ıkıntılı bir ir Ss silkinerek kurtul Gün sona eriyordu. De son kırıntılarını da, karanlık, teker teker yuttu. Bana, dakikalardan beri için- yahlık, bana müthiş görünme- ye başladı. İçimde tahlil et- mekten korktuğum hisler... Ayağa kalktım. Birkaç adımda dışarıya çıktım ; iskelenin ya- nındaki rıhtım POLEN dolaş- maya koyuldum Etrafta bir insan görebilmek yatmış... Denizde, karanlık da- ha korkunç... Her dalga ile sanki sarsılıyor, dalgalanıyor... rerek durdum. Daha sonra tek- rar bekleme yerine girdim. Pencerenin kenarındaki ka- napeye oturdum. Yüzümü dı- Yi döndürerek karanlığa tes- im oldum. Ara sıra, uzaklardan geçip giden Şirket vapurlarının (pro- jektör) lerinin firari ışıkları, yüzüme çarpıp geçiyor.. Vakit, hiç akleme öncililç gibi... Başımı içeriye çektim. görmediğim halde - bakmaya başladım. Karanlık, baktıkca daha ko- yulaşıyor, kesif bir hal alıyor... ku.. anda, beni yerimden deh- şetle sıçratan, bir hâdise oldu. Kulübenin içinde bir alev par- ladı ve yükseldi. çük küçük siyah parçalar, du- var diplerine, tavan köşelerine, kanepe altlarına güçlükle ken- dilerini attı ve saklandı. Her şey bir anda bambaşka olmuş, değişmişti. O zaman bakışlarım ve bütün düşüncelerim, kibriti elinde tutan insana saldırdı. Işığın titreyişleri altında bir sima, en keskin hatlarile mey- dana çıktı. Basit bir kibrit ışığı, en mahir bir ressam gibi, üç beş çizği, iki üç dalgalı alev ve bir kaç gölgeyle, bir insan yüzünün bütün hakika- tını belirtmişti. 4 göz, ışık altında, iri ateş böcekleri gibi parıldıyordu m, sigarasını, birkaç ke- re aleve temas ettirdi. Dumanı iyice çekti, sonra ağzından ve bakışı dumanlandı, yanması sona ermek üzere olan kibriti bana doğru uzattı, Beni gör- müştü herhalde... Soluk pembe iki kalın et parçası, biribiri üzerine bir kaç defa konup indi: — Affedersiniz... içmez misiniz? Bir sigara Oktay AKBAL Eliyle paketi bana doğru uzattı bekledi. Hiç cevap vermeden, kolum uzandı ve en sigara dudaklarıma yerle Sonra tükenen se attı, Karanlık tekrar muzaffer, eski- sinden daha hırslı, odaya dol. du. Lâkin çok geçmeden yeni bir kibrit alevi odayı aydınla- tınca, karanlığa yeni bir ricat... Adam kibriti uzattı ve sönen sigaramı yaktı. Bu seferki ay- dınlıkta onun simasını daha iyi görebildim İri bir burun gölgesi duvara vurmuştu. Kalın kaşları, hafif ışık altında iki büyü- müştü. Dudakları memnuniyetle çar- ps gözleri tebessümlü: - Vapur bekliyorsunuz, de- ğil mi? er kibrit alevini dalgalan- dırdı. Işık odanın tavanında sella çalkalandı. Ben cevap vermeden, o de- vam etti: — Telâşlısınız... Halinizden belli... Vapur beklemek sıkın- tılıdır. Acele ediyorsunuz. Ev- de sizi bekleyenler var mut- ananız. Biraz ge- misli şu anda, değil mi? Fakat şey söylemeyin, ben tahmin etmeye çalışa- yım. Sevdiklerinizi özlediğinizi anlıyorum, Rica ederim, siz hiç US” konuşmayın! Böyle daha iyi... He üzum da yok... Bıra- kın, ben istediğim gibi düşü- neyim. Yanlış veya doğru... O bence ehemmiyeti ii alevi sönmüş, oda ye- Birden, menşei meçhu (projektör), bir makas gibi o- bir anda ikiye bölerek oldu. Adam konuşuyor. Benimle değil, kendi hepsi ei yor... Benim ,ona muhatap ol- A iş ebe Klee bulun — Bir İz insanı seven ve bek- yen bir çift gözün sizi arayan bakışları... Her kelimenizden mâna çıkaran kimseler... Bu insan elbette mesuttur. Fakat ekseriya vaziyetinin kıymetini bilmez. Meselâ siz, belki de onlara, yani sizi sevenlere lâ- yık değilsiniz. Ben de bir va- kitler sizin gibiydim. Beni de sevenler, arayanlar vardı. Be- nim de yolum beklenirdi. Öyle amma, şimdi o anları düşüne- rek üzülmüyorum. Beni seven o İnsanların kayboluşlarından kederli değilim. O zaman ben, sadece beni seven insanlara karşı sevgi duyardım. Bu, kü- çük, basit bir sevgiydi. Kar- şılıklı bir alış veriş gibi bir şey... Şimdi o zamanki aptalca düşünüşümü hatırlayarak ken- Artık hakiki » 2 < 6 g g 8 Mesut ve bedbaht olanları, bi- ta içimde buluyorum; babam, annem, kardeşim, oğlummuşlar gibi... Kısa boylularını, kısa oldukları için; uzunlarını, u- zunluklarından dolayı; bıyık- hlarını, bıyıksızlarını, kadın- larını, kızlarını, gençlerini, ço- cuklarını hepsini, hepsini se- viyorum. Ben onlar için yaşı- vergi gibiyim Sanki onlarda fani Bir an süküt ve devam: anlar hiç bilinmiyor... Birbirlerini tanımıyorlar. Kim- se de onları miyor. Büyük adam denilen fikirler, kanaatler, hep yalan... Hepsi yalan... İnsanları ayfayı çeviriniz? 11