Köylü veKumar Mehmet Turhan TAN ai gece çöküyor. Hecin devesi gibi hörgüçlü ağır bulutlar ya- maçlara sürünerek etrafı iyice kararttı. Köy camiinin hem hocası, hem müez- zini, yorgun edalı bir sesle, akşam ezanı makamında bir şeyler okumaya başladı: « Haydi onamazal..> Ses, pefde perde kerpiç duvarlardan sü- zülerek, ta aşağıya, deniz boyunca uzanan buğulu ovaya kadar siniyor. 250 hanelik büyük köyün sakinlerini minaresiz camiye doğru akın ediyorlar sanmayin: Camiye giren mavi göl geleri uzaktan saydım; Yanımdaki e yakalı, köylüye soruyoru — Yahu VİA ibadet eden- ler bu kadarcık mı? — Eh iştel.. 26.. iri kıyım Silâh sesi, harem kapısından da duyulmuştu. Oradaki nöbetçi: tufekçi- ler de içeri dolmuştu. Sultan Hamit, Nedim'i tevkif ettirdi, Derhal Beyoğ- lu mahkeme heyetini saraya getirtti. Mevkufu resmen muhakeme ettirdi. Bir saat süren bu muhakemeden son- ra, Nedim'in idamına hükmedildi, Sultan Hamit, bu hükmü geceya- rısına doğru Temyiz Mahkemesi rei- sine gönderdi. Yarım saat zarfında heyet teşekkül m Karar gözden ge- çirildi ve tasdi! Hünkâr, Bübili da iktifa etmedi. Temyizin tasdikini, Fetva Emini Nuri efendinin Çarşamba mahallesindeki konağına gönderdi. «Bu baptaki hük- mü şer'i yi istedi. Oradan da; «Kısas lâzım gelir.» diye cevap geldi Bütün bu işler, bir gece zarfında olup bitmişti. Ertesi sabah zavallı Nedim, Beşiktaş karakolunun karşı- sında salben idam edildi. Ve bu çıl- gın âşıkın cesedi orada sallanırken, Kızlarağası Şerafettin Ağa ile genç haremağalarının terbiyelerinden mesul birkaç haremağası bir vapura bindi- e Sürgün olarak Hicaz'a gönde- rildi. Sultan Hamit, bütün saltanat müd- deti zarfında, üç idam hükmü tasdik etmişti. Bunlardan biri de, Nedim'in hükmü idi. Vâkıâ Nedim, çılgınca bir aşka kurban gitmişti. Fakat o gün- den sonra da, sarayın disiplinini bo- zan hiçbir hareket görülmedi. Ziya Şakir İhtiyar, sarı Üre kemirdi ve dönen sürülerden o artakalmış aylak bir ar işaret ederek: u koyun beş liraya diye bağırayım, dedi, 26 kişininde hepsi dışarı uğrarl.. Köyün sokaklarında yürüyorum. Zifiri karanlık... Çarık ve yemenilerin, çamur ve çakıl deryasını mıncıklama- sından doğan, cılk bir uğultuyu takip ediyorum. Köyün alt başından, üst başına doğru bir insan akını var. Bodur evlerin gıcırtılarla kapıları açılıyor. Ocaktan fışkıran tatlı kızıl ışıktan, kapı eşiğindeki yemenili, iri kalçalı, verimli köylü kadınını görü- yorum. Ocakta sabah çorbası kaynı- yor. blm bir, eteğinde de iki çocuk var; dördüncüsü hemen ocağın dibindeki böşikte ağlıyor. Babanın kapıdan sıyrılmasiyle kapı aynı gı- cırtı ile kapanıyor ve babanın (siluet)i katran fıçısı sokakta Köylüler akın ediyor. Bu saatte, nereye ve niçin? Köyün üst başında ki kahveye, kahvelere... İri kıyım arkadaşla böyük kah- velerden birine ben de girdim. Kah- venin ikisine de iki isli gemici feneri asılı... Renk renk yüz... Kara ışığın yıkadığı cins cins köylü... Nefes ve su çekmiş aba kokusuna, türlü koku- lar daha karışmış. Ekserisi sarı kızıl saçlı, sakallı, bıyıklı... Aralarında so- yulmuş sarı patates suratlı delikanlılar da var. İçeri girmemle beraber, kah- veyi bir iskemle uğultusu, hoş geldin, buyrun, merhaba nidaları doldurdu. Bana yer vermek için kıpırdayan gövdeler, tabaka tabaka tavana uza- nan sigara dumanların dağıttılar. Oturdum. Elime bir tombala kartonu tutuşturdular. * Numaraları gayet güç seçiliyor. (Kullanmakta olduğumuz kâğıt elli kuruşluklar gibi bir şey, lime lime olmuş... Seyirciler hariç, oyuncular 25 kişi kadar vardık. Kahveci, ocağını çırağı- na teslim ederek, tombala halkasına katıldı. Oyun başlıyor. Çipil gözlü, çiçek- bozuğu delikanlı, numaraların bulun- duğu dallı basmadan yapılmış torbayı karıştırdı. Nasırlı küt parmaklariyle numarayı çıkardı. Burnuna kadar yaklaştırdı. Gemici fenerlerinin cızır- 9 kayboluyor. . . nohut istihkak... tısından, derin derin sigara emişler- den başka ses yok. Numara okunuyor. Delikanlı dudaklarını araladı, Sessizlik iyice koyulaştı. İhtiraslı nefesler git- tikçe çoğalıyor, nihayet okundu: — On altuuuuuu... Kağıt patırdıları... Oyun devam ediyor. Dakikalar Saat ilerli- yor. geçiyor. Gitgide heyecan artiyor. Küçük kâğıt parça- ları kartondaki boş haneleri kapla- dıkça; yüzler geriliyor, eller titriyor. kümeleşiyor. Pek Gözlerde ihtiras Biraz Ve ikinci partiye başlamak üzere okuyana küfürler, on yedinin gecik- mesine lânet edişler... İkinci parti de bitti. Hesaba giri- şildi. 50 kuruş kaybedenler var; bir köy tenceresinin iki günlük fasulya, Yarın yine kaybede- cekler. Daha öbür gün yine.. Ve asıl mühimi, gece saat ide, heyecan ve ihtirasla örselenerek yatan bu köylü, yarın sabah günle beraber uyanacak, tarlasını çapalayacak veya başka köy işleriyle uğraşacaktır. * Kahveden çıkarken, çipil gözlü, *çiçekbozuğu delikanlıyı yakaladım : — Her akşam iş bu mu? — Bul. — Başka keyfiniz yok mu? Çipil gözlü, çiçekbozuğu delikanlı beni yine kumarbazca cevaplandırdı: erl.. 15