliğini göstermişstir. Bu iş belki ilk defadır başma geliyor fakat bundan asla müteessir değildir. Herhalde Av- rupaya söyliyeceği mühim şeyler var. ESRARENGİZ MÖSYÖ BRİN Bu, tahminen elli yaşlarmda, irice, kırmızı yüzlü ve seyrek kır saçlı bir adamdır. Kahve rengi elbisesi hiç de fena değil ve ayakkabıları üç pençe- lidir , 'Tıpkı bi rmüstantik gibi, uzun müd- det sessizce bana bakıyor. Bana öyle eğliyor ki, onun ifşaatma lâyik bir adam olup olmadığımı anlamağa ça- lışryor. Nihayet, adeta bağırarak, sö- ze başlıyor: — Sizin Fransada san&ölür var mı? Evet, Halbuki bizde yok. Gülmeyin, resmi hiçbir sansürümüz mevcut de- gil, Offis Heys hususi bir sansürdür. Evvelâ şunu iyice anlayım. Amerika- daki ahlâk taassubundan sık sık bah- sedilir. Bu memleket vatandaşlarının kalplerinde ahlâk taassubu vardır. Fakat bu etrafa dalgalar şeklinde ya- yılmamıştır. Sansür Heys ahlâk için, içtimaf tedbirler için teşkil edilmiş değildir. Bunun gayeleri, her şeyden evvel, ticaridir. Şirketler senelerce, “seksapil,, peşinde koşmuşlar, halkm en bayağı hislerine baş vurmuşlardır. ”Metro,, şirketi yirmi metre uzunlu- ğunda bir buse sahnesi çevirdi mi, “Paramunt,, şirketi de yirmi beş met- re uzunluğunda buse çıkarırdı. Dan- sözler gitgide daha az giyiniyor, ç Be- naryocular, daha cesur davranmak hususunda birbirlerile yarış ediyor- lardı. Bir gün şirketler, hasılatlarının inmeğe başladıklarmı hayretle gördü ler. Tahkikat yaptırdılar ve nihayet anladılar ki bu memleket, ahlâk çer- çevesi dahilindeki filmlerden hoşla- nıyor. Filhakika öyledir. Amerikalıların yüzde doksanı temiz filmler istiyor. | Bu sanayii idare eden adamlar, akıllı adamlardır. Her şeyi izzeti nefs mese- lesi yapmazlar ve inatçı . değillerdir. (Devamı var) Dünyanın en iyi menba suyu m— itastamunide, Araçta dere gibi akıyor ! Taşdelen ve Karakulak Araç suyuna nisbetle ancak 3 üncü ve 4 üncü derecede kalıyorlar Gerek Sıhbiye Vekâtince ve gerek mahallinde yapılât tahlil neticeleri, Devlet ormanlarırdan çıkıp yayladıtl yaylaya kayarak Araç çayına dökülen bu suyun hari” kulâdeliğini isbat elmektedir Kastamonu, (Hususf) — Vilâyeti . mizin Araç kazası mıntakasında mem- leketimizin ve belki dünyanm en hafif ve en iyi menba suyu bulunmuştur. Kimyevi tahlil raporlarına nazaran, bu suya nispetle taşdelen suyu ancak üçüncü derecede bir su addedilmek lâ. zımgelmektedir. Araçta devlete ait ormanlıktan cr . kan ve bir değirmen çevirecek kadar bol akan ve nihayet yayladan yaylaya geçerek Âraç çayına karışan bu em - salisz suyu yurda tanıtmak için mü- teaddid tahliller yapan ve bu uğurda hayli çalışan doktor Hakkı Nurinin te- şebbüsü ile sıhhiye vekâletine nümu. ne gönderilmiş ve su tahlil edilmiş, hakikaten fevkalâde nefis bir su ol - duğu anlaşılmıştır. Doktor Hakkı Nevin bu mesele et. rafındaki düşüncelerini şöyle anlat . maktadır: “— Gazetelerde okuyoruz: Burdur gşehri yirmi beş kilometre mesafede bulunan (Boğduz köyü) —menbamdan Nafia vekâletinin yardımiyle kasaba- ya su getirteceklermiş, Dahiliye vekâleti nüfusu kesif olan kasabalarda milyonlar sarfiyle su te. sisatı yaptıracak ve bu meyanda me- selâ Muğlanın dört buçuk kilometre mesafesindeki Şemsettin memba su « yunu doksan bin liraya şehre getirt - meğe karar vermiş, talihli insanlar ol. duğu gibi, talihli sular da oluyor. Akça Su dünyanm en iyi bir suyu olduğu halde tanıttıramamak yüzün- den yayladan yaylaya ve en nihayet Araç çayına akryor ve öyle zannedi . yorum ki bu sudan senelerce yegâne istifade etlen benim, Halbuki Akçasuya nispetle üçüncü derecede bir su olan Taşdelen suyunun mevcut olan depolarma ilâveten ev- kaf idaresi yirmi beş bin lira sarfile bu sene yeni depolar yaptırıyor. Yine Akçasuya nispeten dördüncü derece- de bir su olan Kocataş suyu en son terakkiyata göre toplanarak emaye borularla sahile getirilmiş ve su kap- ları otomatik tesisatla el değmeden dolduracak vesait ihzar edilmiştir. Bu tesisat kimbilir kaç yüz bin liraya mal olmuştur. Bir taraftan bu masraf ve tesisata bakıp diğer taraftan da memleketin her köşesinde İstanbul menba suları- nm satılmakta olduğunu — görünce memleketin en iyi suya karşı bir alâ. kası olduğu anlaşılryor. Düşünüyorum, Akçasu böyle şişeye girse de memleket memleket dolaşsa Kastamonu vilâyeti için bundan daha büyük bir reklâm olur mu? Nasıl ol- sa bu iyi su günün birinde lâyık oldu. ğu krymeti bulacak ve o zaman herkes bunun esnelerce dağlarda akmasma a. eryacak ve ihtimal ki bunu tanmdıra- madikları için muhitindeki münevver- lere kızacaktır. Gönül arzu ediyor ki, devlet orma- nından cçıkan ve devlete ait bulunan bu su ile devlet meşgul olsun ve bütün memleket istifade etsin. Bunu temin etmek için bu suyu tanıtmak lâzım . dır. Tanmmak için de evvelâ başmm muntazam bir sürette yaptırılması ve bu suretle temiz olarak almacak şula- rı devlet merkezine ve İstanbula gön. derilmesi lâzımdır. Nafıka — Vekâletinin ufak bir t£İmmeti, demir yoluna pek yakın olan bu hazineden bülün şe- hirier.mizin is liadesini mümkün v kılacak v ve devlete mühim bir va- ridat kaynağı temin e- edecektir. Bu işle vilâyet muhasebei hususiye. si meşgul olsa Ankarada Eskişehir - den gelen Kaplanlı suyunun altmış beş kiloluk damacanası yüz kuruşa sa- tıldığma göre öyle ümit ederim ki mu- Uzvi maddeler için sarf — / '” edilen müvellidülhumuza Ş Mecmu - Klor sertlik - y Akçdasır ö 0,0015 Son tahlit Akçasu Sıhniyö 0 0,003 Karakulak - 1 0,023 Kocataş 2 0,023 Büyükdere - n 0,029 çeşme suyu Göztepe Z- 0.023 Kefeli köy suyu “ - 2,5 0,023 Sırmakeş 3,5 0,029 Çamlıbel 05 0.04 Hünkâr suyu 4 0.029 Sultan suyu 4,5 0,035 Kanlıkavak suy 4,5 0,035 Kestane suyu 5 0,029 Şifa suyu 5 0,0268 Bu cetvel tetkik edilirse anlaşılır ki mecmu sertlik Akçasuda en meşhur bil- diğimiz sularla kıyas edilemiyecek de- Dünyada mecmu sertliği &srfir olan belki başka sular vardır. Fakat biz bil- miyoruz. Eğer böyle bir su varsa bu su Âkçasu ayarındadır. Bundan iyi o- lamaz. Klor miktarı da bildiğimiz su- ların hiçbirisinde Akça su kadar az de- gildir. I Maddeluzviyeye gelince, bundan ev- vel de izah edildiği üzere Sıhhiye ve- kâleti için alman su nümünesi fenni geraitle temin edilmediği için miktar biraz fazla görülüp buna rağmen yine bu miktar İstanbulun en revaçta bu- lunan Kocataş ve Göztepe sularından azdır. Benim yaptığım t:hlilde nümü- neyi bizzat kendim aldığım için daha ziyade şayanı itimattır. Bu miktar ise İstanbulun yegâne malkldei urviyesi az olan Şifasuyundan olduğu kadardır. Hikemi ve kimyevi havassı itibaryle dünyanın en iyi su- yu olan Akçasu miktar itibariyle de - mahalli bir tabirle bir değirmen çe- virecek kadar mebzul olduğuna göre de şayanı dikkattir. Bu fazlalığın bü- yük ehemmiyeti vardır. Mebzul sular- da tağşiş ihtimali azalır. İstanbulun bildiğimiz meşhur menba sularının menbamdaki miktar gayet az olduğu hâlde İstanbulda, İzmirde, Ankarada, Mersinde ve Adanada ve bütün va - purlarda mebzulen bu menba suları şi- şeler içersinde satıldığma göre her - balde bu sular tağşiş edilmektedir. Be- lediyenin son tetkiki bu neticeye vâ- sıl olmuştur. Herhangi bir menba suyunun rTesmi raporlardaki havassı ile piyasada satı- ki Kurşunlu istasyonu M' kilometredir. Bu cihetten de !' faiktir.,, _/ p, hasebei hususiyeye külliyetli "dd;j temin eder. Akçasu hakkımda SMM nin resmi tahlil raporile yapılan tahlil neticesi mevcut ğ mübayenetin sebebi bundan evvel *” | edilmişti. Tarafımdan müteaddid d;,İ falar tahlil yapılmasının sebebi d€ j tahlil neticesinin arasında uf“t;d' farkların mevcudiyetidir. En söl nümüneyi bizzat kendim aldım “;',* tahlil neticesi bulduğum miktâf * resmi rapordaki miktarlar ve ::ı;” hur bildiğimiz sular hakkında | kimyageri raporu hulâsaları m ; se edilmek üzere asşağıdaki cetvti * | | a| litrede Li amon)”; ) 0,0002 S j d_,ı 0,0003 B (, 0,003 0,0004 ) 0,003 i 0,0003 bi 0,0004 d 0,0004: ’;W 0,0003 4| 0,0004 ) ; # | 0,0006 ; 'wğ 0,0008 ça 0,003 j | e lan o namdaki suların havyassi f; sında bu cihetten büyük bir fark T dır. ; . Onun için meselâ mecmu .'ıel'lıîğî .',_ıqı olan Göztepe suyu ile bu namdü (p tilan suların mecmu sertliği SY"’ y'uıı ğildir. Tağşiş için konulan suyu? b recesine göre ya daha ziyadedir * | hut daha azdır. Eğer yağmur sü pi tağşiş edilmişse azdır. Diğer çeşi” j ) lariyle tağşiş edilmişse ziyade:ğî' F Halbuki Akçasu mebzuleri “ç! TEze. A çin yarın piyasaya çıkarılırsa KA ihtiyacr yoktur. Binaenaleyh b M emin olarak mecmu sertliği srfif — bir su içtiğini bilir. yw Akçasu devlet merkezine tstan? Jj en meşhur sularından daha Y’k;;.iı Meselâ Taşdelen ile mukayese Y;v( l lım. Taşdelen — Alemdağından Haydarpaşaya olan mesafesi aşağ! karı Akçasuya en yakın istasyüf o dar olan mesafe kadardır. HAY M sa Ankaraya 578 kilometredir. ,iiı k Ankarâ ! Yurddan ş Küçük Hahberi€ * Yağan fazla yağmurlardan Bğ ! hirdeki Sarr su çayr taşmış sulâr * d köyü arazisini bataklık haline v& | tur. Konya sıitma mücadele hGY'd,’__',/ suyun yatağında esaslı temizlemt5 * ** mak için tedbirler almıştır. Mııi * İzmir vilâyetinde ipek böCEF” 14 ni ihya için bu yıl dağ köyıü!“'"w # bin dut fidanr dafğıtılmıştır. M çılacaktır, '