Yugoslavyada bir bayram ve Romada bir ziyaret Yazan: Şekip Gündüz D ostumuz ve müttefikimiz Yugoslâv yada, Sırpların Hırvatlar ve Slo- venlerle birleştikleri mesud günün on dokuzuncu yıl dönümü büyük bir mili | bayrâm halinde tesid edilmiştir. Uzun âsırlar biribirinden ayrı kâk mış, muhtelif mahrumiyetler içinde ya- şamış, esirliklerin en acılarını ve yaban “r entrikalarının en göhirlilerini tat- mış olan bu üç kardeş topluluk, Bal- kanların medeni o dünyada büyük bir sulh varlığı şeklini aldıkları bu günler de büyük Yugoslâv devletini teşkif et miş bulunmaktadır. 1 #lkkânun 1937 de hür ve müsta- kil böyük Yügoslâvyadan yâkm ve t- zak mazilere bakan nesiller, geçen bu on dokuz yıllan ayri ayrı gurur hisse si alabilirler. 1 ilkkânun 1918 e kadar Sirbistan Kara Jorjeviğ kanedanma küçüçük bir krallığın reisliğini o bahşedebiliyordu. Ba krallığın münevver' vatandaşlar; i- çin, yarı başlarında, yabancı hududlar içinde sıkışıp kalmış olan kan kardeş- lerine ulaşmak mukades bir ideal ve w laşamadan günler geçirmek milli bir azap ve işkence idi. 1 ölkkânun 1918... Büyük Sirbistan idealine gönül bağlamış olanların ilk defa rahat nefes aldıkları ve bütün iş- kencelerden, azaplardan kurtularak me- deni dünyaya mağrur bir alm göster. dikleri gündür. On dokuz yıl önce bu gun, Yuzeslâv milli kahramanı kral Aleksandr, Belgrad sarayında, babası hasta kral Piyere vekâleten Yugoşlâv krallığı naibi sefatiyle, Hırvatistandan gelen bir heyeti kabul etmişti. Bu he- yet Hırvat milli meclisinin Avusturya Macaristan imparatorluğundan ayrılan iHevatların kardeş Sırp milleti ile birleş bildiren bir karar suretini getir- Bunun okunması akebinde Naip Aleksandr, babası namma, Sırbistanın büyük Yugoslâvyaya iltihak ettiğini ve eskiden Avusturya-Makaristan idaresi altında bulunan Hırvat ve Sloven top- raklarında bundan böyle büyük Yugos lâv bayrağının dalgalanacağını ilân et mişti O gün bütün Sırpları, bir kaçı müs | tesna olmak üzere, bütün Hırvatları ve bütün Slovenleri sevinçinden çıt na döndüren bu netice bu üç milli pa: çağan her birinin ayrı ayrı göstermiş ol i dukları büyük fedakârlıklarla elde edil mişti. Bu sevinçte Sırplar kadar Hır. atların da ve Hırvatlarla sırplar derece sinde Slovenlerin de hisseleri olduğu in kâr edilemez, Bugün büyük ve dost Yu goslâvyayı teşkil eden bu Üç milli par ga, büyük ve hür bir millet halinde yaşa li sıfatiyle başvekil doktor Stoyadinoviç yeni bir Roma seyahatine çıkmış bulu nuyor, Gelen haberler Romanın bu seyaha tı pek parlak tezahürat yapmak için bir vesile ittihaz ettiğini de bize öğretti. Dost ve müttefik devlet bsşvekihi se se yahatindeAlman nazırı Göringe tahsis € dilmiş olan mükellef bir közkts ikame decektir. “Villa Madame” adı verilen bu binanm Mariyo dağı cwarında Re- naissance devrinin bir incisi gibi boy gösterdiği söyleniyor. Doktor Stoyadi noviçin şerefine yalnız İtalya hükümeti tarafından değil birçok asil İtalyan aile Devami 4 ünelde Şekip GUNDUZ | | Doğru mu Değli mi ? Düşmemiş çocukla- rida kurtaralım! Düşmüş çocukları kurtarmak için İstanbil (Belediyesinin o himmetik kurulmuş bir mis 9 essesemiz var, fa- kat çocukları düş meden evvel kur- tarmak için 1&- ömgeldiği ehem- maalesef ileri sü- rülemez. Aşağıda anlatarağımz hâ- dise İm en canlı misalidir. Hayri Hayri isminde 11 yaşında bir ço cuk anasınnı ve babasının ölümü ü- zerine kimsesiz kalmıştır, bir mek- bebe girmek