Yazan: Mizameltin Nazij — |"emşehrilerine, çeşnisi en değişik zevklerle süslü bir refahiı avuç avuç dağıtan şehir : Şam... I ! İi ı(ı::“ Sesleri, saz ve drbuka sesleri- %w. Evlerden şakrak kadın 'Wtq, rı, fışkıcan fiskiye — sularının _hn » Oynak göbek havalarına tempo e“:lleria ga gırtısı geliyor, Gükte ftabak gibi bir ay var.. Yökaklar, iki yanmı kaplayan ky tuvarlar. bu hülyalr aydınlıkta in iki suru arasından geçiliyor- | Nv.ı_ a 5». cDini veriyor. x'üıdı me biz. pencere, ne bir e bir delik vardır. Evlerden B 'a gönlün aradığı en ufak sır 'Or. Ve bu penceresiz duvarları N_:“tın her sırlarını gözliyen evlet, Nh'nn kaptığı seslerle her an — bir | &.dlhı esracir bir haj alıyor., Te- *"İn:yn:. Merak artıyar, Bu me- M—ır Fecesslisle insan havayı yanık ğ. il kokan bir şevhvet buğusu ile 'M’* Teneffüs ediyor. N%&’n. bugünrün Şamı değildir. Tam ..;lır evvelki Şamdır. , Nmumeyyı halifelerinin payıtah- e:'ru&hı. Avrupanın Cenubu gar. k“_lfrî.'u:uı şimaline, Sahraya, K l_llırıb;, LLak Suriye, İran ve ç tÜnnehre hükmeder... q,h“üı 98 inci yılı.. Şamın hâki- & z.ğıe Süleyman Bint Abdülmelik- * 1 halife'erin'n yedincisi, Mer. Fg;f'nnmıdm Süleyman Bin Abdül- a 6 Tamaza, kîk N ayındayız.. Te akm eden İnsanların kimi göbekli ve şişmandır. Bu kta zayri insana rastlanamıyor.. _)ı%’ Seviz yutturulmuş hindilerle, y: Lesili kazlarla dolu bir çiftliğe 4N Cami kapılarındaki bol kan- o Mğında göz, katmer katmer ol. w_'tlız ve gerdâanlar görüyor. Al- Mt ibadet niyeti ile gelenlerin :"in inda, hep kabarmış hindi ibik- B GUturu var, .,ı::mr. içten gelme değildir. Şam. Ç * Çıkarken sırtma ipekl enta- ÂN giyerse, bu gururu da tu- &| yağ tulum. * . lny le yapıştırır. Ve, N dttan göbekleriyle, derisi Uf *Ak.,_“"—uh butlarına benziyen yağlı !"— h:u hantallar. - biribirlerile Bibi, 4*p kabarmış babahin- ;h"l atarak yürüyorlar, “ş__;:'“!. Islâm imparatorluğu payı. ığ__ 'H.M gürurüdür. N; Zerki emyşerilerine, çeşnisi en de- h Mazaç e süslü bir refahı avuç a- yehirdir. Asyayı, Avrupa 'NW nefes aldırmadan talân e. k)[“ âr, ellerine geçen — servetleri hre gönderirler ve serklarların N n beytülmale yığdıkları M "7.. gene kervan kervan yağ- Kkt.nızhm“h bazan bir tebessü- KÇLan Kğy t Buzan bir hıra, bir kin'; %!% elli bin altma sarıtı olarak ĞA Skar, kâh tatlı kouşan X ,” Büzel rakseden bir sevgiY. L Ygtn bakışlı bir delikanlının b *l Şider, köh eli kanlı, gözü kan- i" bir haydudun inine ula- ğ&::' Yetişt'ren bahçıvanların ve "hhd:lm ahçıların hissesine de '::ÖN. _:l'u;:_—_ az değildir. Fakat D Ki bu altınlar gittikleri yer. “h.â“' bir torba, bir küp için - % ler? Hayır.. Haydutları da k:ı N:.ğ-"' ahçıları ve bahçıvan - kuk; #ti cüzgün bakışir delikan. ş% Sefih olan bu şehirde bey- kah, daklar servet, gittiği yerde "-ı. başka başka rüzgârların j 'ı._ :““İIIP. harman gibi savru- KU 6 AYamada altın uçuşan, — ve girdi mr biliniz k? genzine altın toru kaçmıştır. Bu şehir, bu devirde baş- ka benzeri görülmüyen bir devdir; altın torbalarımı patlıcan dolması gibi yuta- rak yaşar. Bu altın yağmasından mı İstiyorsunuz?. Kolay... Bunun için sokakları doldu. ranların enselerini, göbeklerini ve kal - galarını çişiren sibre akıl erdirmeniz kâfidir. Bunlar niçin böyle şişmişler: dir? Çünkü hepsi boğazına düşkündür. Eh, niçin bu halk yığını bu derece bo. ğarzma düşkündür? Bunları sofra başın- da görmek insana korku veriyor. Şam, bir oturuşta doldurulmuş il? kaz yeye- bilenlerin bile ıştihâsızlıklarına hayret edilen bir şehir olmuştur. Evlerde ben. cereler durmadatı kaynıyor, sofranın biri boşalınca, beşi kuruluyor. Ağzı ve midesi bir an dinlenmeyen bu halkım ömrtü mutfaklarda geçiyor. Bunlar, et sahanlarını, börek ve tatlı tepsilerini, tencereleri, ve kazanları silip süpürü- yorlar. Her ev yicmi dört saatte bir ki- ler sömlürerek yaşıyor. Nedir bu işt'ha? Bu iştiha bir illettir. Beni Ümeyye payıtahtının hemşerisi, Halifenin gözüne girmek istediği anda bu illete tutulur. Zira, Süleyman Bim Abdüjmelik, emri altında yaşayanların zekâlarını, midelerinin tahammülleri ile ölçer, Bir verir, sadakat'ne bu Hali- feyi inandırmak - için iştihasını her an tavında tutmağa mecburdur. Halilen devlet işlerinde Viyünceletine Eheinmi” yet verliği büyülmdostları, - iy' yemeki pişirmesini bilen ahçılarıdır. İşte —bu “payıtahtta mevki “ve servet sahibi ol- manım yolu budur, Bununla berahır bütün şu göbekli ve kalçalr insan yığını içinde bu Hali- fenin zekâsına en çok itimat ettiği şa- hıs, zayıf ve çelimsiz bir gençtir: Amcasının oğlu ve kızkardeşi Fatma- Tun kocasi Ömer Bini Abdülâzx.., Süleyman Bin Abdülmelik, yaşayan üç kardeşiaden hiç birini Ömer kadar sevmemiştir. Ömer sarayın içinde, bu şehrin içinde ve imparatorluğun her taralında her atzusu derhal yerine ge. tirilen imtiyazlı bir insandır. Halife, hayatmı Pizans ordulariyle harp cde- rek geçiren ve hec gün payıtahtı. bir yeni zafer sevine ile yerinden oynatan kardeşi Müsellenmeyi bile sevmez. O Müselleme ki şu anda Bizansın payıtah- tını Muhasara etmiş bulunmaktadır. Hele diğer iki kardeşini, Yeztd ile Huşşam'ı şörmeğe dahi tahammülü yoktur. Blhassa Yezid, "Süleyman Bint Abdülmelik,, in âdeta kâbusudur. Süleyman Bin, Abdülmelik bu Yezidi niçin sevmet? Bunu kestirmek müm. hisse almak kün değildir. Hutfenin kartleşine karşı | gösterdiğ? soğukluğu, kardeşinin isra fina hamledenler vardır. Fakat Şam- da israfın en büyük san'atkârı Halifenin kendisi değil midir?, Ve bu halifenin kardeş' Yezid'den bin kat müsrif olan yeğeni Ömer Birı Abdülâzizi baş üs. tünde taşıdığı görülmüyor mu? Hem Abdülâziz sıskaamn biridir, Yezid ise, Şam şehrinde sayılı oburlardan geçin- mektedir. .. * Namaz başladıktan az sorira, birden- Bire ıssızlaşan sokaklarda süvarilerini güçlükle taşıyan sekiz on at belirdi. Bu atlar, şimdi bütün sesleri kesilen ma. hallelerden rahvsu bir yürüyüşle geçe- rek şehrin şarkında ve bir mesçide pek ya kın dar ve ıssız bir sokakta yüksek bir kapının önünde durdular. Süvarilerden bir? bir tekme vurdu, bu kapt derhal a. çıldı. Telâşla kaşuşan bir iki adam, Ü- şengilere sarıldılar. Hepsi etli butlu o- İan bu gece misafirlerinin atlardan in. melerine yardım ettiler ve kollarına geçerek bin türtü dikkatle, bin türlü dalkavuklukla kapıdan geçirdiler arisliler “kasap, diyor ! Katil, altıncı kurbanını nasıl öldürdüğünü anlatıyor Genç kadını, üzerindeki yüz frankla bir iki parça elması ele geçirmek için Paris, (Husus) — Kasap Vaydma- nn 'altmet kürbanı olan Janinin ne şekilde öldürüldüğü anlaşılmış bulu- nuyor 3 birinciteşrinde, Vaydman ve ar - kadaşı Milyonla birlikte gitmişti. Ca- niler kendisini zengin bir Amerikalı- nin yanma götüreceklerini söylemiş- lerdi. Zavallı kadım, kibar bir alleye hizmet edeceğim diye seviniyordu. Bu ümidi boşa çıktı, Fontenblo or- manının tenha bir yerinde ensesine sıkılan bir kurgunla can verdi. Se - beb?... Üzerindeki yüz frankla, bir I- ki parça elması ele geçirmek. Caniler, kadınm ceşedin! ormanın bir köçesine gömmüşlerdi. Parislile - rin “kasab” adını verdiği Vaydman, bu cinayetini göyle anlatmıştır: ba adarn Keller, gazetelerden bi- İ ilânlar sütununa, iş arâ- dığıma dair bir ilân vermişti. Bunu o- kuyunca kendisine bir mektup yez -« dım. Vişide zengin bir Amerikali af- lenin bir dadı istediğini, kendisini bu- raya yerleştirebileeğimi söyledim. Mi- liyon, genç kadım tenha bir yere gö- türüp parasını, mücevherlerini ulmak hususunda benim gibi düşünüyordu. Bana yardımda bulunacağını vaadet- mişti, Madam Keller, 3 ilkteşrinde gele- ceğini haber verdi. Miliyon ve ben, Kufiye ait otomobil ile köşkten ayril- dık. Kadını karşıladık. Otomobile 2l- dık. Miliyonu, bir alle dostu gibi ken- disine prezanta ettim. Beraber, istas- yonun bağaj dairesine gittik. Eşyası büyük bir sandıkla yeni bir bavuldan ibaretti. Bunları aldık. Vişiye gidece- gimizi söyledik. Otomobili ben İdare ediyordum. Fontenbloya doğru yol verdim. Bar- bizona geldiğimiz zaman Miliyonla fik rimizi değiştirdik. Kadınm ilerde bizi ele vermemesi için ilk evvel kendisini öldürmeyi, sonra Üzerindeki geyleri almayı kararlaştırdık. Madam Keller çok memnun görünüyordu. Ormana yaklaştığımız zaman havanın güzelli - ğinden bahsederek Liraz dolaşmayı teklif ettim. — Pokâlâ, dedi. Nasıl arzu ederse- niz... Ormana girdik. Tenba bir yerde dür duk. Bu sırada yavağça Trevolverimi çıkardım, ensesine sıktım. Kadın, yıl- dırım çarpmış gibi, bir ses çıkarma- dan yuvarlandı. Her iklmiz, otomobil- deki küçük bir kazma İle acele bir çu- kur kazdık, henüz soğumaya başlıyan çesedi gömdük. Bu, ancak birkaç da- kika sürmüştü.,, ğ Vaydman, sorgu hâkiminin: —- Bu cinayet size kaç para temin etti?.. Sualine kargı şu cevahi Yermiştir — Madam Kellerin çantağında 100 frank vardı. Bunu dorhâl taksim et- tik. Çantada bir aile cüzdanı Te 1300 franklık bir posta havalesi bulduk. Bu pârayı, birkaç gün sonra Kolet Triko postadan aldı. Madam Kellerin altın yüzüğünü da ona verdik. Barhizondan geri döndük. Sandıkla bavulu köşke getirdik..,. “Müösyö Leblon'u öldüren Miliyon- dur. Her şeyi o hazırladı. Ben, yalnız arkadaşlık ettim, Miliyan parasız kal. mıştı. Birini soymak istiyordu. Bu - nun için cinayeti bile göze almıştı. Benim usulümü, yani enseye - kurşun sıkıp öldürme usulünü öğrenmek is - tiyordu. Revolverimi çıkardım, nam - lusunu arkadan kafatasına dayadım, ve işte böyle, dedim. Tetiği çektin mi, gik demeden geberil! Leblon köşkün salonuna girer gir- mez tarif ettiğim usulü tatbik etti ve adamcağızı cansız yere yuvarladı. Ü. zerindeki paraları aldıktan gonra cese di bir örtüye sardık. Otomobile koy- dük..... HEr AF Vaydman sorgu hâkiminin kifhaneye giderek kendisile görüşmüş tür. Miliyon, bu cinayeti yapmadığını ve bir malümatı olmadığını kat'iyetle iddla etmiş: — Ban kimseyi öldürmedim. Vayd - man hakikaten bir canavarmış!.. Demiştir. Küçük cani! Gebe sevdgilisini köprüden yuvarlı- yarak öldürmüş Paris, (Hususi) — Versay mahke- mesinde, tüyler ürpertici bir cinayet davası görülüyor y Katil, henüz on sekizine basmıştı. Kız da 16 smdaydı. Sevişiyorlardı. Bir gün, sevgilisini son defa kollart a- rasmda sıktr, sonra bir köprünün Üze- rinden tren yoluna attı. Sonra, daha çok hoşlandığı bir başka kızm yanma gitti. İşte, (Hanri Keay) 1 mahkeme hu- zuruna çıkaran, maznun sandalyesine oturtan vaka bu... (Hanri Kesay), bir emeledir. İzdivaç vandiyle Süzan adlı bir kızı kandırı- yor, evine gidip geliyor. Bir mülddet sonra kızcağız, anne olacağını anlı - yor, seviniyor. Fakat, bu haber Hanrinin hiç hoşu- na gitmiyor. Kıa, aile kurmak, aile hayatı yaşamak hulyasmda. Halbuki delikanlmın düşündüğü yalnız şu: zevk ve eğlence... Bununla beraber, memnun olmuş gibi görünüyor, ve: — Çocuk mu?... Alâ.. Sana elimden geldiği kadar yardım ederim, diyor ve çekiliyor. 28 Mayıs 1936 ilkbaharında bir gün öğlenden sonra (Suzan), güler yüzle öldürm ona üşler Yanıma — gölürüNlyor. .. ye tesadüf ettiğini, yazın için buluş- maya söz verdiğini, her şeyi hallede- ceği vaadinde bulunduğunu söylüyor. Ertesi gün delikanlıyı buluyor. Kol- kola, Mezon Lafitten geçtikleri görü- lüyor, Sonra?.. Bir gün sanra zavallı kızı, köprü- nün altında, tren yolu üzerinde kafa- tası patlamış, bel komiği kırılmış bu- luyorlar. Derhal tevkif olunan Hanri ifade- sinde: — Aynere dönmek için trene bine. cektik. Köprüden geçiyorduk. Suzan çok kıskanç ve asabi 'bir kızdı. Bana birdenbire bir tokat attı. Sonra par- maklığin tzerine çıktı, boşluğa bak- muya başladı. Önu böyle görünce ake hım başımdan gitti. Atıldım, ayakla « rından tuttum, fakat zaptedemedim. Bıraktım, düştü. O sırada bir tren geçti.,, Diyor. Halbuki zavallı kızcağızı, tren yoluna attıktan sonra Aynere gelmiş, yeni tanıdığı bir kızla buluş- muş. Hem sevgilisini ve hem da çocuğu- nu öldüren küçük katil, orta boylu ve zayıfçadır. Sükünetle ithamnameyi dinliyor. Dinleyiciler yerinde oturan ve ağlıyan annesini görmemiş gibi gö- rünüyor. Hâkimin sualine karşı şöyle diyor: — Köprünün üzerinden geçerken bana hakaret etmiye başladı. Çok acı Bözler söyledi. Karnındaki çoçuğun babası ben olmadığımı biliyordum. Nihayet dayanamadım, boşluğa doğ- ru itiverdim. Ne yaptığımı bilmiyor » dum. Deli gibiydim. Rols — Başka bir söyliyeceğiniz var mı?.. — Hayır! Çok müteesasirim. Bunun böyle olmasını hiç arz9 etmezdim. Katilin müdafaaamı Parisin en moş hur davavekillerinden Moro dö Jaferi deruhte etmiştir. Mahkeme kararını