18 Ekim 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kaç bolik terr hu wkâıpüîıs hafiyesi işin içine B Rükümer; $? Bu mesele ile Fran- şîmn bir m-iı de çıkan Staviski rezale- A diürbü ta* '_'_35=betî var mıymış? Ledi Ü derdgeşi Tede miymiş? tddia edil- #rap u e. Püzel miymiş? Mariye na Se) Sİhayeti kim istemi G Biyacş ti kim işlemiş? Bu me- * Siya, | Baş.. iıâh_l Vaziyetten dolayt kapatılır- D — Teti | my“rğn_müî't"' bu kadar çok sual so- İ bi î'rî;î Yoklamadan sonra bin bir tidi, b_ı_tiklp etti. Sonra, bu müş T mak, Y SASI geldi. Dükkâna her Yüpm, Mazel Mari | 'îep Si Ati tarafından saçının Üşe rma"u ediyordu. Zira, hepsi Tiap '::ıs .“ ıâbeâl:;dc:;m Biliyor musun- Bi- _ :ıî% E;“İC“E kız, mahut tayya- hptîio Ş s!vct... Gazetelerin bah _ Kir Valik; en de ona git saçını Ğ “çh"bef Pa y !îl]şt'n neler anlatıyor. | %h:* et iyidir. Kızımn ismi Ma- “n İ Bözleri vardır... Anlat- * terbiyeli terbiyeli hi- Undaydılar! ıt!yin. B e ' “’iıî“ bozmlo m_doğl'u Mazri, artık y Ö Muş bir haldeydi. Şayed Ban *ndisinden biri daha sorsa a diyecekti. b sabiyet — gösterecek Daska — fürlü â t"tıh.’ı—ı.îı,.ı büldu. türlü teskin et ae Vüyp gi Cesaretle istedi. Buqd?“re- çönden fazla maaş iste- :l,!ğby kilhinünmi_ çî.îlteriyorıun? Sizi “..duğumu iyiliğinden dolayı a- Wutuyor musunuz? Be Fizi ' ğ:âî başka bir patron. olsa bürç B ee Yü p, ÖZlerinize Rap inanmiyorum. Üi İ bi Müşteri celbettiğimi *&H'nıznim ve sizin de bilidi- — Süpp T ülş Hâîîyf"d gitmemi isterse- Tinin yahud — Rişenin İ &.. ünh?l“î_’_hklı iş huıımmîie N hüece;., du_kkâmnda çalıştığını- z ç Sl_z kîndi kendinize lü ir eh i n | 'l;: uz, Matmazel, emmiyet at *teci Ğ j q şüp durîu:r hâlâ anketlerine de- hi lıahdeğîîtir dîı“ Bunlardan birine kş &den re Mi söyliyecek olur u derhal yapacak- hdid: "%ıî:“-dîaf miçe Bötirmemesi için ı LA Emiye istgşm_i:',,_._.İ maaşın m Sösterdi. Glayde. arka a—kîyetindm dolayı Vün TÜ tebri f?î Y8y tam zl'lk ederim, Mari! - dedi. hiz tvr , ofunda h : | Zı,mı ı“:ı Sevirdin areket et%m 8 G aymun herife Tetiyle mükâfatları iZim. Sizi tebrik Yü U hösl, dek“ldinş;h â Tit 'Geriğîiür k: ' » M » MüÜA ““:fü Etmesini bili- *Yatımda mücade ük,. Sana nasihâ- yu'?duruğu al dirde sana da aldî yoktllt"- Bere- İliz. 1 de tebingen, > 5.' (p * Kızta ğız Müşterile- ikinci işi y Mrz Cİ işi %ğı Içın Bîni'l'ıen- a şöyle söylemek ve öğün- ç a x::f-'ıine z;î;“;ıînl havaya kal ediyormuş. İkisi de istiridyeden iğrenir balık fümesi severmiş. Greta Garboyu beğeniyorlar, Katerina Hepburnu ten- i i i dınlarla alay kid ediyorlardı. Şişman ka _ ettiler, siyah saçları beğendiklerini söylediler. Çok kırmızı tırnaklara, Çı- ğırtgan saçlara, gürültülü — kahvelere ve zencilere tahammülleri yoktu. ikisi de, otobüsü, maropolitene tercih edi- yordu. İki insanım bu derec ayni fikirde ol ması şayanı hayretti doğrusu. SE Bir gün, Antuanın dnkkânmdı, M ti çantasını açarken Normanın bir mek tubunu düşürdü. Yerden kaldırdığı sı rada ya“khn al al oldu. Glayds, meselenin farkına vararak, sordu: — Dostunun ismi ne? Genç kız daha kızarark! — Ne demek istediğini anlamıyo- ıum! - dedi. — Haydi, haydi! Saklama... Sen başkalarına yuttur.. Bu mektubun ne büyük dayından, ne de annenden gel- mediği belli. Öyleyse söyle bakalım.. Kimden bu? — Şey,. şey.. Bir delikanlıdan.. Pi nede rastlamıştım... Bir dişçi. Glayds nefes nefese: — Dişçi mi? - diy: sordu.- Güldü gü zaman, bembeyaz güzel dişleri gö rünüyor her halde... Mari hakikatın böyle olduğunu ka bul etmek mecbüriyetinde kaldı. — Esmerdir, gözleri de mavi. diye ilâve etti. Glayds, alayla: — Şimdi bütün dünya plâjlar saye sinde esmer bir güzellik sahibi olabilir. Bu, istisnaf bir vaziyet değildir! - de- di. Maamafih bazıları uzun — uzadıya plâja da hacet görmüyorlar. İki şiline eczanede esmerleme teftibatı satılıyor Vücuda bunu sürünce tamadır. Yoksa mavi gözlü, esmer tenli adam! Tabil bir şekilde esmer olsun! İşidilmiş şey de- ğillk Hem de dişçi! Hah hah!.. Dişçi bir sevgil!m olsa, beni öpeceği zaman “Hangi dişiniz ağrıyor?” diye sorma- sını beklerdim. — Sen delisin Glayds! — Canım lâfr değiştirme... Anlaşı- İryor işte... Sevgilin var. Yakalandın. (dışarıya seslenerek:) Geliyorum, ge- liyorum mösyö Hanri! Bu herif de bi ze öyle emir eder ki, sanki erkeklikle alâkâsı yok mübareğin! İ Bu yere düşen mektupta, Norman, Mariyi cumartesi günü akşam yemeği ne davet ediyordu. O gün, Mari, artan haftalrğını da almıştı. Artık keyfine pa yan yoktu. ğ Kendi kendine şöyle düşünüyordu: “ — Şu cinayet meselesinden dola yı nahak yere üzüldüm. Dünyada her şey düzelir. Nitekim düzeldi işte-. İş- lerim her gün biraz daha iyiye doğru inkişaf ediyor. * Aşırı bir hareket yapmak hevesini yenemiyerek, orkestralı bir lokanta ©- lan Corner House'a gitmeğe, orı_dı öğle yemeği yemeğe karar verdi. Bir yaşlı kadınla bir delikanlırım oturduğu ma sada boş yerler vardı. Bunlırdıîı birmı işgal etti. İhtiyar kadın yemeği bitiri- yordu. Hesap istedi. Paketlerini topla di ve gitti, Adeti veçhiyle, Mari, yemek yer- ken bir kitap okurdu. Sahifeyi çevirdi ği sırada, bir an başımı kaldırdı ve karşı sındaki delikanlıyı gördü. Genç erkek ona dikkatli dikkatli bakıyordu. Mari delikanlının yüzünün kendisine yaban- (Devamı var) HABER — Akşam postası Bunları Biliyor musunuz? Kompresler Bir yaranı üzerinde, daima, vatin değil, kompres konmalıdır. Çünkü, va- tin kolaylıkla yaraya yapışır ve çıkar- | mak için lifleri birer birer çekmek lâ- zımdır. Bu da yarayı kanatır. Âyni za manda, küçücük lifler yarada kaldığı #çin yaranın mikrop kapmak ihtimali de mevcuttur. Göoömpresler daima sterlize — olmalı- dir. Eğer, bü yoksa, o zaman küv- rıntısız ve dikişsiz eski ve yumuşak bir tülbent parçası kullanılmalıdır. Eğer kalın bir kompres yapılmak is- teniyorsa, birçok katlar yapılır ve bun- lar, hafifçe teyellenir. — Bundan sonra kompres, suyla dolu bir kaba konarak beş dakika müddetle iyice kaynatılır. Böylelikler komprez iyice temizlenir ve kullanılabilecek bir hale gelir. Boğaz nasıl mua- yene edilir ? — Bir hastanın boğazını mı—ıayene e- derken, ağzını iyice açmak için bazı aletler kullanılır. — Tabit bunların en pratiği küçük veya büyük bir kaşığın sapıdır. Kaşıklatı kullanmadan — evvel, üyice sterlize etmek