d ddi Y FT S ELARE NK SO MEND “İEGRECERRC NUK e — SA . Sükç ” YA : OO p 0 Ülden datrosi. ÇMa Ümüüş '»-———:S—— Nlî:â'? çatısı süslü camlarla ör- » ÜÇ tarafı gişelerle çevrilmiş, Gtrmer döşeli geniş bir. meydan. l..uı_ıl!ian açılıp kapanan üç büyük '%lılhhp'd"' yığın yığın İnsan, te areketlerle giriyor, Çıktyor.. ölerin önlerinde beşer onar kişi- “Mecikler..Kapının tam karşısın Meydanın ortasma doğru uzan- hn“leri açık bir barakacık ki üç “—y:'ndka“hı-r biri ayrı bir numaıa l İt küçük küçük kapak- N;l' kaplanm Glsolar ik Söle 4 öi Meydanın İki ta. ıülm_l! Çevreleri dilim dilim müsavi “lerle ayrılmıs iki yazı kürsü. Bözlerine abanan çeşit çeşit lâr, önlerindeki kâğıllara ha- ATIl bir şeyler yazıyorlar.. UŞ bakışt görünüşile burası bir Ca Yuyasına ne kadar benziyor. Kârınca eline geçirdiği bir yiye- Mrçasını nasıl koşa koşa yuva- taşıyorsa, oluk oluk akan İn- & t Ytğınları da — buraya mektup *İYorlar, ltr #a ı * * * Bt *tanbul merkez postahanesinin "'hl:mm"" faaliyet manzarasını Di İ& görmüşsünüzdür: fakat 700 , Bispatfusun bütün dünya ile ve bir- | Yaşıp, Mühaberesine geniş bir kana! | aa a İ İNea *i gören postahanemjzin nasıl Mlğini hiç morak ettiniz mi? | BşgieTİnö ati kuruşluk bir pul ya- | ı.“:fb Posta kutusuna attığımız bir Krmaşi Kaç elden geçiyor ve b Yarılan yolladığımız adrese nasıl | Yor? ı,"n.q“)'ımu dört tarafından !atan- &etlen ve buradan yine dünya- Tn n uradan y y dört- tarafına gönderilenlerle S1 Jeap eden bi e mekt Bazete, Ve salreyi, bu gihirli makino. kedeflerine ulaştır. ? nde kıvrılan imek için bu | eyi yakından tetkik etmeği Malı buldum ve postahanede kü- | _*blf Rezinti yaptım. Çok munta- | & AÂdeta bir makine gibi çalışma- ı İ Çüünebilesceğimiz bu cumhuri- | wennsı-ılmlı gürdüklerimi ve | diklerimi size de anlatayım. | Bakal ©9 binle b , .— . » ı,':lnbuı posta Ati lemdir. Günün | a. * Çalışan ve birçok ferazatkâr t B | Tlatrı içinde toplay ı mücr. | A, Posta, telgref ve havale olmak aşlıca üç kısma ayrılmı Kapıila kismr iki şubeden mürek- y Si başlı başına | yirmi dört sa- | selen dairesi. l.nn")'-înın dört tarafından M Tte tüplar, evvelâ "gelen dalre. İüp, paverilir. Bu dafre, bütün mek- | 'Vlı, Srtpost eto ve püketlere | tyy Aihini gösteren bir d Alreş; Sonra bütün- bunları “giden | * Bö verir. “Gelen dalresi,. Beniş bir faaliyaet içinde bu- Üan M nu anlamak için her gün el. | ğ,“.':lrrii:i mektup, küçük pâaket, t bil kartpostal vesairenin mikta. Pai Mek kâfidir br aillan vasati bir hesaba göre, Beyy, eYe günde - 16 bin mektup | " © Buna gazete, matbua - ve M İşPAketler dahil değildir. Bun- A qlh:* bu rakama en azdan 16 'lıı' İlâve ederseniz. her gün .1“ ğ Alresi,, nde damgalanan ve PX ga ccen mektup vesalire miktarı ü H,,, N olduğu meydana çıkar. İaa ; Yirmi dört saatte 32 bin, | D. ve dakikada 22 mek.| B Böylece İstaobul postahanesi. | e tüp Çü dalresi,, ayda 960 bin | Föah uv“!_ Baireyi elden geçiriyor. İlâve edeyim ki bu vasati Tf günler içindir. B 8e? milit günlerde « İ? binler hanesine Tamlar | delik kadar | ;“îı:';";“n dalr ,:ı.__m'nn:vuı.r. şanlıdan nişanlı- M Pabay * heyecan. evlâttan ana %!' _": Saygı, ahbaptan ahbaba t m Üron ve hulâsa horbiri va- )n;'*'ıdn" İte, Bevinç, snadet, tees- Ve '”’ı Ye elem gibi muhtelif acı. öm klar aşılayacak olan y * t Mektuplar burada ayrılır- baL bekiie övercinler gibi. kendi. | Srlap ' kliyenlerin bulundukları | Oğru uçurulurlar. İi büyük iş! göz önünde tu- | tağ, Söniş tİ’P'*ıılrı kim bilir ne ka- | ;;ı'm tan Cökilütr ve takatmatı ola- M ;:uı;_"'"amx yanılırgınız, Ayarı N h —üeı," Mokanizma pek basittir | S Gime) bir saat intizamile :1 kınmıdan mürekkoptir: y 0niz Giheti, Akdeniz ciheti, Post restant kızların işine HABER — gişesi yaramıyor ! İşte siz de görüyorsunuz ki, postrestont gişenin önünde bir tek genç kız yok... Yedi yüz bin insanı birbirile ile konuşturan yer ve dünya şebir ciheti ve haricf ciheti. Bu dört cihete ayrı ayrı köşeler nhsis edilmiştir. Dört cihetin her. Dirinde, ihtiva ettiği mıntaka için. de bulunan ve postahanesi olan bü tün şehir kaza ve nahiyeler için a rı ayrı güzler yapılmıştır. Mesolâ adeniz ciheti,, Kısmında, bütün Karadeniz havalisinde bulunan şe- hir, kataba ve nahiyelerin adlarını taşıyan ayrı ayrı gözler vardır. “Gi. den dalresi,, ne verilen yığınlarla mektup, küçük paket vesaire evvelâ bu dört cihete göre ayrılır ve o kı- sıtnlara günderilir. Bu dört kısımda çalışan memur. lar işlerinde o kadar mütehassıs ol- muşlardır ki zarfın üzerine bir ba. kişla onun ait olduğu gözü bulup yorleştirmeleri bir olur. Sonra, her kısımda, bütün bu mektuplar ayrt uyrı, gidecekleri yerlerin adlarını taşıyan çantalara konur ve sevk edi. leceği yore göre vapurda veya tren. de bulunan seyyar memurlara tes. lim edilir. Soyyar memurlar da, bu çantaları nit oldukları vapur iskele. Jerinde veya tren istasyonlarında kendile bekliyen memurlara tes llm ederler. Şekir içine günde üç parti gubelerine memleketler Bglâ cek mo plar, oldukları posta sevkedilir. — Şubelorde müvezzilerini günde dört defm t kararak mektlupları adresie- 6 ulaştırırlar., Yalnız İstanbul sta ve telgraf müdürlüğüne bağlı an posta Şübelerinin adedi yüzden fazladır. Telgraf kısınına gelince: Alıcı ve verlei bölümler bir arada çalışmak- ta ve İki büyük salon işgal etmekte- dir. Bu kısımda memurlar — nöbetle çalışmakta ve muhabere kesilmek- Bizld devam etmektedir. Eski sistem Mora mubhabere makineleri pek at kalmıştır. Bunların yerlerine son gİstom süratli Hük vo Siges makine- teri konulm ur. Şurası şayanı dik kattir kiç “yıldırım telgrafı,, usulü- nün Ihdasından #sonra İstanbulda telgraf muhaboratı eskisile muka- yese kabul etmiyecok kadar artmış- Ur, Bu rağbeti temin eden sebebin “yıldırım,, usulündeki sürat oldu. ğunda hiç