2 Aralık 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

2 Aralık 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İhtiyar, hayretler içinde başını kaldırdı: — Siz bu kadar akıllı ve dik- katli insanlar olduğunuz halde na- sıl benden öğüt almaya geliyorsu- İhtiyar, kardeşlerin zekâsına ait daha başka misallere de şahit ol- duktan sonra, Nezar'ın mirasını aralarında taksim etti. Kardeşler arasında her bakım- dan üstün olan Mudar... MUDAR : # K ARDEŞLERİ her tarafa dağı- lir ve büyük oymaklara temel kurarken, Mudar, Mekkede kaldı. Mudar, sesçe, harikulâde tesire malik bir insandı. Sesindeki hey- bet ve ahenk, büyüktü. Kervanlar- da güzel sesler çıkarıp develeri şevk ve harekete getirmek âdeti, Araplara, Mudar'dan kalmadır, .Bir tabir vardır: «Sofi vaktin oğ- ludur» derler... Bundan, müridin, içinde bulunduğu zamana göre icap eden şeylere dikkat ve onları mu- hafaza ettiği ve zaman ve fırsatları kolladığı murat edilir. «Filân mürit de vaktin hükmüne tâbidir» denildiği zaman, bundan, kendisine gaipler perdesinden ira- desi olmıyarak ne tecelli ederse ona tâbi olduğu mânası çıkar. Bu- na rağmen medih makamındaki bu sözden kast, Şeriate aykırı olmıyan *tecellilerdir ki, emirleri ihmal ve günahları irtikâp edip bunları tak- dir ve tecellilere atfetmek ve nefs- lerden dökülen kötülükleri müsa- maha göziyle görmek, din dairesin- den çıkmak olur. Bazı zındıkların kendilerine sofi ve hallerine tasav- vuf süsünü vermeleri ve bu yolda göstermeye alıştıkları tevekkül ve teslimiyet edası, işte, misalimizin menfi tezahürünün tam örneğidir. «Vakit, kesici kılıçtır» sözünden gaye, kılıç kesici ve delip girici ol- duğu gibi, Allahın o ân ve mekân- da olmasını imza buyurduğu kaza ve takdir işlerinin mutlaka yerine geleceğine ve buna karşı kulların sabır ve teslimiyetten başka hiçbir çareleri bulunmadığına işarettir. i Merhum Esseyyid Abdülhakim İki oğlu oldu. Nurun ayrıldığı kolda Ye's veya El'ye's... EL'YE'S: paspası Mudar'ın uzun zaman oğlu olmamasından ve artık ye'se düşeceği sırada dünyaya gel- mesinden kendisine bu isim kon- muş... Kâbeye kurban kesmek, EV- ye's tarafından başlar. Üç oğlundan başlıcası Müdrike... MÜDRİKE : Avr ismini taşırken, bir gün, tavşanın ürküttüğü develere vetişmek suretiyle gösterdiği anla- yış, idrake işaret olarak bu lâkabı aldı ve artık ismi bu oldu. İki oğ- lundan Huzeyme, Nuru getiriyor, HUZEYME: ÖRT oğlundan Kinane, alnına, mukaddes ışığın yazılmış ola- nıdır. Huzeyme'nin öbür oğulları da büyük Arap kabilelerinin taşek- külünde baş oldular. KİNANE : Onüç çocuk sahibi oldu. Bun- lardan ışık ve nesep merkezi, Nadr'dır. NADR : Bazılarına göre bütün Ku- reyşilerin ceddi Nadr,.. Kureyş oğulları isminin, onun zürriyetin- den başladığını ve kendisiyle toru- nu Fihr arasında, tam mânasiyle kime ait olduğu kestirilemiyen bir vâkıa olduğunu biliyoruz, Nadr s0- yundan selenlerin kervanları ge- çerken, Arapların, parmaklarını onlara doğru çevirerek «Kureyş!» diye haykırdıkları, emin bir hâdi- sedir. Altın mânasına gelen Nadr ismi- nin sahibini, taşıdığı ismi tam can- landırıcı, vahut tasıdığı ismin tam canlandırdığı ticari bir hüner ve faaliyet içinde buluyoruz. Nadr, o zaman ve mekânın nisbet ölçüleri- ne göre en geniş mikyasta ticari faaliyetlere sirişmiş olarak çok kâr ediyor, kârının mühim bir kısmını muhtaçlara dağıtıyor ve. Hac me- rasimi zamanlarında, halkı beşli- yordu. LE Üç çocuğu oldu; kıymet merke- zi, Malik... MALİK : Malik, nesep zincirinin en kıy- metli iki halkası olan babası Nadr ile oğlu Fihr, yani büyük ba- ba ve torun arasında bağlama nok- tasıdır. FİHR : ZAMANININ en şöhretli kah- ramanlarından biri oldu. O de- virde Yemen istikametinden gelen istilâ dalgalarına karşı Müstârebe Araplarının giriştikleri cenklere şe- ref ve mâna kattı. Evet; Abd oğlu Hassan, Yemenin birçok kabilesini toplamış, kuvvetli bir ordu düzenlemiş ve Mekke üze- rine yürümüştü. Hassan'ın gayet mânalı ve nazik bir hedefi vardı: Kâbenin bazı eşyasını ve hususiyle en muhterem unsur olan Hacer-i Esved'i alıp Yemene taşımak; böy- lelikle, her yıl Mekkeye gelen Hac kafilelerinin yolunu, bir nehir ka- nalı halinde Yemene çekmek... Bu, dini ve ruhi müeyyidelerden fay- dalanıp büyük bir iktisadi menfaat teminine calışmak yolunda plânlı bir dâva hareketiydi. İbrahim Pey- gamberden kalan sâf ve gerçek tev- hit akidesinin bağlılarınca olduğu kadar, bu akidevi kendi nefslerin- de küfre bulamıs olanların gözün- de de mübarek olan Kâbe unsur- ları ise, bütün bir mâneviyat kad- rosunu belirtiyordu. Bu yüzden, her fedakârlığa katlanılır, fakat Kâbe unsurları düşmana teslim edile- mezdi. Yemenliler, geçtikleri “ yerleri yakıp yıkarak Mekke yakınlarına kadar sokuldular, fakat daha ileri- ye geçemediler. Kinane, Kureyş, Huzeyme, Esed ve Cüzam kabile- leri ve daha birçok oymak, Fihr'in kumandası altında toplandı. Ye- menli istilâcılara karsı koydular ve cenk sonunda büyük bir zafer ka- zandılar. İstilâ ordusunun başı Hassan, Fihr'in oğlu tarafından esir edildi, En makbul İslâm kaynaklarına göre, Fihr isminin mânası, avucu doldurur taş demektir; ve Fibr'in asıl ismi de Kureyş'tir. Kureyş, on- dan gelir. (Devamı var) 5 yi İ ek ZAİN ğin

Bu sayıdan diğer sayfalar: