ci makinenin “tutkunu”' olup çocuk- luk günlerinin o saf sevincini-heyeca- nını hiçbir zaman tadamamaları ola- bilir. Turkle, ondört yaşındaki bir gence bilgisayar karşısında hiç korku- ya kapılıp kapılmadığı sorulduğunda soğuk bir yanıtla karşılaşıyordu: ““Ne- den korkacak mışım?... O benim kö- leml...” Elinin Hamuruyla... Elektronik aletlerle yetişmemiş olan biz büyüklerde ise doğrusu böylesi bir kendine güvene rastlanmıyor. Özellik- le kadınlardaki güvensizlik dikkat çe- kici. Amerikan “Women's Computer Literacy Project” kadınları bilgisaya- ra alıştırmaya çalışan bir araştırma grubu... Başkanı Deborah Brecher esas sorunu şöyle tanımlıyor: Birkaç yıl öncesine kadar gelişmiş ülkelerde dahi kız çocukları makinelerin erkek dünyasının bir parçası olduğu kanısıy- la yetiştiriliyorlardı. Teknik bir alet bozulduğunda onu tamir etmek erke- ğin işiydi. “Bilgisayar” kelimesinin kadınlara yarattığı ilk çağrışım, bugün hâlâ birçoğumuz için bir kabus olan *“*matematik”'ti. Amerika'da bugün belirgin bir de- ğişme gözleniyor: En yeni istatistiklere göre Amerikan okullarında en az er- kekler kadar kız öğrenciler de bilgisa- yara ilgi göstermekte. Oysa Avrupa'- da bile durum hâlâ farklı: Okullardaki bilgi-işlem dersi seçmeli olduğu za- man, kızlardan çok erkekler alıyor. Biz yine yetişkinlere dönelim. Git- tikçe daha çok sayıda psikolog bilgi- sayar korkusuna karşı etkin metodlar geliştirme konusunda uzmanlaşmak- ta “Hastaları'”” arasında ilk sırayı or- ta yaştaki memurlar ve sekreterler alı- yor. Korkuyorlar, bilgisayarla kıyas- lanmak zorunda kalmaktan paniğe kapılıyorlar. Bilinçaltındaki birçok nokta buna neden olmakta: — Örneğin bir metin işlem programına gerçekten hâkim olabilir duruma gelebilmek için önceden öğrenmeye belirli bir zaman ayırma gerektiğine dair bir önsezi. — Yeterli zaman ayırmaya rağmen, becerinin yetmemesi ve o zamana dek memnun olan patronun, çalışanın nite- likleri konusunda kuşkuya commodore saca işi kaybetme korkusu. — Öğrenme ya da uygula- ma esnasında pahalı araçlara zarar verme ya da önemli programları bozabilecek olma korkusu. Hata Yapın! Bol Bol Hata Yapın! Bazı durumlarda bu korku tıbbi müdahale gerektirecek boyutlara var- dı: Yalnızca psikolojik baskı nedeniyle ortaya çıkan yüksek tansiyon, aşırı terleme ya da bulantılar. Bu ““bilgisayar hastaları”'ndan ba- zıları ile aylar sonra tekrar görüşüldü: Bu arada çoğu bilgisayarla çalışmaya alışmış ve iş dünyalarını onsuz düşü- nemez olmuşlardı. Korkularını en ça- buk yenenlerse cesaretlerini toplayıp yöneticiler ve iş arkadaşları ile açık açık sorunları üzerinde konuşabilmiş olanlardı. Bu “zeki” makineye karşı duyulan tutukluk halini olabildiğince çabuk gi- derme konusunda yukarıda değinilen “*manevi rahatlama ve masajın” ya- nısıra ondan daha önemsiz sayılama- yacak bir metod daha var. Bilgisayar- da olduğu kadar başka hiçbir işte in- san, kendi yanlışlarından bu kadar çok şey öğrenemez. İşte tam da bu noktada eğitimimiz bize kötü bir oyun oynamakta: Yüzyıllardan beri insan gerek aile gerek okulda aldığı eğitim- de mümkün olduğu kadar hata yap- mamaya teşvik edilmiştir. Kim çok f H H ı