M İLEKANUN — 195 Şöyhesiz ki Bayan Sabiha, e İahın emrini ve peygamberin kav- İlini eyice yerire getirmişti. Çün - kü, altı tane biribirine benziyen kızı doğdu: Hem de altı sene a - rayla... Fakat, kocası, kendisine büyük bir servet bırakarak öldü. Bunun Üzerine evin hiç bir intizamı bozul madı, Zira, Bayan Sabiha, kızları hi tam manasiyle ev kadını olarak Yetiştirdi. Hem de asri manada : tam bir iş bölümüne tabi tutarak. Vahide, gayet iyi yemek pişi rirdi. Sâniye, emsalsiz surette hiz- metlere bakardı. Salise piyano ça- Vardı. Rabia, Edebiyata merak - İsydı. Bütün gün kitap okur. İçle - rinden seçtiklerini akşam üstü âile meclisinde tatlr sesiyle tekrarlar, her kese roman dinletirdi. Sabah- ları gazeteleri takip ederek hava disleri bildiren de oydu. Rabia, €vin kâhyası gibiydi. Alışverişi ya Pardı. Hamise, teşrifatçıydı. Güler yüzlü ve şen olduğu için misafirle ri karsılar, lâf atar, herkesi gül - dürürdü. Sadise i ise, ailenin iftiha Yını teşkil edecek bir serbest mes- lek hayatıma atılmış avukatlık tah sil etmişti, Bayan Sabiha, altı kızmın zev- kini. koltuğuna kurularak tadardı. Şimdi bu kızların altısı da ge- linlik yaşına gelmişler, koca bek. liyorlardı. Fakat, şu iki sebepten dolay: koca bulamıyorlardı: Evvelâ altı- *ı da biri birinden ayırd edilmiye- Sek derecede güzeldi. Ayni çeşit- te geyiniyorlardı. Hani barda nu- Mara yapan kızlar vardır; onlara iyorlardı. İçlerinden hangisi- Bi tercih etmek lâzım gelere”inde bütün namzetler tereddüde düşü- Yorlardı. Dahası da var: Vahide ile evlenip te adam ne Yapsm?... Hayatın ihtiyaçları yalnız nefis! Yemeklerle karın doyurmaktan iba *et değil ki... Sâniye ise, ev hizmetlerinde de tinleşmekle beraber yumurta pi - Sirmekten bihaber... Sazdan söz - den pek çakmaz... Hülâsa, diğerlerinin de bir tek İhtisaslarına karşılık müthiş nok- “anları var... Onun için koca bulamıyorlar. bir türlü... s.. Nihayet, bereket versin ki, gü- Rün birinde Salih isminde gayet el. > i bir telip çıktı. Bu adam haya Şok cilvelerini görmüs,cifte kav Hali vakti de yerindey “İ: Yalkıştiele bir erkekti: Yaşı kırk İki olmasına rağmen ancak otuz iki imei Fileli ie Kısacası elini sal. Tasa ellisi basmı sallasa tellisi.. Hangi kızı istese alabilecek sıfat" ları vardı. Onun için, altı kız kardeş onun İ gözlerinin içine bakarak bekleş- tiler. Salih Vahideyi seçti. Onunla beraber bir hafta kadar meşgul ol- duktan sonra: — Neredeyse nişanlanacak! - diye rivayetler çıktı. Fakat, Acaba Salih, Vahidenin yemekten başka bir şey bilmediği- ni mi anlamıştı? Ansızm ondan ne demeğe yüz çevirdide Sâniye ile firte başladı? Sâlise, Rabla, Hamise, Sâdise.. Birer hafta, on beşer gün müd- detle Salihle kaynaştılar. Tam(iş oldu! evlenecekler...) denildiği sırada, adam yüz çeviriyor, baş- kasına başlıyordu. Yoksa Salih maceracmın biri- miydi? İğfal ederek istifadeye mi kalkıyordu? Fakat, hayır! Günün birinde Salih Sabiha hanıma büyük bir bu- ket yolladı. Mühim bir iş için görüşmek üzere geleceğini de ayrıca bildir di. Kızlar, bir de baktılar ki, Salih resmi olarak (bonjur) ve silindir şapka giymiş, geldi... Alafranga - likta, evlenmeğe talip olmak için bu şekilde giyinmek âdet olduğu- nu biliyorlardı. Yürekleri çarparak dinlediler Dahası da var: Salih annelerinin odasma girdi. ği vakit, kulaklarımı kapıya ve - rerek dinlediler; — Acaba hangimizi istiye - cek? Fakat hayret! Salih çu teklifte bulundu: — Sizden sizi istemeğe geldim hanımefendi... Evlenelim... RS Kurnaz adam, bu kadsr »henk li bir aileyi bozmadan bassedire | geçti, oturdu... Ne dersiniz? Nakleden: Hatice Süreyya Kenan Hulüsi Bir yarasa Bir kıza âşık oldu Yakında kitap halinde KUPON 335 14 12.935 HABER — Al BARBAROSTAN “ a ii 2 Si a postası z Tetfrika numarası : 93 Anita teessürle düşünüyordu : Yazan: (Vâ-NO0) “Hızır reis nasıl oldu da sözünü tutmadı?... Onun yemininden döndüğü görülmemiştir !,, Geçen kısımların hülâsası Kâni ismini alan Yuninin Ağrıbos manastırına gönder » diği mektubun ali tarafında şunlar yazılıdır; Barbarosla Düşes di Piti'nin biribirlerine karşı büyük bir mu - habbet duyacaklarını sanıyorum. Çünkü, kadının her halinden ân - ladım ki Hızır reise kulaktan âşık olmuştur. Buraya da o sebeple gel. miştir, Hızır onu kamarasına aldı. Uzun uzun görüştüler, konuştular. Dışa: rı çıktıkları vakit ikisi de memnun du. Gözlerinde saadet ışığı taşı - yordu. Halbuki, nice senelerdir, Hızır, tasavvur etmiyeceğiniz de- recede bedbaht bir manzara arze- diyordu. Bir muharebeyi kendisine ka - zandırdığı için Düşes'i takdir et - mişti de, ondan dolayı mı arala - rında bir kaynaşma hasıl olmuş - tu? Bilemiyorum. Fakat, herhalde Cülyetonun Türk korsanının sev - diği muhakkaktır. Ve işte, kitabı ona vermiştir... İhtimal ki ebedi bir aşk hediyesi olarak... Bence, yapılacak iş, mahud kitabı Türk - lerin elinden aşırmaktır. Hazine - nin yerini keşfe uğraşmaktır. Ben, burada bu gayeile çalışacağım. Fakat, sizin tarafınızdan yapıla- cak şey şudur: Mademki Gazanfer reisin hazinesine ait anahtarlar - danbiri de sizde; öyleyse mukay- yet olun: Bunların ikisi ayni elde toplanırsa, bu el, Türk eli olma - SM, Günah çıkarırken Bu satırları okuyan Yamalı Burun gülümsedi. Fakat, ansızm irkilip kâğıdı koynuna sakladı. Zira, ayak ses - leri duymuştu. — Burada cıvatalar vardı, ne reye gitti? . dedi. - Deminden beri arıyorum, bulamıyorum... — Haydi, sen şimdi civataları bırak da yukarıya çık... Gemi sa - bah namazından sonra, derhal ha. reket etmeli... Yamalı Burun da, ötekilerle birlikte harıl harıl çalıştı. Tam zamanında, gemi harekete hazır bir hale konuldu. Şafakla beraber yola çıktılar. On beş gün sonra, şafakla be - raber, Ağrıbos'a vardılar... Yamalı Burun, doğrusu, vazife, sini mükemmel surette yaptı. He- men o gün mektup, öğleden daha evvel, Sinosun eline vardı. Papas: “.— Ne güzel tesadüf... , diye mırıldandı. . Bugün Anita ile kar- şılaşacağız... ,, Hakikaten, o gün, Yılanlı ma * nastırın kilisesinde büyük hazır - lıklar vardı. Mermer sütunlar par- latılıyor, yere halılar döşeniyor - du. Prenses Anitanım kızının do - kuz yaşını bitirdiği gündü. Bu mü. nasebetle âyin yapılıyordu. Böyle merasim günlerinde, es * ( kiden, prenses daima kiliseye ge - lir, bütün teferruatile ve coşkun - casına ibadet ederdi. Fakat, ma “4 hud vak'alardan sonra, dininden ayrılmadıysa da, duayı niyazı ken.| di dairesinde yapmağa başlamıştı. Bu hali altı sene sürdü. Yedinci | sene, önum artık odasında bile iba, | detimi gören olmamıştı. Hattâ, Meryem ananm yaran kandilini bile sönük unutuyordu. Gözleri denizlerde bir şey bek- liyordu. Saraya misafir gelen her ya * bancıdan umulmadık bir müjde haberi bekliyordu. Zira, tahmini öyleydi: “.— Hızır seni kaçırmağa ge - tecek! Filânca gün hazır ol!,, diye ona bir gün müjde gelecek diye ummuştu... Fakat, hiç ne ses ne seda.. Ce - nup denizlerinden gerçi Hızıra da ir havadisler geliyordu... Fakat, suratınm daima çatık olduğunu, kendini öldürmek istercesine dö - ğüştüğünü, yaralandığmı, gemi « leri o batırdığmı, (o donanmaları bozguna uğrattığını. bildiriyor - | Vardı. Ağabeysi Oruç reisle birlikte ülkeleri zaptediyorlarmış.. Afri . kanm şimalinde bir devlet kuru - yorlarmığ... İşte gelen haberler bunlardan ibaretti, Herhalde Hızır, bu kadar coş kun meşgalesi arasmda Anitayı unutmuştu.» Yedinci yılın sonunda, prenses, bu kanaate geldi: Birinciye 7 lira üçüncüye Bugün küçük okuyucularımıza kolay fakat azıcık uğraştırıcı bir bulmaca veriyoruz, Bu gördüğünüz şekli bize ka. leminizi kaldırmadan çizebilir mi siniz? Amma o şekilde çiziniz ki çizdiğiniz şekle bakar bakmaz hakikaten kaleminizi kaldırma - dan çizdiğiniz görülsün. İşte size bir bulmaca ki kolay” ların kolayı. Hem önünüzde tam oniki gün var. Bulmacalarımız elimize vaktinde geçmiş bulun - sun. Bulmacalarımızı bulanların gazetemizde perşembe günleri çıkar. Hediyeleri cumar - tesi günleri öğleden sonra verilir isimleri Bu bulmacamız için hediyele rimiz şunlar: Birinciye tam 7 liva ikinciye 3 Vira üçüncüye bir cüzdan 4 ün . cüden 200 üncüye kadar da muh- telif hediyeler, «.— Fakat nasıl olur?.. Söz ver. DİŞİ. İşte zaman doldu. Hani mutla ka gelip beri buradan alacaktı?... Rüya görmedim... İşte yüzük par mağımdâsa,, Hızrm yadigârmı avucunda sıkıyordu. “.— Gelecek... cek... O adam, Herkes bunu söylüyor.. bile yalan söylememiş Fakat işte, kaç gemi geldi... Hr. zırdan bir selâm bile yek... Değil ona, kocasına, buradaki tamdık * larma bile... Fırsatımı getirip soruyordu: Ağrıbostan behsediyor mu? — İşitmedik! . diyorlardı. Hani biri: — Bir gün bahsolunuyordu. “ke sin! Başka şey konuyün!,, diye bi. 2i susturdu. , diye cevan verdi. Anita buna mana veremiyor » du. Yedinsi, sekizinzi ve dokuzum cu ayrılık ve ümütsizlik senelerin de kadmcağızmtı ib tü arttı, Artık dine karşı vili Yâkayt olamadı. Yegi ine desteğ dua olmuştu. dindarlığı arttı. Kilizel ere te başladı. Her gün mumlar yakı - yordu. Ve nihayet işte bugün, kızmın dokuzuncu senesi münacebetile civar kiliselerin en mukaddesi sa* yılan Yılanlı manasura bile ge » liyordu. Hazırlık onun içindi. lutlaka gele. en dönmez... Bir kere (Devamı var) ikinciye 3 lira bir cüzdan Hava Kurumu balosu Türk Hava Kurumu tarafın “ dan bu akşam Tepebaşında İtalyan Klübünde saat 22 de bir balo ve- rilecektir, Bu baloya elbise mec - buriyeti konmamış ve davetlileri sabaha kadar © şenlendirebilecek muhtelif sürprizler hazırlanmış * İ tar;