ilk taksit olarak 10 lira veriniz, 'Bourla Bi raderler ve sutgkssı “Galata Hezaren Caddesi" Beyoğlu İstiklâl caddesi; Ankara Bankalar caddesi; İzmir Gazi Bulvarı. 160 “Aribule, göz kulak kesilerek bütün sarayı dolaşip Basinyaktan Kralın bü- yük salonda görüncceğini haber aldı. Soytarı elbisesini giydi. Kemerine yapma mesanesini astı. Başına uzun kulaklı, siyri, tepesi | çıngıraklı kırmızı çuha külâhını giy-| di Soytarı âsasını eline aldı. Yüzü boyalı, kanburu bez parçala- xiyle daha büyütülmüş, lıtıkluını: daha çarpıtmış olduğu halde çıngı- raklarını sallaya sallaya Kralm dal- resine doğru gitmeğe başladı. Kralm, Jiyet hakkında aldığı ted- birleri anlamağa — karar vırm_îgı'i.l Çünkü, kızı Fransuvanın kaçırdığını sanıyordu. Kral ya doğruyu söyliyecek yahut Trihale onu öldürecekti. Soytarı hayatını feda etmeğe ka- Tar vermişti. Bu kararı onda pek büyük bir azim ve kuvvet yaratıyordu. Artık eskisi gibi, husust bir imti. yaz olarak müsaade almadan Kralın yanına girdiği ve kendisine bir şey so- rulmudan söz söylediği zamanlarda old>2w gibifkalbi hızlı hızlr. çarpmı- Yordu, Kati bir karar bütün hislerine hâ- kim Wı'anüyordu. ACoaldörda bir çok Jantiyomlara Aaa.t1dı. Bunlar affedilmiş olduğu İçin dendisini tebrik ettiler. Tribule | :l iltifatlara kısa sözlerle cevap ver- L Bir kaç saniye sonra bu gece Kra- km Jantiyomlarını davet ettiği salona Birdi. Satonda bir gürültü koptu: — Tribule!. İşte Tribule geliyor.. Esse sordu: — Tribule! Soytarı değneğinin ca- nr mui sıkıldı?.. — Evet.. Seni görmediği için.. Ihtiyar Marki Dameze: — Tribule, mesaneni iyice şişirdin mi? diye takıldı.. — Evet şişti, fakat bomboş olarak.. Başınız gibi... Kemerine taktığı yapma mesaneyi okşadı. Fakat eli, elbisesinin altındaki kısa bir han>ere değmişti. Sıçrayarak, zıplayarak, değneğini sallayarak, kimi iterek, bazıları tara- fından kakılarak Tribule gruptan gruba gitti. Ve Birinci Fransuvanın önünden gülerek geçti. Kral gülümsiyerek Düşes Detamp ile yavaş yavaş konuşuyordu. Soytarı dü$ündü: — Acaba bunlar böyle ne- konuşu- yorlar? Belki de Jiyete dair.. Ne ka- dar da şen duruyor? Tribulenin çehresi büzüldü. Kral da bu anda onu görmüştü. Gözlerinden şimşek fırladı. Fakat sakin ve şen görünmek isti- yordu. Soytarının hazır bulunuşu, &a- ray halkını Kralın şen olduğuna ve küçük Düşesi artık düşünmediğine inandıracaktı. Halbuki hakikatta Birinci Fran- suvanın zihni İntikam düşüncesiyle altüst oluyordu. O, Jiyeti saraydan Tribulenin çı- kardığı fikrine kapılmıştı. Bunun için soytarıyı tevkif ettirmek, açlık ve su- suzluktan ölmek üzere bir zindanan attırmak istiyordu. Lâkin ondan evvel bu sırrı kendisinden öğrenmeğe karar vermişti. *Onun için'şen bir tavırla seslendi: — Sen de burada mısın delibaşı?.. Artık samurttağun yetişti öyle mi? Hoş geldin üyle ise,, Vallah saray bir Gürültü etmeden koridoru xgeçe | rek kapının yanıma geldi. | İki papaz yalnızdılar ve tuhaf bir | işle uğraşıyorlardı. İçi kitap dolu bir dengi açıp bu kitapları raflara muntazam olarak diziyorlardı. Dole ilerledi. Sakin bir sesle: — Mersi dostlarım! Bu sabah raf- Tarın intizama konulmasını tenbih etmiştim! dedi. Tibo, elindeki kitap destesini hay- retinden yere düşürdü. Bir rala ki- tapları dizen Lüben başını döndür- dü. İkisi de aptallaşarak ve bir keli- me söyliyemeden sapsarı kesildiler. Yanakları titremeğe başladı. Dole: — Papazların kapıları zorlaması nevakitten beri üdet oldu. Buraya nasıl girdiniz?. dedi. Tibo diz çükerek: — Metr!. Affediniz! Merhamet e- diniz! diye ağlamağa başladı. — Buraya nasıl gidiniz? Cevap ve- riniz. Yoksa gsize gece hırsızı gözüyle bakarak ikinizi de buradan sağ ç- karmıyacağım! Mantosunun altında parlıyan bir hançer, Dolenin bu söylediğini he- men yapıvereceğini gösteriyordu, Tibo ağlıyarak cevap verdi: — Bize kapıyı açtılar! — Kim açtı size kapıyı, burada ne yapıyordunuz? Dole böyle söyliyerek papazların raflara dizmek üzere kitapları çıkar- dıkları denge eğildi. Bu kitaplardan birini alarak göz gezdirir gezdirmez sapsarı kesildi: — Oh, alçaklar! diye mırıldandı. Bu kitapların hepsi yeni mezhebe nittiler. Bir tanesi insam müebbed hapso mahküm ederdi. Bir tabiin ya- — RAGASTANIN OĞLU — 157 FRiGiİDAiİRE evinizdedir. nında bulunmalarının cezası kat'i su- rette iadamdı. Dole işi anladı. Papazlara düşünceli bir tavırla baktı. Bu bakışta kin değil, derin hir hayret toplanmıştı. — Sizi soframa kabul ettim... E- vime bir dost gibi girdiniz... — Üstad.. Bizi zorladılar. — Zorlamak mı?. Sizi alçaklığa kim zorladı?. Kim, söyleyiniz sefil- ler, kim?.. Dolenin pençesinde ezilen öomuzu- nun acısıyle Tibo: — Muhterem İğnas Loyola! diye haykırdı. Dole papazı şiddetle iterek yere yuvarladı. Lüben karanlık bir köşeye büzüldü. Matbaacı kollarını kavuşturarak başını önüne eğdi. Bu iki aptal papaza karşı hiç bir kini kalmamıştı. O, kendisiyle uğraşan Loyolaya, matbaacılık için müsaade — vererek sevgisini gösterdiği halde şimdi is- tipdadının kahredici pençesinde kendi- sini alcakea boğmak isteyen Krala kızıyordu. Büyük bir mücadele arzusu onu heyecanlandırıyor, kendinde Loyola ile uğraşmak iktidarını görüyordu. Artık kaçmak istemiyordu. Birdenbire başını kaldırdı. Gözle- rinde hiddet şimşekleri çakıyordu. Denkten üç kitap alarak mantosunun altına sakladı. Luvr sarayına gidecekti. Herhalde Kralın huzuruna çıka- cak, kitaplarönüne atarak kurulan tuzağı anlatacak ve: — Şevketmaab, şimdi de mütecassıp bir İspanyolun zalim pençesinde mi inlemeğe başlıyacağız! — Fransanın