istemektedir. Müracaat ediyor, başmda kısmen saçları olma» dığı için < gayet makul bir “endişe ile - mektebe almmasında tereddi yösteriliyor. Bunun Üzerine çocuk Gülhane hastanesine gidiyor; cil hastalıkları mütehaasısı Dr. Talâ râpor veriyor: “Hastalık seri değil dir,, ve ayrıca telefonla haber veri yor: “ Bu çöcük hastanemizde teda vi edilmiş ve İyileşmiştir.. Sirayet *ehlikesi yoktur.,, Fakat rapor ve miyor, çocuğu gene yorlar. Zavallı. Beyoğlunda Rumeli çar yısında met isminde bir zatm hi mayesi sayesinde yaşamaktadır, ge | teminat para et mektebe alm mak isteğinde ne derece haklı oldukla # ne o zatm verdiği parayla Ankaray? rını ayrı ayrı ispat etmişlerdir. Büyük Yugoslâyya cephelerde ölmüş Sırp feda kârlarını ve Avusturya-Matar tephe- leri gerilerinde yüzlercesi birden kur suna dizilmiş Hirvat ve Sloven ihtilâl | nim eseridir. Tarihin uzun bir seyrini biribirinden ayrı yaşamıya zorlamış olan bu üç mil- ii Slây parçasının birleşmesini çekemi- yenler çok olmuştur. 1 İlkkânun 1918 den bugüne kadar Yugoslâr birliğini parçalamak istiyenler az tahrikât yap- mamışlardır. Hırvatlstanda uzun zamân | milli bünyeyi yoran bâdiseler cereyan | etmiş ve suikastlerin eli nihayet bir gün Yugoslav milletinin çok sevgilisi kadar gidip Maarif Vekili Saffe' Arıkanı bularak derdini anlatıyor Vekil, yavrunun vaziyetile tabii v3 kından alâkadar oluyor; lâkin An kara mekteplerinde yer olmadığı 1 çip eline bir paso verip çocuğu Edir. neye sevkettiriyor, Artık iş olmuş bitmiş sayılma değil mi? Vekil daha ne yapam; ço cuğu elinden tutup Edirneye kadar bizzat götürüp mektebe kendisi yer leştirecek değil ya? Ne yazık ki maarif teşkilâtı, br vatan yâvrusuna vekilin gösterdi” alâkayı göstermiyorlar, Çocuğu E: dirnede de mekteba kabul etmiyor. olan kral Aleksandra kadar uzanmış- İl lar, Çocuk şimdi İstanbuldadır ve tır, Fakat bütün bu acı hâdiselere bütün | tahriklere rağmen Yugoslây birliği par | çalanamamıştır. Ve parçalanamiyacak- l tır. Zira, bu birliğin devam: yirminci asır Avrupasında artık tarihi bir zaru | rettir. Yugoslâvyada yetişen yeni nesiller istikbale ayni zaviyeden bakmaktadır ar. Yugoslavyada artık ne Hırvat neSlo ven, ne Sirp (yetişiyor. 1 ilikkânün | 1918 tenberi yalnız e Yugoslav olarak 'ogmakta ve Yugoslav olarak büyü | nektedir. Yugoslav birliğinin di üşmanlarına büyük azap veren bu hal, bundân böyle gelecek asırların ebedi hakikatı olacak tir. iz *şte böyle tek bir milletin mümessi noktalarımla yanlışkıklar olabilir; fe kat ortada hiz olmazsa bir hakikat vardır Ki, su götürmez: Çocuk koc Istanbulda yüzüstü kalmıştır. .. Bir adı da “İçtimai Muavenet” & lan Sıhhat Vekâletinin, Maarif Veki Ni Saffet Arıkanın ve Çocuk Esirge me Kurumunun dikkatini çekeriz bir vatan vmurusu mahvoluyor, p i idir. ö . > — Politikadan sakın bahsetmeyin, Av esnasında politika konuşmak tehlike- — Amerikan karikatürü — Garip bir geveze: Loit Core Yazan: Kara Davud Dünyada şu Lo- it Core (1) kadar sinirime doku - nan adam yok > tur. Zira bu bed- baht kadar âasri- mizda yaşıyania- rı kör ve sersem sanan yoktur. Büyük barp yıl- larında (o İngiliz imparatorluğu - nun mukaddora - tını elinde tutan ve büyük harp &o- nu muahedeleri. ni yapanların en sözü geçenlerin « den olan bu sa- bık başvekil Lon drads #ulh cemiyetinin bir toplantı- sında bakrmız n6 demiş: “— Şimdiki İngiliz hükümeti ikti- dar makamma gelelidenberi vazi- yet cidden vahimleşmistir. İtiraf e- derim ki umumi harptenberi bu de- reca ciddi vaziye, © görmedim. Ben ötedenberi Almanya ile o yakınlığa | taraftarım. Almanya müstemleke taleblerinde makul bir şekilde tat- min olunmalıdır... Cihan hâdiselerinin son yirmi Yi- lını takip etmiş olanlar için bu be- yanatın her cümlesinde bir yalan bulmak kadar kolay ne yardır? Haydi bulduğumuz yalanları ge- Vişi güzel sıralıyalrm: I — Dünya vaziyetinin sadeee son dört yıldanberi kötüleştiği yalandır. Dünya vaziyeti umumi harp mütare- Kesindenberi kötüdür. Umum! harp sonundaki sulblar imza edildiği gün- den sonra geçen her yirmi dört sa- ati dünya dalma ciddi ve vahim ihti- lâl ve harp tehlikeleri ve kâbuslar içinde yaşamıştır. 2 — Bu adamın; “ben ötedenberi Almanya ile yakınlık kurmağa taraf tarım,, demesi de yalandır. Zira u- mumi harbin içinde yapılmış olan birçok sulh tavassutlarını İngiltere- ye reddettiren ve harbin (dört yıl devamına ye milyonlarca gencin ö- lümüne sebeb olan (o bizzat bu Lolt Core'dur, 3 — “Almanyanm müstemleke ta- leblerinde makul bir tarzda tatmin olünmasmı isterim,, deyişi de ya- landır, Almanyayı (o müstemlekesiz bırakmış olan iki adamdan biri na- sıl Clemenceau İse diğeri de öylece bu Lolt Cere değil midir? Eğer Lo- it Core Almanyanın makul bir tarz- Teyd Core da muamöle görmesini istemiş olsay dı Veraayda Almanyaya imza ettiri. len munhedenin do makul bir mua- hede olması lâzrmeelmez miydi? Umumt harp sonunda üç mağlüp im- paratorlukla bir mağlüp (krallığın murahhaslarına bu lol OCorcileo Clemeneea tarafndan yapış O- lan muamele unutulmamışur. Dün- yanın bugünkü karmakarışıklığı bu iki kafadarın dünya haritasını iste- dikleri gibi makaslayıp döğiştirme- Terinden doğmuştur. Uzağa gitmeğe ne Miacet!** Bizzat biz bu lânetli büyük harp Azrailinin karşısında bir istiklâl savaşı başar- mağa mecbur olmuş değil — miyiz? Lolt Core siyasi hayatınt mahveden darbeyi Türklerden yemiştir. Clemenceau ile Lolt Corcun sulhu bir ültimatom halinde Alman mu- rahheslarına tebliğ ettikleri gün bu murahhasların reisi olan kont Bruk dorf Rançevden gördükleri muame- le de unutulmamıştır. Alman murah haslarının reisi Clemenceau'nun nut kuna cevap verirken iskemlesinden Kkalkmağa bile lüzum görmemişti. Biz müstemlekeciliğin düşmanıyız. Bu satırlar müstemleke arayan bir Almanyaya hak yermek için yazılma mışlardır. Hayır. Biz burada $4d608 Almanyanın her hareketile İngilte- reye ve İngiliz hükümetine değil doğ rudan doğruya Loit Corca cevap ver mekte olduğunu vo masum dünya- nım bu yüzden rahatını kaybettiğini kaydetmek İstiyoruz. o Dünya Loit Core adlı bir Gal kömür amelesinin İngilterede iktidar mevkiine gelişi ile bozulan şirazesini bir türlü düyel- tememekten nuztariptir. Ağız kala- balığına lüzum yok. Şu canım Kandemir saf delfkanlı- dır yeşgelâm. İki gün evvelki “Cum- huriyet.te (Suriyede Fransayr bir türlü bulamadım) başlıklı bir yazı- snr şu cümle İle hitirmiş; “Asıl Fransa... Fakat hani çocuk» luğumuzdanberi hattâ asırlardan- beri medeniyet piştarı bilerek sevdi- gimiz hakiki Fransa, 6, ner&de?,, O Fransayi mı arıyorsun çocuk? O Fransa, öyle bir Fransa hiç bir 2a- man yoktu, olmadı ve olmıyadak. O Fransa, bizim hayalimizde yarsttı- ğımız bir Fransa 1d! ki (ve mnale- sof bazılarımız için hâJA o unutula mıyan bir Fransadır KI) onu bizim Boğatiçili, Marmaralı, Ezeli kafa. larımız süsleyip (o işlemişlerdir. Ba gözle görülmez elle (o tutulmaz bir Yransadır. Rengi olmıyan kokusu ölmiyan, canı olmıyan, mevcut olmı- yan bir Fransadır. Biz hir medeniyete Piştarlık eden bazı kafaların Fransada doğmuş ol- maları, Fransada mücadele etmiş olmalarını, Fransız dili ile yazmış ve Fransiz dili ile konuşmuş olma- larını Fransanm bir medeniyete piş- tarlık edisi suretinde anlamış olma- run hatası feindeyiz. Yoksa hakikaten olan Fransa, sağır, kör bir divardır. o Efer bu Fransayı aramış olsaydım onu Kkelep çe halinde Başvekil o Merdemin bi- ması pek zor bir kitabı mıdır? BU | ALIKUŞU, Vakit Ç tefrika edileli on beş eri fazla oldu. Önün o zaman gördüğü in bet bir daha hiç bir romana, bat. harririnin yazdığr romanlara nasi? madı. Niçin? ondan üstün birese"” madı mı? Çalıkuşu, Reşat Nürtsi 2 'Türk romancilığının aşılmamiğ, gusle ancak zaman cevap verecek: vi şimdilik katiyetle bildiğimiz biri#* varsa o da Çalıküşü'nun çok püyülei” rağbetle karşılandığı ve yazılalıda? ri on beş seneden fazla bir zaman a miş olmasına rağmen hâlâ d8 muh ix betle, heyecanla okunduğudur. el ki Çalıkuışu ile Türk roman kar & arasmda bir zevk birliği, bir bis ve çö günce müşareketi varmış. Te cemiyetler ilmi lie uğraşanlar İŞİ 5 zel bir tetkik mevzuu: “Çaki” 1920 senelerinde Türk, bilhassa İst bul cemiyetinde bedii telâkkisin Rivayet edildiğine göre bari m rirler; rağbetle karşılanmış ese e den ziyade pek tevilmemiş KitaPi ehemmiyet. verirlermiş; hattâ İS de, çok alkışlanmış eserlerini BİS ÜL. miyenler, onları - bedii fi ne bir sinir teşkil edebilecekleri İSE âdetâ korku ile ananlar, bahisi : tahammül edemiyenler varmıs ei kuşu, muharriri için, herhalde ae gi ğil: Reşat Nuri de belki &n pe tabmı seviyor, karilerinin Beni İştirak “ediyor. Öyle olmasay'd” seneden sonra onu tekrar yam kalkmazdı; onu olduğu gibi b ondan büsbütün başka eserler ğa, belki de onu unutmağa çalış ve Çalıksışı önce bir tiyatro piyesi e adı da İstanbul kımı imiş; son e o adla bir Porman olmuş; demek Tıkuşu, elimizdeki hali ile, eserin ar * cü şeklidir: muharririn şimdi ii lamakta olduğu ve yakmâa h 7 bir mecmuada çıkacağını haber ol ğımız metin ise dördüncü şekli cak, Daima yeni bir eser verme” vel inevzular, başka < tarzlar arkas” koşmak istemekte hoşuma gi len hal vardır; fakat bir esere £' bu sadakat da hiç gote wi eg timize lâyık. İşte bir dinn ime. en çok hüma eseri olduğu gibi bırakmak İMtiz.L. senelerden sonra onun üzerind? ayol! rar düşünüyor, onu tashihe KalT artik'elde ettiği | ustalıktan on gal istifade etmesini istiyor. Bu 8171 ğe hkuşu'nun Reşat Nuri için san eli! 5 bir sınır olmadığınm €n i fa dir: onun gördüğü rağbetle re dip dalma onu tekrars, ei seyler yazmağa çalışmak si sun, bilâkis onu da yenileme. Bilmem Çalıkuşu, bu yeni mi kiden gördüğü rağbeti YI cak mı? Bilmem karileri; pek Bi leri kitabı bozulmuş DUE yon 1? Bunları yeni eser 9 göyliYe Reşat e LA anlıyacağız. Fakat şimdi bileceğimiz bir şey var: nin karilerinden -sitem likesini de göze alarak şin fevkalâde alâkaya ur. Netice'ne olursa ol#u' Ukuşu? nu merak ve 7 liyoruz. itme ye İyi Jây yi i ÇARŞANDA BİRİNCİKANUN — 5 Hieri: 1856 — Serin ye Güneşin doğuya 1 gs 713 e Yakit Sabah Ole Hindi AN 4819 544 1205 14,28 10 a. Ny Se Jeklerinde, süngü halli ide cin ciğerlerinde vo 29 her tarafınd Hakikt Fransa budu”. yale zaman hayal krkl “yy Şıra kafalarımızdaki e) ar her diyarma bugüne KA tır. adı verisimiz!e bass DA (1) Tloyd Geors9 gp