* 10 HABER — Akşal postası GELL— — Silviya Sidney Holivudun en cesur artistidir Hakiki ve dolu tabancalarla, mitralyözlerle yapılan çarpışmalar halk üzerinde daha büyük bir tesir ö a Koterin Hepburn “Artistler panslyomu,, ismindeki son filminde * iKüçük Sinema Haberleri Şirleyin Şirley son çevirdiği filmde âdeta | gınç bir kız halini almıştır. | Bu filmin en güzel sabnesi şünhesiz | gülme sahnesidir. Bu sahnede, artistle ri kahkaha ile güldürmiye sebeb küçük bir maymundur. Öyle oyunlar, öyle tu | haflıklar yapıyor ki, gülmemek — kabil BSde ; Şirley bu filmde de, diğerlerinde ol duğu gibi yine güzel, yine sevimli.. Saçının tarama şekli değişmekle be raber, gülerken çenesinde husule gelen kliçük çukur hâlâ yerinde. Bu çukurun sevimli sanatkâra senede en az 5 mil- yon Hira temin ettiğini söylersek şaş- mayınız... Miki Mavs Mickey Mouse ve Silly Syaphonie lerin mucidi Disney; Parisin en meş- hur kumaş evlerinden biriyle bir muka vele yapmış ve “yedi cücel' -” adlı yeni film'ndeki eşhasın resimlerini kumaş- lar üzerine koymak hakkını bu, müesse- seye vermiştir. Fabrika şimdiden faaliyete geçmiş- tir, Gelecek senenin yeni kumaşları üze rinde kim bilir ne acaip şekiller görece ğiz. . Liyon postası Pariste Grevin müzesinde bal mu- mundan yapılmış iki adam heykeli var- dır. Bi rlerine o kadar benzertler ki, bir adam zannolunur. Halbuki bunlar, | bir katil meselesinden idam olunan iki adamın heykelidir. Bu yüz yıllık vaka elân her kesin hatıralarında yaşamaktadır. 1796 sene sinde Liyon-Paris postası Mehin cıva- soyulmuş ve ürülmüştü. | Bir çok ki İ ıal__ınıî!ı. Bu ara . edir birisi. mÜüsabehet vü- saçları ünden idam sehpasına çıktı, kellesi ke- i. Bilahara yirmiden fazla şahid bu a damın o sırada vaka mahallinde olmadı gını, başka bir yerde bulunduğunu iİs pat ettiler. Masumiyeti anlaşıldı. Fa- kat tabil kellenin yerine konulması imkânı olmadı. 'Tarihe geçen bu vaka filme alınmış tır. Pariste gösterilmektedir. Yakında hasjr İstanbula da gelecektir. Hakkı da var al. Sinema öleminde çok — tanılmış İ sahne vazli, Parisin en lüks barlarından e giderler, Masalardan birine otu- r, bir şişe şampanya ısmarlarlar, içerler, Etraflarında dolaşan bar kızla- rını tetkik edetler, Önlerinden geçen kız lerin hiç birini beğenmezler: — Bataklar çok ince,.; — Bunun da çehresi çok yuvarlak! — uŞ geniş göğüslü... — Beriki çok semiz! — Kalçaları pek dolğun.. — Omuzları düşük!.. Yanlarımdaki masada oturan ve her geçen kıza bir kusur bulan bu adamla rın sözlerini işiten Parisli şeytan bir ktr dayanamaz, yerinden kalkar, yanlarına gider, tatiı bir gülüşle: ru: — Müsaade ediniz, der, Ben de si- zin hakkımızdaki düşüncemi söyliyeyim. Dogrusu İkiniz de hosa - 'decek »*am de ati trnünüz tuzün, çeneniz sivri dişleriniz seyrek, sonra bakışlarınız 8- küz bakışıma, elleriniz de maymun elle- rine benziyor... Ve bir reverans yaptıztan sonra ilâ ve eder: — Tabif gördüklerimden bahsedi. yorum. Görmediklerimi öğrenmek arzu sunda hiç değilim İki sinemacı eman Bardan çıkar- -husulegetiriyormuş Artık Holivudda, müsademe sahne lerinde artistlere boş tabaria veya tü- fek vermiyorlar. Hakiki tabancalarla, mitralyözlerle yapılan çarpışmalar halk üzerinde daha büylük tesir husule — getiriyormuş. Sanra kurşunu biten artist daha ziyade heyecan gösteriyor, sahneyi canlandı riyormuş. Camlar kırılıyor, öteye beriye fırlı- yor, duvarlar deliniyor, sıvalar döldi- lüyor, kapılar kalbura dönüyormuş. Bütün bunlar olurken halk kendini bir müuharebe meydanında #anıyor, heyeca nından ye amıyormuş. Alkiş- ların sonu gelmiyormuş. Bunu gören sinema müdürleri, bun dan sonra, tabancalara koydukları man | tarlar yerine hakikf kurşun komrya ka- | rar vermişler. | Holivudun en nışancı artisti Jorj | Debi idi. O kadar ki karşısında duran | pıyordu. Tipkr cambazhanelerde bi- | çakla yaptıklarıgibi. Fakat Georje Debinin karşısına ge çecek artisti bulmak © kadar kolay ol mamıştır. Bütün artistler bu tehlikeli vaziyete girmeği kabul etmemişlerdir. Hakları da vardı, insan ne kadar nişan et olsa yine bir dak!kası olur ki ufak bir hevecan elini titretir, titretince de kur şuh artistin ya beynine, yahut da kal bine girer, ve kuyruğu titretir. Georje.Debinin kargısında durmiya yalnız bir yıldız-razi olmuştu: Silviya Sidney. Seyircilerin cidden sevdikleri bir ar tist, perdede çok mahçup, çok saf görü nür, Penbe ve dolğun yanakları, korkak bakışları, mütereddid yürüyüşleri, ço- sukça tavurlariyle kendini sevdirmiş, büyük bir muvaffakiyet kazanmıştır. Halbuki çok şeytan, çok cesur - bir kızdır. Hiç bir şeyden korkmaz. İşte korkmadığı içindir ki, bu tehlikeli sah neyi kabul etmiştir. Son gelen telgraflar, Georj Debi- | nin bir kaza neticesinde öldü üt ha ber veriyor. Stüdyoda, harpten dönüş. film için bir dekor hazırlanıyormuş. Debi bu filme bir fransız askeri rolünü yapıyor, elindeki mavzerle Alman aeker kerini temsil eden figüranlara kurşun a tıyormuş.Arka taralında, fazla gürültü çıkaran bir âlet varmış nasrlsa birden bire şiddetle patlamış, etrafı duman bü rümüş. Sahne vaziüi, artistler, figüran lar, ameleler gülmiye başlamışlar, fa- kat biraz gonra, duman çekilince Debi nin kanlar içinde yerde yattığını gör- müşler. Heman — hastahaneye — kaldırılmış, (îht bir göz söylemeden yolda ölmüş tür. | Şirley saçlarının taranma şeklini de ğiştirmiş. Bu haber, Holivud studyola rında bir bomba gibi patlamiş.. Her kes hayrette, Artık, bir çok filmlerde bizi teshir eden © canım sırma gibi bukle- leri göremiye lar ve bir daha oıaş.;ı uğramazlar., (Marlen ) in kızı Gazeteler son zamanlarda Marlen Ditrihin bir çok reşimlerini neşrettiler Bu resimlerin çoğunda, sevimli sanatkâ Tın yanında genç bir kız bulunuyordu; her kes de bunu kendi kızı sanıyordu. Meğer bu kız Marlenin dostların. dan birinin kızı imiş. Bu yanılmayı işi ten sanatkâr; — Asıl kızım, Lozanda Fransızca tahsil ediyor. Demiş. Fena fikir — değil.. Thtimal Marlen biraz sonra kızımı, in Almanca öğrenmek için Paris mektep- lerine gönderetek... »ın_xıumm 1999 - Günün hâdiseleri kâf” şısında Bermnar Şav Yirmi milyon Ingiliz lirası verseler kral olmak istemem! Meşhur İngiliz edibine göre, Dük dö Vındsor çok İyi hareket etmiştir Bir Fransız gazetecisi, meşhur İngi'iz edibi Bornar Şavla bir mü lâkat yapmış.. Fakat, buna “mü- lâkat,, adını vermek, de doğru de- iKil., Üstad, genç gazeteciyi öyle bir atlatmış ki!.. Kendisini dinli- yelim; — Bornar 7avı ziyarot edecek mi- siniz? Bana bu suali soran zat, Bernar Şavın esterlerini basan (Konatixbi) in pek nazik müdürü (Kylman)dı. — Çok arzu ediyorum. Fakat, henüz mektubuma cevap vermedi — Herhalde verir. — Göndoerilen mektupları cevabsız bırakmak Adeti değildir. (Kylman)'ın hakkı — varmış. Üç gün sonra şu mektubu aldım: “Ber “ Savy; meşrolunmaz Üzee re mülâğkat istiyen muhabire, ken disinin de bir gazeteci olduğunu hatırlatır, ve dünya ile, matbunt vasıtasile doğrudan doğruya mü- nasebette bulunmayı tercih eder. Mektubla sorulan suallere, bu- günü alâkadar edecek mahiyette olursa val'i — bulunursa, mem- nuniyetle cevap verir. Tdkırdıları nin gazete sütunlarına geçmiye- ceğine kar” slmadıkça hustrsi ziya retler Rabul etmez. “Size bir mtl- lâkat günü tayin etmezden evvel Kütfen şu satırları bir daha — dik- katle okuyunuz..., Bernar Şav Cevap verdim. Yeniden süküt.. Günler geçti, hATA cevap alama- mıştrm, Bernar Şaviım — bütün İn- gilizler gibi — Veek endi geçirmek I Sıhhati için Londrada olmadığına hükmet- | mteştim. Tosadüf yardım etti, Kylmant gör düm. — $avdan haber var mı? — Hayır.. Kylmüan telefont aç — Allo, Şav Konuştular, Şav, evvelce, ne İste- diğimi, maksadımın ne olduğunu öğrenmek iİstemiş.. Çok meşgul al- duğunu, vakti bulunmadığını söyli- yerek itizar beyan etmiş.. Fakat, ni- hayet, razı olmuş: — Yarın — öğleden evvel gelsin, beklerim! demiş. ... Kapısının önünde otomobilden fnerken (Senpol) kilisesinin saati on birl çaltyordu. Bamer bir hizmet- çi kadın kapıyı açtı, yolü — güsterdi ve çekildi. İşte Uatad bana doğru geliyor. Yazı odasındayız. Duvarlar, kitap Jardan görünmüyor. Seksen yaşın- da mı? Bu, doğru olmasa — gerek.. Altmışında ancak görünüyor. Güzel bir yüzü, pek tatlı bakıçir — gözleri yar. Şimdi (Bikmalyon) — ve (Jan Dark) gibi bütün İlaanlara — çevril- miş, büyük bir rağbet kazanmış vo- manların, tonra birçok — piyeslerin müellifi karşısında bulunuyordum, Hafifço gülümsedi ve elini uzattı: — Lütfon oturunuz., Beni süzüyordu. Hayatın birçok zevklerini, elemlerini gören,acılık- Tarını bütün çıplaklığIle tasvir eden bu halk çocuğunun ne parlak, ne na ftiz nazarları vardı! Hayat ve aşk saçan bu mavl gözlerin kargramda mukayemet mümkün değildi. Klodet Kolber Parise geliyor Sanatkârın geçen nistanda bir oto- mobil kazası geçirdiğini belki bilirsiniz. Klodet kendi kullandığı hususi otomo- biliyle süratle giderken ie'(crlı-kk.r ker. zak yapmış ve bir ağaça çarpmıştı, Bu kaza neticesinde yayağının biri ktrılan sanatkâr, hemen hutzhuıeye naklolunmuş, ameliyat yapılmıştı. Klodet bir ay sonra İyileşti. Barb Blönün sekizinci kartsı filmini tamam- ladı. Şimdi biraz istirahat etmek, Noe! ve sene başı yortularını geçirmek için memleketine, Fransaya geliyor. Bu a- yın 15 inde Pariste bulunacak, Berahe rinde kocası ve Pni Münl vardır b Beyaz saçlı başına, fildişi imı;ı lerine bakıyordum. Seksen yafif Fakat hiç de o kadar görünm y yerinde, vücudu Bağli Si İ n he Şimdi, bu adamın uğurunda ; dü feda etmek istiyen kadınlar nıl' nüyordum. Ondan bir çocuk YAP ) hevesine düşen (İzadora I)uu"'no, yali gözümün önüne geldi ç “Düşününüz bir kere, bü SÜjee benim kadar güzel, ve sizin K& zeki olacak! y vef Diyo yazmış, Şav da şu cıı"b"(", mişti: “Madam, çocuğun güzell$a yana bana bonzemesi ve zekâdâf T4 na da siza benzemesi İh Hnmllulm_ bundan hüsülo gölecek felâketi te düsündünüz mü?.... — Söyleyiniz, bakalım. î]ıınll gf mak istediğiniz tç sual nedir'« eg — Buzünün gençleri hakkınd ne düsünüyorsunuz? Süküt. gölümsüyor, bir kııî"o::' secekle oynuyor. Ve cevap v yi — Devam ediniz.. — Bugzünkü cemiyet, gidişlo bir uçuruma düşm sine maruz değil mi? .. Ayni süküt. Ayni muamm a Esarlerinizde hürriyeti nıg'“ le müdafan eden siz, Vlndlf'; 5 hakkında ne ılüsunü)'""“"“ln_'m.,l Biran düşündü, sonra başladı: — Siz genç, hem de pek niz. Müsaade edinis, size bİir. Öriyi yede bulunayım. Sual ;"_ gi cevi , bu kıf"'ı nek tehli öğrenmeli, Bu çnk' :nu;îll;" ceYAD daha' mühimdli. e0 ı—.mğr?ıuşunmcıım "dıl:ıbnı'ı“e' sualler sormalısınız.. b w vapları vercsilmek için * zerinde hergün düşünmek ay çalışmam lâzım. — Üstad! dedim. Şu hald ' sonra bugün, bu saatle- .n!f" Bir cevap vermedi. —*"*4"'(__: — Dük dö Vindsora gelir uılk'": iyl hareket etti. Yaptığın! ” gan yaptı. Kendisini herkes 80 l Jef yirmi milyon fagiliz Hrasf Tiçratif gene kral olmak iıxıvm'm'"nı 1 ayni şeyi yapmak, hergün © af leri işitmek, aynt adamlAr? akı pef” sözleri tekrar ettiğini düyP” gllf #ün ayni çehreleri görmek ,, tehi mi hiç! Ne fenn — şey b ngisli gey..! Madam Simpson-. — Pi gelt tanırım, çok iyi bir kadıll. "0 gördüğüm zaman bizlm PİTİ h: dan birisinin karrar — SAT vr pali kadar s#ade, o kadar tabif — Çgsllii var. İşte bu kadar. Şim yalir Konuştuklarımız hep burüllş.. cak. İyice anladınız, değil Tste' - a 5: EŞartile j ' can " tti ası Çi Kalktı, elimden tuttu. | Tj S #imm önündeki balkona BÖ* gyük M ra evin! gezdirdi. ŞuTadâı d“'ı fada (Roden)nin bir büStÜ, Ça İ larda çin porsllenleri, ı,ıo"f ’,ıf üncü yüzyıla ait değerli 140 a e sımda kendisinin — mermMt/ranStl, büsta. Camekânın birinde yit he lar, Bornav Şav '!'J“"nnk](dür' rer duğunu söyliyerek: “Ta ıyf'”"ı. zan — bakilerinden dahü , posl dedi. (Ayinştayn)ın bir. p0 — Ziyaret sona erdi! ,