şüphe yoktur. “Yıldırım,, telgrafları bilhassa ticaretle uğra. şanlar için çok faydalı olmaktadır. Bununla beraber, her gün bir yeni sehri diğerine bağlayan telefon şebekesi yıldırım telgrafımın yerini almağa namzettir. Böylece Yyakın bir gelecekte, yıldırım telgrafı: ân- | cak telefonla muhabere edilemiyen selir ve kasabalar arasında işe ya. | | | rayabilecektir. Pon mı oldu. anemizde bir de Fono kıs. u belki birçoklarımız bil ! nin işf, Ulecarların ve | bir kısım apur- kumpanyalarının | mühlim ve müstacel telgraflarını, tevzlat kısmına verilmeden evvol, telefonla sahibine okumakdır. Tel Eerafname, telefonla — okunduktan sonra, tevzlata verilir ve yine sahi- bine yollanır. Ancak mücssese sahi- hi veya tacir kendisine cekilen tel. “rafta neler yazıldığını böylece bir iki saat evvel öğrenmiş olur. Tica. rotte iage bu kadar zamanın kıymeti ir hayli fazladır. Postahanemizin havale kısmı da, isi fev âde fazla olan bir şubedir. Bllhassa ay başlarında maasş toezl- | atından sonra bu kıismın işleri çok mez. Bu € Röportajı yapan Nureddin Oryan “ppbakışr görünüşiyle, büyük — poslane bir karınca yuvasına pek benzer Aartar. Her ayın birinden dokuzuna kadar, havale tediya ve tevzlat gi- | şeleri günün bör saatinde çok kala- | balıktır. Anadolunun her hangi bir | yerindeki oğlundan gelen parayı | almak için bekliyen ihtiyar analar- la, kim bilir hangi yürd köşesindeki anasına, kardeşine, nişanlısına para göndermek istiyen maaş sahibi genç kız veya delikanlı bu dokuz gün gİ- se önünde görülen büyük kalabalı. &n İçinde ekseriyeti teskil ederler. Geri kalan kısım da- mal karşılığı para alan veya gönderenlerdir. Ha- vale gişesi, böylece, küçük bir ban- ka gibi, bir taraftan tediye yapar- ken diğer tara'tan yürdun dört ta. rafından ödenmek üzere tevdiat ka- bul eder. * * Postahaneyi gezerken, genlş mey- daüın ortasında Üç tarâfı küçük kü. çük ve nümaralı pösta kutularile çevrelenmiş kulübeciğin yanında bir | kaç dakika durmaktan kendimi âla. | madım, Çünkü muühtelif âanat ve mesleklere mensup çÇeğit çeşit İnsan. lar burada adeta resmi yor,. Bu kulübeciğin Üç duvarımma ay. nt zyamanda on anahtarın birden Faplandığını ve hemen on kapağın biden açılıp içlerine birer elin dal- dırıldığını geyretmek hiç de can sı- kıcı bir şay deği İşta katmer hürmaetlice göbeği İle nefes nefese kapıdan içeri dalan bir zat, doğru- €a bu numaralr kapaklardan birine Yaklaştı. Daha kapıdan girmedan elinde hazırladığı anahtarı kilide sokup kapafı arkasına kadar açtı. Blini içeri daldırdı, araştırdı. araş. tırdi, bir. şey bulamadı, Esefle ba- sını İki tarafa sallayarak — kapağı tekrar kilitledi ve artık aceleye lü. Zumm görmeden, düşünceli düşünceli çıkıp gitti. atmer gerdanı ve Ben bu adamın arkasından bakar- | kon kızılsaçlı, küçük yeşli gözlü,başı açık zayıf bir delikanlı, bu kutular. dan birini açmıştı. Bir tomar mek- tüp çıkardı ve bunlardan hiçbirinin ne bile bakmadan, kapağı ka- ıp gitti. Belli ki bu bir müessese. p | nin müstahdemi veya bir komisyon- # cu yamağıdır. Zira, aldığı mektup. | lar çalıştığı müesseseye değil de şahsen kendisine ait olsaydı onların kimlerden ve nerelerden geldiğini moerak eder, hiç değilse gönderenle- rin adreslerine bir göz atardı. Nite. kim onun biraz ilerisindeki gözden & üç mektup çıkaran — siyah givri sa- kallı bir adam, hiç de aceleye lürum görmeden, zarfların önünü ve arka. sını dikkatle gözden geçirdi. Sonra tahmininde aldanmadığını gören insanların düuyduğu derin memnuni- yet içinde gülümsiyetek kütüyu ki. Httodi ve gitti. — < "i Merak edip bu kutuları saydım. Kulübenin 3 tarafında tam 750 tane numaralr kutu vardı. Bunları kira- Jayanların günde bir defa yoklama. ğa göldiklerini farzedersek her gün yalnız 750 kişinin bu iş için postaha neye girip çıktığıma bükmedebili. riz. Bu manzarayı seyrederken biraz Herideki postrestant gişesi — gözü- me ilişti. Bir defa da orayı gözden geçirmek arzusile gişeye yaklaştım bir kenarda durdum. İşlerinin bir hayli fazla olacağını tahmin ettiğim bu gişenin önünde kimseler yoktu. Genç bir memur oturmuş, bir takım mektupları ayı- riyor, sonra bunları yanındaki muh- telif gözlere yerleştiriyordu. Öteden beri daha #iyade genç sevgililerin mu haberelerine kaanl olduğunu bildi- ğim postrestant gişesi — acaba ne- | den böyle tenha idi? Acaba gizlice sevişip maektuplaşan gençler mi azal miş, yoksa tramvayda başlayıp sine. mada biten aşinalıklar mı almış yü- rümüştü? Kadın kafes arkasından kurtulup erkekle omuz omuza hayata atıldık. tan sonra, haftada bir defa evinden gizlice postahaneye kadar kaçamak yaparak binbir heyecan içinde sev- gilisinden mektüp soran genç kız Upi de tarihe karıştı. Fakat artık, | aşk ıstıraplarmı bir Mecnun edazs le Leylâsına anlatan göz yaşlarile ıslanmış Mektuplara rastlamasak bile, sinemaya çağıran, randavu ve. ron ve içlerinde bol bol buseler gö- türüp getiren küçük fantezi zarflar, birçokları için büsbütün modası geç- genç Burada mu- habere için en sekiz yasımnı bi- tirmiş olmak lâ- zım. Post res- tant memuru genç kızlardan nüfus Cüzdanı soruyor — Adrosl söyleyiniz, dedi. Memurun bu iki kelimesi kızı adeta büyük bir sıkıntıdan kurtardı hemen cevap verdi: — Bayan Yıldız.. - dedi. . bakar mısınız? Memur, yanındaki gözlerden biri.- ne elini attı, birkaç mektup çıkardı ve sonra bunların zarflarma birer birer göz gezdirmeğe başladı. Genç kız, bu fırsatı kaçırmadı, etrafına bir göz attı, sonra yan gözle beni süzdü. Sözlerini işitecek kadar ya- kında olduğumu görünce olduğu yerde bir yarım sola dönerek bana arkasını çevirmeğe tştı. Memur, zarflara birer birer bak- tıktan sonra cevap verdi: — Yıldız adtna mektup yök yan. Genç kız, biran durakladı ve aynı zamanda bir hayal kırıklığına uğra- dığını belli edecek şekilde — kaşları hafifçoe yukarı doğru kıpırdadı. Tam dönüp gitmek üzere iken memur sordu: — Nüfus mı? Kız hayret ve şaşkınlıkla verdi: — Hayır, lâzım mı 1di? — Evet.. Bit-daha gelirseniz bera. ber getiriniz. — Peki ama.. Nüftus cürzdanımı ne yapacakamız? — On sekiz yaşını bitirip bitirme- diğinizi anlamak için doğum tarihi. nize bakacağım. Kız, yine durakladı. Fakat movzu onu çok alâkalandırmıştı. Dayana- madı, sordu: — Bitirmemişsem ne olacak? — O zaman size mektup vereme- yiz, emir böyledir. - *f — Byot.. Hem do gelen mektubun üzerindeki adın sizin hakiki soyadı- nız olmast lâzım. Nüfua cüzdanımıza bakrlarak bu da koöntrol edilecek. İşittiği sözler, genç kızı büyük bir bayret ve gaşkınlığa düşürmüştü. Hiç de memnun olmadığı belliydi, rengi hafifçe kızarmış, incecik kaş. Jarının ucları çatılmıştı. Biraz du. raladı ve sonra, küskün bir çocuk edasile, birden dönerek, adeta ka. çar gibi, hızlı ve telâşlı adımlarla oradan uzaklaştı. Yalanız bu gidişi görmek, onun bir daha bu gişeye uğramayacağına inanmağa kâfi ge- lebilirdi. Fakat üstelik onun on ge. kizini değil, on altısını — bile bitir- memiş olduğunu bir bakışta anla. mak hiç de güç değildi. İşte böylece, postrestant — gişe- sBindek! tenhalığın sebebini öğren. miş oldum. Öyle ya: 18 yaşını bitir. memiş olan sevgililer bu kanaldan istifade edemedikleri gibi bu yaşta veya daha yukarı olanların büyük bir kısmı da her istediği zaman nü4s fus hüviyet cüzdanlarmı evlerinden alamayacakları için mektuplaşamaz Lütfen be. cüzdanınız — yanımızda cevap miş vasıtalardan değildir. © halde neden bu gişenin önünde kimseler yok? Nankör değilim: Bu- rada taliin tam yerinde bir yardımı- na uğradığımı inkâr etmiyeceğim. Bakın nasıl: Gür saçlarının her kıvrımı, kımıl dandıkça, açık ve koyu altın renk- lorle pırıldayan genç bir kız, kala- balık arasından süzülüp yavaşça Bi- seye yaklaştı. Başını önüne eğmiş, işile meşgul olan memuru görünce, onu rahatsız etmek istemlyormuş gibi, durdu, bekledi. Memur başını kaldırıp ona ne istediğin! soran na- zarlarla baktı. Kızın rengi hafifçe pembeleşti, dudaklarında bir tered- düt titredi. Memur da bunun farkı- | na varmıs olacak ki ona daha dik- katle baktı, fakat sual sormadı, ıı—] dece: Jardı. Halbuki eskiden 14 yaşında bir çocuk bile zarf üzı deki rümuz ile numarayı söyler söylemez kena disine gelen mektubu postahanodew alabilirdi. Yüksok bir ahlâki kıymet taşıyan bu kararla, postrestant muamele- si yalnız hüviyet cüzdanlarımı heran gösterebilecek vaziyette yani eceki tabiri ile “İsbatı rüşt,, etmiş olanlas ra tahsis edilmiş bulunuyor. Varidatını artırmak gayretile da- ha on dördünü bitirmemiş bir takım toy ve zavallı kızların zehirli mek« tuplarla çeşitli felâkotlere uğratıla- bileceğini dahi düşünmiyen “Devleti aliyel Özmaniye postaları,, nn cum- huriyete miras bıraktığı bu kötü usul de artık tarihe karışmışlır. NWureddin Oryan