Na we l'"* Ko İ İNCİKANUN — 1937 “Amerikan polis teşkilâtı 'Nasil çalışıyor ? 9odakikada bır 1 X HABER A anı poslası adam öldürülüyor! Cinayet, Amerikanın başlıca Ârtık sanayiinden biri imiş Amerikada çocuk hırsızlığı kalmamış; fakat hâlâ cinayetl_rln önüne geçllemlyormnş %İhn (Hususi) — (G. Men) "ıhıau şeti (J. Edgar Hovers) dü,.'m.":len çok tanılan ve sevilen a- q%h biridri. 4 gençleri, kendisine: “Ame. n sevilen adamı..., unvanını tdır Hakikaten dyledır Cum- Rllzın:u: ten sönra o gehr “Pîe Nevyörk Matbuat Cemi- ihdan verilen bir ziyafette ta. “G, Menlerin nasıl çalıştıkları - Ptıklarmı yakından görmek, bir lnek isterseniz Vaşingtona ge- Vc beri davet etti, Ten'n (Skotland Yard) 1 bir 'kipllrmda:ı girmeye, nasıl ça. 4 ne yaptıklarını görmiye, öğ- #imkân yoktur. kıllı (G, Men) lerin her şeyi açık Mlerini, Vaşington adliyesi av. , Yaparlar. Herke3, mektep ço- 'le gider, görür. Seyyahlar da, “laryle beraber grup halinde bu talimleri seyrederler. *beni nezaketle karşıladı. Elimi N “K Ni Ş:I:iı, dedi. Ne istiyorsanız size inanılmaz fakat bir kaç yıl q inle lerce Araerikalı çocuk, meş- %qîer Dilingeri bir tahraman! rdi, % laîîe bu fikirden vazgeçtiler: ('!“Er olarak şunu tanıyorlar: k- o;.r) diyor ki: 'IT% i"alı'et Amerikanım başlıca sa . le,. en biridir. Bu, öyle bir ticarettir 5 asgari 15.000 milyon dolar 5i npîl' Burada her 45 dakikada çÜi “am öldürülür. !% erı(ı’ılıı'ıızı yalnız gangsterlere "*:1,, Ş, bunlara yardım eden, bun - İt faa eden politikacılara da karşı %& lt'Elîburw Bazı şehirlerde, ge- *Tinin muhafazaya memur ol. k '"—kâla gn soyulmasına bizzat ll;n 'en görülmüştür. Şikagoda %ğ bir çetenin pol'sten yardım ".% Snlaşılmiştır. İ “hı) de. mahalli polisi, kendini "'d:h* düek içiu, meşhüur bir gangste- M:ntte dişçiye geleceğini ve o- kıuh r Masr için tertibat alındığı. €k hatasında bulundu, Ta - !ğ; aĞ hlm.ı derhal haber aldı ve â 'lirm can'lerle bir olması, G Etmesi polisin elini ve a- $ dr. Serbestisine mâni olür, tğı İstediği canin'n veya hırsı - *h Sesi yapar , enme? de müşkülâtta kalırlar. N'h.,% Bene politikacıların tesiriyle #tin kapıları açılır, caniler, kw:“kh Serbest bırakılır. Bu gibilerden ÇA lıh:nmı bazı yüksek politikacı - Yesi yle Tesmi polis hizmetine k Börülmüştür. İşte bunlar H [ Y Haydutların takibine tam teçhizatla çıkılıyor la ve bunlara yardım edenlerle uğraşı- yoruz.,, Karanlık bir mahzendeyiz.. Bir usta nişancı, uzun ve dar bir yolun ucundaki bir insan mankerine mşan alryor ve bize diyor ki: — Farzediniz ki haydut orakda, ka - ranlıkta bulunuyor. Takip olunduğunu, ve bulunduğumuz yen! biliyor., Belki de bizi görüyor. Bis, onu arıyoruz, fakat bulamıyoruz. İşte yapacağımız şudur.. Otomatik bir tabancayı yakalayarak on iki kurşun sıxtı. Her beş kurşunda bir tabansa, bir aydınlık saçıyor, hay - dudun bulunduğu farzolunan noktayı aydınlatryordu. Bir kaç saniye sonra baktık; Mankeni delik deşik olmuştu. G. Men, bize hitaven: — İşte, haydutların hakkımdan böy- le gel'nir. Şimdi, nasıl hareket edeceği. mizi biliyoruz. Dedi, Ve seyirci çocuklardan birine gülerek şu sözleri söyledi: — Yirmi yaşına basınca gel, gör, Seni de bir G. Men yapayım. Yukatı katta lört büyük fotoğral gör beni pollsler! talim tapiyorlar... dük. Bunlar, Amerikanın en meşhür çocuk hırsızlarının resimleri. Bunlar muhtelif şehirlerde yaşıyor, zengin çocuklarmı kaçırmâk için fırsat gözetiyorlardı. (G. Men) ler, bir kurşun atmadan bunları birer birer yakaladılar, Artık Amerikada, çocuk hırsızlığı kalmadı gi- bi bir şey.. Fakat, cinayetlerin önüne hâlâ geçilemiyor.. (G, Men) ler karabinelerle müsellâh. tır. Bir nevi tüfekleri vardır ki, bunun- la yürüyen otomobilleri durdururlar. Sonra gene bir tüfekleri daha vardır ki kurşunları, demir kapıları delip geçe . cek derecede küvvetlidir. Oda içerisine, veya havaya boğucu | gazlar saçan ve insanr bayıltan taban in- caları da vardır. (G. Men) lerin ceket. leri altında zırhlar da bülünür, Sonra, dakikada milyonlarca parmak izi alan ve bunlaıı tasnif eden elektrik- H makineler görüüm, Dünyanın her ta. rafından günde en az 4,000 parmak fzi gönderiliyormuş. Bir cinayetten sonra- elde edilen parmak izleri on muhtelif şekilde are#“ıyor. Ve derhal kime ait ol, duğu anlaşılıyor. Bütühn Amerikan polislerine bildirili- yor. Takip başlıyor. Gözle görülemiyen yazı izleri (X) şuaı ile tetkik ediliyor. Hiç bir şey ihmal olunmuyor. Biör par. mak izi, bir hayvam nalı, otomobilin tekerleğine yapışmış bir yaprak, hülâsa en adi bir şey canilerin yakalanmasına sebep oluyor. (G. Men) lerin hemen nepsi mükem- mel bir nişancıdır; uçar kuşu gözün - den vururlar. Seksen kilometre sür'atle giden bir otomobile karşı attıkları kurşunu, iste- dikleri yere isabet ettirebilecek derece- de maharetleri vardır, Hepsinin boyları iri, vücutları sağlamdır. Ahlâk ve na- mus bakrmından da pek temiz adamlar. dır . Yalnız erkeklere karşı değil, kadım- lara karşı da mücadele ederler. Kadın- lardan bir çok caniler, çocuk hırsızları vardır, Burların en meşhuru (Baker) isminde bir kadındı. (Florida) da takip edilirken öldürüldü. Kadının üzerinde bir rovelver bulunuyordu. Fakat, kul . lanmıya vakit hulamadı. (G. Men) ler daha atik davranmıslardı. UZun vadeli tevdiat ! Amerikalının biri, Nevyorkun bü- yük bankalardan birine yalnız bir do- lar tevdi etmiş ve ertesi günü de ayni bankaya iki milyon dolarlık bir çek çek- miş. Banka çeki kabul etmiş ve dosya- sına koymuş. İzah edelim: Çek, 2427 senesi niha- yetinde tesviye olunmak üzere çekilmiş- | tir. Hesap olurursa bir doların, beşyüz senede yüzde 3 faiz mürekekbiyle ta- mam 2.900,000 dolara baliğ olduğu gö- rülür. p';',.ı.h g/y. i W $ Hollivutta bir gece ... 11 Marlen Ditrih Garbonun rakibi, “ Manolyalı kadın ,, " fllmlnl çevlrecekmlş! &- ap dd Y RHA Çödk VA VU —i SANLLÇÜAU Peka böğak HN Bd | 5| | | | Mk| 4 Vei gb et Marlen, üzerime atılacakmış gibi bir hareket yaptı; İncecik kaşlarını çatarak yüzüme haükırdı; — Vay, siz demek rakibemin ato- mobilinden indiniz ha”.. Huzurumda buna ceğaret ettiniz ha?.. Ben yüz bulmuş gibi sırıttım: — Demek beni tanıyorsunuz ma- dam? — Hayır, tanımtyorum.. Hem ne lüzumu var? Kim olürsanız olun, el- verir ki Garbolle könuşmayın.. Rejisör Sternbergin koluna girdi. Derhal kendimi takdim ettim, Türk olduğumu anlayınca, sevimli. yildiz manalı manalı yüzüme baktı ve: — Behi, dedi, geçenlerde sizin ta- rafa geldim. — İstanbula,öyle mi madam? — Hayır, İstanbula değil amâa, Ka hireye.. —, Aman madam, İstanbul Mıaırdaf de&ll ki.. ver geh Reİr — (Sıkrlarak) "ah, hakkınız Var.. Okuduğum kitap Napolyon devri ve- kayiinden bahsediyordu. Affedersi- niz, maamafih İstanbul — hakkında bildiklerim var.. — Neler meselâ, merak ediyorum? — Meselâ, Eyüplü Azlade.. — Pardon madam, Piyerloti öleli.. — Buü sefer sustu.. Kızr eteğini çek ti. Marlen, lstanbul hakkında hiç olmazsa İlâhi Gretadan daha malü- | matlridi. Bunu kendisine söyliyerek sıkıntısından kurtardım. Sönrü Bör- . düum: — Kızımızı çok sever misiniz?, — Çok, dedi, hem bunu sizin Adel Fikre “Artistik,, diye çıkardığı mecmuada haya- otmimr tercüme &- derken söylemiş - ti galiba.. — Ay, Fikret A- dili tanır mısı- nn? — Sinemaya çok düşkündür. Bir va kitler bana düzü- mektubu gönderirdi. nelerle aşk Sırf ona tevap vermek için bir kâti- be bile tutmuştum ama gene de pek yüz vermedim. —?, -- Evll adam. Ben Allahtan kor- karım. — Demek dindarsınız?.. Dargın dargın yüzüme baktı: — Beni “Allahın — Bahçeleri,,nde görmediniz mi?. Bu defa ben sustum., Marlen ya- naklarını çukurlatarak - gülümsedi. Yuvarlak gözkapaklarımı indirdi. Mi ni mini burnunu, kabaca, eliyle sil- di. Birdenbire: — Siz bu hareketlerime — bakma- yın, dedi, çevireceğim yeni — filmde bir köylü kız rolündeyim de,. Kendi- mi alıştırmak için böyle d&vranmam lâzım.. Biraz yürüdük Sternbergle birkaç kelime almanca konuştular. Stern- berg kızı alarak gitti. Marlen tek- rar ince kaşlarını çattı. Boyalı du- daklarını uzattı: — Söyleyin bakayım, Garbo ile ne- ler konuştünüuz?.. â Anlattım, katıla — katıla güldü. Gözleri parlıyordu. — Fakat size şaşıyorum, dedi, ni- çin hâlâ bana bemi sevdiğinizi söyle- mediniz? Yoksa siz Türkler bunu ka dından mı beklersiniz?.. Güldüm. Kendisine Hölivuda asık olmak için gelmediğimi anlattım. — Ben, diyordu, hiçbir şeyin orta- sınt bulamadım. Bir zaman melekler le yaşadım, onlara dair film yap- tım. Bir zaman şehveti ve — kadını tasvir ettim. Fakat bütün filmlerim- de dalmü ayni maksada sadık kâl- dım. Bu sanatkârca sadakâatin sebebi âöoğrusu meraka değerdi. — Tabil değilmi ya; para kazan- n a k a - Sıcak fazlaydı. Ç Marlen de bilâse«- beb bana fazlaca sokuluyor gibi ge liyordu. Bir kadı nı çekecek cazi- ğ beye asla malik ,—J“W X. olmadığım — mü- hakkaâak idiy&e de, ; her halde sıcak __ _,,____ leşa- aklımı almış ola- r':ıktı ki bunu hayra yordum. — Yüzüme neye bakmıyorsunuz? diyordu, bana güzel, tatlı şeyler an- latın, bak ben seni üzüyor muyum, him, elcim?.. Allah.. Siz olsanız ne yaparsınız?, Çaresiz kollarımı beline — doladım., 'Tatlı tatlı, sıcak sıcak * gülüyordu. |- Ağzımı yaklaştırırken — birdenbire değişti. Suratımda bir şakırtı duyar gibi oldum. — Ne yapıyorsunuz canım, — diyae | haykırıyordu, kendinize gelin, size beni öpün demedim ki.. Bu ne perhiz büu ne.. Önun söğuük cidiyeti karşısmda, ne yalan söyli- yeyim, birdenbire kendime geleme- dim., Bu sırada nereden çıktıysa çık- tı, Josephe Don Sternberg sökün et- (ti Beresi elinde, samimi bir tebesz- Bümle!” — Teşekkür ederiz, dedi, Marlen *züten asabileşiyordu! Çevirmekte ol- 'duğu filmdeki'partneri, — '$ıska; saf bir köylü, hastalanmıştı. İşler geri kalacak diye üzülüyorduk. Halbufi sİZ ona çok benziyorsunuz.. Bunu gö rünce fırsatı kaçırmak — istemedim. Bir aşk sahnesi çevireyim dedim.. Ayağım — suüuya ermişti. Marlene baktım, sanki demin benimle kırk vıllik (olmazya) sevgili vaziyetinde olan ö değildi. — Yüzünü o derece bir ciddiyet ve.soğukluk kaplaması, doğ rüsu bu kadar yaş bir tahtaya basa- bileceğimi aslatahmin — etmezdim.. Maamafih, Marlen gibi bir kadınla birkaç dakikalık bile olsa — bir aşk sahnesinde filme çekilmek, istenmi- vecek sgey de değil hani.. ; Ey okuyucu!.. Eğer — Marlenin son filminde, ge- ce vakti bir so- kükta — zayıf ve sarıbir — gençle | cilveleştiğini - gö « rürsen, — bil ki o genç, o tuvana Aşık, benim, ben, bu satırları ya- zah. Sadede gelelim, Kemali nezaket- le rejisüre: — Aman üstad, dedim, teşekkür etmeliyim.. Matlene döndüm: — Bilhassâa size madam, masum S6ahneden dolayı.. Soğuk bir gülümseme.. Bu aralık gene yanımızdan ayrılan Sternberk uzaklaşınca, yıldız bana — söküuldu. Yanaklarını çukurlaştıran en sıcak, ben Biİze en lâtif gülümsemesile bir — tarziya verir gibi: — Bana inanın, dedi, — Sternberg çok kıskançtır. Önuün yanında hu şe- kilde harekete mecburdum. — Tabii mazur görürsünüz.. Hemen ellerine sarıldım.. — Yeni çevireceğiniz filmler bak- kında biraz malümat verir misiniz? — Hay hay.. Holivudda, güzel er- kek kalmadığından, bizim direktör Tahiti adalarına Jön Prömiye sipa- riş etti. Siparişsler gelince “Dişi,, di- ye bir film çevireceğim.. O bitme- den “Maverayı cennet,, diye bir baş kasına başlıyacağım. Sonra “Koşin- şin barlarında ask ekspresi,, isimli bir sergüzeşt kordelası, onu mütea- kip ebedi rakibem Garboyu hasedin den çatlatacak olan “La dame aux Manolias — Manolyalrı kadın,, nı çe- vireceğim, Bu sene hazırlâamakta ol- (Lütfen sayfam ceviriniz)