Fotoğrafın doğuşu, görsel sanatların kendilerini ve özellikle de gerçeklikle kurdukları ilişkiyi yeniden tarif etmeye zorladı. Çünkü Jfotoğrafın mekanik sanatı gerçekliğin geçici görüntüsü içersinde kalıcı ve tekrarlanabilir olanı yakalamakta, ressamın elişinin ulaşamayacağı bir sadakat düzeyine ulaşıyordu. Bu yüzden resim giderek bir yanılsama, bir ilüzyon olmaktan uzaklaştı. Kuşların tabloda resmedilen üzümleri gerçek üzümlerle karıştırdığı çağlar çok geride kalmıştı. Aksine ressam, kendi resmetme çabasını inadına göstermek istiyor gibidir. Geleneksel resimle modern resim arasındaki bu fark, en çok da modern resmin geleneksel düzenleme (kompozisyon) ilke- lerine başvurduğu durumlarda belirginleşir. Örneğin üçgen (ya da piramidal) düzenlemeyi ele alalım: Rönesans ressamları, bu düzenlemeye, resmettikleri konunun, figürlerin merkeziliğini vurgulamak için başvururlardı. Dolayısıyla bir sanat eleş- tirmeni ya da tarihçisinin, dikkati üçgen düzenlemenin kendisinin üzerine çekmesi, aslında ressamın amacıyla çelişen bir şey olurdu. Oysa modern bir resimde üçgen bir düzenleme kullanıldığında, her fırça darbesi, sanki bu düzenlemenin oluşumuna işa- ret etmek üzere vurulmuş gibi görünür. Bu bağlamda, demin söylediğimize bağlı ikinci bir farka dikkat çekebiliriz: Modern bir resimde, üçgen yerleştirme kadar statik bir düzeni bile, ânında ve bitmiş tamamlanmış bir biçim olarak algılamazsınız. Fırça darbeleri sizi ressamın o düzenlemeyi tasarlama ve oluşturma süreç ve heyecanına katar. Ama resim hâlâ bir şeyin -bir manzaranın, birtakım gövdelerin- resmidir. Kendi dışında bir dünyaya açılmakta, bir şeye işaret etmektedir.Ama o şeyin görünüşünü fotoğrafa terkeden ressam görünüşün berisindeki kurguyu araştırıyor gibidir. 62