AYA GİTMENE R ŞARTLA RAZ!I ıu_ | Aı?m SARTINI KABUL ) EÖİYORUM... , PZ SENİN GİDEB iN BİR Bişe S KAHRAMAN KIZ hp;., E-.hl dedi, Esir edildik; artık, bu Bize açmalarını beklemekten baş Yapılacak bir işimiz yok. Şimdi, eğer “;?lrı ancak on gün sonra açarlarsa %hb .ı: îkıpdau veya pencerclerde ki afesleri kırmanın yolunu bula :;:îk açlıktan öleceğiz, mesele gayet a tselerin bu şekilde basit olması, 'dila Korinyanı Ürpertti. ankavel odada dolaşıyor bu kapan ,f'un:lirülmdm çıkmanım çarelerini a HNH“ Onun için ası esele, yukarı h'_'k ı'ler?ccrckri:ı birisinden aşağıya den mr'îeığı.lı .'ıkat,ı kendisini takip e- —.ı"_ isellât, adamlarım arasına düşme Kendi kendine şöyle diyordu: * heh_)/luh:fızlum bahçeye daldıkları i _u-:ııkbu binaya girdiğimi gördük- _".' Sakkaktır. Kapıyı onlar kapat- qm_’dır ve şimdi, otelin etrafı sarıl- * Geceyi beklemek lâzım. l karatı verdikten sonra bir sıra & Zerine uzandı ve gözlerini kapa- ha Caâsus hayretle bağırdılar: Ne yapryorsuznuz, mösyö? Demek vaz geçtiniz öyle mi? '—İıl lm“ Madamki başka türlü yap- lşdc mkân yok, ölümü bekliyorum. benim gi Rask gibi yapın. a İnledi SAh İ j *lu.. yarabbim! Hangi şeytana uy i kardinalin hizmet'ne girdim!.. L"*L Vi İyice karardığı zaman, Trah- k ıün::fu'ıu.—. aydınlık olduğunu bayret ka ç Vakıa, içık gayet azdı, fakat, a Korinyanın önünde diz gök- bi _:_üunu göstermiye kâfiydi. Ras 'ıhh'nulhmı bağlamak iç'n rahibe gü N"'!" alettir'yordu. YYankavel Bu eg PKrn ta vanda asılı bir idare kandi A, * Tktığını gördü ve şöyle düşün B < Ve BU kandıl.iben buraya' gelmeden . ":'"'î"!'"- Demek ki bu gece — İT ziyaret vuku bulacak. Bu zi yaretşiler'n kim olacaklarını bilmedi- ' m işin, en dogru hareket, buradan çı- kıp gitmektir. Ey! senyör balık ve siz Sen-Labr âleti rahip hazretleri, boş ge liği bırakın, gitmek zamanı geldi. İki casus — yerlerinden fırlayarak Trankavelin yanma yaklaştılar ve se- vinçle bağırdılar: — Gidiyor muyuz? Trankavel bir meşale yaktı vet — Beni takip edin, dedi. Onlar da tıpkı uslu çocuklar gibi, o nu takip ettiler, Esaşen, ona karşı her nedense büyük bir itimadları verdi ve istediği yere onu takip edeceklerdi. Trankavel ilk kata çıktı ve bütün ka pıların açık olduğunu görerek, muhte- şem bir gekilde döşenmiş, duvarların- ürlü kiymetli silâhlar ışıldı y . Sağda ve solda perdelerle örtülü iki kapı vardı. Va bu iki kapı şüphesir iki salona açılı yordu, En dipte bir taht vardı. Trankavel gülerek mırıldandı: — Galiba Sen-Avuay sokağındaki tavatı arası odamdan daha şıkça bir yer Bunun üzerine yandaki salona girdi ve birdenbire durdu. Bir şeye hayran hayran bakıyordu. Hayranlığını celbe- den bu sahne, hiç şüphesiz, salonun haş meti deği Arkasında Raskasla Korin yan da gözlerini açmış gükimsiyorlardı. Her üçünün bu kadar büyük bir me rakla seyrettikleri şey üzerinde nefis ye mekler bulunan büyük bir masaydı. Bu masa niçin hazırlanmıştı? Bunu merak etmediler. Bir saniyelik tereddütten sotrra, masanın yanıma yaklaşmışlar, a- tıştırıp duruyorlardı. Korinyan tıklım tıklrm doldurduğu ağzımı güçkikle aça rak mırıldandı: — Dogrusu ancâk sefil sebzelerle nobudundan manastırı terkedeceğim ge liyor, Raskas da cevap verdi: — Kılıncı ve Kardinal: terkedip bu rada kalacağım. 'Trankavel birdenbire: ND DOSON X. DEFİNE — ON ıâı—vou DOLARLIKİ ? EVET KABUL ET. MİŞTİM . PEKALA tp SEN DE GEL/ E PESİNDE .00 SA MÖWTDEe J ; DN Y DuRl FTT 3 İSENİNLE GELEÇEĞİMİ Gipterar KAHEKMAN KIZ vs ıi — Korinyan uzun kolunu Trankavele doğru uzatarak cevap verdi: — Bu şerefli asilzadeyi, muhafiz- Jarın kendisini yakaliyacaklarından ha- berdar etmek istiyordum. Raskas da derhal mükabele etti: — Ben duvardan atlıyarak ve kapı yı açarak onu kurtardım. — O bana aiddir, ben olmasaydım, muhafızlar onu yakaliyacaklardı. — O bana siddir, kendisine sor da bakt., Bunun Üzerine — hiddetleri azami hadini bulan iki yekdiğeri üzeri- ne atıldılar. Küfürler lanetler savruldu. Her ikisinin suratma mütekabil yumruk lar indi, nihayet ikisi birden bitkin bir | halde yere yığıldılar. Ayağa kalktık- ları zaman, Korinyan rakibinin yanağı nen şişkin olduğunu görerek sevindi, Raskas da rahibin gözü etrafında mutem renkli bir haleyi görünce memnuniyet le gülümsedi. Birdenbire, ikisi de çelik bir elin yakalarına yapıştığını hissetti ler ve Trankavelin sesi ikisini de titret ti a — İkiniz de bana nidsiniz, Silkinerek kurtulmak istediler fakat muvafak olamadılar. Trankavel devam etti: — İkiniz de kardinalın uşaklarısı- niz! Rahip hazretleri, Bastiyde siri ya- rem boğmuştum. Şimdi tamamiyle boğ- mam lâzım. Ne dersiniz? İkisini de bıraktı fakat hemen ayni zamanda, Rasasın belindeki kılıncı çe kerek şöyle dedi: — Benim esitlerimsiniz! Yürüyün, yoksa ikinizi de öldürürüm! Raskasla Korinyan biribirlerine bak tılar. Trankavel yaralanmıştı, fakat ya ra gayet hafifti ve İki casus, bu yara- nt onun kuvvetinden hiç bir şey eksilt mediğini hissettmişlerdi. Bu bit tek ba kışla düello üstadına hiç bir şey yapa miyacaklarını ve binaenaleyh ona itaat tan başka çare bulunmadığmı biribirle rine anlattılar. Trankavel, Gizin ikametgâhmın ten ba olduğunu biliyor miydi? Yoksa her şeyi İstihfaf eden bir haleti ruhiye için de miydi? Bahçenin nihayetinde binanın bir cepkesi vardı ve Trankavel orada açık bir kapı görüyordu. Ve büyük bir hid detin tesiri altında belki de ne yaptığı nt bilmeden, iki tasusu bu kapıya dog ru itti. Üçü birden bu kapıdan içeriye girdiler ve alçak tavanlı bir salonda bulunduklarını gördüler. Korkudan zi yade hiddet içinde yür dan geçtiler ve nihayet b na girdiler. Bu salonun yegâ yası bir kaç tane sıraydı ve bu sıraların üzerindeki tozlar, buraya, uzun zaman adanberi hiç kimsenin girmediğini gös teriyotdu. 'Trankavel burada bir mahreç bulun —adığını görerek girdikleri kapıyı ka pâdi ve : * — Durun! Diye emir verdi. İki casus: — Mahvolduk. —— Diye düşündüler. İlrini de mosmor kesilmişlerdi. Fakat, haksızlık etmemek için şunu de söylemeliyiz ki, vaziyetle rini büyük bir cesaretle göz &nünde bu tunduruyorlardı. Casusluk gibi tehlike li bir mesleğin er geç, haşlarına bir belâ geüreceğini zaten biliyorlardı. Korku- yorlardı. Fakat titremiyorlardı. manto larının altından gizlice kamalarını yok- luyorlardı, hayatlarını pahalıya mal ct miye karat vermişlerdi. Fakat, gözlerini Trankavele kaldır dıklarr zaman, bir ürperme, bütün cudlarını sarryordu. Üstü başı kan i de olan ve bir sevki tabil ile, sikünet Taıncı ile kamçilayan bu adamın çehres'i den kati bir karar verdiğini anliyı ölümün yaklaştığını hisediyor! eV Trankavel, & şekilde üzerler si birden, ayni hareketli gibi başlarını önlerine iğdiler.