19 Nisan 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

19 Nisan 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Arapçanın birçok güzel sözü içinde şu da vardır : «Kişi bilme- Aydınlarımızdan çoğu diği şeyleri dahi bilir görünmek- ten hoşlanırlar. Öyleleri vardır ki, sonundan birer mı, bütününü okumuş eş rine mıtlak hükümler yürütmek- ten geri durmazlar. i, onun üze- Öyle iddialarla karşılaşırsı- nız ki, on beş yirmi yıllık bir çalışma devresi, hem /8 zevki, Pak Eril ET e Ül TUNE AN eğlencesi eksik olginEüNi Be vü ışma değil, kırk yıl dücüpi dinlenmeden her şeyi okumuş, öğrenmiş adam- lardan bile kolay kolay çıkamaz. Cehlin ol kadarı sehl olmaz Diyen şairimiz doğru söylemiştir. Bilgisizlikte bu kadar kolaylık akıl kolay kolay İş ve hedef: Şehit Ali Paşa Kütü Şehzade Camii avlusunun yük kapı vardır; ka a. birle de şu kitabe ol Bu elime li rizaen- billâ h Asrı Han Ahmedi Sâlisde o sadrülvüzera Sengi târihini irak şikeste ettikd. Etti Âsım ona bir beyti mücev- ü er inşa «Tâlib ol gel bu binâyı Ali Pâşâ yapmış Yüce bir dâri kütüb dirki aliyyülâlâr (Hiert 1227) Bu kütüphaneyi yaptıran, içinde nadide kitaplardan bir hazine toplayan ve bu hazi- neyi Türk milletine vakfeden — Paşa, ya ar mey- muhar: de, askerle- as mi için, düş- mana saldıran ordusunun en ön safına yalın kılıç atılan ve alnından vurularak bir kan ve ateş deryası içinde kaybolan bari grek İğ adır. cesur ve vakur e ek Onsekizinci Asır- da Türk irfanının da pek muh- teşem bir timsali, bir büyük san'at hâmisi idi n Edebiyatının burc- da, birbiri arkasından üç tan- tanalı kaside okunur; aşağı- daki ii bu kasidelerden seçilmiştir Seyfi meslali celâlet ki eli Zafere âbi beka, İtndye berki hirmen Sadri mülk ârâ Ali Pâşâyi rüşen rey kim Şem'inin pervâneveş hürşid lerzan üstüne 2 Ali Paşa Kütüphanesin- den, bugün, Türk klâsik mj. 34 Reşad Ekrem KOÇU phanesi marİisinin bedialarından bir Okulunun da bahçesi içine alınmıştır. İstanbul kütüpha- neleri birleştirilirken Şehit Ali Paşa kitapları da buradan çıkılan bu salon görülmeğe değer : Duvarları alçı kabartmalı bir çiçek bahçesidir; va lâleler, sünbüller, karto karanfiller... Tavan müzekheğ ep, ve murassa ciltli divanları ve tarihleri oOokuyanların başı üzerinde serilmeğe lâyık bir ihtişamdadır... Şimdi Şehit, Ali Paşa Kü- tüphanesi, Yüksek Öğretmen Okulun erzak ambarıdır. Müzehhep ve murassa ciltlerin meskeninde, bugün, teneke yg sayülğağı ve'sadeyağı, çuval pirinç, sabun, küfe erine tanesi duruyor... emez.. Bazı kişiler de Namık Kemalin Adil Giray dilinden söylediği Her hangi kitabı meşk edinsem Güya ben idim ona müelli beytine uyarak kendilerini her şeyin bilgini osaymaktan zevk alırlar. Firenkçe bir mesel vardır: «Körler memleketinde tek gözlü- ler padişah olur!»... Bilgisizleri ekün tutan bir yerde pek az şey bilenlerin bile kendilerini bilgin 4 ayl bundi — ır, b leketin en büyük telâketlerinden biri: Yarı bilgin bile olmayanların bilgin görün- meleri... Bilgin, gerçek bilgin, kendi hürriyeti kadar çevresinin hürriyetini o koruyan, bu uğur- da hiçbir şeyden korkmıyan adam- dır. Böyle ea ne görüyoruz? Bilgin dediğimiz kişi, kendi başi- na, istemediği, beğenmediği halde getirilmiş bir üstün uşağı gibidir; Nemelâzımcıdır ; hilekârdır ; fay- dayı iç ii değil, dış görü- nüşte bulmuştur. u türlü acilar altında bizde Pi bilgin nasıl yetişir ?Yal- taklanmanın adına alçak gönüllü. lük mü diyeceğiz? Evet, derler ki, âlim, bol yemişlerinin ağırlığı Glide dalları eğilen ağaca zer. Bu tevazu, doğrudur ; çük bilgin olan adam «el elden üstün dür arşa'çıkınca» meselinin mâna- ... sını anlar, kendinden daha çok bilgin kişiler bulunacağını kabul ederek haddini bilir. Bununla be- dır. Yi eğildi onun için tevazu gösterir. Ne yazık, biz bunu bilmedi. ğimiz için, ilmi değil, âlimi okşa- “ mağa kalkışıyoruz. İlmi bilmedi- ğimiz için, gerçek âlimi de bilmi- yoruz; kendilerini böyle satan- ları âlim sanıyoruz. İşte, bugün memleketimizde ilmin bulunduğu zavallı durum, gerçek ilme değer verilmemesinden doğuyor. (Profesör)ü düboratar) m a kı ondan ruz.Aldanıp geliyor, sonra, birgün yerinden de, bilgisinden de oluyor. İsim sıralamağa, delil göster- meğe lüzum var mı? Alıcı göziyle çevrelerine! bakanlar, delilleri kendileri bulurlar. Siyaset, ilme dayanacağına, ilmi öldürüyor ve kendisine dayan dırmak istiyor ! Neticede ne e yor? Bütün bir memleket, kurtu- luş kefesinin her â daha havalandığını biraz daha fazla sıklete ihtiyaç belirt- tiğini görüyor n biraz “ Ruh ve irfan hareketlerine mem Adesenin gözüyle her ma bir iş ve hedef: erimiz menfaatine, fikir kızıştıram ramadığımızın, Di develeri eN biribirine katabildiğimizin resmidir / (Büyük Doğu) a diyor ki: 1, adığımızın, şiir kızıştı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: