Çalınmış çocuk peşinde Polis Hafiyesi (X:9)un harikulâde maceraları ARTIK YALAN Vİ LAR YETER. i KEYT/BURAYA ç | yi te No. 26 i LAAELİD/R.. MADAM VEST /STEDİĞİNİZİ SON |ŞENSEN OEROL 100,600 BULUYOR. BIRAZ, INERSENİZ ŞUN YE. İSTİYOR. Beni TARAFTARIM. 8, SAK GLORYAYW öL &—x <N VEST e İMAR TEYERİLE İŞİ BERİ İBEN, KENDİSİNİ AAYOIAa- Z ZA aza ve e 49 hı YES 1 Li delin VA : v6 i DÜRECE Giz... — İN Â j ŞAL HAPSEDİ, çocu- SULHMEN MALLINE , # in z 14 n 4 z < z LL kb eği ul Gr? 1 ii y te | e İKi TENBELİN GÜZEL ROMANI AARYOLAMI- ZA öiLE& KAR YAĞMIŞ. No. 26 Haziran A&BER'in de- niz gezintisi Ke ği 4 ZA8UD 5 UZUN MÜOOEO DÜŞÜNDÜ. LER YAŞIMNOLAR. Nia“ YET TAVUĞA GİTMEYE İOMA MİSAP/R olmaya KARAR VERDİLER, günüdür de doğmuş bir (o vehimden ibaret olduğuna karar veriyordu. Manfred: — Mösyö lö Şövalye, öğrenmek | istediğiniz şeyi öğrenebildiniz mi? diye sordu. | — Heyhat, evet.. Fakat rica e derim söyleyiniz. Çingeneler tara- rafından çalınarak Haşarat Yata- | ğına getirilen bir çocuktan bahso-! lunduğunu duydunuz mu hiç? — Mösyö, burda bunun gibi vakalar çoktur. Hattâ (Oben bile ihtimal ki çalınmış veya kaybol - muş bir çocuğum! — Ya!. o Küçüklüğünüze dair hiç bir şey hatırlamıyor musunuz? — Pek karışık bazı şeyler.. Fa- kat bunları bir araya toplıyarak tam bir şekle koymak istediğim zaman hepsi (dağılıyor. Tam bir şey bulup çrkartamıyorum. Bakı | nız, bazan İtalya gözümün önün-| de canlanır gibi oluyor. Bazı za -| manlar ruhumu < okşıyan biraile | hayatımı düşünürüm, Yüksek dağ- ları, muhteşem bir bahçeyi, güzel bir evi görürüm sonra hepsi dağı- İir ve kaçar. Hepsinin birer hayal den ibaret olduğunu anlarım. Ragastan heyecanla dinliyordu. — Demek bu çingene karısının | &nneniz olmadığına eminsiniz öyle| mi? — Evet, Jipsi bana karşı hiç bir | vakit bir anne şefkati gösterme -| di. Ah, Lântene hakkında O pek büyük bir sevgisi nlduğu için bel- ki onun annesidir. Fakat rica ede- SERSERİLER YATAĞI rim, böyle şeylerden bahsetmiye- lim. benim için ebediyyen kapa - İr bir kitap olan geçmişten birkaç satır okumağa çalışmak çok bey- hude ve lüzumsuz bir şeydir. — Hakkınız var, evet ,sizin gibi gençliğin bütün kuvvet ve güzelli- ğini kendisinde toplıyan bir deli - kanlıya maziden çok © istikbal ile uğraşmak düşer. Manfred başını salladı: — İstikbal bana geçmişten da- ha karanlık görünüyor. — Siz yaşta olanlar düşünceler.. — Kusuruma bakmayınız. Mös- yö, hakkımda çok büyük lütuflar gösteren size karşı şen görünmek için kendimi zorlarken bile içim kan ağlıyor.. Ne yapayım, bu elim de değil ki... — Yesinizin sebebini öğrenmek isterdim dostum. — Mösyö lö Şövalye, kalbime o- kadar sevgi ve itimat telkin etti - niz ki size çocukluk hatıralarım « dan bahsederken kardeşim Lân « teneye söylediğim (zamanki te - selliyi buluyorum... — Pekâlâ, öyle ise kalbinizi ba“ na açınız.. Sizi teselli edebileceği- mi umuyorum. — Şövalye, Yesime sebep şu - dur. Bir genç kızı çıldırasıya se » viyorum. Bu aşkı pek yakında iti. raf ettiğim halde onu uzun bir za mandanberi sevdiğim muhakkak » tr. — Üzüntünüze sebep bu mudur? için fena SERSERİLER YATAG. » — Hayır.. Şimdi anlarsınız, sev- | gilim Fransa kralının kızıdır. | — Anlryorum.. Aradaki hende- | ği Oaşamamaktan O korkuyorsu- nuz.! — Hayır.. Bu değil. İşin öyle bir kötü tarafı var ki.. (Kral kızı olduğu halde Jiyete musallat olu- yor. — Kızın ismi Jiyet mi? — Evet, kendisi bu ahenkli isim den daha güzeldir, — İyi ama, kral nasıl oluyor da kendi kızına,. — İşte inanılması yüz kızartan alçakçasına, ahlâksızcasına, cani- cesine bir hal!., Kral kızını sevi - yor! Anlıyor musunuz?.. Ona â- şıktır. Ragastan o kadar hayret göstermeden: — Kötü bir şey!.. Yesinizi şim- di anİryorum, Sevgilinizi bu ah -| lâksız babanın elinden alamıyor- sunuz! — Bereket elinde değildir. — O balde, ona kavuşmaktan sizi kim menediyor. — İşte asıl üzüldüğüm şey bır ya!... Jiyet saraydan esrarengiz bir suretle kaçırılarak kayboldu O zamandanberi arıyorum. Fakat bu ane kadar izine tesadüf edeme- dim. Manfred başını önüne eğdi. Ragastan ona baktı ve: büyük bir versin ki kız onun gülümsüyerek — Bizim eve kadar gelir misi » /iz? dedi. — Mösyö Şövalye, size muha - fızlık etmek benim için en büyük bir şereftir, dedi. — Sözümü yanlış anlryorsunuz. Bize kadar gelmenizi istiyorum. — Bu saatte mi? — Saatin geç oolmasındanne zarar var, Sizi, Jiyete dair malü - mat verebilecek birisile tanıştıra » cağım. Manfred sarardı ve: — Ne diyorsunuz? diye haykırdı.. — Doğruyu söylüyorum.. — Ah Mösyö, beni zalim bir hayale kapılmaktan muhafaza « diniz, — Kalp ağrılarının ne kadar acı olduğunu pek iyi bilirim, Korkmayınız, geliniz, zanneder » sem memnun olacaksınız. — Sözünüze inanırım, Fakat bana yeniden hayat veren bu se- vincin ne kadar büyükbir yeisten sonra gelmiş olduğunu (bilseniz bulunduğum şu heyecan sizi hay rette bırakmış o olmazdı.. Fakat rica ederim müsaade oedinizde yanıma birisini daha alayım. — Dostunuz Lânteneyi mi?. — Hayır!.. Sevmiş ve hürmet etmiş olduğum birini. Jiyeti bü « yüten ve ona babalık eden bir a- damı.. Mösyö Flöriyalı! — Ne?.. Mösyö Flöriyal bura da mı? — Kendisini tanıyor musunuz? — Hayır, yalnız size — Jiyete dair malümat verecek adam on -