KOŞ G e A $ Biliyor musunuz ? | k%“ulınmum ekserisi, & , Robenson Krüzoe- ı._rı sergüzeştlerini bilir. İayaj Haheseri, büyük edip Tik 2 46 Foe, Aleksandı Selk- ’â“' İskoçyalı bir bahri- Tz hayatından mülhem ola ta. ı.ı'*!oçyıı. bahriyeli, 1704 - N—'hmn;yıe yaptığı bir %'. Üüzerine, ©O zaman N—Mkm, olna Juan Fer - % Adasına çıkacılmıştı ve 3 kadar orada kalmıştı. & *— adadaki ikameti esna - İngiliz antikacısı, Selk . “_îlınındığı tüfeğini - &le B ltke muvalfak olmuştur. qıışun yapılmıştır. ve by ( * hâlâ İngiltere - krali- Ana'ın ismiyle 1701 tari - g.l&mek kabildir. Tüfeğin İgi farafına da İskoçyalı l.___i “A, Selkrik N. B. k İŞaretini kazımıştır x bahriyelinin doğmuş ol - İ Batabanın ismidir. N. B. Nşl Britanyanın İngiliz - S baş harflerâdir. tq.h' dinliyecekmiş ! İ İki — jandar- ee ma, bir clektrik direğinin — tepe. & sinde oturan bir adamı — görerek ba orlar : ne arıyorsunuz, ben aşağıya t isine bir telgraf çekile . N_ vonu dinlemeğe çalışı- W0 N _K_llâç y öt ö ;I:“'dııkı.ı.uı kuş gaza , S kuşu,, na aittir. l"Wırııı bahçesinde kuş umümü bir za « A ”N —hı"“lun Bunun için Ukyağı Gökülmekte - & Ty, k*i O dunuz ki, yalmız ilüç SNnİ y "diyen çocukların ağız Devekuşunun çok kuwvvetli ve hd’ük bir kuş olduğu ma . lümdur. Üstelik de çok ürkek- tir. Bu heybetli kuş, bir kanat dâarbesiyle insanın kolunu veya t kırabildiği gibi, ga- gası da bir hayli tahribat yapa. bilir. İşte bu sebepten dolayı, devekuşunun bir yerden diğer bir yere nakli, hayli müşkül bit meseledir. Buna tTağmen, her işin olduğu gibi bunun da bir kolayı vardır . Devekuşt gayet aptaldır ve gözü görmediği zamanlar, ken disini son derece emniyette zannetmektedir. Bunun İçin, de vekuşu <kni hir hale sokulmak İstendi mi derhal kafası bir bezle sârılır ve yahut ta kanat- Tarr arasına sokulur. Bundan sonra onu bir el ara- basına dahi koysanız, istediği. niz yere rahat rahât götürece- ginizden em'n olabliirsiniz. bacı 3 Bu iki süvariye dikkatle ba- kın ve hangi istikamete gitmek iktediklerin tayin edin. Eminiz ki, bunu bir türlü anlayamıya. caksinız! . Jacına değil, fakat kuşlatın gaa Jarından zorla ilâç dökülür, Şen Fıkralar Meşhedi, dosat- 4 larına avcılığın - dan bahsed yor - du: 'baz —Evet, di. yord u, Anadolu- daki son seyahatimde bir sürü kaplan vurdum. Hazır bulunanlardan — birisi müdahale etti: — Yahu Anadoluda — kaplan yok ki.. Meşhedi de hiç bormadan ce- ü olmıyacak.. Dedim ya hepsini ben öldürdüm. b eTt M Bir — gözeteci AA köprüden ge. S % çerken, bir ada- mın, köprünün geniş parmaklı - gı Üzerine tır. mandığını ve orada oturduğu - nu görüyor. Bunun Üzerine derhsl bu meçhul adamın ya. nına koşarak,'ne yapmak İste- diğini soruyor: —İhtihar etmek istiyordum, — Eğer son çıkacak ga - zetede sizden bahsetlilmesini istiyorsanız, kat'iyyen tereddüt Bir bayla ba- yan, İstanbul - Ankara trenin . de bir. kompar- timan işgal edi- yorlar. Bay bir saattenberi cigara Üstüne ciga ra içiyor. Bunun Üzerine ba. yan da soruyor; — Affedersiniz. bay, trenin birinci sınıf kompartimanımda değil miyiz? — Tabil bayan! Niçin sor - dunuz?. — Kendimi Tokomotif için- de zannediyordum da .. * * A Bayan, yeni d tutulan hizmet. çinin odasına çı- karak hayretle soruyor: — Ne of. Bu vakte kadar yatılır mı? Ne bekliyorsunuz? Hizmetçi de hiç bormadan cevap veriyor: — Bayancığım, siz bana, be. ni evinizde yatrracağınızı, bes- liyeceğinizi ve giydireceğinizi vaadetmemiş miyd'niz? Eh! ben de, beni giydirmenizi bek- Tiyorum, * * x — Baba, annem büana harçlık olarak bir lira verdi. — Bahtiyar adâmsın, oğ- luma!.. Bana tam elli kuruş ver di.., Hikâye: Sigğara dumanile dolmuş, pis ve karanlık bir kabarenin salonunda korkunç suratlı bahriyeliler, Bu. lony limanının ameleleri, ve mes. leki olmayan birçok serseri, içi. yor, şarkl söylüyor, bağıriyör, münakaşa ediyorlardı. Bazıları zar, bazıları kâğıt oyunu oynuyor, diğerleri de, sinsi tavırlarla, «l. çak sesle konuşuyorlardı. Yalmız, küçük bir masanın önünde olurmuş, eski elbiseli ve traş olmamış genç bir erkek bir kâğıdın özerine, seri bir şeyler yazıyordu. Önünde duran bardağı şarapla dolüydü. Fakat bunu İç. meği, Hiç düşünmiyordu. Seri bir nazarta, salondaki adamları süzü- yor, sonra tekrar yarmakta de. yam ediyordu. Birdenbire bahriyeli — elbisesi giymiş olan uzun boylü İri yarı bir yanına yaklaşarak şöyle de. di: — İşte geldim. Beni ne kadar zamandanberi bekliyorsun? Genç erkek, hayretler - içinde, bu gelen adama baktı ve tam İli. raz edeceği sırada, ötekisi devam etti: — Ne diye bana öyle aptal ap- tal bakıyorsun?, Bu gece .yapıla. cak seferden haberin yok mu san- ki. Şef sana haher vermedi mi? Genç erkek küçük bir tereddüt ten, sonra hemen cevap verdi: — Evetl Şef, bu akşam gürzel bir İş yapacağımızı söyledi. Hat. ta, seni burada bekleme mi söy- isdi., Bahriyeli bu cevaptan memnun göründü ve gülümsiyerek: Ama korktum ha, dedi. Seni sivil polis zannettim. Çünkü şef bana fazla bir şey söylemedi. Sa. doce şöyle dedi: "Yeni arkadaş. Tarımızdan birini bir müsa başın. da yalnız bulacaksın. Ona doğru Kidersin seni bekliyecek,,, İşte ben de geldim! Ve genç erkeğin yazdığı kâğıdı görünce ilâve etti: — AL, Sen Arapça: biliyor mu- sun? — Bu Arapça değil. Stenodur. Garip bahriyeli hayretle “arka. daşı,, na bakarak: —1 dedi. Bizim meslek için bu- nun faydası var mı? — Belli olmarz ki.. İşe yarayabi. lir. — Bu gece.ne yapmağa niyetin var? — Sen nasıl istersen öyle olur. Ben bu mexlekle yeniyim., Sen benden daha ustasın, binsenaleyh ne yapacağımızı sen tayin et. Ötekisi bu iltifattan memnun halde kendisini takdim etti: —Benim ismim Alber Löbiö YA senin İsmin? — Roje Düver. — Çok gürzel. Madem ki, artık tanıştık konuşabilirir.- Bu gece için en doğru şey, şefin dediği veçhile hareket etmektir. Gemiye biner PFilkestona gideriz. Orada da bayanı yakalarız.. Alber Lâbiö bir kahkaha ata- rak arkadaşının sırtına vurdu ve memnuniyetle devam etli: — Bu bayan, sahildeki küçük ve münzevi bir küşkte hizmetçi. Terle yalnız oturuyor. Babası, bu akşam saat beeş doğru; Londeya Bitli. Şef, İşte bunun için, mese- yi bu gece halletmemizi müna. sip Eöördü. Binsenaleyh, derhal Folkestona gitmemiz Vâzım. Roje Düver hayretle tekrarla- di: — Derhal Folkestona mı giütme. miz lâzım?. — Tablil. Bir çeyrek saat son ra bir gemi hareket ediy--. Acele edelim. İki erkek kalkarak kabareden çıktılar Birkaç sâat gonra, iki erkek güzel bir İngiliz bahçesinin Ağace ları ve çiçekleri arasında gizlice ilerliyorlardı. Bir tek penceresin- de ışık görülen mükemmel bir köşke doğru yürüyorlardı. Birarz sonra, zemin katlaki bu pencere- ye yaklaştılar ve içlerinden birisi mirıldandı: * — Köpekler, kendilerine attı. ğim yem sayesinde ses çıkarma- dılar, Nihayet geldik işte. Bak. Kızcağız, bu anda — yapayalnızdır pencerede yarı açık.. Önü yakala- mak için, tam zamanı.. Hadi bar. kalım.. Alber Löblö yavaşça pencereye yaklaşıyor ve aymı zamanda pen- cereyi açarak bir hamlede içeriye gıçrıyor, orada kitap okumakta olan çok güzel ve genç bir kızın fözerine atılaark agımna bir bez parçası tıkıyor. Genç kız ağrını açacak vakit bile bulamadan elin- deki kitabı düşürüyor ve biran içinde bağlandığını hissediyor, Alher Löblö onu pencereye kadar götürdü ve Roje Düvere şu emri verdi: — Çabuk, bunu al ve şefin seni beklediği yere gölür. Acele et; seni gemide bulurum.. Bu sözlerle beraber genç kızı Düvere verdi o da, bu ağır yükü, nü hümilen oradan ayrıldı. Köşk- ten çıkınca, bütün fenerleri sön- dürülmüş olduğu halde orada bek liyen küçük bir otomobile yaklaş tı. Birkaç saniyede, otomobil Fol, kestona müteveccihen — hareket ederek, biraz sonra oraya vardı. Roje Düver tarafından büyük bir lHyakatle idare edilen olamo- bil, nihayet, bir kapının önünde durdu. Bu kapının yanında bir polis dolaşıyordu. Genç erkek bu polise İngilizce sordu: — Komiseri görebilir miyim? —Hayır, Fakat muavini orada, Grin!. , Bunun Üğerine, Roje Düver, hayretle ağrını açmış olan poll- gin önünde savallı genç kızı oto- mobilden çıkardi — ve bu güzel yükle beraber karakola girdi. Komiser muavini onun getirdi. K genç kim görünce hayretler içinde bağırdı: — Mis EBlen Vellingson!.. Lon- drah büyük bankacının kızı.. Bir dakika suslu sonra sordu: — Bu nedir mösyö? Bu ser- güzeşi neye delâlet ediyor? Siz kimsiniz ve bu genç kızı ne diye bağlanmış bir halde buraya ge. tirdiniz? Roje Düver, komiser muavini- nln bu hırçınlık ve — ciddiyetile alay ederek ağır ağlır, genç kızın ağrındaki bezi çıkardı. Genç kız nihayet ağrzını açabi. leceğini anlayınca var kuvvetile Roje Düçere bir tokat indirerek bağırmağa başladı: — Sefil! Bir kaza hücum etmek ten utanmıyor müsünüz?., Alçak.. Haydut!. Sonra kömiser muavinine döne vek Hlüve etti: — Ya siz, baydut şefi.. Siz de utanmıyor musunuz?.. . Eğer ba- bamdan bu suretle para kopara- bileceğini rannediyarsanız.. Bu sözler üzerine, genç kız şüp hesiz öona da bir tokat aşketmek üzere ilerlediyse de, Roje Düver onu durdurarak şöyle dedi: — Yanılıyorsunuz Mis Velling- son, bu bay haydut çetesi şefi de- Bil Folkeston polis komiseridir.. Ben de hırsız veya haydut deği- Him.. Genç kız hayretle İki erkeğe baktı. Komiser muavini de sabır- sızlıkla bağırdı: — Canım, mösyö, izah etsenize meseleyi.. Roje Düver de: — Maalmemnuniye! Diyerek söze başladı: — Ben, Fransız gazetecisi Jan Bir gazetecinîn sergüzeştleri Ranglünyım ve gazetem İçin bir röportaj yapmak üzere Bulonyde- ki pis kabarelerden birisine gir- miştim. Haydullardan biri beni arkadaşım zannederek bu güzel bayanı kaçırmak üzere kendisine refakat etmemi söyledi. Evvelü, ona yanıldığını söylemek isi se de, sonra! Onunla — be genç kızı kaçırmayı münasip gör düöm, Bu suretle bayamı kurlar bileceğimi düşünmüştüm. Bu muvaffak oldum. Bunun ( memnunum ve şimdi sizden, Fran saya dönmek üzere müsandenizi, rica edeceğim. Fakat, şunu da söyliyeyim ki, haydutları yakala- mağa niyetiniz varsa, onları Fol- kestonun sağında buluman k gemide yakalayabilirsiniz. Ge: lerinin ismi Vampirdir. Gazeteci gülümsiyerek genç kı- za döndü ve: — Hürmetlerimi takdim etme- me müsande edin! Dedi. Fakat genç kız onu dür- durarak elini urattı ve şöyle de- di: — Size yaptığım muameleden dolayı cidden çok maheuhum.. Jan Ranglüa itiraz etti: — Bunü unuttum bile.. olabilirsiniz.. Genç kız devam etti: — Müdahalenizden dolayı siye ebediyen medyunu şükran olac ğım.. Fransaya dönmekte - isticol Kösterdiğiniz için, sizi alıkoym - yorum. Fakat müssade edin, sizi babam namına, sekiz gün sonra, yirminci yıldönümüm münasebo- tile tertip edilecek büyük baloya davet edeyim, Jan Ranglğa, bu nezaketiniden dolayı genç kıza teşekkür etti ve baloya geleceğine söz verdi va tekrar <dönmek üzere yanlarından ayrılarak, Fransaya hareket ede- Emin cek olan vapura yelişmek için etomobiline atlayarak son süratle oradan uzaklaştı. — Affedersiniz!... — Bir şey değil bayım!. « BULMACA Y ç 24 aded kibrit çöpü tedarik ederek resimdeki gibi 9 aded küçük murabbalardan mürek- kep bir büyük kare resmediniz, bu murabbadan dört adet kib- rit çöpü kaldırdığınız zaman küçük karelerin yekünu (5) ol- sun. Birinciye bir hokka - takımı, ikinciye bir elektrik feneri, il- çüncüye iki şişe esans ve ayrı- ca 200 küçük karle ayrı aynı hediyeler verilecektir. ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 18 BİRİNCİKÂANUN