9 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

9 Aralık 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ÖLDÜRECEKLER GOK 'TEHLİKELİ ..« SENİ ) CiYi SÖYLEDİNc. İŞTE $ŞİMDİ . SLECEK/ J İMNi, DÖŞGRTDEFİNE <| |on Mİ VON ; DOLARLIKİ y DURİ. İŞİTTİNMİ ZL OÖN MMİLYON A AFRİMAYA GİTMENE V) BiR SARTLA RAZI / : LECEĞİN BiR Ğit İ h Eh! dedi. Esir edildik; artık, bu hp'yl bize açmalarını beklemekten baş y*aptıa ak bı .Ğ e * CH w b c ir işimiz yok. Şimdi, eğer GPtyı ancak on gün sonra açarlarsa İ& Je kapılart veya pencerelerde ki Tir kafesleri kırmanın yolunu bula bl';:î k, açlıktan öleceğiz, mesele gayet R“îhselenîn bu şekilde basit olması, Tasla Korinyanı ürpertti. d, ra'nkavel odada dolaşıyor bu kapan hy;rgörülmeden çıkmanın çarelerini a âî? Onun için asıl mesele, yukarı İnm , / Pencerelerin birisinden aşağıya *k değil, fakat, kendisini takip e- nMq!;"luıcl.lâ!-_ adamların sarasına düşme Kendi Ş kendine şöyle diyordu: Ve hç _Muhafızlarm bahçeye daldıkları leri m“-m bu binaya girdiğimi gördük- 'hı;h:;hakkak“" Kapıyı onlar kapat- İp İT ve şimdi, otelin etrafı sarıl- * Geceyi beklemek lâzım. ü kararı verdikten sonra bir sıra &G “ine uzandı ve gözlerini kapa- îîı Casus hayretle bağırdılar: & © yapıryorsunuz, mösyö? Demek | h vaz geçtiniz öyle mi? ağa ; h!_ Madamki başka türlü yap- &, de?k?" yok, ölümü bekliyorum. Ra €nim gibi yapın. skas inledi: %,: Âh yarabbim! Hangi şeytana uy. i :a k_îlrdina]in hizmet'ne girdim!.. "lvq :a İyice karardığı zaman, Tran- le Rö;— dâl“nlm aydınlık olduğunu hayret kası, Vak_ıa, ışık gayet azdı, fakat, Thüş oıda Korinyanın önünde diz çök- kî"îşi u_ğl-lnu göstermiye kâfiydi. Ras Sağlama bağlamak için rahibe gü ati ı:f alettiriyordu. Yrankavel Bu 'ld,n Bin tavanda asılı bir idare kandi ş — #ktığını gördü ve şöyle düşün u. * S Ba kanc_iiı_ ben buraya gelmeden —ı!hrihyı:ş“hfuşnr. Demek ki bu gece — HU ziyaret vuku bulacak. Bu zi u T ORASI SENİN GiDEBİ- ' KAHRAMAN KIZ h Si Pa GKT TE daf'a aü ÖLEİ Bazil »di Kaf ai Kü mkdi SARTINI KABUL ) EDİYORUM... | /'DE GELİRİM.$ŞARTI- ( yaretşilerin kim olacaklarını bilmedi- ğ m için, en dogru hareket, buradan çı- kıp gitmektir. Ey! senyör balık ve siz Sen-Labr âleti rahip hazretleri, boş ge vezeliği bırakın, gitmek zamanı geldi. İki casus —yerlerinden fırlayarak Trankavelin yanıma yaklaştılar ve se- vinçle bağırdılar: — Gidiyor muyuz? Trankavel bir meşale yaktı ve: — Beni takip edin, dedi. Onlar da tıpkı uslu çocuklar gibi, © nu takip ettiler. Esasen, ona karşı her nedense büyük bir itimadları verdi ve istediği yere onu takip edeceklerdi. Trankavel ilk kata çıktı ve bütün ka pıların açık olduğunu görerek, muhte- şem bir ,şekilde döşenmiş, duvarların- da envai türlü kiymetli silâhlar ışıldı yan büyük bir salona girdi. Sağda ve solda perdelerle örtülü iki kapı vardı. Ve bu iki kapr şüphesiz iki salona açılı yordu. En dipte bir taht vardı. Trankavel gülerek mırıldandı: — Galiba Sen-Avuay sokağındaki tavan arası odamdan daha şıkça bir yer Bunun üzerine yandaki salona girdi ve birdenbire durdu. Bir Şşeye hayran hayran bakıyordu. Hayranlığını celbe- den bu sahne, hiç şüphesiz, salonun haş meti değildi. Arkasında Raskasla Korin yan da gözlerini açmış gülümsiyorlardı. Her ü;ünün bu kadar bü]ıük bir me rakla seyrettikleri şey üzerinde nefis ye mekler bulunan büyük bir masaydı. Bu masa niçin hazırlanmıştı? Bunu merak etmediler. Bir saniyelik tereddütten sonra, masanım yanımma yaklaşmışlar, a- tıştırıp duruyorlardı. Korinyan tıkltm tıklrm doldurduğu ağzını güçlükle aça rak mırıldandı: — Dogrusu ancak sefil sebzelerle nohudundan manastırı terkedeceğim ge liyor, Raskas da cevap verdi: — Kılıncı ve Kardinalı terkedip bu rada kalacağım. Trankavel birdenbire: n | BİL EN GiDERSEN BEN Yo VA: HANİ KABUL ETMİŞE YİN TÜT 'SENİNLE, € ıatı.ı-.ç.iöın!_ " EVET KABUL ET- K mMiŞTiM. PEKALA SEN DE GEL/ ıiliD KAHREAMAN KIZ "BS - # Korinyan uzun kolunu Trankavele doğru uzatarak cevap verdi: — Bu şerefli asilzadeyi, muhafiz- ların kendisini yakaliyacaklarından ha- berdar etmek istiyordum. Raskas da derhal mukabele etti: — Ben duvardan atlıyarak ve kapı yı açarak onu kurtardım. — O bana aiddir, ben olmasaydım, muhafızlar onu yakaliyacaklardı. — O bana aiddir, kendisine sor da bak!.. Bunun üzerine — hiddetleri azami hadini bulan iki tasus yekdiğeri üzeri- ne atıldılar. Küfürler lanetler savruldu. Her ikisinin suratma mütekabil yumruk lar indi, nihayet ikisi birden bitkin bir halde yere yığıldılar. Ayağa kalktık- larr zaman, Korinyan rakibinin yanağı nın şişkin olduğunu görerek sevindi, Raskas da rahibin gözü etrafında matem renkli bir haleyi görnünce memnuniyet le gülümsedi. Birdenbire, ikisi de çelik bir elin yakalarına yapıştığinı hissetti ler ve Trankavelinm sesi ikisini de titret ti: k — İkiniz de bana aidsiniz. Silkinerek kurtulmak istediler fakat muvafak olamadılar. Trankavel devam etti: — İkiniz de kardinalın uşaklarısı- nız! Rahip hazretleri, Bastiyde sizi ya- rımı boğmuştum. Şimdi tamamiyle boğ- mam İâzım. Ne dersiniz? İkisini de bıraktı fakat hemen ayni zamanda, Raskasın belindeki kılıncı çe kerek şöyle dedi: — Benim esirlerimsiniz! Yürüyün, yoksa ikinizi de öldürürüm! Raskasla Korinyan biribirlerine bak tılar. Trankavel yaralanmıştı, fakat ya ra gayet hafifti ve iki casus, bu yara- nn onun kuvvetinden hiç bir şey eksilt mediğini hissettmişlerdi. Bu bit tek ba kışla düello üstadına hiç bir şey yapa miyacaklarını ve binaenaleyh ona itaat tan başka çare bulunmadığını biribirle rine anlattılar. â 4 nij L EE FŞ 2 P .- SY Va 2 C mmerar Trankavel, Gizin ikametgâhmın ten ha olduğunu biliyor miydi? Yoksa her şeyi istihfaf eden bir haleti ruhiye için de miydi? Bahçenin nihayetinde binanın bir cephesi vardı ve Trankavel orada açık bir kapı görüyordu. Ve büyük bir hid detin tesiri altında belki de ne yaptığı nı bilmeden, iki Lasusu bu kaprya dog ru itti. Üçü birden bu kapıdan içeriye girdiler ve alçak tavanlr bir salonda bulunduklarını gördüler. Kaorkudan zi yade hiddet içinde yürüdüler. Üç oda dan geçtiler ve nihayet büyük bir salo na girdiler. Bu salonun yegâne mobil yası bir kaç tane sıraydı ve bu sıraların üzerindeki tozlar, buraya, uzun zaman adanberi hiç kimsenin girmediğini gös teriyordu. 'Trankavel burada bir mahreç bulun —adığını görerek girdikleri kapıyı ka pâadı ve : ğ ; — Durun! Diye emir verdi. İki casus: — Mahvolduk. ü Diye düşündüler. İkisi de mosmor kesilmişlerdi. Fakat, haksızlık etmemek için şunu de söylemeliyiz ki, vaziyetle rini büyük bir cesaretle göz önünde bu lunduruyorlardı. Casusluk gibi tehlike li bir mesleğin er geç, başlarına bir belâ getireceğini zaten biliyorlardı. Korku- yorlardı. Fakat titremiyorlardı. mantöo larının altından gizlice kamalarını yok- luyorlardı, hayatlarını pahalrya mal et miye karar vermişlerdi. Fakat, gözlerini Trankavele kaldır dıklarrı zaman, bir ürperme, bütün vü- cudlarını sarıyordu. Üstü başı kan icin de olan ve bir sevki tabil ile, süküneti kr lıncı ile kamçilayan bu adamın çehres'a den kati bir karar verdiğini anliyor ve ölümün yaklaştığını hisediyorlardı.... eV Trankavel, sakin fakat korkunç br sekilde üzerlerine yürüdüğü zaman. T7 si birden, ayni hareketle birer mahnkıür: gibi başlarını önlerine iğdiler,

Bu sayıdan diğer sayfalar: