23 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

23 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 HAZİRAN — 1985 BABER — Akşam Pnııluı n Macar hikâyesi : Haydudlar arasmda —Ahne mul'ıu:gem gece! Orman ne güzel de kokuyor! Otların üs - tündeki ateş böcekleri ne de par - İryor! Baron, Baroncuğum, hele bir bak! — Nasıl bakayım. Bu zifiri ka - ranlıkta üç adımdan ilerisi gözük müyor ki, — Niçin gözükmesin? Öyle gö - rünüyor ki.. Şu yana bak hele: O. rada — depreşmekte olan bir ışık görüyor musun? Damarlarımdaki kan dondu. De- mek ki eşkiya yatağına yaklaşmış- tık. Arabacı iskemlesinden bizim za- vallı sürücü boğuk bir sesle: — Evet Kontes, orası bir misa - firhane.. — Misafirhane mi.. Oh ne âlâ., Tam bizim için — yapılmış. Haydi oraya sür. Artık — dayanılamıyacak kadar sinirlenmiştim. Kontes, ne yapı - yarsunuz Allah aşkına? Orası bir eşkiya yatağı; hepimizi boğazlıya- caklar. Misafirhanenin sahibi, bu- radaki bütün eşkiyalara yataklık yapan kara haydudum biri, Burada kaç kişinin tatlı canma kıydı kim bilir? Bana kulak vereceğine, bu ya - | ramaz çocuk dilini çıkardı, benim- | le eğlendi. Bütün bu masalları uy- durucu yazıcıların kalemlerinden | okumuş olduğunu fakat hiç birisi- ne inanmadığını burada başka bir otel olsaydı hiç şüphesiz oraya gi- | deceğini fakat olmadığı için bu mi- safirhaneyi tercih etmek lâzımgel- diğini söyledi. Bunu söyledikten sonra arabacıya yavaş yavaş arka- sından sürmesini emrederek yü - rüdü: Yol göstermek .için önden *nproflnml Bütün itirazlarımız, bütün kafa - tutmalarımız boşuna — gitti. Eğer ürküyorsak yalnız başına gidece - ğini söyleyince artık biz de yanı - | mızdaki bütün mal ve canlarımız- la o mel'un hana doğru yola düzül- dük. Bu yaramaz küçük peri hiç bir şeyden korkmuyordu! Hana yaklaşırken çatlak zur - nalardan çıkan bir musiki sesi ku- | laklarımızı tırmalamağa başladı. — Aman Allahım; burası ağız ağıza eşkiya dolu! Haşari kontes bu sözlerime kar- şı: — Bak, bak! Biz bir baloya git- miyor müyduk? İşte bir baloya gel dik. Kimse — mukadderata hâkim olamıyor. Dedi, ve hiç çekinmeksizin ha - nın kapısına dayandı. Bir saniye düşündüm. Acaba ta- banları lııldırı' kaçsam mı? Uy . gunsuz olur değil mi? Hem buna imkân da yoktu; çünkü yol arka - daşı olan matmazel Sezarin ağır - lığiyle koluma yaslanmıştr. Ken - dimi kurtaracak gibi değildim. Za. vallr kadın yarı ölü bir halde idi ve işte böyle bir vaziyette Kontesin peşinden gidiyordu. Kaprya bir adım kala, içeriden çatırtılr patırdılı bir mızıka sesile bir takım haydutların dans gürül . tüsünü işittik. Bütün bu uygunsuz- haklara rağmen bizim Kontes hiç aldırmıyarak hanım kapısını açtı ve içeriye girdi, İlk bakışta bu mü. nasebetsiz yerde elli kadar erke - #in tepinerek dansetmekte olduk. Sİryek ze yUNLOŞAYLIŞ “TETPUNES Te re| tırınca salonda elli değil ve fakat dokuz kişinin bulunduğunu gör - düm. Bu dokuzdan birisi danset - Mmiyen hancı ile üçü de mızıka ça- lan zifandılar. Böyle olmakla be - ı Kartal Oğullarının ülkesi ARNAVUTLU İKTA raber geriye kalan — beş kişi bize | larmı açamıyorlardı. yetip artardı bile.. Bunların hepsi iyi yapılı iri ya- rı delikanlılardı. Kocaman kollu, geniş omuzlu haydutların tüfek - leri duvarın bir köşesine dayalı i- di, Tam yerine düşmüştük. Beş hay- dut bizi görünce, hemen danstan vazgeçtiler. Cesaretimize şaşıp kal mış gibi davrandılar, Benim Kontesim yüzünde en tat kx gülücüğüyle onlara söz söyliye- rek: — Yiğit dostlarım: Eğlencenize | mâni olduğumuzdan bizi affedi - niz. Yolumuzu kaybettik karanlık- ta da daha ileriye gidemediğimiz den bizi burada konuklayıp ko - nuklamıyacağınızı sormağa gel - dik. Dedi. Bu sözlerin üzerine — içlerinden koskocaman bir adam ileriye atıl. dı. Sarkık bryıklarının uçlarını yu karıya doğru büktü. Başında iğri duran şapkasını çıkardı. Topukla rını birleştirerek Kontesin önünde | eğildi ve hiç de rahatsız etmediği- mizi bilâkis vücutlarımızla kendi- lerine şeref — verdiğimizi söyledi. Galiba evin sahibi bu adamdı. A- dının Jovef Fekete (meşhur hay - dut) olduğunu söyledikten sonra madamın ismini sordu. Ben ismini — saklamasını işaret etmek için daha eteğini çekmeğe vakit bulamadan bizim hanım ce- vap verdi: — Adım Kontes Repep de Ko - rekvardır. — Şeref buldum madam. Ben ihtiyar kontu tanırdırm. Bana tüfe- ğini çevirmiş iki el ateş — etmişti. Bereket versin ki kurşunlar yerini bulmamışlardı. Oturunuz madam. Ne güzel tanışıklık değil mi? Kontes bir sıraya oturdu; herif te yanı başına çöktü. Bana ise o - turmağı bile teklif etmedi. — Böyle zifiri karanlık bir gece- de nereye gidiyordunuz? Nereye gittiğimizi söylememesi için kaşla göz arasında Kontese i- şaret ettim, Fakat kadıncağız o - ralarda mı ya? Hiç istifini boz - mıyarak: — Arada gazinonun — balosuna gidiyorduk. (Hoppala! Gördünüz mü hele: $imdi artık bütün mücevherata Al lahısmarladık diyecektik.) — Öyle ise hiç zahmet etmeğe Kizum yok. Biz de burada bir balo veriyorduk. Lütfen davetimizi ka- bul ediverirsiniz. Mükemmel zi - fanlarımız var: Szalonta ormanım orkestrası! Çardaşı öyle çalryorlar ki. Hey zifanlar haydi şu güzel ka- dınların şarkısına başlayın baka yım. Çalarken gözlerinizi dört açı; adımlarımıza dikkat edin ha! Son ra karışmam diyorum size.. evrakı Türkçeye çevıren A. EKREM H kıımet dairelerinde verdiğiniz okuyamıyan memurlara rast gelince şaşarsınız Arnavutlukta 30 metre murabba kumaştan ancak bir şalvar çıkar bu iki kız ellerindeki kumaşın — kocaman bir salonu döşeyip döşeyemiyeceğini düşünmüyorlar. Bundan acaba annemize bir şalvar çıkar mı diye hesap ediyor. Şalvar, kocakarının bacakların da adamakıllı eskidikten sonra beş dorununa ilst baş yapılır. Roma yazıcılarının “bizim yeni İllirya vilâyetlerimiz,, diye tarif ettikleri — Arnavutlukta ve hele Via Egnetiya yolu boyunca Ar - keologların araştırıp meydana çı- karabilecekleri bir çok eski eser ve antika vardır, Draç'ın serinletici deniz rüzgâr- larından uzaklaşarak, Arnavutlu- ğun paytahtı olan Tirana şöyle bir göz atmak için geriye doğru gittik. Keşke gidemez olaydık otel - lerin hiç birisinde bir tek boş yer bulamadık. Yurttaslardan bi- risinin misafirperverliği olma - saydı, şehirden hemen kaçacak - tık. Tiran şimdi garplılaşmakta olan Arnavutluk için iyi biri e nektir. Eğri büğrü sokaklı çarşı-| ların yanı başmda elektrikle ten- vir edilmiş geniş caddeler uzan-| maktadır. Caddeleri sıra sıra ge- çen en son model - otomobillerin yanı başında mekâri katırları ve yük kamyonları — yürümektedir. Eski eşekçiler şarkın bu dayanık- h ve kanaatkâr yük taşıyıcılarını bir tarafa brrakmışlar şimdi kam- yon kullanıyotlar; eşek — timarı yerine otomobil lâstiğini pompa ile şişirmeğe uğraşıyorlar. Bu küçük krallığın ticari mü- vazenesi henüz iyi işlememekte-| Ve zifanlar Çardaş havasını çal KEŞ) başlar başlamaz he merasime — lüzum düğmeli — ve kısa pelerinini bir omuzunun üstü- ne iterek —Kontesi belindon kavradı ve bora fırtınası gibi sa - Tonun ortasına atıldı. Başka bir delikanlı matmazel Sezarine yaklaşarak korkudari ya rı bygin kadımı sardı. O da arka rı baygın kadını sardı. O da arka daşı gibi dönmeğe başladı. Kadın lar ne olduklarıma şaşmışlar ağız - Dansı birisi bitirince kadını hemen arkadaşına teslim ediyordu. Zavallıların ayak- ları yere değmeğe bile vakit bula- mağa rif fazla görmeksizin, dir. Hayvan mahsulâtı, hububat, deri, yapak, asfalt ve odun kö- müründen ibaret olan — ihracatı senede 5,000,000 lirayı bulmak- tadır. Diğer taraftan da ithal ettiği şeker, pamuk yünlü — mamulât, madeni — yağlar ve makinelerin değeri bunun iki mislinden fazla tutmaktadır. Arnavutluk, dağla - rının altın, demir, maden kömü- rü, bakır ve başka madenler ba- kımından zengin olduğu söylen-! mektedir. Ancak memleketin şim diye kadar — jeolojik bir surette istikşafr yapılmamıştır. Genç arnavutlar tahsil istiyor: 1912 yılmda istiklâli tanınmış olan, cihan harbinde egemenliği- ni muvakkaten kaybeden ve 1920 de buna tekrar kavuşan Ar- navutluğun ökonomik durumu iş- te böyle — muvazenesizdir. 1928 yılında da Arnavutluk cümhur'ı-W yeti bir hakanlık oldu. Gerçek olan bir iş var: Arna- vutluk hükümeti genç Arnavutlu- gu okutmağa azmetmiştir. Ame- rikalılarla diğer yabancıların iş- letmekte olduğu teknik vaziyet mekteplerinden başka şimdi Ar- navutlukta 600 tane ilk ve orta mektep vardır. Arnavutluk için tahsil en önde Devlete vergi tahakkuk ettirmek için Tiranda tütünü böyle satarlar, Arnavutluğa giren makineler ara sında en başla sigara yapan makineler | yuvalarında gözetlemek " birtürlü yenemedik. Otomobili | şehirde bırakarak at kiraladık, bir gelen en önemli ihtiyaçtır. Hükü- met dairelerinde verdiğiniz evra- kr okuyamıyan memurlara — rast gelince şaşarsınız değil mi? Hal- buki diğer taraftan Arnavutluk mahpuslara ve yazma dersleri verilmektedir. Tirandan İşkodraya giderken son merhalemiz bizi Kriya —adlı bir dağ şehrinden — geçirdi. Ha- rap kalesi, kapalı çarşısı, ve çeşit çeşit elbiseli dağlılarile — burası tuhaf bir yerdi. Sabahleyin er- kenden pazar yerine yetişmek i- çin bu dağlılar bütün bir gece yürümeğe ğık demeden katlanır- lar. Gördüğümüz adamların hepsi hristiyan Kegalardı. Kadınlar pe- çesiz ve kimseden kaçmıyorlardı. Bilâkis gördükleri yabancılara bü yük bir merakla o kadar yaklaşı- yorladı ki, biz bunlardan kaçmak ve çekinmek mecburiyeti duyduk. Yunanlıların dev anlamma ge- len gigas sözü vardır; acaba Ke- ga adı bu sözden mi çıkıyor? Bu uzuün boylu, çetin suratlı, geniş omuzlu ve güçlü dağlılara bakın- ca adlarının Yunan sözünden çık- hapisanelerinde muntazaman okuma tığına innanıyor. Elbiseleri de b!- zim burada gördüğümüz Arnavut elbiselerine benzer; aşağısı dar yukarısı bol beyaz yünden bir po- tur, beyaz mintan, ham deriden çarık ve başta beyaz bir külâh; bazıları da beyaz gömleğin üsi ze bir de siyah cepken giyiyorlar. Işkodra pazarlarında gördüğü - müz dağlıları gidip bir de kendi isteğin? kılavuz bir de tercüman tuttuk. Malcia ve Madhe yani büyük dağ- lık ülkeye doğru yola çıktık. Bu - raya sayyahlar pek gitmezler. Çünkü bölge, ekseriya tehlikeli « dir. Şkreli köyünde ovayı arkamıza brrakarak, yılan gibi kıvrıla kıvrı- Ta dağın tepesine çıkan yolu tut- turduk. gelir, Elbasan ve İşkodra tütünleri Ar navutlarca çok makbuldür; ülkede tü- tün tiryakisi de çoktur ha? miyordu. (Devamı var) » (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: