S EE W Zan altında bulunan adamın ölümü müstantiği şaşırt'ı; Köylünün kafasını uçuran balta ortada yok ! tmişti. Onu bir medyumun gay- bir bataklığın dibinde buldular Medyumlar zabıta ve adliyenin çok işine yarıyor Varşovada Emniyet sandığı merkez binasında mühim bir hırsızlık olmuştu. Müşterilerden birisi, sandığa bıraktığı Şök değerli hisse senetlerinin galındı » genı iddia ve isbat etmişti. Deponun mesul memurlarından üç kadının vazifelerine derhat «ihayet ve. rildi. Bereket versin, bu üç memurdan biri, kayrptan haber vermekle maruf bir adam tarıyordu. Bu; ati bir faler değil, nafıa mühedisi idi. Kadın; gitti, — (Osovlekiçi) buldu, kendisinin ve iki arkadaşının başına ge- len felâketi anlattı. Kendisine ve yetim gocuklarına acımasını, suçluyu meyda - ma çıkarmasını rica etti. (Osoviekiçi), kadının haline, yalvarmasına, ağlama. sına, dayanamadı. Bu işle meşgul ola- Cağına söz veridi, Polisin, emniyet san- dığının muavenet ve yardımlarını te. min etti. “Sahneyi görüyorum!, Şimdi “Kayıptan haber veren adam,, hırsızlığın yapıldığı yerde.. Her şey - den evvel çalınan hitse senetlerinin han- gi raflar üstüne konulduğunu, ne ka. dar durduğunu soruyor, sonra bu raf - ları uzun müddet elleriyle yoklamığa başlıyor. Bu, medyomların karakteris - tik bir hareketidir. Birdenbire (Oso - viekiçi) nin gözleri parladı ve bağır - dr | —— Sahne işte gözlerimin önünde.. Bir adam görüyorum ki bu kısma giriyor; buraya konulan vesikaları çekiyor, kol- tuğunun altındaki bir cüzdana üst üste yerleştiriyor, sonra, hiç kimse tarafın. dan rahatsız edilmeksizin çıkıp gidiyor, Bu her halde bir memur olsa gerek.. Zi- | ra, onun huzuru kimseyi hayrete düşür- miyor. Bu adamı pek iyi görüyorum. Tesadüf etsem, hemen tanıyacağım.. Emniyet sandığı müdürü, kayıptan haber verenin bu son sözü üzerine: — Denemek ister misiniz?.. dedi. — Memnuniyetle... Ertesi gün Ösoviekiçi, memurların dikkat nazarlarını çekmeden, sanki sa. dece bir ziyaret maksadiyle gelmiş gi- bi bütün büroları gerdi, mücrimi tanır dt ve gizlice polislere gösterdi. Memurun evinde derhal bir araştır . ma yapıldı, çalınan senetler bulundu.. | Hiırsır tevkif olundu. Kadınlar da yeni- den vazifelerine devama başladılar. Köylünün kafasını baltayla uçuran kim ? Feci bir vak'a daha.. Balta ile ve pek müthiş bir sürette işlenmiş bir cinayet.. Doktor (Düfay); (Madam N..) nun genç hizmetçisinde görüş, kayıptan ha- ber verme kahiyeti olduğunu bir tesa . düf neticesi anlamı! Garibi şu ki bu genç kız, Hypmogue - Suni uyku) ya — da- dıktan sonra elleriyle dokunmak sure- tiyle kayıptan haber veriyordu. Yazık Ki bu kızcağız; (Somnambulisme — Sairi filmenam) bubranları geçiriyor- du. Bu yüzden hapse girdi. (Mari) hapisanede iken, erkekler kıs mında bir intihar oldu. Mahpuslardan birisi, kravatı ile kendi kendini boğ- muştu. Kravatını yatağın ayak ucun - deki demire bağlamış, sonra yüzlü ko- yun uzanıp yere yatmıştı. Boynuna ge- çirdiği ilmiğin boğmasını bu Buretle temin etmişti. Bu İntihar bir itiraf demekti. Zira, bu adam bir köylüyü balta ile öldürmekten suçlu idi, Fakat bu, müstantik için bir muvaffakıyetsizlikti. Çünkü, cürüm a. leti olan balta henliz bulunamamıştı. Cürüm âleti nerede ?.. Doktor Düfay; müddeiumumiye ve mahkeme heyetine Mariyi sorguya çek. meleri teklifinde bulundu. Hâkimler, doktorun bu teklifini — muvafik buldu- la (Someil | dğıt parçasına sardı ve kadınlar ta. rafına gitti. Doktor, elini alnına koymak suretile Mariyi uyuttu. Cebindempaketi çıkar- dı. Ellerinin arasına sıkıştırdı. O anda, rzavallı kızcağır sarilalye . sinden sıçradı, buma dokunmak isteme- diğini söyliyerek paketi fırlattı, attı. — Bu paketin içinde ne var, zanne . diyorsunuz?. — Bir adam öldürmiye hizmet eden bir şey... — Bir bıçak, bir tabanca?.. — Hayır, hayır.. Bir ip.. Bir kravat, Kendini astı.. Mari, bunun mahpuslar- dan birisi olduğunu ida ilâve etmişti. Doktor sordu: — Niçin mahpus idi? « — Arabasına binmek isteyen bir a. damı öldürdü.. — Neyle öldürdü?. — Balta ile.. — Baltayı ne yaptı 2. — Durunüz.. Bataklığı suyun dibinde.. Pekâlâ gö İşte Düfay, Kravattan bir parça kesti, Mari, bu bataklığın ırıı!m*"'l' o kadar kat'iyetle tıyh etti kkk VA gün jandarmalara yaptırılan garif mada cürüm aleti olan baltâ içinden çıkarıldı. bir Her türlü tahsilden mahruf gneç kızın, hâkimlerin, ;ı-"""“m ğık « bir türlü bulmıya muvaffak tayll ları bir şeyi kat'iyetle görmetl, ) — Meşhur bir grafolof - ga Şndelı:ı garip bir " uî* A: lım: Şerman, yuywn diye kabul eden mqhııf merika, Avusturya, Polotya lovakya polisleri bu adamın M çok defa istifade etmişlerdi. M Rafael Şermon; grafoloğ M iddia ederdi. Ve insanlar hükmlerini yazılarına bakarak di. (Şerman) a bir mektup "’uu','ı lini arkasına götürür, kâğıdı (Devamı karşıki sayfanın 1 ae nunun altındı. « X£KHRAMAN KIZ —ii stlğalkr n aamamn Trankavel, onlarr başlarından ayak larına kadar süzdü; İkisi de gerilediler Kılımtını bir köşeye fırlattı: İkisi de ürpererek şöyle düşündüler: Bizi boğa rak öldürecek, Trankavel kısa bir süküttan sonra: — Rahip Korinyan, dedi. Manastı rihinzin güzel bir süs olan ve uçlarında çiviler ve sair keskin ve kırıcı takıntı lar bulunan bir âleti evde bıraktığıma çok müteessirim! Rahip dehşet içinde kekeledi: — Sen Labrın âletit Kılıncın önünde bu kadar şaşırmız. ran, fakat bu Gletin hatırasiyle bile ür peren Korinyanın — çehresinde dehşet tevlit etti, bir surat ekşitme belirdi ve Trankavel de bir kahkaha savurdu: — Aman rahip hazretleri, mademki suratınınza bu kadar güzel ifadeler ve- rebiliyorsunuz mınum'ı değil, sirke gidin! Raskas bu ıöıln- üzerine: — Galiba kurtulduk! Diye düşündü. Trankavel de bu de- fa ona hitap etti: — Ya sizin isminiz ne, halâskârım? Çünkü netice itibariyle, hakikaten si- zi sayenizde kurtuldum. — Hizmetkârınız ve hürmetkârını zın adı Raskastır. Monsenyör. Bu defa Trankavel kahkahadan kı rıldı, — Raskas, Raskas! Canım, bu bir balık ismi... Raskas yerlere kadar iğilerek e- vap verdi — Siyaset'n büyük dalgalari için de iyi yüzdüğüm için, bu itim bana ta kılmış olacak! 'Trankavel bir an susarak âdeta mer hamet dolu bir nazarla iki casusu süz- dü sonra şöyle dedi: — Dinleyin Raskas ve Korinyan, efendiniz Kardinaldan nefret ediyo- rum. Fakat bu nefretim, onu sizin gibi iki hokkabazdan mahrum edecek kadar K * ı 'ı sarsılmazdeğildir. Binaenaleyh gidebilir siniz. Gidin bakayım!.. İkisini de salondan dişarrya İtiyor, mütemadiyen gükiyordu. Raskasla Ko- rinyan yandaki odada yalnız kalınca, hâ Vi şaşkın şaşkın birbirilerine bakıyor ve Trankavelin salondan gelen kahkaha- Jarını dinliyorlardı. Nihayet Korinyan mırıldandı: — Bizi öldürecekti, halbuki... Raskas da cümleyi tamamladı: — Kılrmıza bile dokunmadan bizl serbest bıraktı. Bahçeye açılan kapıya dogru yürü düler, İikisi de düşürteliydi. Yalnız kalan Trankavel de şöyle mr tıldantyordu: — Zavallılar! Amada korktular ha. Acaba kont ne oldu? Ya merd yürekli kalfam! Ah kardinal eğer dostlarımın başına bir felâket geldiyse ölüme ha. zır ol! Ve bu düşüncelerin tesiriyle o da dışarıya dogru yürüdü. Bu esnada Raskasla Korinyan tek rar salona döndüler. Trankavel yarı şaka, yarı ciddi ba- ğerdi: — Yine mi siz? Raskas eğilerek kekelemiye başladı: — Monsenyör, şey, kapı... Bu binaya girdiğimiz kapı,. Açık burakmış olduğu muz kapı.. — Canım ne oldu bıı kapı? Yerini mi değiştirdi? Korinyan da tıpkı cüce gibi şaşkın bir şekilde kekeledi: — Bu kapı... İşte o kapı İyice kilit lenmiş!.. Trankavel kendisini yakalamak isti yen fakat garip bir tali Lilvesi 'olarak, şimdi onunla müttefik olan iki casusula beraber kapıya doğru koştu ve kapının filhakika kapalı olduğunu gördü. Kapt dışarıdan kapanmıştı ve açıl- masına imkân ve ihtimal yoktu. Esa- sen bu nevi kilidler ancak, binalar mu- 57 " KAHRAMAN KIİZ - hasara edilmiş birer müstahkem kale haline Hrağ edildiği takdirde kullanı- hi u. 'Trankavel, hiç vakit kaybetmeden, binanın semin katını iyice araştırdı fa kat hiç bir mahreç bulamadı. Bunun lize rine tekrarı kapıya doğru geldi ve endi geli bir tavurla mırıldandı: — Fakat bu kapıyı kim kapadı aca- ba?l.. Korinyan ıstavroz getirerek, deh- get içinde: — Her halde şeytan! Dedi ve lâtince bir şey dı. Bunun üzerine Raskas da: — Senin lâtinceni şeytanlar tep- sin!.. Diye bağırdı ve Trankavele dönerek ilâve etti: — Berte Monsenyör! - y Trankavel hiddetle sözünü kesti: — Bu unvanı da bana nereden tak tn2,, Monsenyör, monsenyör diyip du Y yorsun!... Beni kardinal mı zannet- Ch mıtıldan Raskas hayretler içinde kalarak dü şündü; — Bu nasıl insan?.. Monsenyör di. ye hitap ediyorum da hoşuna gitmiyor, 'başkasına böyle desem, Üstüne avuç a- vuç para bile verir!.. Olur şey değlli.. Ve bunun üzerine, Trankavelin ga- Tip halleri onu büsbütün Güşündürmiye başladı. Hak'katen bu kapıyı kim kapamıştı Trankavel iki esirini binaya sürük lediği sırada, üç şahıs, Katr-Fis sokağın daki kapıdan, bahçeye giriyorlardı. Bun lardan birisinin elinde bir tomar anah tar vardı. Üzerindeki elbiselerden Gizin hademesi olduğu anlaşılıyordu. Onun altı adım İlerisinde, asilzade oldukları besbeli olar. diğer iki şahıs yürüyorlu. Bu iki şahıt yavaş — sesle konuşarak, 'Trankavelin açık bıraktığı kapıya geldi ler ve içlerinden biri hademeye dogru dönerek sordu: — Burgony, binanın içini İyice dola$ tınız mı? — Brsi, bark basretleri, iylar BÜ faştım, artık bu kapıyı hhdlm”f,; başka yapılacak bir iş yok! Böyle artık büyük efendimin nezdindeki Mi firlerin, hiç kimse qnlmdl!l edilmiyeceğinden emin olabiliriz- yapıyf Bu sözler üzerine Burgony kilidledi ve ilâve etti: * — İşte anahtar! Bu da b'hâıhıl nahtarı, Artık ümid ederim ki, DÜS retleriyle kont hazretleri, âl aldığım sal0 battan memnun kalırlar. Meras nundaki koltuklar muntazaman mıştır. Yandaki oda da, eımd“”;_w firleri için bir masa hazırladım. çlimle his muhterem misafirlere, kendi € geeit met edemiyeceğim için mütet ”,r Çünkü diğer bütün hademelere _ niyet verildiği gibi, yarın sâ' benim de, binaya girmem "'““d ğ tir. Biraz hüzünle söylenen bi söRE A zerine Burgony ağır ağır (l asilzadeyi selâmladı ve Ç? m.u"gıx asilzade de, hiç bir sürprise mamak için, son bir defa fında döndükten sonra, Katr- ndan çıktılar, V Sladelerlik ;:j:n’” ada görünüyordu, gizli ihi iu besbelliydi, çehresinde lW dişe okunuyordu. Dördüncü Ve pa—dv gâbi ine bir sakalr vardı. 'e leınfiyeooüçüncULo' ordü. A d'Anjudan daha fazla benziY0” aç Bu adam Bdr:tlnyî ö Vandam Sezar dö burbon Öteki takriben yirmi ":ğ,'M idi, güzel bir çehresi, çok dyl” ve hareketleri vardı. Uzun leri, gözlerine, aşk ni vuruyordu. Bu ge$ 1_';:;9“ Kont dö Şale, Hanri dö 4 Tıınhvel hp'y' lîk' m:"f tikten sonra gayet sakin BK ğ v& h A — af HKG P ” z A, FEESLTES YF TI LYLLPA —SK