18 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M şehır ; za“ , SA drbuka sesleri- -*Ynık göbek havalarımna tempa Ge:m"m şıngırtısı geliyor. , Ç Ce M öee & D., * ftabak gibi bir ay var.. Sokaklar, iki yatımr kaplayan duvarlar, bu hülyalr aydınlıkta shk'mn iki suru arasından geçiliyor- B." veriyor. N._rh"h me biz. pencere, ne - bir i%ı a gönlün aradığı en ufak sır .e y“T— Ve bu penceresiz duvarları n her sırlarımı gizliyen evlet, 4 Yin kaptığı seslerle her an bir ğîdaha esrâcir bir hal alıyor.| Te- | drtiyor. Merak artıyor. Bu me- 'â *ı“ tecesslisle insan havayı yanık 5% kokan bir şevhvet buğusu ile .lı teneffüs ediyor. —Eı' am, bugünün Şamı değildir. Tam k:m' evvelki Şamdır. , N. Ümeyye halifelerinin payıtah- h%..uhtaht. Avrupanın Cenubu gar. Afrı.kamn şimaline, Sahraya, ha ülaraha Izak Süriye, İran ve ü—’mehrc nükmeder... wnrehu 98 inci yılr,... Şamın hâki- Ş_Em * Süleyman Bint Abdülmelik- *A halifelerin'n yedincisi, Mer. “*“Harmdan Süleyman Bin Abdül- Ü » . ::::“n ayırdayız.. *Te akm eden insanların kimi kimi göbekli ve şişmandır. Bu gh*'“i Zayıf insana rastlanamıyor.. Seviz yutturulmuş hindilerle, # * * J0r. Cami — kapılarındaki bol kan- A Eğ f '“Beleı ve gerdanlar görüyor, Al- e ibadet niyeti ile gelenlenin GAtında, hep kabarmış hindi ibik- & gl—nıru var, ıu“-lr içten gelme degıldır. Şam. miqi l'ıh Çıkarkın Ssırtına ipekli enta- "hq. ;"1 giyerse, bu gururü da su- ııı?!e yapıştırır. Ve, yağ tulum. ! % diran göbekleriyle, derisi üfü- Tmanda butlarına benziyen yağlı '%% Yle şu hantallar, biribirlerile ! gibi, tep kabarmış babahin- '" atarak yürüyorlar. %h i Ur, İslâm imparatorluğu payı. | !"h Yaşamanın güruürüdür. atkz He €mşerilerine, çeşnisi en de- :îîe' *klerle süslü bir refahr avuç a- şehirdir. ÂAsyayı, Avrupa "h Ot nefex aldırmadan talân e. D kbhu Ular, ellerine geçen servetleri [ tan / “re gönderirler ve sertdarların Servan beytülmale yığdıkları Y gene kervan kervan yağ- ı,& uuilıfcni-ı bazan bir tebessü- “I_ bazan bir hırsı; bir kim, k*ı.h"ku elli bin altma sarilı c:lırık çıkarv, kâh tatlr konuşan *va ğ' güzel rakseden bir sevgit'. j N. Ygin bakışlı bir delikanlının İrhhlı Bider, kâh eli kanlr, gözü kan- BÜ S bir taydıtın İnlek 'e TT Vi Kaj KSze KU t“h Yetiştiren bahçıvanların ve N'!ı. ada Yapan ahçıların hissesine de ) hlkı düşen az değildir. Fakat ı x MN" G&mbu altınlar gittikleri yer. | w,m » bir torba, bir küp için - ler? Hayır.. Haydutları da ! Biz) ar, ahçıları ve bahçıvan - "i; tüzgün bakışlı delikan. ? Sefih olan bu şehirde bey- hlhqz dağılar servet, gittiği yerde » baişka başka rüzgârların şlq_ fütulur, harman gibi savru- Yünaren Omda altın uçuşan, — ve | kaçmıştır. aları, fııkıran fiskiye sularının | De bir delik vardır. Evlerden | hıqti Ve besili kazlarla dolu bir çiftliğe *Sığında göz, katmer katmer ol . en Şam ... şırdi mr - biliniz £: genzme altın tozu Büu şehir, bu devirde baş- ka benzeri görülmiyen bir devdir; altın “torbalarını patlıcan dolması gibi yuta- rak yaşar. Bu altın yağmasından hisse almak m istiyorsunuz?. Kolay... Bunua için sokakları doldu. ranların enselerini, göbeklerini ve kal - çalarını şişiren sihre akıl erdirmeniz kâfidir. Bunlar niçin böyle şişmişler- dir? Çünkü hepsi boğazına düşkündür. Eh, niçin bu haik yığını bu derece bo. ğazma düşkündür? Bunları sofra başımn- da görmek insana körku veriyor. Şam, bir öturuşta doldurulmuş il; kaz yeye- bilenlerin bile iştihasızlıklarına hayret edilen bir şehir olmuştur. Evlerde ten. cereler durmadatı. kaynıyor, sofranın biri boşalınca, beşi kuruluyor. Ağzı ve midesi bir arı dinlenmeyen bu halkın ömtü mutfaklarda geçiyor. Bunlar, et sahanlarını, börek ve tatlı tepsilerini, tencereleri, ve kazanları silip süpürü- yorlar. Her ev yirmi dört saatte bir ki- ler sömürerek yaşıyor. Nedir bu işteha? Bu iştiha bir illettir. Beni Ümeyye payıtahtının hemşerisi, Halifenin gözüne girmek istediği anda bu illete tutulur. Zira, Süleyman Binı Abdüjmelik, emri altında yaşayanların zekâlarını, midelerinin tahammülleri ile ölçer. Bir vezir, sadakati'ne bu Hali- feyi inandırmak için iştihasını her âan tavında tütmağa mecburdur. Halifen devlet işlerinde Cüşüncelerine ehemmi- yet verliği büyüle dostları, * iy? yemek pişirmesini bilen ahçılarıdır. İşte —bu 'payıtahtta mevki ve servet sahibi ol- manım yolu budur, Bununla bera>tr bütün şu göbekli ve kalçalr insan yığını içinde bu Hali- fenin zekâsına en çok itimat ettiği şa- hıs, zayıf ve çelimsiz bir geneçtir! Amcasmın oğlu ve kızkardeşi Fatma- nın kocası Ömer Bini Abdülâzız... Süleyman Bin Abdülmelik, yaşayan üç kardeşinden hiç birini Ömer kadar sevmemiştir. Ömer sarayın içinde, bü şehrin içinde ve imparatorluğun her tarafında her arzusu derhal yerine ge. tirilen imtiyazlı bir insandır. Halife, hayatını Pizans ordulariyle harp ede- rek geçiren ve her gün payıtahtı bir yeni zafer sevina ile yerinden oynatan kardeşi Müsellemeyi bile sevmez. O Müselleme ki şu anda Bizansın payıtah- ©uhasarâa etmiş bulunmaktadır. Hele diğer iki kardeşini, Yeztd ile Huşşam'ı görmeğe dahi tahammülü yoktur. Blhassa Yezid, “Süleyman Bint Abdülmelik,, in âdeta kâbusudur. Süleyman Bin!: Abdülmelik bu Yezidi niçin sevmez? Bunu kestirmek müm. kün değildir. Halifenin karldeşine karşı gösterdiğ? soğukluğu, kardeşinin isra- fina hamledenler vardır. Fakat Şam- da israfın en büyük san'atkârı Halifenin kendisi değil midir?, Ve bu halifenin kardeş' Yezid'den bin kat müsrif olan yeğeni Ömer Bit Abdülâzizi baş üs. tünde taşıdığı görülmüyor mu? Hem Abdülâziz sıskaaın biridir, Yezid ise, Şam şehrinde sayılı oburlardan geçin- mektedir. * & & Namaz başladıktan az sonra, birden- bire ıssızlaşan sokaklarda süvarilerini güçlükle taşıyan sekiz on at belirdi. Bu atlar, şimdi bütün sesleri kesilen ma. hallelerden rahv#n bir yürüyüşle geçe- rek şehrin şarkında ve bir mesçide pek ya kın dar ve ıssız bir sokakta yüksek bir kapının önünde durdular. Süvarilerden biri bir tekme vurdu, bu kapı derhal a. çıldı. Telâşla kaşuşan bir iki adam, ü- zengilere sarıldılar. Hepsi etli butlu o- | lan bu gece misafirlerinin atlardan in. melerine yarldım ettiler ve kollarına geçerek bin türlü dikkatle, bin türlü dalkavuklukla kapıdan geçirdiler A.AIE 4 Yazan: Mizamettin Nazif — ı'İemşehrılerıne çeşnisi değişik zevklerle süslü bir refahı avuç avuç dağıtan HABER—MMM U | .,. .9 e v Üa SPEN Ş A üi A Parisliler ona “kasap, diyor Katil, altıncı kurbanını nasıl öldürdüğünü anlatıyor Genç kadını, ü zerindeki yüz frankla bir iki parça elması ele geçitmek için öldürmuşler Paris, (Hususi) — Kasap Vaydma- nm altmet kurbanı olan Janinin ne şekilde öldürüldüğü anlaşılmış bulu- nuyör 3 birinciteşrinde, Vaydman ve ar - kadaşı Milyonla birlikte gitmişti. Ca- | niler kendisini zengin bir Amerikalı- nin yanına götüreceklerini söylemiş- lerdi. Zavallı kadın, kibar bir aileye hizmet edeceğim diye seviniyordu. Bu ümidi boşa cıktı. Fontenblo or- manının tenha bir yerinde ensesine sıkılan bir kurşunla can verdi. Se - beb?... Üzerindeki yüz frankla, bir İ- ki parça elması ele geçirmek. Caniler, kadınım cesedini ormanm bir köşesine gömmüşlerdi. Parislile - rin “kâasab” adını verdiği Vaydman, bü cinayetini şöyle anlatmıştır: “— Madam Keller, gazetelerden bi- rinin küçük ilânlar sütununa, iş ara- dığıma dair bir ilân vermişti. Bunü o- kuyunca kendisine bir mektup yez - dım, Vişide zengin bir Amerikalı aâi- lenin bir dadı istediğini, kendisini bu- raya yerleştirebileeğimi söyledm. Mi- liyon, genç kâdını tenha bir yere gö- türüp parasını, mücevherlerini almak hususunda benini gibi düşünüyordu. Bana yardımda bulunacağınmı vaadet- mişti. 1 Madam Keller, 3 ilkteşrinde gele- ceğini haber verdi. Miliyon ve ben, Kufiye ait otomobil ile köşkten ayrıl- dik. Kadını karşıladık. Otomobile al- dık. Miliyonu, bir aile dostu gibi ken- disine prezanta ettim. Beraber, istas- yonun bağaj dairesine gittik. Eşyası büyük bir sandıkla yeni bir bavuldan ibaretti. Bunları aldık. Vişiye gidece- | ğimizi söyledik. Otomobili ben idare ediyordum. Fontenbloya doğru yol verdim. Bar- bizona geldiğimiz zaman Miliyonla fik rimizi değiştirdik. Kadmm ilerde bizi ele vermemesi için illk evvel kendisini öldürmeyi, sonra Üzerindeki gşeyleri almayı kararlaştırdık. Madam Keller çok memnun görünüyordu. Ormana yaklaştığımız zaman havanın güzelli - ğinden bahsederek biraz dolaşmayı teklif ettim. — Pekâlâ, dedi. Nasıl arzu ederse- NİZ... Ormana girdik, Tenha bir yerde dür duk. Bu sırada yavaşça revoölverimi çıkardım, ensesine sıktım, Kadın, yıl- dırımi çarpmış gibi, bir ses çıkarma- dan yuvarlandı. Her ikimiz, otomobil- deki küçük bir kazma ile acele bir çu- kur kazdık, henüz soğumaya başlıyan | çesedi gömdük. Bu, ancak birkaç da- 'kika sürmüştü.,, Vaydman, sorgu hâkiminin: — Buü cinayet size kaç para temin ettit. Sualine karşı şu cevabi vermiştir — Madam Kellerin çantasında 100 frank vardı. Bunu derhal taksim et- tik. Çantada bir aile cüzdanı ile 1300 franklık bir posta havalesi bulduk. Bu parayı, birkaç gün sonra Kolet Triko postadan aldı. Madam Kellerin altım yüzüğünü de ona verdik. Barbizondan geri döndük. Sandıkla bavulu köşke getirdik...: “Mösyö Leblon'u öldüren Miliyon- dur. Her şeyi o hazırladı. Ben, yalnız arkadaşlık ettim. Miliyon parasız kal- mıştı. Birini soymak istiyordu. Bu - nun için cinayeti bile göze almıştı. Benim usulümü, yani enseye kurşun sıkıp öldürme usulünü öğrenmek i&s - tiyordu. Revolverimi çıkardım, nam - lusunu arkadan kafatasına dayadım, ve işte böyle, dedim. Tetiği çektin mi, gık demeden geberir...., Leblon köşkün salonuna girer gir- mez tarif ettiğim usulü tatbik etti ve adamcağızı cansız yere yuvarladı. Ü- zerindeki paraları aldıktan sonra cese di bir örtüye sardık. Otomobile koy- | Vaydman sorgu hâkiminin kifhaneye giderek kendisile görüşmüş tür. Miliyon, bu cinayeti yapmadığını Ve bir malümatı olmadığmı kat'iyetle iddia etmiş: — Ben kimseyi öldürmedim. Vayd - man hakikaten bir canavarmış!.. Demiştir. ; Küçük cani! Gebe sevdilisini köprüden yuvarlı- yarak öldürmüş Paris, (Hususi) — Versay mahke- mesinde, tüyler ürpertici bir cinaywet davasi görülüyor Katil, henüz on sekizine 'baamııtr Kız da 16 smdaydı. Sevişiyorlardı. Bir gün, sevgilisini son defa kolları a- rasmda sıktr, sonra bir köprünün Üze- rinden tren yoluna attı. Sonra, daha çok hoşlandığı bir başka kızm yanma gitti. İşte, (Hanri Keay) 1 mahkeme hu- zuruna çıkaran, maznun sandalyesine oturtan vaka bu... (Hanri Keay), bir omeledir. İzdivaç vaadiyle Süzan adlı bir kızı kandırı- yor, evine gidip geliyor. Bir müddet sonra kızcağız, anne olacağınmı anlı - yor, seviniyor. Fakat, bu haber Hanrinin hiç hoşu- na gitmiyor. Kız, aile kurmak, aile hayatı yaşamak hulyasmda. Halbuki delikanlmın düşündüğü yalnız şu: zevk ve eğlence... Bununla beraber, gibi görünüyor, ve — Çocuk mu?... Alâ.. Sana elimden geldiği kadar yardım ederim, diyor ve çekiliyor. 28 Mayıs 1936 ilkbaharında bir gün menmnun olmuşz “öğlenden sonra (Suzan), güler yüzle Yanına —götürülüyor... — ye tesadüf ettiğini, yarın İçin buluç- maya Söz verdiğini, her şeyi hallede- ceği vaadinde bulunduğunu söylüyor. - Ertesi gün delikanlıyı bulüyor. Kol- kola, Mezon Lafitten geçtikleri görü- lüyor, Sonra?.. Bir ğgün sonra zavallı kızı, köprü- nün altmda, tren yolu üzerinde kafa- tast patlamış, bel kemiği kırılmış bu- luyorlar. Derhal tevkif olunan Hanri ifade- sinde: — Aynere dönmek için trene bine- cektik. Köprüden geçiyorduk. Suzan çok kıskanç ve asabi bir kızdı. Bana birdenbire bir tokat attı. Sonra par- maklığin üÜzerine çıktı, boşluğa bak- mıya başladı. Onu böyle görünce ak- Irm başrmdan gitti. Atıldım, ayakla - rından tuttum, fakat zaptedemedim. Bıraktım, düştü. O sırada bir tren geçti'” Diyor. Halbuki zavallı kızcağızı, tren yoluna attıktan sonra Aynere gelmiş, yeni tanıdığı bir kızla buluş- muş. Hem sevgilisini ve hem de çocuğu- nu öldüren küçük katil, orta boylu ve zayıfçadır. Sükünetle ithamnameyi dinliyor. Dinleyiciler yerinde öturan ve ağlıryan annesini görmemiş gibi gö- rünüyoör. Hâkimin sualine karşı şöyle diyor: — Köprünün üzerinden geçerken bana hakaret etmiye başladı, Çok acı sözler söyledi. Karnmdaki çocuğun babası ben olmadığımı biliyordum. Nihayet dayanamadım, boşluğa doğ- ru itiverdim. Ne yaptığımı bilmiyor « dum. Deli gibiydim. Reis — Başka bir soylıyecegm!z var mı?. — Hayır! Çok müteessirim. Bunun böyle olmasını hiç arza etmezdim. Katilin müdafaasını Parisin en meş hur davavekillerinden Moro dö Jaferi derühte etmiştir. Mahkeme kararını

Bu sayıdan diğer sayfalar: