İ © Bir hamam önündeki odun yığını çöker çökmez, üst üste çaprazvari düşen birkaç odun parçasının kurduğu hava, boşluğu içinde sağ kalan kedi yavrularının, sığıntı kaderlii sığıntı mahlük tedbirciklerine üstün politika ismin- verenlerden olamayız. Politika çınar ağacının tohumunda- ki kesafet sırrı halinde, en küçük çaplar içinde bile ken disine mev'ut tekevvün hakkının buutlarını yaşatan ve bu hakkı zaman ve mekâna göre kollayan ve elbette çıkmaz- lardan kurtaran ve rüyasını gördüğü en ileri hadle, vakı- asını yaşadığı en geri had arasına im merdiven da. yayabilen sihirli tedbirler manzumesi © Batının ( Rönesans) dan evvelki anın ve sonraki oluşu, bizim bu oluştan bir iki asır evvelki oluşumuz ve sonraki olamayışımızla tokuşarak, devirler boyunca Türk ülkesinde yalnız 7 cins politika buldu: Birinci Osman'dan Istanbul'un fethine kadar, genç ve atılgan adam politika- sı... Sarı Selim'den Üçüncü Selim'e kadar, şapşal ve ha- bersiz adam politikası... Tanzimat başından ( Düyunu Umu- miye)ci Abdülâziz'e kadar, şaşkın ve apışık adam politika- sı. İkinci Abdülhamit devrinde, kurnaz ve maslahatçı adam politikası... Meşrutiyet ve Mütareke devrinde, biçare ve müflis adam .politikası... Cümhuriyettenberi de, artık hesabı görülmüş ve teselliye terkedilmiş sulhçu ce tehli- kesiz adam politikası... Sarı Selim'denberi bu politikalar- dan hiçbiri, son devirlerin küçük ve yarım salâh davra- nışları bir tarafa, Türk milletine kökündeki oluş cevheri- nin hakkını verici milli politika yerine geçecek kıratta sayılamaz, © ikinci Cihan Harbinde politikamız, netice itibariyle tam bir selâmet teyidine kavuşmuş olmakla beraber, sebep bakımından bir dünya görüşü, dünya çapında bir cehd ve hüner belirtmekten uzaktır. Allahın kaderi, sadece harikulâde tesadüfler yoluyla, Türk vatanının yanmaması işinde ig vasıtasız tecelli etti; 've her tarafı yanmış madan nasıl kurtulduğu insana hayret ve dehşet veren ye levha gibi, Türk vatanı, insani tedbirler üstü bir pilânda mahfuz. kaldı. Kimsenin bu işte iftihar hissesi yoktur. Üstün Politika © Ezer dün, yani İkinci Dünya Harbinin içinde bu vatanı, işin daima ilâhi kadere bağlı olduğu hakikati bir tarafa, fakat herhangi bir kul tefahhus ve tedbiriyle kurtarabil- seydik, şimdi. doğmaya başlayan yeni dünya karşısında hiçbir telâşa düşmemize yer “olmazdı. Halbuki telâşta, hem de büyük mikyasta telâşta haklıyız. Doğan, doğmakta olan dünya; ne müflis, ne de muzaffer kutuplariyle başlangıçta ayak uydurabildiğimiz bu dünya, bugünkü iki tezat unsurundan her kim kendisine hâkim olsa, bize 'müsait olacağa benzemiyor. Aksi bizim için miallaiz bir felâket olduğuna göre tek ümit ve tesellimiz Demokrasyalar easy ig tek tezat bırakmamış, iç ve dış her zaafı tesviye etmiş, her tarafta ölçü ve yasak- larını kurmuş hâkimiyeti, ai eski Hasta Adam'a nasıl muamele edecektir © Acaba Demokrasyalarca dünkü Hasta Adam, bugünkü sağlam adam mıdır; yoksa teselliyi körükörüne kendisine benzemekte bulmuş, baş kesmiş ve “Yurdda sulh, Cihanda sulh, vecizesine razı olmuş ve hem ileriye, hem de geriye doğru bütün kök muvasalalarını kesmiş, yani dibinden hal ve fasledilmiş bir mevzu mu © Yarın, bu mevzudan şu veya bu faydalanma imkânı kalmayınca, ona lâyık ve müstahak olduğ hayatın kapı sını açmakta Karin olacak kimdir ve bu yardımı niçin yapacaktır ? Demokrasyalar, yeni cihanın eşiğinde, bütün tezadlarını tasfiye ve tesviye ettikten sonra, süre istismar mevzuu Doğu in rg Batı adı müdahalecisi ve ei an bir akıbet (dikte) etmeğe kalkınca, a Tür Ni Gm yi âlemi içinde mi mülâhaza ede- e “7 rdir? in ba kaşlarmıza, gözlermize, edebiyatımıza, fikriyatımıza ve hakikatımıza mı âşıktırlar eyhat ki, bizim üstün politikadan anladığımız, Türk milletini cihana yepyeni bir hüviyet halinde kabul ettire- cek bir iç tekevvününün dışarıya doğru müdafaa hakla- rından başka hiçbir şey değildir. Acaba bu iç tekevvün nedir ? (Büyük e ), yalnız bu iç tekevvünün mimarı ve mühendisi olmak dâvasındadır. İso Orgüsü — BUYUK DOĞU Bi Bir gün doğururuz elbet sl” kafa- ızdan; Sesimiz tayfun gibi kükrer bu gökkub. bede Mısralarımızla dolar meni bütün elkenleri. Ve nâmütenahi güzel Do Haykırırız: Selâm bizden EBED'e!.. Serin bir sonbahar akşamı çıkalım yola, Sisler içinde Batıya doğru yüzsün ge- mimiz. Özlediğim toprak; altın başaklar dolusu, Uzatsın bir anne şefkatiyle elini. Çıkar sende benim gibi çıkar mendilini. Sallayalım, ağlayalım geride kalanlaral.. Kenan HARUN cennetler misali toprak, 1001 Çerçeveden Necip Fazıl KISAKÜREK Fotoğrafcı Camekânları gaların hangi istikamette sürüklendiğini kollamaya mah- sus en elverişli nokta Yüşâ e ise, zamane meltemlerinin han- arlak çerçeve de fotoğrafçı hibi şahısların resimleri. . Gidenin, gidişiyle beraber resmi tavanara- sına kaldırılırken, gelen, geldiği ânda cemekâna çıkıveri Gelmiş ve gitmiş hiç kimseyi a meka düşmüş ve pimi hid kı görüyoruz : mskân ları, iman ve a zaafımızın 2 dir 'kunç ifade lir6, bir dâvaya, bir sisteme, bir EİN in insana, bir tarz yalnız sefa mevkiinde bulunduğu müddeti v oi d z âdeta heves ve aceleyle çürüğe ayak; ya iy çeri yalancı olmaktır. İna mücerred. kıymetlerin, düşmek ve ka Ikmak gibi müyakas pheeri, o. key aliler üzerinde müessir “Mabilir mi EA gitse de inanmalı; inanma dığımza,gelse saa m ya ndığımız, sabit ve yekpare bir şey bulun e Allah bana, iplere hattâ dünyanın her tarafında e cek bir ses verseydi de haykırsaydım — Viedanınızı fotoğrafçı sağiskdnlariNa benzetmeyiniz! z46 kia)