18 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

18 Aralık 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—.. Biliyor musunuz ? hiâ:_“mcuhmmzm ekserisi, tih mî':d. Robenson Krüzoe- leş B ? sergüzeştlerini bilir. Ü şaheseri, büyük edip tük © dö Foe, Aleksandr Selk- )%îmda İskoçyalı bir bahri- Tak hayatından mülhem ola thzmş"' ü , #koçyalr bahriyeli, 1704 - Bemi kaptaniyle yaptığı bir hm'hli Üzerine, O zaman %%kün olna Juan Fer - %9 adasına çıkarılmıştı ve 8 kadar. orada kalmıştı. Sğr İ“Eüiz antikacısı, Selk'. u. H adadaki ikameti esna - .,u;eüuandığı tüfeğini - ele İı; ğe muvaffak olmuştür. k:_:f'k taştan yapılmıştır. ve $y de hâlâ İngiltere - krali- 'in ismiyle 1701 tari £ S8örmek kabildir. Tüfeğin Nrî tarafına da - İskoçyalı ÇA SA Selkrik N. B. L%" İŞaretini kazımıştır . | h'hriyeî'min doğmuş ol - | üşe kasabanın ismidir. N, B. !gım Britanyanın İngiliz - Warfleridir. _“Zral dinliyecekmiş ! ' İki — jandar- ma, bir clektrik direğinin — tepe. sinde oturan bir adamı görerek | bi bağrıyorlar : İıjh_ Orada ne — arıyörsunuz, x'- " lm aşağıya!.. ; tisine bir telgraf çekile - y““:e, onu dinlemeğe çalışı- YZ t Devekuşunun çok - küvvetli ve büyük bir kuş olduğu ma . lümdur. Üstelik de çok ürkek- tir. Bu heybetli kuş, bir kanat darbesiyle insanın kolunu veya bacağını kırabildiği gibi, ga- gası da bir hayli tahribat yapa. bilir. İşte bu sebepten dolayı, deveküşunun bir yerden diğer bir yere nakli, hayli müşkül bir meseledir. Buna Tağmen, her işin olduğu gibi bunün da bir kolayı vardır . Devekuşüu Şayet aptaldır ve gözü görmediği zamanlar, ken disini son derece emniyette zannetmektedir. Bunun için, de vekuşu sâkni bir hale sokulmak istendi mi derhal kafası bir bezle sarılır ve yahut ta kanat- larr arasına sokulur. Bundan sonra otnu bir el ara- basına dahi koysanız, istediği. niz yere rahat rahat götürece- ğinizden emih olabliirsiniz. Mi l Bu iki süvariye dikkatle ba- kın ve hangi istikamete gitmek igtediklerin tayin edin. Eminiz ki, bunu bir türlü anlayamıya. caksınız! . K İlaç [Ğ --k:;lîd’düğünüz kuş gağa hq.'ı“ln hîl kuşu,, na aittir. ı'ıı“liın ı3"'a1'ıat bahçesinde 'EN'“* 4 Suş umümü bir za - | 'qrıîai almlştır. Bunun için i kyağı dökülmekte - Ğ i, yalnız ilâç Miyen çocukların ağız larına değil, fakat . kuşların gağa larından zorla ilâç dökülür. Şen Fıkralar Meşhedi, dost- larına avcılığın - dan bahsed'yor - du: — Evet, di. birisi yord u, Anadolu- daki son seyahatimde bir sürü kaplan vurdum. Hazır bulunanlardan müdahale etti: — Yahu Anadoluda kaplan yok ki.. Meşhedi de hiç bozmadan ce- vap verdi; — Tabit olmryacak.. Dedim ya hepsini ben öldürdüm. y AA Bir — gâzeteci Z A köprüden ge. âî çerken, bir ada- mım, köprünün geniş parmaklı - ğı Üzerine tır. mandığını ve orada oturlduğu - nü görüyor. Bunun üzerine derhal bu meçhul adamın ya. nına koşarak,'ne yapmak iste- diğini soruyor: —İhtihar etmek istiyordum, — Eğer son çıkacak ga - zetede sizden bahseklilmesini istiyorsanız, kat'iyyen tereddüt etmeyinl. . i X» x * Bir bayla ba- yan, İstanbul - Ankara trenin « de bir kompar- timan işgal edi- yorlar. Bay bir saattenberi cigara üstüne ciga ra içiyor. Bunun üzerine ba. yan da soruyor: — Affedersiniz bay, trenin birinci sınıf kompartimarımda değil miyiz? — Tabit bayan! Niçin sor - dunuz?. — Kendimi lokomotif için- de zannediyordum da .. * * X Bayan, yeni tutulan hizmet. çinin odasına çÇı- karak hayretle soruyor: — Ne ot Bu vakte kadar yatılır mı? Ne bekliyorsunuz? Hizmetçi de hiç bozmadan cevap veriyor: — Bayarıcığım, siz bana, be. ni evinizde yatıracağınızı, bes- liyeceğinizi ve giydireceğinizi vaadetmemiş miyd'niz? Eh! ben de, beni giydirmenizi bek- liyorum, * K x — Baba, annem bana harçlık olarak bir lira verdi. — Bahtiyar adamsın, oğ- lum!.. Bana tam elli kuruş ver di... Hikâye: Sigara dumanile dolmuş, pis ve karanlık bir kabarenin salonunda korkünç suratlı bahriyeliler, Bu. lony limanının ameleleri, ve mes- leki olmayan birçok serseri, içi. yor, şarki söylüyor, bağırıyor, münakaşa ediyorlardı. Bazıları zar, bazıları kâğıt oyunu oynuyor, diğerleri de, sinsi tavırlarla, al. çak sesle konuşuyorlardı. Yalnız, küçük bir masanın önünde olurmuş, eski elbiseli ve traş olmamış genç bir erkek bir kâğıdın üzerine, seri bir şeyler yazıyordu. Önünde duran bardağı şarapla doluydu. Fakat bunu iç. meği, Hiç düşünmiyordu. Seri bir nazarla, salondaki adamları süzü- yoör, sonra tekrar yarmaklta de. vam ediyordu. | Birdenbire bahriyeli — elbisesi giymiş olan uzun boylu iri yarı bir yanına yaklaşarak şöyle de. di: — İşte geldim. Beni ne kadar zamandanberi bekliyorsun? Genç erkek, hayretler içinde, bu gelen adama baktı ve tam iti. raz edeceği sırada, ötekisi devam etti: — Ne diye bana öyle antal ap- tal bakıyorsun?. Bu gece .yapıla. cak seferden haberin yok mu san. ki. Şef sana haber vermedi mi? Genç erkek küçük bir tereddüt len, sonra hemen cevap verdi: — Evet! Şef, bu akşam güzel bir iş yapacağımızı söyledi. Hat. ta, seni burada bekleme mi söy- ledi. . Bahriyeli bu cevaptan memnun göründü ve gülümsiyerek: — Ama korktum ha, dedi. Seni sivil polis zannettim. Çünkü şef bana fazla bir şey söylemedi. Sa. dece şöyle dedi: “Yeni arkadaş. larımızdan birini bir masa başın. da yalnız bulacaksın. Ona doğru gidersin seni bekliyecek.,, İşte ben de geldim! Ve genç erkeğin yazdığı kâğıdı görünce ilâve etti: — A, Sen Arapça biliyor mu- sun? — Bu Arapça değil. Stenodur. Garip bahriyeli hayretle “arka- daşı,, na bakarak: — dedi. Bizim meslek için bu. nun faydası var mı? — Belli olmaz ki.. İşe yarayabi- lir. — Bü gece ne yapmağa niyetin var? — Sen nasıl istersen öyle olur. Ben bu meslekte yeniyim, Sen benden daha ustasın, binaenaleyh p ne Yapacağımızı sen tayin el. Ötekisi bu iltifattan memnun halde kendisini takdim etti: —Benim ismim Alber Löblö yâa senin ismin? — Roje Düver. — Çoök güzel. Madem ki, artık tanıştık. konuşabiliriz.- Bu gece için en doğru şey, şefin dediği veçhile hareket etmektir. Gemiye biner Filkestona gideriz. Orada da bayanı yakalarız.. Alber Löblö bir kahkaha ata- rak arkadaşının sırtına vurdu ve memnuniyetle devam elti: — Bu bayan, sahildeki küçük ve münzeyvi bir köşkte hizmetçi- lJerle yalnız olturuyor. Babası, bu akşam saat beeş doğru; Londrya gilli. Şef, işte bunun için, mese- |Jeyi bu gece halletmemizi müna- sip göördü. Binaenaleylhi, derhal Folkestona gitmemiz lâzım. Roje Düver hayretle tekrarla- dı: — Derhal Folkestona mı gitme. miz lâzım”. — Tabit. Bir çeyrek saat son- ra bir gemi hareket ediy--. Acele edelim. İki erkek kalkarak kabareden çıktılar Birkaç saat sonra, iki erkek güzel bir İngiliz bahçesinin ağace ları ve çiçekleri arasında gizlice ilerliyorlardı. Bir tek penceresin- de ışık görülen mükemmel bir köşke doğru yürüyorlardı. Biraz sönra, zemin kattaki bu pencere- ye yaklaştılar ve içlerinden birisi mırıldandı: * — Köpekler, kendilerine attı. ğım yem sayesinde ses çıkarma- dılar, Nihayet geldik işte. Bak. Kızcağız, bu anda yapayalnızdır pencerede yarı açık.. Önü yakala- mak için, tam zamanı.. Hadi ba. kalım.. Alber Löhlö yavaşça pencereye — yaklaşıyor ve aymı zamanda pen- cereyi açarak bir hamlede içeriye sıçrıyor, orada kitap okumakta olan çok güzel ve genç bir kızın füzerine atılaark agzına bir bez parçası tıkıyor. Genç kız ağzını açacak vakit bile bulamadan elin- deki kitabı düşürüyor ve biran içinde bağlandığını hissediyor, Alber Löblö onu pencereye kadar gölürdü ve Roje Düvere şu emri verdi: — Çabuk, bunu al ve şefin seni beklediği yere götür. Acele et; seni gemide bulurum.. Bu sözlerle beraber genç kızı Düvere verdi o da, bu ağır yükü, nü hâmilen oradan ayrıldı. Köşk- ten çıkınca, bütün fenerleri sön- dürülmüş olduğu halde orada bek liyen küçük bir otomobile yaklaş tı. Birkaç saniyede, ötomobil Fol, kestona müteveccihen — hareket ederek, biraz sonra oraya vardı. Roöje Düver tarafından büyük bir liyakatle idare edilen otomo- bil, nihayet, bir kapının önünde duüurdü. Bu kapının yanında bir polis dolaşıyordu. Genç erkek bü pölise İngilizce sordu: — Komiseri görebilir miyim? —Hayır, Fakat müavini orada. GURİ sma eç ı İf Bunun üzerine, Roje Düver, hayretle ağzını açmış olan poli- sin önünde zavallı genç kızı oto- mobilden çıkardı — ve bu güzel yükle beraber karakola girdi. Komiser muavini onun getirdi. ği genç kizı görünce hayretler içinde bağırdı: — Mis Elen Vellingson!.. Lon- dralı büyük bankacının kızı.. Bir dakika sustu sonra sordu: — Bu nedir mösyö? Bu ser- güzeşt neye delâlet ediyor? Siz kimsiniz ve bu genç kızı ne diye bağlanmış bir halde buraya ge, tirdiniz? Roje Düver, komiser muavini- nin bu hırçınlık ve — ciddiyetile alay ederek ağır ağır, genç kızın ağzındaki bezi çıkardı. Genç kız nihayet ağzını açahi. leceğini anlayınca var küuvvetile Roje Düçere bir tokat indirerek bağırmağa başladı: — Sefil! Bir kıza hücum etmek ten ulanmıyör muüsunüz?.. Alçak.. Haydut!, Sonra kömiser muavinine döne rek ilâve etti: — Ya siz, haydut şefi.. Siz de uftarımıyor musunuz?. Eğer ba- bamdan bu suretle para kopara- bileceğini zannediyorsanız.. Bu sözler üzerine, genç kız şüp hesiz öna da bir tokat aşketmek üzere ilerlediyse de, Roje Düver onu durdurarak şöyle dedi: — — Yanılıyorsunuz Mis Velling- son, bu bay haydut çetesi şefi de- ğil Folkeston polis komiseridir.. Ben de hırsız veya haydut deği- Hm.. Genç kız hayretle iki erkeğe baktı. Kömiser muavini de sabır- sızlıkla bağırdı: — Canım, mösyö, izah etsenize meseleyi.. Roje Düver de: — Maalmemnuniye! Diyerek söze başladı: — Ben, Fransız gazetecisi Jan p.u'â'“l REHEÂRCAL Bir gazetecinin sergüzeştleri Ranglüayım ve gazetem İçin bir röportaj yapmak üzere Bulonyde- ki pis kabarelerden birisine gir- miştim. Haydüullardan biri beni arkadaşım zannederek bu güzel bayanı kaçırmak üzere kendisine relakat etmemi söyledi. Evvelâ, ona yanıldığını söylemek istedim se de, sonra!t Önüunla beraber genç kızı kaçırmayı münasip gür düm. Bu suretle bayanı kurlara- bileceğimi düşünmüştüm. Bunıla muvaffak oldum. Bunun ir:irf memnunum ve şimdi sizden, Fran saya dönmek üzere müsaadenizi, rica edeceğim. Fakat, şunu da söyliyeyim ki, haydutları yakala- mağa niyetiniz varsa, onları Fol- kestonun sağında bulunan küçük gemide yakalayabilirsiniz. Gemi- lerinin ismi Vampirdir. Gazeteci gülümsiyerek genç kı- za döndü ve: — Hürmetlerimi takdim etme- me müsaade edin! Dedi. Fakat genç kız onu dur- durarak elini uzattı ve şöyle de- di: — Size yaptığım muameleden dolayı cidden çok mahctubum.., Jan Ranglüa itiraz etti: — Bunu unuttum bile.. olabilirsiniz.. Genç kız devam etti: — Müdahalenizden dolayı size ebediyen medyunu şükran olaca- ğım.. Fransaya dönmekte istical gösterdiğiniz için, sizi alıkoymı- yorum. Fakat müsaade edin, sizi babam namına, sekiz gün sonra, yirminci yıldönümüm münasebe- tile tertip edilecek büyük baloya davet edeyim. Jan Ranglâa, bu nezaketinden dolayı genç kıza teşekkür elti ve baloya geleceğine söz verdi ve tekrar.dönmek üzere yanlarından ayrılarak, Fransaya hareket ede- cek olan vapura yetişmek için otomobiline atlayarak son süratle oradan uzaklaştı. Emin — Affedersiniz!... — — Bir şey değil bayım !a BULMACA SA 24 aded kibrit çöpü tedarik ederek resimdeki gibi 9 aded küçük murabbalardan mürek- kep bir büyük kare resmediniz, bu murabbadan dört. adet kih- rit çöpü kaldırdığınız zaman küçük karelerin yekünu (5) ol- sun. Birinciye bir hokka takımı, ikinciye bir elektrik feneri, ü- çüncüye iki şişe esans ve ayrı- ca 200 küçük karie ayrı ayrı hediyeler verilecektir. “HABER | ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 18 BİRİNCİKÂNUN

Bu sayıdan diğer sayfalar: