Ama kimi resimlerin dokunaklılığı- nı açıklayan bu çelişki de -sembolik an- lamın sınırsızlığıyla bürünmek zorunda kaldığı kılığın somutluğu arasındaki çe- lişki de resmin ayırdedici özelliklerin- den biri değildir. Çevremizde semboliçk anlamlarla yüklü herhangi bir nesne ile karşılaştı- ğımızda, nesnenin bizi çağırdığı anla- mın saflığıyla kendi yetersizliğimiz ara- sındaki çelişkiyi yeniden üretiriz. Bir fo- toğrafın tesbit edebileceği bir karşılaş- tırma ve çelişki... Kimi ifadeci ressamlarsa resim sanatının kendine özgülüğünü kendi öznellik- lerinde değil de, sembollerde aramaya başladı. Çarmıh Meryem, soytarılar, yar- gıçlar işçiler vd. ... farklı düşünce ve duyuş tarzları tarafından sembolik bir değer atfedilen bu figürlerin hepsi, modern ressamların da resmine konu oldu. Semboller, insana yapıp ettiklerinin, kendi görebileceği geçici sonuçlarının öte- sinde bir anlamı olduğunu sezdirir - ya da böyle bir umudu desteklerler. Olan bitenin kendisiyle ilgili değildirler, bir mükemmelliği ifade etme çabası oldukla- rından, doğaları gereği görünüşlerin ötesindedirler. Hrıstiyanlık için sembolik bir değer taşıyan çarmıha gerilmekte olan İsa'nın görüntüsü, aslında tanımı gereği görselleştirilemiyecek bir gerçekliği, insanlaşan, insanların acısına katılan bir Tan- tı'yı çağrıştırma çabasıdır. Sembol, biçim kazandıkça evrenselliğinden, dolayı- sıyla da mükemmelliğinde birşeyler kaybeder; bir o kadar da insanileşir.