lâzımdIı-, Kullanış tarzı: Alet sağ elle ağza sokularak dilin üzerine bastırılır. Sol el ide tutulan ışıkla da (kibrit, mum veya elektrik ll:nbllll!h) boğaz muayene e- Elir. Eğer hasta, küçük bir çocuksa, burun deliklerini sıltmak lâzımdır. Ha- vanın azlığı, çocuğu, ağzını açmağa mecbur eder ve böylece, boğazı rahat rahat muayene edilir, Alet kullanmadan evvel boğazı mu- ayene etmek — kabildir. Hasta dilini mümkün olduğu kadar fazla klışarı çı- karır ve icap ettiği m'ktarda A” harfi- ni telâffuz eder. Böylece, dil ağızın alt tarafına doğru indirilmiş olur ve boğa- Tonton amclca Berberde —- amele etmi İzmire gitim. Orada mektep arka- ! daşlarımdan Rüsteme kordon Koyunda rastladım. —O00... Merhaba,.. Ne var ne yok Ne zaman geldin? - diye — biribirimizi kucakladık, öpüştük, koklaştık. Sonra Rüstem beni askeri kıraat- haneye çekti. Nargilelerimizi karşılık- lr guruldatarak çene çalmiya başladık. O bana mütemadiyen İstanbuldaki ah- babların vaziyetini soruyordu. Bense ona İzmirdekilerin, — Recaiden ne haber? - dedim. Omuz silkti. Şaştım: — Darğın mısınız? — Yok ama, bırak hayırsızr... — Ama da yaptın ha... O kadar se- vimli, cana yakın çocuk... Mütemadi- yen hepimizin işine koşardı... Eline beş on kuruş geçince derhal üçümüzü be- şimizi bir araya toplar, haydi ziyafet. Rüstem omuz silkti: — Şimdi bütün bu vaziyetlere geç- miş ola. — Niçin? — Zenginleşti. — Daha iyi ya İşte... Gülmeğe başladı: — Rüstemin zenginleştiğini duyun ca, şöyle düşünüyorsun değil mi: İz- mire geldiğini duyunca, hemen husust otomobilini sana hasredetek. Tabii e- vinde misafir etmesi muhakkak.. Şere- | fine ziyafetler verecek... İlâh ilâh.. Fa kat avuctunu yala, azizim... Beni gör memezlikten geliyor. — Garip şey... Bunu havsalam al- maz,, Nasıl olur.. Vallahi söylediğine İiyi ettin. Hemen şunu göreyim.. Yahu içtiğimiz su ayrı gitmezdi. Bu adam şimdi nasıl böyle olur? Garip, garip... Bir an durdum: — Belki sen ona karşı fena bir mu şsindir. Kalbini kırmışsın- dır. Sanmam ki bana karşı ayni tavrı takınsın... Benim canım kardeşim Re- caiciğim. — Recai... Recai... O ne hertaidir O.. hele bir tecrübe et... Kısmetini de- ne... - dedi. s . & Rüstemle bir mlüddet hoş beş ettik ten sonra ayrıldık. Şu Recai mesele- si gittikçe zihnimi kurcalıyordu. Adre sini almıştım. Fakat almağa da hacet | yokmuş ya... Şehirin içinde onu bil- miyen yokmuş. Adını söyler söylemez: — C....) şirketine değil mi e- fendim?. - diye sordular. — Evet. Muhteşem bir binanın önünde dur- duk. Mermer merdivenlerden yukarıya çıktım. Üniformalı bir hademe beni kar şıladı: — İstediğiniz nedir efendim? — Recai beyi göreceğim. — Müdürü umumi beyefendiyi mi? Kılığımı, kıyafetimi şöyle bir süz- dü, Sonra: ” — Mecliste, — Ne meclisi: - diye — kaşlarımı Anlaşılryordu ki başma kalrp bir ke limeyle beni atlatacalktı. Fakat israr et- tim: “ Mecliste ” nin manasını biliyor dum. — Ne meclisinde? Ve attım: — Bugün meclis yok. Odatır pişkinliğimi kavrayınca! — Siz ne işi için geldiniz? — Şahsen — görüşeceğim... bımdır. Bir daha süzdü: — Şurada, masanın üştünde bir su- al cevap listesi vardır. Onu