u — ——— - Eiler ve parmaklar insan huyunun aynasıdır BEF Baştarafı 11 incide çekirdeği doldurmiyacak bir hiç için uzunlukta veya enlilikte vücuda nis- | kavgalar, patırtılar ettikleri pek va- petle ifrata kaçan parmaklardır. Kısa parmaklar sizin hareketli, ha- zircevap, hereketlarınizde ve hüküm - lerinizde acelaci olduğunuzu gösterir. Sizi teferrüat pek sıkar. Her - işinizi zi büyük bir istical ile gördüğünüzden ekseriya Üstünüzle başınızla pek meş. gul olmazsınız. İyi guzete muhabiri ve ya kısa hikâyo muharriri olabilirsi - niz. Çünkü her geyi kraa bir kll) olarak gözünüzün önünde canlandırmak âde- tinizdir. Eğer sanatltârsanız eserleri- nizda teferrilattan eser yoktur; tek - niğin mükemmelliğinden ziyade ese rin yapacağı umumi lesire ehemmiyet verirsiniz. Uzun parmaklar, sahiplerinin ya - vaş düşliinen, yavaş hareket eden İn- sanlar olduğunu gösterir. Uzun par- maklılar teferrüattan pek hoşlanır - lar, Esası bir tarafa bırakarak incir DESEKİR N aaiT ıgaelSETİN gl İT yuyaesas SAa caklı?,, Şekercinin karısı: — Yıllardır akılları nerede idi? dedi. Arabı bir meteliksiz bırakıp gittiler. Bu kadar zamandır. biz baktık. Yine de bakardık. Fukara ne yiyor ki zalen... Kör Şabanın karısı: — Şerife teyze sön meraklanmıs, - Gedi. . "Bacı,, orada duüramaz sıkilır. Ve, eteğine yapışmış: — Ânne! Anne! Ben bacımı ver. mem.. diye vızıldayan çocuğuna bir gamar indirerek: — Bu yezit de "Bacının , delisidir.. diye söylendi. Mahalle dostları ile sğ- Jayarak kucaklaştıktan sonra, “Bu. €T, gelen ikinei arabaya bindi ve git tiler, Mahallenin neşes! kaçmıştı. Hamam glünleri, kür Şabanlarda eski telâüş ve. hareket görülmüyordu. Günler geçti Her şey gibi yavaş yavaş “Bacmm,. yokluğu da unutuldü. Kömürü nadir bir meyve gibi küçlük sepetlerle satın alanların azaplı - kışı kidir. Uzun parmaklılar ihtiyatlı insanlardır : Onların hisasiyatlarmı — Tenelde et - mek pek kolaydır, Hafızaları küvvet - Hdir. Giyinmelerine itina ederler, çok sabırlıdırlar. Yalnız noktai nazarla - rının, itikatlarının tenkit edilmesine pek tahammiülleri yoktur. Kısa par- maklılara niapeten çak daha ince ve naziktirler, Uzun parmaklıların arasından mü- kemmel romancılar çıkar, İyi memtr olurlar. Eğer sanatkâr iseler tekhik- lerinin mükemmeliyetinden süphe e - dilmemelidir. Mafsallar El mafsalları, anlıyan gözlere bir- çok sırlar faşoderler, Şişkin ve düğüm düğüm mafsallar bilhassa tetkike de- MAF D çN SAaıyeyli SN gaNF ae e da sonuna erdi. Bahar geldi. Keçi, küzü yavrulacı bahçelerde koşuşmu. ğa başladılar. Bir akşam, köşe başm- dan bir araba görlündü. Sokaktakiler gözlerine inaramadılar. Çünkü, bu gelen “Bacı,, idi, İki sepeti ile denginin arasma otur. müuş. arabacıya vereceği parayı avu. cunda hesaplamakla meşguldü. Çoluk çocuk "“Bacı!,, diye bağırarak araba- nm etrafına üşüştüler, Bir dakiknda eşyalar içeri alındı. Asma kilit açıldı. “Bacı,, küf kokulu odasında hir yan. dan bir karış toz bağlamış eşyaları silkiyor, bir yandan da: — Allâh r'ux olsüun, hanımlarım iyi baktılar. Hiç iş gürdürmediler, Rahat ettim, Rahat ettim ama, dahada ben ken. di külümü kendim karıstırmağa alış- tım, Orada sıkildiım . “Şerif hanmm,, sıkıldım., Diye söyleniyordu. Leman Karaman Oğlu .- Tırnaklar HABER — Alkşam vostasr Rer. El üstündeki mafsallarla onlar. dan sonra gelen ilk parmak mafsalla- rınm $işkin oluşu bu elin sahibinin ze- ki, şayanı itimat, sistematik ve du - rendiş olduğunu gösterir. Parmak mafsalları şişkin kimseler #rasından iyi avukatlar, müdekkikler, filozoflar, âlimler, tarihşinaslar, ka - rakter aktör ve aktrigslerei çıkar, Kalım parmaklar, sahiplerinin mad- di insanlar olduklarını, onların di - mağla çalışmaktan ziyade vücutla ça- lışmktan — hoşlandıklarını — gösterir. Bunlar boğazlarma düşkün - olurlar, güzel bir yüz gördükleri vakit hayran- hklarmı gizliyemezler. İnce parmaklar ise, bu kimsenin vücut adammdan ziyade kafa adamı oldağınu gösterir, İnce parmaklılar ekseriya sinirli, evhamlı kimselerdir. Eğer parmaklarınızın elinizle birleş « Üği noktada parmaklarmızın arasın- da ufak aralıklar varas, bu sizin çok müdekkik bir insan olduğunuza işa - rettir. Parmaklarmın uçları sivri olan in - Banlar pek hayalpereat olurlar, Onlar o kadar kendi flemlerinde yaşarlar ki, etraflarının adetâ farkına varmaz. lar. Geniş, enli tırnaklar dürüst, cesur ve bazan huşunete kaçacak kadar 8- gık sözlü olduğunuzu gösterir, Tır - nakların rengi berrak kırmızı veya pembe ise bu tam bir arhhate delilet eder, Karanfil tırnak, tabir edilen uzun- €a tırnakların sahinleri oldukça tem- kinli inaanlardır. Onlarda daha fazla asabi bir enerji vardır, Kısa, güdük tırnaklar inada âdlil- dir. Tırnakları böyle olanlar dehşetli münakaşacı olurlar, Eğer cildiniz sa- rı, mafsallarınız. düğüm düğüm ve tırnaklarınız da kısa ise Allah eşini - zin imdadcısı olsun! Eğer bir eş bula- bilmişseniz.., ı İ HER ALIM BGİLİRKİ BiR BARDAK. SUDAN İSTİHSAL EDİLEN BUHARLA KOS KOCA BiR GEMİ HAREKETE GE- ÇIRILEBİLİR ... BU KADAR 8121-:.3" ŞEYİ ANLAMIYA CAK !!?HU aai "'”ıî Ö RLA KÂHRAMAN KIZ. | 268 —— — —I w 262 KAHRAMAN KIZ ' 4 sanadis Parise doğru giavıken, göz- lerini acı göz yaşları yakryordu; izzeti - nefsinin kırıldığını, mağlüp olduğunu hissediyordu. Vakia dört Anjeli genci unutmıyordu. Fakat içinde Jaha kuv- vetli Sir his vardı ki, her ne bahasına olursa olsun bu hissi bertaraf etmek is- tiyordu. Titriyordu. Atı, mahmuzlarının giddetli darbeleri altında çılgın bir hızla koşuyordu. Annais Trankaveli görüyor, onu du- yuyordu.. Evine döndüğü bir hayli zaman ol- muştu. Ve, çok sevaiği bahçesinin kuy- tu bir köşesinde, vücudu buz kesilmiş bir vaziyette, «af ve bâkir ruhunun gü- zel enerjisiyle mücadele ediyordu. XLINI Bu devrede, Rişliyö kardinal sarayında ikamet ediyordu, Fakat gizli randevu- larını, hâlâ Ruayal meydanındaki ika- metgâhında veriyordu. Bunun için, pe- der Jozefe Luvr sarayındaki son hâdi- seyi anlatırken, onu mutad dekor için. — Buna biç bit zaman inanmam! — Fakat buna inanmıştmız. O meş'üm mektubu yazmıştınız. . Bu defakardinatı şiddetli bir Ürper- e sarstı. . — Evet, dedi, meş'um mektup!. , * » Heyecan içinde geçirdiğimiz gün. Teri, uykusuz geçen gecelerimizi hatır- Tayın., . — Evet, evet.. Bereket, mektubu teli Tar ele geçirdik... Peder Jozef düşünceli bir tavırla: — Evet, dedi, bereket ki Syle.. — Ve mademki artık mektup yakıl- mıştır.. Peder Jozef solur gibi nefes alarak sözünü kesti ve: Evet, dedi, artık bunu düşünmiye lim; mektup yakılmıştır.. Sizin tarafı- nızdan yakılmıştır . Rişliyö de güçlükle duyulur bir sesle mırıldandı: : — Benim tarafımdan yakılmıştır.. Bir kaç dakika müddetle, hiç konuş- madan, Sen — Piryak'ın mektubu getir- diği ana kadar geçirmiş oldukları kor- la bitmiş olmuyor. Gastondan kurtul- dunuz, Şimdi, kralın size tahrirea ver- diği geniş salâhiyetinize istinat ederek, protestanların — imhasma girişmeden evvel Fransız asillerini dehşet içinde Borakmalısınız. Bunların başında Van- domla kardeşi Burbon bulunmaktadır- lar. Onları vurun, ezin. Plörideki sefil suikastte oynadıkları rol size, onları imha etmek bakkını veriyor . Rişliyö korkunç bir soğuklukla: — Onlarım kafalarmı istemeğe karar werdim. Peder Jozef, birar düşündü. Bu iki İçellenin kıymetini düşünüyor gibiydi. Nihayet sakin, fakat meşum sesisyle Böyle dedi. ; — Çok erken.. Eğer onları şimdi öl- Gdürürsek, aslllerin bütün ümitlerini kır- mış olacağız, o zaman onlar da en ü- mitsiz çarclere baş vurarak en korkunç tehlikelere atılmayı göze alacaklardır. Buna mukabil, onları yaşatırsak, onları rehin olarak alırsak, hâzimi mutlak o- lTacak kadar kuvvetlendiğimiz ana kedar İsyanı eğlendirebiliriz. — Rişliyö, Van- — Bu söz bir sebep teşkil etmez, der di. Dünyayı idare eden insanlar, ye * min ve sözlerden muaftırlar, Vicdanın boş vazifeleri yüzünden hiç bir zamali yürüdüğünüz yoldan ayrılı mız İâ- zımdır. Düşes dö Şevröz'e gelince, SöÖz - zünüzden daha mühim olan bazı sebeP” ler dolayısiyle şimdilik hayatmnıa ve hÜf riyetine dokunmayın, fakat ona müthiş bir darbe indirin.. N — Fakat bu darbeyi nasıl mıhl-_ Tim?. Rişliyö, peder Jozefin korkunç sözle* rini büyük bir dikkatle dinliyordu. tek üflemesiyle yıkılabileçek, — bunâ rağmen, en korkanç kararları sakin bit sesle veren bu kısa boylu zayıf adami dehşet içitde bakıyordu. Peder Jozef hep ayni soğuk ve mück” sir sesiyle devam etti: — Nasıl w?waıdöKondB“': kını sevmiyordu. Buna rağmen, OY7 no'nun tevkifi onu dehşet içinde Wk: tı. Şimdi artık elimizdedir. Eğer siz d şes dö Şevrözün âşıkını cellâda şeslim © derseniz, onun hali ne olur?; — de görüyoruz. domla Burbon'u öldürmeyin, fakat ön- Rişliyö âdeta bağırdı: — Gaston, artık korkulacak bir a- Kagyig Köyaye Aüyündüler., Bapza, pedet ları bir höcreye atın. İşte kraldan İste- — Şale... Nizslal dam değildir... Jozet devam etti: meniz icap eden şey.. Krala Vadomla — TÂâ kendisi, sizi varmak d"':', Diyordu. Peder Jozef de şu cevabı — İşte tekrar ediyorum, çekinmeniz Pantyevr'lerin — varisinin evlenmeleri ni Üzerine almış olan adam. Hadi T verdi; Tâzım gelen en büyük tehlike btna ben- ona büyük ihtiraslar verdiğini söyle- kalım, büyük işe girişmeden '"g'ıpti — Bu hususta kat'i bir fikir beyan etmekten sakmın. Bir adam ceszaretin- den ziyade karkaklığiyle tehlikeli ola- bilir, Bir suikastçiden ancak bir kama veya kılıç darbesi yemek tenlikesi bek- lenebilir. Fakat Gaston öyle değildir. Alçaklığı ve korkaklığı sayesinde, sizi ölümden daha fena bir tuzağa düşüre - — Bana karşı ne yapabilir?. — Bir defa inandığınız şeye sizi tek rat inandırabilir: Yani An d'Otriş'in si- zi sevdiğini. Kardinal ürperdi, kan beyni:: - hücüm etti; fakat buna rağmen sakin bir ses- le cevap verdi: zer yeni bir tuzaktır. Gaston: böyle tu- zaklar kurmakta mahirdir. Rişliyö başını salladı ve imkânsız bir hakikatın bir anlık hatırasına dahi csef Peder Jozef devam etti: — Güastonla matmazel dö Monpansye- nin bir an evvel evlenmeleri lâzrmdır. Elzemdir. Aksi takdirde An — d'Otrişe güvenenlerin ümitleri asla kırılmıya- caktır. — Bu izdivaç bir ay içinde muhakkak vukubulacaktır. Matmazel dö Mon- pansyeyi Parise çağırdım. Şimdi bura- dadır. Gayet asil ve zeki bir kızdır. ee güzel, Fakat her şey bunun- yin Burbon'a gelince, On Üçüncü Lui, bu etitrikacıdan nefret ediyor ve çekini- yor; Siz ne isteşeniz onu yapar, Buna rağmen, Flöri hâdisesinden sonra, mu- hakkak kan lâzımdır. Butvili alın. Ru- ayal meydanındaki kiüstahça düellosu size pekâlâ bu hakkı veriyor. Hepsi bu- kadar değil. Ornanonun - tevkiliyle, prenses dö Konde'un — şahsında An d'Otrişe bir darbe indirin. Şimdi krali- çeye daha müthiş bir darbe indirelim: Yani düşes dö Şevrtörü ezelim, Rişliyö soğuk bir sesle cevap verdi: — Onun hayatına, şimdilik dokuna- mayız.. Bunu vaadettim.. Peder Jozef sert bir tavırla: küçüğünü bitirelim.. Dördüncü ’ıd tarafından dostlarr protestanlara, dinsizlere verilen yerleri geri almat e lâzımdır, bize uşak haline getiri Fee” siller, dizleri üzerine çökmüş bif sa lâzımdır. Ancak bundan lo"'".o' panyayı, Holandayı, Almanyayt M K getirmeği ve Şarlman imparet' ” nün İhyasını düşünebiliriz.. ÖO M*'"î gel bu cidden, tarihin dehşet ve İ Ktf yad ettiği emsalsiz bir devir O W ve bu devrin içinden yalmız iki çe rer güneş halinde çıkacaktır! PSPS —— Rişliyö., . gi — Adeta bir rüya içindeymiş gibls — liyö soluyarak ıotduî