104 KAHRAMAN SN * Büelki de hakkınız var. Her şey 3"1 t hakkındaki telâkkiye bağlıdır. “Rin de bir düşünceniz var. Binaen- Altyh sonuna kadar gidin. — Hepsi bu kadar değil Molüs; ve *T de dinle Montaryol, Onunla yap- Stim görüşme bir mr olarak kalmalı * Eğer bana yardım etmek üzere Ya gelirseniz, beni Annaisin nazarın Güşürecek, şerelsiz bir adam zannet- & ine sebebiyet vereceksiniz, Sizi Şale- Hi—:vî.—,de görmiyeceğime dair yemin uı*î erkek, aynı zamanda cevap ver- er . Söz veriyoruz. M:? Trankavele kâfi geldi. Çünkü, Öi “Üsle Montaryolun verdikleri sözü itnaktansa ölmeyi tercih edecekleri W Üyordu. Fakat Molüsle Montacyol MK sesle konuşmak fırsatını — bulur “Maz Molüs şöyle dedi: — Öğleye doğru, Sen Lâzar civârın. Sülunatağım. X Ontaryol da; ,B*h de evin içinde olacağım, dedi, t törmemesini temin edebilirsem, sö- © durmuş olacağım. ıhğ“ _şıuııun içindir ki, Montaryol sa- ,,knî ilk satinde şehirden çıkmış. işte bayp ” İçindir ki mevzubahs eve her t 1'" €vvel gelerek içeriye — delmuş. hç * işte bunun içindir. ki, büyük !7,? “n solundaki , odaya yerleşerek, Raskasın geldiğini görmüştü. vaîlMoıuıun hakkı var, diye homurs & * İşte haydutların keşif kolu gel ııf “kaç dakika içiüde, Montaryol, an- _»,.d.“"vnini önüne gelen her şey üze- ö ölçmekle teskin eddebilen — bir b " düydü. Bunün üzerine, bulundu YYglTİ terkederek büyük — adımlarla ki '©daya doğru yürüdü ve Rat- KN Tahat rahat masa başında oturar Yucuk yediğini ve şarap içtiğini | % i | | | e İ HAYDİ BAKALIM <Z. Ka || S SİMDİ, ÇIK AĞACA eei GÖRE YİM'SENİ . Ş ÇIKSAN A W Ş AYA Y E KIZ gördü. Küçük adam onu görünce, ağzı- na doğru götürmekte olduğu şarap bar dağı, havada hareketsis kaldı. Gözleri faltaşı gibi açıldı ve kekeledi: — Mösyö Montaryol! Düello kalfası kapıyı kapayarak: — Rahatsız olmayın, dedi. Esasen size yapmak istediğim şey artak bir- kaç sâniyenizi İşgal edecek. Bundan sonra tekrar yemeğe devam — edebilir. siniz?. Raskaş dehşet içinde sordu: — Ne yapmak istiyorsunurz? Montaryol kılreint çekerek — sadece şöyle dedi: — Sizi öldürmek istiyorum. Raskas, çehresi mosmor kesilmiş bir vatiyette ayağa fırladı. Biran elini kı- hena üzattı, fakat bu ölşüncenin bile saçma olduğunu idrek etmiş gibi omuz- larınt silkti. Montaryol gayet Liddiydi ve Raskas onun gözlerinde kırmızı bir krvrlerm gö- rerek mahvolacağını hissetti. Gayri izadi bir hareketle masayı kalfayla kendi arasına itti. Hemen aynı zaman- da, şiddetle itilen masa duvara doğru yuvarlandı ve Montaryol, hiddetli bir çehreyle casusun Üzerine — atılarak onun boğazınan yakaladı. Razkas kılıcın havaya kalktığını gör- dü ve sakin bir sesle şöyle dedi: — Eğer beni öldürürseniz, Tranka- vel mahvoldak. Tam zamanıydı. Kılıcın ucü girtla- ğının Üzerindeydi. Bir damla kan düş- tü. Düeclla kalfasnın kolu geri çekil- di, Montaryol tehditkâr bir tayırla ba- Berdi: — İzah et! Raskas, hâyatını kurtarmış — olan cümleyi sâkin bir sesle söyliyebilmek bütün kuvvetini sarfetmişti. Bir an, bütün vücüdile ürpererek, vesini gıkaramadı. AAHRAMAN le kurmak düşüncesi, onun gibi serseri ruhlu bir adamm aklından, tabil, geç- mezdi. Kskiden evine bir hizmetçi al- mağı düşünmüştü. Fakat, Raskas uyur ken mütemadiyen gevezelik etmek ille tine tutulmuştu, hizmetçi, bir gün, bu na ona, masum bir şekilde söyledi. Ras kas da kadıncağızı derhal dişâtıya ata rak, sırlarını geceleri, hiç kimseye ifşa etmemek İçin, yapa yalnız yaşayacağı na yemin etti. Raskasın, kumarbar, ayyaş, yalantı ve kıskanç olmaktan başka bir kabahati yoktu. Temelinden, ama temelinin en derin noktasından, belki de o kadar fe na bir adam değildi. Şunu da ilâve et- mek lâzımdıt ki, küçük, ama pek küçük tü. Adeta bir acibe olduğunu kendiri de bi edu. Bunun için annesine ve her kese kin besliyordu. Ve yine bunun i- çin, kendisinden daha yakışıklı adam Tarı —ki hemen her kes öyleydi— yaka lamak ve tuzağa düşürmekten bir nevi sevinç duyuyordu. Onun tamamiyle yalnız yaşadığını iddia etmek, birar da — yanılmak olur. Raskasın bir köpeği vardı ve bu köpek Te iyice anlaşıyordu. Bunun sebebi, ne adamın hayvanı sevmesi, ne de hayva nın adama sadık oluşuydu. Bilâkis Ras kas köpeğinden o derece nefret ediyor du ki, ona dünyada en çok nefret ettiği insanın adını vermişti: Köpeğin adı: Birinci Korinyandı. Köpeğe gelirte o da efendisini gönünce nedense, hırla- mak ve dişlerini göstermek ihtiyacını duyuyordu. Esaşen hayvancağız gayet miskin, çirkin ve cılızdı, üstelik de ber bad bir ahlâkı vardı. Belki de bunun i- çin gayet iyi anlaşıyorlardı. Şimdi de, Raskasın bu köpeği neden alakoyduğu nu, köpeğin de neden evden çıkmadığı nr izah edelim: Birir:i Korityan gençli ginde bir bacağını ve bir kulağını kay betmişti. Gayet çirkindi, topaldı, fena koşuyordu. Bir tek kulağı sola sarkık tı. Hülâsa bir ucubeydi. Çocuklarm, bu * he KIZ '0 eei mahlüka sataşmaları için bu kadarcık kâfiydi. Birinci Korinyan sokağa çıktı mt derhal taşa tutulur. Çetukların bin bir türlü işkencesine mâruz kalırdı. Raska sın sefil odasına sadık kalmasının ye- gâne sırrı işte bundaydı. Vakıa ara sıra tekme yiyordu, ne de olsa, biraz felsefe ile, hayat dışardakine nisbeten taham- mül edilir b'r vaziyetteydi. Raskasa gelince, onun köpeği ala- koymasına sebeb şu idi; Raskas, bütün münzeviler gibi fazla uyumaktan zevk alırdı. Üyku onun en büyük zevklerin den biriydi; bir kurgun kadar ağır uy- kusu vardı. Halbuki erken kalkması 1â zımdı. Eğer Raskası uyandıracak biri olmasaydı, hiç şüphesir, erken kalkma sına imkân yoktu. Bu varifeyi, işte bet bath köpek yapıyordu. Raskas onu buna alıştırmıştı. Esasen gayet basit bir usulu vardı: Birinci Korinyana günde bir defa ye- mek veriyordu. O da, sabah saat yedide “Binaenaleyh, her sabah, ayni saatte fe na hâlde abıkan köpek, havlamiya, sa hibinin yatağına tırmanmiya ve icabın da yorganını çekmiye başlardı. Demin de dediğimiz gibi, Raskas o gece, fena halde canı sıkılmış bir vari yette evine dödü ve bu can sıkıntısını zavalir birinci Korinyana indirdiği bir kaç tekmeyle nisbeten bafiflettikten son ra sandığını karıştırarak, topu topu iki altını kaldığını gördü. Fakat ayni zaman da suratına garip şekiller vererek şöyle düşündü: — Beteket, yarın, Traakavel yakala. nıLağı için İki yüz altını taksim edece- kiz. Edecek miyiz?, Ne münasebet?. Et- miyeceğiz, bu iki yüz altımt yalnız ben alacağım Çünkü Trankaveli, Kardinalın huzuruna ben yalnız çıkaracağım. Bu düşünce üzezine, yatağına girerek derhal ağır bit uykuya daldı ve, sahahle- yin arttak köpeğin muannidane 1srarr üzerine kalktr, Raskas, köpeğe bol bol