İşte sevgilim, bu hikâvedeki adamın şi olmadı, Çünkü bu adam iyi, hayalperest bir adamdı, ama yalnız olucak şeyleri, ufak şey- leri, kendi ufacık saadeti için hayal eden bir adamdı. Küçük şeyleri hayal etmemeliyiz. fakir ailenin küçük bir çocuğunu tanırım. Elektrik mühendisi olacağım, derdi. Ailesi erme yatıp kalkarlardı. Babası hamaldı. Elektrik mühendisi olda. Paşa ola- cağım, dese paşa idi. O zaman ihtikâr mo- dası yoktu. Yoksa şimdi dörtyüzbinlikti. Bir zengin çocuğu tanıdım. Eh ağabey, biz çöpçü filân oluruz, derdi. Olamadı. Bürürdi/kediz mahpushanededir. Büyük hayaller kuralım öSüvetilii Ben şimdi böyle yapıyorum. Tertemiz bir şehirde, asfalt caddeler üstünde, dibinden (metro) lar geçen, üstünden (kolosal) otobüsler uçan, muazzam, eğlenceli bir şehirde seninle yaşa- mak istiyorum. Yazılarım bize yaşamak için Büyük kahvelerde çay içiyor, temiz lokantalarda kolalı peşkirlerle yemek yiyor, lâtif rayihalı şaraplar içiyor, tertemiz bir yatakta seni kollarımın arasına alıyor, sana : lâzım olanı getiriyor... ütün mesut şehir uyudu, uyuyalım bga diyorum. Sabahleyin bitlilerle dolü, kimsenin kim- hürmet etmediği, : kimsenin kimseyi il lâyık bulmadığı, istismar edenin, çalanın zengin ve bahtiyar olduğu. esnafı- nın azgın, zengininin deli, haris, (egoist), gad- dar, fakirinin kayıtsır, sersem olduğu bir şehirde; işin kötüsü sensir, oldukça kirli bir yatakta uyanıyorum. Ama sevgilim, olacak, büyük hayaller kuruyorum. * .. — Demek ki siz aslan İstanbullu değil: siniz? yır değilim. Ama artık büralı sa. slm ye bu hikâyemden de eki ki ben artık Yorgiyayı sevmeğe başlam özüküyor. Gözüküyor ama, e pek, pek büyük bir hülya değil... — Zaten söylüyorum. Bu büyük bir hülya değil : Yetmiş seksen liralık bir me- muriyet, si ev, bir kapı... Yalnız Ra şu ehemmiyeti var ki bir peşin duy Dali in Sonra : ) i, dedi, köpekli adam haline ge- leceğimi Date bir peşin duygu.. — Demek ki, büyük kül yakin kura- madınız? Sari ap içine baktı dedi, o hülyaları sen kur. Bak, İl güzelleşiyor. Defterini çıkardı ve yazmaya başladı : «Ben hocamdan kopmuş bir Beynimi bir kurt gibi kemiren eğer o sükün, emniyetin (o terine dökeceği satırları tasarladı: ieteçilierin başka birşey kal. (o sükünuymuş. Birgün de tanıştır- «Haber vermeden kaçtığıma pek > ma alara görmez, beni mıştı, Ne sevimli, ne can bir (| şaşmıştır. Onu son gördüğüm rimde içime ün bir âhenkle ki 3 i 4 SAN e alir Yi Gİ öküz sille du. esine — bahsederdi. Bir- gibi, melek gibi bir kadın diyor- du, M Birde Lele etrafın karardığını hissetti. Tirei Başını sağ Tekerleklerin 35 yaşına kadar hiçbir kadın macerası geçirmemiş, aşkla dolu bir adamın, cebinde parası da varsa, yapacağı şey ne olabilir? ı İdi, Hâlâ i yordum. Günü gün etmeliydi. Ne fikir, ne arkadaş vardı. Karidesçinin evine galiba her önel akşamı damlardım. — KARİDESÇİNİN EVİ — (Sari hastalık vardır. İçeri imece levhası kapısına yapışmadan evvel karides nin evi, şamba akşamları saat kente sonra karanlık, boş, ee sokaklar içinde; - ben içinde olduğum halde - uzaktay hem içinde, hem dışında idi: Elmacık kemikleri çıkık, uzun boylu, za- yıfı sesiyle, halleriyle insana, kadın tabiatlı i, her zaman yağmurdan ıslanmış siyah saçlariyle küçücük rakı kadehimi doldurmakla uğraşırdı. Karısı pek esmer bir kadındı. İçinde, beni eğlendir- mekten hoşlanan, sonra, b ımaktan ge- len bir takım şeyler bulunduğunu belki de vehmettiğim gözleriyle, İstepanın O tamehasis toteta mezitisis diye başlıyan şarkısına, başını sallayarak gözlerini küçültüp mi kırparak, der. angal biir Basi kokan oda eşyasının, sahiplerine benden daha yakın olduklarına hiç şüphem yoksada, banada kadehlerin arttığı nisbette sokuluşları ; sanki yüzüne ımdakinin, bu odada bir kış gecesi fakir ve meyus, fakat seven bir halde beklediğini, kendilerinin ise kari- desçinin malı oldukları halde, ma de iyi bir kiracı diye sevdiklerini eöylerlerd İşte bu eşyanın bana ii aziz kiracımız!» diye sokuldukları ânda — insan esmer bacaklari karidesçinin evini güzelleşti- rebilirdi. Döner bakardım: yn bekl aramış n bir tünele girmişti. gıği- uğultusunu dinliyerek öteki uçtan edi. mıdir?» diye ml Ve bir lâhza sonra def- k ağlar, ona ancak ve ROMAN Sait Faik İşte bu benim segilimdi. Onun m rengine (siklâmen) dediği bu tatlı kırmızı, yine onun (süveter) dediği hırkanın içinde, onu yeni zamanlara, “Bayir zamansız bir y anfil ye yalnız kalmışız hülyası ali severdi “ Yârin dudağından getirildi ,, derdim. — bakma, derdi, öyle bakma Bir kadeh rakı daha içerdim. Yakın bir teneke dama damlayan soğuk yağmur dam- lasını bü sırada sırtımda duyardım. Bu dam- lanın peşinden nerelere kadar gitmek müm- künse gittiğim olurdu. okakta kalmış bir nd çıplak bacaklı bir çocuk, bir sefil, yaz ense, bir kıvırcık saç, (kalorifer) vi e bol ışıklı bir oda, güzel bir om bir kenarına konmuş aynı yağmur damlası... üzüntüdür beni m Bu, içinde - Bi faletin, zenginliğin, kederin, saadetin, yal- nızlığın, beraber olmanın, insan ömrüne takılı binlerce şeyin biribirine karıştığı yağmur damlası şuracıkta idi. İyice kapanmış idi siyirip, camı açarak, bu damlayı rahatca damlatmak arzusuna kapılırdım. İçime o yağ- mur damlasından basretleri, fakirlikleri, saa- e keremi ze içindekini bir hamlede yu- tardı! He Ee diye haykırırdım, bana bir eski hava çal! an, bana, daha yaşı kırkı henüz aşmış ei bestekârların, gire) gelip La kı mesini, yahut verilip verilmiyeceğini düşünen beyaz ve masum alniyle, gözleri yüzümün ne- madığım bir şekilde Er B e BE 5 lerken kızın sarı kafası göğsüme bir vaziyette : rum Yorgiyam, diyivermişim. Kız bir diş gibi fırlamıştı. — Arkası var — yalnız duyduklarımdan bahseder, beni sadece bir kadın olarak dinlemesini isterdim. Ne kadar şaşırırdı kim bilir. Ve Lİ nekadar küçülürdüm. o Kaçtım, kaçtım. götürüyorum. Ası den, öteki kadından... Yok gibi göründüğü halde ikimizden de kuvvetli | varlığını duyduğumuz öteki kadından...» < 13 Did Kli ki eki sel