18 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GOriışler KaGlııs"iıııan"aı hür- et örmekleri llseuıle*kıa'î: değiştikçe âdetler, mi- t% tabiatlar, hattâ muaşeret ve bah Yşîer de değişiyor. Birinde - mü- % Mak şöyle dursun - kabahat, İleri gidilerek cürüm sayılan her kette bir hareket başka bir memle- Hn * İYi görülen bir şey daha öte- * nefretle karşılanıyor. d“ğu arda başka başka mizaçlar öl- %Hıdhl iklim değiştikçe zümreler & da farklar oluyor demek! Ulı U gün sinemaya girmek üzere & bir bayana - söz atmak değil ?eıışüz Ucuyla iltifatta bulunan bir Ye © bayan tarafından polise şikâ- ed"mıs polis genci karakola gö- l%a $? karakolda sorgu, sualden kimbilir, belki de tomar hali- KSN . evrakı adliyeye — verilmiş. h Çlr o genç ahlâka aykırı olarak h Adina tecavüz cürmünden dola- Anunun pençesine teslim edilmiş. te sütunlarında yer alacak ka- *dikoduyu mucip olan bu vakayı h"îbçıaman birinde bir — arkadasla T okurken, pek çok sevahatler $ Ücüncü artadaşımz İtalyada hi Mduğu sırada başından geçen bir İae anlattı. t%ıusg'a.rb müuharebesinde İtal- aı— ftarafından esir sıfatiyle Na- hi getirilen bu zat uzun müddet lı da kalmış; kendisi Trablusgarp- %ll Ukca büyük bir vazifede bulun- İçin epeyce de dolgün esaret f' Veriliyormuş. )a kat bu maaş bir ara iki ay kadar ğya Iya u#radısından fena müzaye- khh Üsmüş ve bir gün gelmiş ki ıq €kmek alamıyacak kadar, yani h! Tasız kalmış. Bu acıklı vaziyette, Pat:a'rmı şaşırmış bir halde ak- g* Tp düsüne kaldırımları adımlarken, 2 güzel, şen, şuh bir İtalyan ba- hq! s*?'İmlı'nuş ve şöyle bir teklifte Muş h. d anmızdzı.ki fese bakılırsa her- Uranın yabancısısmız; aşağı, Gığ“ıı dolaştığınızdan canımızın sıkil- Anlryorum. Ben ecnebilerden h“'*lıanınm eğer kabul ederseniz aslık ederek can sıkmtınızı gide- â!;l ' esasen ben de yalnızım! edercesine takallüs etmesinden Üm, YAnmakta ve buna bir çare dü- *ağmîkte olan arkadağımız ne yapa- Öm, £ Dilmez bir halde bayanın kar- Yi * bir an hayretle durarak ve Nq Kce bir sesle ellerini kollarını %Er şŞekilde kaldırıp indirerek: H kılt “$ekkür ederim ama, demiş, ben iMZİ kabul edecek vaziyette de- ha,îr at Göreceğini zanneden bayan kşı Ukabeleyi görünce yüzünü, gözü- tmiş ve biraz da haşinane ta- bq%kmaı-ak ayrılmış, gitmiş. dan belâyı savdım zannile %aerlemjye başlıryan bu zat bir bir elin omuzuna dokunma- h% yanm yine musallat oldu- ş'hı yle aldırmamış ve yoluna de- l lîmek istemişse de bu defa sert kolundan tutup sarsaladığını N Ha?di karakola! N ir sesin kulağında çmladığı- k”tkq hayretten dona kalmış. nh. Rah da, komiserin karşısında müc- '*u%“ ahatli gibi dikilen zavallı e- bir muahazenin karşısında !! ârmm alma,makla kendisini mnele ederek kabul etmemek ’%,u:&dma hakaret etmiş bulunu - İZ; bundan dolayı yirmi liret tı%zm” vereceksiniz! &h Mfaanm her şekli İşe *yarama- “'1'11 Nihayet parasız harb esiri oldu- Serlikçe anlaşılmca, esaret ve- hh %* hüumarası almarak ilk çıka- , Sitdan bu yirmi beş liretin ke- ş aher verilmiş ve.. hakikaten güx—m N d'g! vakit paranın kesildiği- mu İtalyada, geçmiş yılların kylga hürmet telâkkisi de değişti kll nüz ? Dünya kadınlığınm - her ’î'na 8Vi haklar aramalarına ba- lel’l Pik erkeklerden iltifat bekle- de iktıza eder, zannederim, Hüseyin RİFAT b kdirler görüyor; başka bir Zeri Napoli rıhtimı boyunda dü- | iktan, midesinin kendini bile | ae Istanbul Terk edilmiş bir diyar alatanın Mum- — hane caddesi Şehrin en işlek çarşı'arından biri iken şimdi bomboş dükkânla- riyile tam bir virane olmuştur | Yazan: HABERCİ Galata sokaklarında dolaşırken, bir sürü dilenciye raslamak mukadder- dir. Adım başında ihtiyar bir adam, çocuklu bir kadın, bir topal bir kör ve ilâh... yakamıza yapışır, sizden para is- terler. Ben ve arkadaşım Ali, bunların elin den kurtulmak için, Rıhtıim caddesin- den ayrılıp, ayni yola muvazi uzanan arka sokaklara döğrü yürüdük. Bura- ların daha tenha olacağın umuyor - duk... Önümüze Loyt han diye kocaman bir bina dikildi. Arka sokağa geçebil- ğ mek için, bu binanın altımdan geçen pasaja saptık. Burası adetâ metruk bir mezbelelikti. Sağlı sollu dükkânla- (© rtın hepsi bomböş ve kapalı duruyor- (4 du. Çoğunun üzerinde asılı duran Nuh üebiden kalma kocaman paslı kilitler Ö bu dükkânların çoktandır betruk oldu ğunu anlatıyordu. Başımızi yukarı kaldırıp baktık... Kırık, tozlu pence- releriyle yukardaki odalrın metruk bir hali vardı. Pasajın önüne bir iskemle atıp ha- vanınm güzelliğinden istifade etmıye ba kan birisine sordum: — Kuzum, burası meskün mu, değil mi? merak ettim. K — Tabil meskün, diye cevab verdi,, #0 “Tabil” kelimesine şaşıp kalmıştık a- ma, yine ses çıkarmadan, yürüdük, gittik. Pasajın diğer ucundan, Galata- nm meşhur Mumhane caddesine çık- tık. “Meşhur Mumhane caddesi,, diyo - : rum. Çünkü vaktiyle piyasanın en mü him dükkânları bu caddede bulunur- du. Fakat şimdi olmuştu buraya olan- lar. Bu meşhür caddede dolaşırken, evvelâ günümüziü pazar sandık. Cadde deki dükkânların hepsi de kapalıydı. Açık olan yalnız bir iki kahve vardı, Arkadaşım Ali: — İnsanın bugün bayram veya pa- zar olduğuna İnanacağı geliyor, fakat buraya “terkedilmiş bir diyar,, de- mekf daha doğru olur, diye söylendi. Kahvelerden birisinin kapısında du- ran amele kılıklı insanların yanına doğru yürüdüm, bizi güler yüzle kar- gıladılar. Kendimizi tanrttığımız za - man, evvelâ biribirlerinin yüzlerine baktılar, sonra hepsi biribirini göste- rerek: — Onunla konuşun, size daha iyi i- zahat verir, diyerek işi biribirlerinin | üzerine atmak istediler. Nihayet biri- | si kabadayılık etti. — Bana sor be bayım. Ne istersen söyliyeyim, ne olur sanki, dedi. Evvelâ — Bu dükkânlar kaç sendir bu vazi- yette duruyor, dedim, — 5-6 yıl var, — Sebeh. — Bir değil, bin tanS; Meselâ eski işler üzerine konan vergiler el'an tadil edilmediğinden bu dükkânlarm vergisi çok ağır geliyor. Vaktiyle şu çarşıda 500 - 600 lira ha- va parası versek yine de boş bir dük- Loyt han pasajı ve buradaki kapalı dükkânlarından çoğunun üzerinde gö- rünen koca kilitler kân bulamazdık. Halbuki şimdi dük - kân kiraları 3-4 liraya kadar düştü | de, yine tek bir müşteri bulunamıyor. Her gün yeni bir dükkânın daha ka- pandığını görüyoruz. Sonra piyasanım merkezi de başka yerlere doğru ta.şmdı Bu yollar ya- vaş yavaş battallaştı. İşlekliği ile meş hur olan Mumhane caddesi, şimdi gör- düğünüz gibi bir virane oldu.* Sonra konuşuvor yi Ü. MW'ı ca ederiz, gazetenizde bunu da yazı - nız, Belki şu sokağa bir lâmba takar- lar, geceleri biraz göz gözü görmek imkânı olur. Adamcağız burası hakkında daha birçok şeyler anlattı. Fakat hepsi de şimdiye kadar bu şehir için kaç kere- ler yazdığım dertlerden farklı değildi Onun için muhatabımın uzun uzun söylediklerini, tekrar edecek değilim.. Yalnız bu civarda, rasgeldiğim kö- mür âmelelerinden birçok mühim dertler dinledim ki, bu cidden merak- lr bahsi gelecek sefere yazacağım. HABERCI karanlıktan pek şikâyetçiyiz. Size ri- Tonton amcanın cazibesi Geçen sene polis Basriyi öldüren Katil Nazmi ve arka daşının muhakemesi devam ediyor Dün ağırceza mahkemesinde geçen şubatta bir hırsızlık esnasında polis Hasan Basriyi öldüren ve kayınbira- derini yaralıyan Nazmi ile arkadaşı Salimin muhakemelerine devam edil- miştir. Polis Basrinin ailesi mahkemeye bir dilekçe vererek katilden iki bin li- ra maddi zarar tazminini taleb edi - yorlardı. Mahkeme Salimin metresi Mükerre- min dosyasının tetkiki ve evvelki şa- hitliği muteber sayılmıyarak yeniden dinlenmesi için başka bir güne bıra- kalmıştır. Suçlular bundan sonra bir sirkat meselesinden üçüncü cezada gö rülmekte bulunan mahkemelerile bu davanın tevhidini taleb etmişlerse de mahkeme heyeti hırsızlık suçuyla bu dava arasında bir münasebet ve alâ- ka görmiyerek suçluların bu talebini reddetmiştir. Bundan maada dün Salimin yine a- gırcezada, Küçükpazarda arkadaşı Ga furu yaralaması yüzünden görülmek- te olan davasma bakılmış, fakat gel- miyen bir şahidin dinlenmesi için bu dava da başka bir #üne bırakılmıstır. Bir sene li ay hapis yatacak Bir sene evvel Galatada Mumhane caddesinde boya kutularını temizle - mekte bulunan Mustafayı bıçakla karnmdan yaralıyan Hayri oğlu Ce - mil dün ağırceza mahkemesi tarafın- dan bir sene on bir ay hapis cezasıma mahküm edilmiştir. Mumhane caddesinde Haberciye dert yananlar ve bu caddenin işsizlik yü- sünden kapalı duran dükkânları Tarih diyor ki: Şeriye mahkemeleri ve yalancı şahitler Osmanlı —imparatorluğu devrinde en mümlaz sayılan sınıf şuydu: Soltalar! Bunların elinde ateşten bir kamçı var: di: Din! Padişahlara göre, sadrazamlar, vezir- ler, rical, tebea ve nihayet — bütün halk bendegândan ibaretti. Bir koyun sürüsüy- dü bütün bunlar.. Halbuki softalara: “Dâlmiz ,, derlerdi. Çünkü devlet kurulduktân sonra fıkıh ile desteklenmişti. Fıkıh ise, softanın şahsında toplanmıştı!.. ; “Kaza,, padişahın, fakat “fetva,, sofla- larındı. Bunlar, nüfuzlarını padişahların nüfuz ve kudretlerile atbaşı yürütmek için halkın orlasından sivrilmiş bir sınıflı ki, istedikleri gibi atlarını oynatırlar ve pa- lişahları daima kendi sözlerile — harekete sevkederlerdi. Kuülaç kulaç sarıklı softalar ne büyürür larsa o, olur. Fetva nasıl — “sudur ve sü- nuh,, ederse “maslahat o şekilde tedvir,, edilirdi. Bunun içindir ki, fıkıh ahkâmı düstur halini almıştı. “İzni — sultan,, kaza icabıydı. Memleketin mutlak âmiri padişah olmakla beraber; hakiki efendileri - softa- lardı. Fetva!.. Pardlişahların en çok korktuğu bir şey- di, Bir umacı, bir kara köncolostu — bu!,, Softalar, fetva ile padişahı tahtından alar- lar, öldürtürlerdi. Buna rağmen, gene on- ların önlerinde zelil, makhur iki büklüm olurlardı. Eğer padişahtan ümit keserler, ve saray entrikalarına âlet olarak padişahı hal'et- mek, öldürtmekle, yerine gelecek — olanın zamanında daha fazla kudret ve nüluz su- hibi olacaklarını anlarlarsa derhal burun- ları büyür, hindi gibi kabarırlardı. Kudret padişahta idiyse fetvalar padişa- hın istediği gibi yağardı. Nüfuz saray ka- dınlarının birinde ise onların istedikleri, emreltikleri gibi fetva voerirlerdi. Yeniçeriler, zorbalar ayaklandı mı he- men onların tarafına geçerlerdi. — Eğer, açlıktan, zulümden, acıdan cani — yanan halk ayaklanmış ise, derakap — halk saf- larının en önünde yürüyerek “ırz ve canın ademi emniyetinden,, din ve devlet gay- reti kalmadığından dem vurulurdu. İşte softalar bu kudretlerile, daima her yeniliğe, her ictimai değişikliğe, kalkın- maya karşı gelmişlerdir. Her — bakımdan memlekete zararları dokunmuşlur. Siyasi hareketlerde, kıyamlarda, menfi roller oy- nadıkları gibi, ictimal nizamı bozacak iş- ler de yapmışlar, hak ve adaleti hiçe say- mışlardır. Softaların menfi rol oynadıkları başlıca sahalardan birisi de şeri mahkemelerdir. Buralarda, para, hediye mukabilinde haklı yı haksız, haksızı haklı çıkarmaktan, çekin * memişler, kararlarını daima kanuna, vic- dana aykırı olarak vermişlerdir. — Birkaç para, bir koyun, bir keçi mukabilinde suç lu haksız tarafı illizam eden, onlara akıl öğreten, yalancı şahit ikame etmesini söy liyen binlerce ve binlerce kadılar, molla- lar görülmüştür. Hattâ, Yıldırım Beyazıt, bunların bu kötü hareketlerinden o kadar müteessir oldu ki bir gün bülün kadıla- rın yakılmasını emreltti. Bunların .hükümlerine istinat noktası olan iki şeydi. Kilap ve şuahit! Haksızı haklı — çıkardığı. — için, birkaç itiraz sözü söylemek istiyen hak sahibi davacının yüzüne: z — Kitapta yeri var! Diye haykırdı mı, zavallı bir şey söyliye | mez, hele arkasından: — Şahitler de maalkasem meseleyi ten- vir etti., Daha ne söyleniyorsun? İtap ve hitabını savurdu mu, büsbütün afallaşır, ağzını bir daha açmaz, hükme razı olurdu. Kadılar şahitlerin yalancı — olduklarını bile bile dinlerlerdi. Yalancı şahitlik çok Lütfen sayfayı çeviriniz Hüseyin Rüştü TIRPAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: