23 HAZIRAN PAZAR SAYISI 5 KURUŞ aa Peyami Safa'nın “Düşünce- ler", Orhan Selimin “Kibcit İnhisarımın şakaları” fıkra. ları — Şehir habe Ankara hbhaberleri _l—ı, kek'in “Yalın kat görüş " fıkraları, Bizde casusluk Kendi kendimize çatıyoruz. Son haberler. Memlekette TAN — lik öğüdleti. 2 incide 1 # üncüde: Züncüde t 5 'incide € mada 1 Sağ: 7 incide * 8 incide 1 Suncuda » Syor — Fennin son ve en büyük icadları. İöcncuda 1 — Fatih İstanbulu nasıl aldı ? — Briç — Sevişmeler, ev- bir sayfı Dünya gazetelerine diseler. Çocuklar için yazılar Okudaklarımız, euyhdı- rimız. Kadın ve Moda. 11 inelde 1 12 inçide 1 13Ğincüde 1 14 Bncüde : Ağaoğlunun Dedikleri Saym Bay Ahmet, son zamanlarda güzel şeyler yazdı.. Güzel şeyler anlattı.. Ve söylüyor da!, Iyi yapıyor.. Hiç değilse, doğrunun ortaya kon- masına hizmet ediyor. Kulaktan kulağa fiskoslanan.. Sonra, alaylı gülüşlerle karşılanan; hakikatlerin bütün çıplaklıklarile göz- lerde belirmesine yardımı dokunuyor. 'Yakından bilirim: Ahmet, özgen (serbest) çatışma- lardan (münakaşa) çok hoşlanır. Ve bu, kendi öz düşüncelerine kar- gt olsa bilel. Belki de bunun içindir: O, zaman zaman İzmir gazeteleri- ni beğendiğini tanıdıklarına söyler. Onları, özgür (hür) konuşmalara şevklendirir. Ahmet, bunda çok haklıdır. Çünki Kamâlizmden önceki rejimlerde, bağlılığa az çok alışkın kalemler, dü- şünceler vardı. Bunların bugünkü özgen ilerini birdetbire bulamama- nühde tutmuş olabilir!, Bana böyle geliyor.. Başkaları nasıl düşünüyor!? Şu kadarmır söyliyebiliri: Ben düşüncelerimi ; özgürlüğün son sınırlarına, bunların da ötesine kadar.. Doludizgin denecek bir halde, Kamâlist rejim içinde söyledim. Kürsülerde, gazetelerde ve her yer. de, Bütün bunlar için, Bütün burdlar aşkına ; Ahmed'e; dü- günceleri bakzındaki görüşlerimi, ka- musal düşün (efkârr umumiye) önün- de söylemek istiyorum. “Ağaoğlunun son zamanlarda orta- ya attığı tezlerin bence mihenge vu- rulması gerekenlerini şöyle kısaltabi- liriz, Fra BUGÜN 16 SAYFA ISTA NBUL GÖRÜŞTE BiLGİYE, GİDİŞTE ÜLKÜYE iNAN sız-ingiliz Konuşmaları Bitt TELEFON | SAYI: 62 — 3365 Onbirinci YIL SAHİB ve BAŞMUHARRİRİ Mahmud SOYDAN Müdür : 248! İdare ve Matbaa m “TAFSİLAT İsSİNCİ: SAYFADA | YUGOSLAVYADAKi BUHRAN Prens Pol Muhalefet Lideri ile Konuştu Maçek Seçimin Yeniden Pren sonra Hirvat ay- rışıklarının (muhalillerinin)» önderi Veladmir Maçek'i kabul ederek, bir buçük saat görüşmüşdü: Temel yasasınn bırakıldığı 5-1-29 Maçek devlete karşı ti da (faaliyette) bulunduğu: tü devleti kotuma bak yeri, sına çıkmak üzere d'a gelmiş olduğu — cihetle bu önemli sayılıyor. Tüşmesi yalnız için değil, fa- l duğu bir« leşik muhalefet partileri ( başarıdır. Maçek Havas aytarıma demişdir kir “ Ben, Hırvatların şefi olarak de- ğül, lâkin birleşik ayrış partilerin bir mümessili — sıfatile düşündüklerimi söyledim.,, Maçek, sü ve deniz bakanı Gene- ral Jivkoviç'i de gördükden sonra, gazetecilere şu diyevde — bulunmuş- dür : — Genel düşünce şüdur ki, yeni kabine, ya Yevtiç kabinesinde finans bakanı olan Stayanoviç'in başkanlığı altında, eski partilerle birlikde iş gö- uksal temerküz kabinesi, Yapılmasını İleri Sürüyor ve belki de yeniden MAÇEK ki, Buna karşı da Hırvatların bit iti- razları yokdur. Kabine nasil olursa olgun; ayrışık partilerin istedikleri, özgen Tikle güvenliğin yeniden — kurulması Üagür ve gizli v JNX Saylauri yapılırrımı R âüHANiLEW 8 Ruhaniye Kıyafet Müsaadesi Verildi (çi | 1 — Demokrasi: ekonomsal libe- ralliği bir sınıra kadar geçebilir: Demokrasinin ekonomsal işlere ka- rışması korumacılıktan (himaye) ileri gidemez. 2 — İngiltere, Fransa gibi demok. Tasiler sermaye İle işçi arasına girmiş değillerdir. 3 — Uluslar son zarnanlarda ct- murluktar: krallığa doğru gidiyı 4.— Türk ardası (aile) düşi lindedir. Soysal Kanun (Medeni Ka- nun) buna çare bulamadı. Bu betke (makale) mde, Ahmed'in birinci davası içindeki düşüncelerimi söylemek dileğindeyim: Önce bir noktayı belirtmek lâzım. Ahmet diyor ki: “Demokrasi ekonomsal liberalliği bir sınıra kadar H- yana bırakabilir. Ve bu bırakış koruyuculuğu (hima- ye) geçemez.” Güzel!. Ancak bu hükmünü nereye ve ne- ye dayatıyor? Bu, onun şahsiğ anlayışı İse, bu- nun, böyle çetin, böyle büyük bir te- zin etüt edilmesine yetmiyeceğini ken- disi de teslim eder, Yök, bu hükmün — dayandığı kay- naklar varsa; bunların yalnız ve sa- dece adlarile, yerlerile olsun ortaya konması; t.rkesin bakikatleri göre- bilmesi, anlaması ve benimsemesi için bir borçtur. " Bu iki noktayı bilmeği çok İster. Ba y ği çol v Ahımed'in bu birinci tezi hakkında benim bildiklerime gelince: Bunlar tüm (tam) olarak Ağaoğlu nun anlattıklarının b-;ka türlüsüdür. TArkası 3 üncüde) Mahmut Esat BOZKURTİ Ü Ki Üç (uhani reis: Ortada Diyanet işleri recisi Rifat, solda Rum patriği Fotyos, sağda Türk Ortodoksları Başkamı Papa Eftim din kılıklarile... Kıyafet kanununa göre her | gından ilbaylığa bildirilmiştir. | din ve mezhepten birer kişiye aym ve mabetler dışarısında da muvakkate şartile, ruhani kıya fetle dolaşmasına hükümetçe izin verilebilecekti. Bu izin, dün İçişleri Bakanlı- Sekiz ruhani, muvakkaten,ayin ve mabet haricinde ruhani elbi- se giyebileceklerdir. Bu müsa - ade kendilerine bildirilmiştir. Bu sekiz kişi şunlardır: An - (Arkası 3 üncüde) aai Halâ aydınlanmıyan ve bu yüzden bir çok şikâyetlere sebep olan günün mes Resimde gördi Telerinden biri de cumartesi yevmiyeleridir. | kân sahipleri kanuni imkândan isti nüz kadınlar öğleden sonra tütün deposundan | fade etmesinler!,, yevmiyelerini alamıyarak çıkan işçilerdir. Sokak kenarına otur- muş düşünüyor ve dertleşiyorlar. Bu mesele hakkındaki yazıyı İç sayılamızda bulacaksınız, UYA SABUNA, OKUNMADAN BU NASIL TATİL? Cuma tatilini pazara çevirdik. Güzel. O kadar güzel ki, şimdi, her cumartesi, saat biri vurur vur- maz, yazıcı isek cümleyi, tüccar- sak alış verişi, memursak muamele- yi yarıda keserek “paydos!,, diyo- raz. Camartesi öğle zamanı işimiz- den çıkıyor, ve tâ pazartesi sabahı- | ina kadar, kimimiz kırlara, bayırla- ra dağılarak, kimimiz Boğaziçine, Adalara açılarak, kimimiz - evleri- mizin rahat sedirlerine, yumuşak minderlerine, balkonuna, bahçesi- ne, neresi serinse o yerine yan gelip kurularak, değme gitsin, şöyle eks- tra nevinden keyif çatıyoruz. — | Demek bu karar, şunun için verildi: bir taraftan halk dinlene- cek, bir taraftan da - ticaret işleri- miz, Buhara piyasasına değil, Av- rupa piyasalarına uygun gidecek. Mükemmel, diyecek yok, isabet de- diğin de zalten bu kadar olur, Yalnız, kücük bir hâşiye: görü- yoruz ki, işci kullanan bazı fabrika- lar ve fabrikatorlar, bu kerwunu tat- Bik ederken, dar bir veznedar ka- fasının kücük metelik hesapları ile dolu miskinliğinden kurtulamıyor- lar. Nasıl? Şöyle: kanunu nalıncı keseri gibi kendi yönlerine yonta- rak, kullandıkları amelenin yarım gündeliklerini amalenin yarım gün deliklerini kırparak! Bilmem ki, bu kafanın nerelerde işlediğini, saymağa lüzum gerekir mi? Saymıyayım ama, nizamı keyfi tefsire tâbi tutan mües- seselerin başında inhisar idarele: nin, Damga metbaasının, — hattı Darphanenin geldiğini, nasıl söyle- miyeyim? Ans Ciyeceksiniz ki: “Lüyle res mi daireler, nasıl olur da, bir ka- nunun sarih hükümlerini anlı tanımamaktan gelir, yahut istedik. leri veya işlerine geldiği gibi tevile kalkarlar?,, İşte ona siz de şaşın, ben de yaşayım ve ilâve edeyim ü Bir inhisar idaresi, her hangi bir resmi daire böyle yaparsa, Teş- viki Sanayi kanınu ile konten- jan sisteminin doğurduğu o sayısız, hüçük, kücücük fabrikatörlerimi * zin, — fabrikatörcüklerimizin — ar» tik neler yapabileceklerini — gö- zü kapalı varıp kıyas edebilirsiniz. İki şeyden birir hafta tatili ya vardır, ya yoktur. Varsa, sınıf far- kt olmayan bu memlekette inhisar törü “çin de yok olmak lâzımgelir. Yoksa, sayın di- rektör “Week - End,,ini yaparken parasını alır, fakat bastonunu alıp kapıdan çıkarken . işçinin yarım gündeliğini keser, böyle tatil anla- yışı yeryüzünde görülmemiştir. Bu bir, $imdi gelelim, Ekmek, su ve diğer gıda madde- leri satan dükkânlar gibi, berberler de, pazar günleri, açık izini | alabiliyorlar. Niçin? Çünkü kanun müsaade ediyormuş. İyi ama, niçin hkanun müsaade ediyor? Traş, ek- mek veya su gibi havayici zaruriye- den de onun için mi? Öyle sanılıyor ise, haber vermek lâzımgelir ki, jiletin ve onun iyi kö- tü, kesen, kesmiyen, çelik, te- neke bütün taklitlerinin alabildik- lerine traşa koyuldukları bir de- virde berber usturasının, değil ek- mek ve su, sılır değeri kalmamıştır. O halde? | , © halde şu ki, pazar günleri ber. ber dükkânlarının açık kalması es- 'naf rekabetinin kanuni imkânları “astizmar etmesinden ileri geliyorsa, açık kapıyı hemen kapamak ge- rektir. Çünkü, sağdaki berber, sol- dahi berberin parayı verince ruh- 'aat salabildiğini görünce, o da pa- rayı verir, ruhsatı alır, alabilir. Netice: ustası, kalfası, çırağı, manikürcüsü, petikürcüsü, koca bir | kafile, pazar günü tatil yapmak ile | pazartesi sabahı dükkân sahibi ta- | rafından kovulmak arasında mu- hayyer kalır. Ama gene diyeceksiniz ki: “dük- Fikir, doğru. Yalnız bir kusuru var: kabiliyeti tatbikiyesi yok! | Çünkü bizde her şey ancak ha - nunla yapılır veya yapılmaz, O ka- Burası bir yangın yeri değildir. Bu seyyahlar, bir eski harabenin duvarları dibinde dolaşıyorlar sanmayın. Burası, o büyük amatım, Yenicaminin, arka tarafına düşen sokaktır, *« her hangi bir ulusun kültürünü ebedileştirmeğe »' bu eşsiz anıt bir yangın yerine komşuluk etmekten kurtulur. FAKAT NE ZAMAN ? HAVADAN KORUNMA — Türk Kadınları Bir Miting Hazırlay orlar a Kiliselerde Bugünkü Toplantı Hava kurumuna üye yazımı devam etmektedir. Dün de bir çok kimseler üye yazılarak ta - ahhüt ve teberrülerini vermiş - lerdir. Bügün, evvelce Ermeni patti ği Serop Taroyan tarafından yapılan bir yayım mucibince, sa- bahleyin bütün Ermeni kilisele LArkası 3 üncüde) dar ki, eğer hafta tatilini kanun emretmese, bir gün dinlenmek dahi belki hatırımıza gelmiyecekti! Unutmamalı ki, çarşı pazarın açık olduğu eski cumaların üzerin- den çok yıl geçmemiştir. ve ilâve etmeli ki sokağı tatile alıştırıncı ya kadar polisin dilinde tüy bittiği de, bir asır evvelki değil, daha dü; kü hikâyedir. Ali Naci KARACAN L | Hava kurumuna yedi günlüklerinden ]nnır kuruş vermeyi- taahhüt eden Türk kadın işçileri