KONTROL SİSTEMİ — 10 — Ali Rıza PİŞKİN gerine geliim. pilân fikri- krin vücuda getireceği b nm muraka- besi, merkezden muhite ve muhitten merkeze doğru olmak üzere iki şu- belidir. Bunlardan, merkezden mu- hite doğru olanı, hükümet; muhit- ten merkeze doğru olanıda halk tarafından vâki olacak murakabedir. Hükümet murakabeleri, bellibaşlı yasaklara, ölçülere, görüş ve el koyuşlara istinat edeceği için, onu, bir lâhza geriye bırakalım ve ev- velâ halk murakabesinden ne anla- dığımızi belirtelim : Tıpkı bir caddenin temiz tutul- ması işinin evvelâ belediye vazifesi, sonra da halk terbiyesine bağlı bir dava olması gibi, iktisadi mevzular- da da halka tam bir şuur, mefküre ve vazife telkinini yerine getirmek şarttır. Bunun için, bütün sahte, sun'i, ölü vaazları bir tarafa bıraka- rak, büyük, hakiki ve samimi bir telkin edebiyatına girişmek lâzım- dır. Halka, herşeyden evvel derin bir itimat telkin edilecek; halk, hükümetin tedbirlerinden akli ve ruhi tam itminanlar duyacak, ham- örecek, sevecek asırlık şüphe ve itimatsızlığının yük- selttiği engellerden başka birşey değildir. Eğer o, yani halk, tezatsız bir örgü vahdetiyle meydana gel- miş bir pilânı görür, bu pilânın memlekette her sınıf ve zümreye ait iş sahasını ve iş y tekeffül ettiğini anlar, bütün kötü ve nizamsız gidişlerden dönüldü- ğünü müşahede ederse, muhakkak ki en büyük aşk ve sadakatle vazife- ye atılır. Böylece halk, hükümetin ' merkezden muhite doğru yol alan tedbirlerini, muhitten merkeze doğ- ru tedbirlerle tamamlamış olur. Pilânın açık ve sarih maddeleri bütün yurtdaşların malümu olacak; ve memur, esnaf, tüccar, Ziraatçı, her vatandaş, birbirini kontrol et mek hakkını temsil edecektir. Aza- (Devamı 16 ncı sayfada) / MARAŞ VE RUHÇULUK (Necip Fazıl Kısakürek'in bir Maraş kurtuluş gününde verdiği hitabe) Maraşlılar ! Memleketin'zde doğmadım. Fakat babudan oğula, oranın eski bir familyasından ar Kendimi, yüzde yüz Maraşlı sayabilirim. Maraşa ekliyebilecek hiçbir şerefim yok. Fakat Ma- raşlı olmaktan gelen bir şeref taşıyorum. Bu şerefi, içimde rastgele bir duygu değil, sistemli bir şuur halinde besledim. Sultanlık günlerinde, sultanın verdiği en büyük rütbelerden birini taşıyan büyük babam, sana her fırsatla şöyle derdi : yük babanın memuriyet ve mevkiile iftihar etmiyeceksin; ancak, onun, içinden geldiği yer ve o yerdeki itibar derecesile öğüneceksin!» babam bana, gözleri derin bir daüssıla çukuruna kaçmış, Maraşı, Maraşın taşını toprağını, bağını bahçesini, suyunu havasını, anlatır, dururdu. Maraşlıyı, Maraşlılar ! Memleketiniz tâ o zamandanberi gözümde harikalar vatanıdır. Harikalar vatanı... Efsane diyarları ve o diyarların insan aklını iflâs ettiren mefkürevi hayatı gibi, âdi zaman ve mekân ölçülerinin eni çıkmış, kuru hayat çerçevelerinin maverasına ulaşmış hareketler ve ... Bu hareketler ve hadiselerin izahı, mucizelerin tarifi gibidir. O, izaha z, mautığın ağına yakalanmaz. Kanunları meçhul, saikleri gizli, sebepleri n hadiselerin kurduğu âlem, içinde yaşadığımız maddi dünya ile iç içe, fakat ondan başka bir “düny adır. Ve insan oğlu, dünyasının içindeki bu başka dünyalara o kadar muhtaçtır ki, yer yüzüne indiği gündenberi bütün gayreti, yalnız onları aramaktan ibarettir. Onun içindir ki insan oğlunun, görmeğe zelerinse çeşitleri var. Her ğilse bile, mütehassir gezer. Kendi kendisini aşmak, bir derece ilerisine varmak; hiçbir mer- halede duraklamıya razı olmadan, sonsuz mesafeler içinde, ebedi bir tekâmül incizabına kapıl- mış yürümek; insan, cemat, hayvan, nebat, bütün tabiat azasının tek gayesidir. Yer yüzünün bütün kavgaları, ayni cinsten iki unsur gi birbirinin tekâmül kanununa engel olmaktan doğar. İşte kâinatın en büyük mümessili olan insan, kendi nefsile ve herkesle ve her şeyle alma selde tek bir âlet kullanır ki, oda eubaler, Bizi küflü bir madde olmaktan ruhumuz kurtarıyor, fenaya mahküm cesedimizin encamını o teselli ediyor, bizi tabiat üstü bir hayata r bunları Maraş için söylüyorum. Çocukluk günlerimden beri, masalını dinlediğim yiğitler yatağı ve destanlar memleketi Maraş, meğer bir rüya âlemini yer yüzüne kabul ve tastik ettirecek olan yer . Meğer Şirin için dağları delen Ferhaddan miras, Anadolulu ruh, orada ve en ağır Mala pine alk devirde, eşsiz tecellilerinden birine kavuşacakmış... r, bütün imanlarını kendi elile yonttuğu çelik makanizmalara kaptıran Avrupalı, orada, bütün icatları ve cihazlarile birden iflâs edecekmiş. Maraş, benim için yapmacıksız ve bsanusdz, doğrudan doğruya içinden gelme bir hamleyle, beşikteki çocuğundan koltuktaki ihtiyarına kadar harbetmiş ve düşmanını kovmu; bir memleket olmaktan ibaret değildir. O, bu meşkük ruh muadelesinin yy asırda hallini becerdi ve cevabını verdi. Bu cevabı verdikten sonra da, izahını ne kendisi kalarına yaptırdı. Vazifesini, başarmı uldu. Zira asil ruhlar mahçup doğar ve nefs meçhulün kıyısında ve tam kendisine denk bir çehre ifadesi içinde oturuyor. İşte karşısında olduğumuz Mar Maraştır. Onun bu vasıflara lâyık olup olmadığını ispat için, yaptığı fevkalâdelikleri sayıp dökmek benim vazifem değil, Vakalar yerli yerinde duruyor. Merak edenler baksın ! Dava, imi çizgilerinden, delâletlerine nüfuz edebilmekte... şöyle bir hitap yi uhun İdim Hâlâ ateşi kanla, kurşunu etle ve kılıcı kemikle önlemenin ve bütün bu kuvvetlileri, bütün bu zayıflara yendirmenin sırrını elinizde tutuyorsunuz. rtık maddenizi teçhize muhtaç olduğunuz kadar ruhunuza ait teçhizlerden hiçbir zerreyi feda etmemeyi bilecek; ve daima maddenizi, ruhunuzun emrinde çalıştırmak kanun ve ö yen bal ki yı yeni nizamını kurmak için, yarasalar gibi lr başını taştan taşa v fi erdine çare bulamıyan garp cemiyetleri, öz ellerile yonttuk- ları çelikten putlerm sahte tesellisini artık kabul edemiyecekleri gün, sizden bir şey amin meğe geleceklerdir. Bu ” y, ne büyük şey olacaktır o çok mütevazı şekil ve li içinde, belki bütün dünyanın en muhtaç gayi Bu çizgilerin delâletinde ön- uk sır kalin taşıyor.