duldurun, Husust kâtibine verelim. Ahba- Taali yolu ile sukut Merakla masaya baktım: Matbu bir kâğıd. Adeta istintak varakası. A dı, müracaat tarihi, ne için geldiği, ki- min tavsiyesiyle. — Lâhavle... - dedim ve cebimden bir kart çıkartarak uzattım: - Haydi şunu götürün, Beni derhal kabul ede- ceğini anliyacaksınız. Odacı kartı aldı. Bir müddet son- ra dönerek: , — Ben size demedim mi? Meşgul. “Salonda istirahat etsinler!” dedi. Bu, ihtimalki bir istiskaldi. İhtimal ki Retai, bütün mazisiyle alâkasını kes mek istiyordu. Fakat benim de inad- cılığım tutmuştu. Anlamamazlıktan gelerek oturdum ve beklemiye başla- dim. Salonda diğer kimseler de yardı. Adeta doktorun karşısma vizite için çı kıyormuş gibi bekleşiyorlardı. Nihayet sıra bana da geldi. Hademe, kelimesi nazik fakat tar- zı âmirane bir şekilde: — Buyurun! - dedi. Yürüdüm, Kalın halılara basarak i- lerliyordum. Bir kapıdan, başka bir ka ptdan girdim. Nihayet işte Recainin karşısındaydım. Yaşlanmış fakat aza- met, zerafet kesbetmiş. Evvelce tasar ladığım şekilde inadıma lâubali bi: — Vay! - diye haykırdım. - Maşal lahın var yahu... Sen ne olmuşsun.. Bir kaş havada, bir kaş aşağıda, süreta nazik fakat aramızda bir içtimal mesafe hasıl etmek için her hareketiv le gayret ederek: — Nasılsınız? - dedi. Ve ağır, şahane bir hareketle, bir koltük gösterdi: —e gibi bir hizmetinizde bulu- nabilirim? ' — Yok be kardeşim ziyarete gel- dim... — Ya... Fakat... Saatine baktı: — Maalesef.. Şimdi Osmanlı ban- kası müdüriyle bir randevum var.., Malüm ya... İş zamanı... — Öyleyse iş zamanı haricinde baş ka bir yerde görüşsek de eski demleri yadetsek... Meselâ bu akşam... — Ankaraya gitmem — muhtemel.. Bir söyliyebeğiniz varsa siz yazın..., Ben takip ettiririm... — Yok efendim,.. Görüşmek... Sırf görüşmek... Yüzünü buruşturdu. Atlatmaca için takip ettiği bir formülü derhal sundu: — Siz adresinizi birakm,.. Bir müd det daha İzmirdesiniz ya... Ben sizi aratırım, Ve aratmadı... . *. * Aratmadı ama, aradan — zamanlar geçti... Şirketin iflâs etiğini ve Re:ai nin de muhakeme altına alındığını ga zetelerde okudum. Doğrusu ne de ol- sa eseflendim. Bu kadar eski hukuku- muz vardı. Dün Recaiyi İstanbulda gördüm. Sultan Hamid vüzerasıma dönmüştü. O anlı, şanlr halinden eser — kalmamış, Halk arasında dükkân camekânlarına baka baka yürüyordu, Kolunu dürttüm. . — Vay... Kardeşim.. - diye az daha boynuma sarılacaktı. — Ne var ne yok? — Hiç dolaşıyorum... Haydi gel... Seninle bir birahaneye girelim... Bir kaç tek atalım... Yine o eski neşeli, mükrim çocuk haline gelmişti. Son meteliğine kadar bütün parasını bizim için — sarfetti. Mahkemede bir işim vardı, evrakımı ta- kip edemiyeceğim için canım — sıkılı- yordu. — Üzülme... Numarasını bana ver, Benim de işlerim var.., Bakarım..- dedi, ve baktı. İntaç etti, w Huyundan mıdir, suyundan ms dır: Bazı insanlar böyle! zenginlik ik- bal aslâklarını bozuyor. Fakirken mü- kemel: mükrim, nazik, dost... Yükse- P (TIPOA Ai 1 Gi | lince hafazanallah. Allah böylelerini taali yoliyle su- kut ettirmesin, amin! (Vâ - Nü) ea lli

Bu sayıdan diğer sayfalar: