EMAN a , H 7 Nİ Pİ ie IR ii le SÜREKLİLİK, (Büyük Doğu) da çıkan ilk ya- zımız son zamanlardaki ilmi sep- tisizma ve dolayısile süreklilik mev- zuundaydı. Müsbet ilimler gözlü- günden, tabiatta sürekliliği, yani ilâhi mimariyi görmenin mümkün olup olmadığını araştırmak istemiş- tik. Bu yazının son satırlarını hatır- lıyalım : Tabiatın dış yüzünde evvelâ sü- reksizliği, birbirinden ayrı ve sayı- labilen şeyleri görüyoruz. Bundan sonra hava ve denize bakıyor; bu çerçevelerde, akan kemiyetlere, sürek- liliğe şahit oluyoruz. Fakat bunların (atom ) larını keşfedince yine sürek- sizlik baş gösteriyor. Bundan sonra esir keşf veya farz olunuyor, yine sü- reklilik başlıyor. Bu da davanın sonu değil; belki de davanın sonunu bu- lamıyacağız. Yeni ilmin gidişi, herşeye (ato- mik) seciyeyi, yahut süreksizlik BEKLER Vücudüm, sürükler, sürükler, Götürür beni su kenarına. Bahçelerin, bahçelerin birinde Bir meyva beni bekler! Şehvetim, yalvarır, yalvarır, Atar beni kadın kucağına. Kalabalıkların, kalabalıkların... arasında Bir sevgili beni bekler! Ve şüpheyle, şüpheyle aklım Dalar gök yüzü uzaklarına. Yıldızların, yıldızların ötesinde Bir sir beni bekler! Korkarak, korkarak canım, Takılır her cenazenin peşine. Mezarların, mezarların içinde Bir tanesi beni bekler Celâl SILÂY Sanat olunca hassasını biçmekte kendisince haklı olabilir. Antropolocya ilmi kadar madde ilmi de (Atomik) tir. Beşe- riyetin nihai unsuru fert olduğu gibi maddeninki de atom... Fakat herşeye rağmen yine bir süreklilik hayâl ve hakikatı ortadan kalkamıyor. Bunu suda müşahede ediyoruz. Vakıa suda (molekül) e bağlı mahiyetinden do- layi yine bir süreksizlik var. Fakat odun da içinde esirin bulunduğu düşünülürse yine süreklilik mey- dana çıkmış olur. Zira esir esas itibarile (süreklidir. Bir vakitler (Reynold), ortaya, kumsala benzer bir süreksiz eser mefhumunu atmıştı. Sa- hilin kumları, başımızın saçları, bah- çenin çimleri sayılabilen şeylerdir. Sayımdaki zorluk, sayılacak şey ol- mamasından değil, belki çok olma- sındandır. Bir bardak suyun içindeki atomlar için de böyle... Bu atomla- rın sayısı, Atlas Okyanosundaki damlaların adedini geçer. Bir santi- metre mikâbı hacmindeki suda 33,000 milyon, milyon, milyon su (mole- küljü var. Atomların adedi ise 100,000 milyon milyon milyon ka- dardır. Bu kadar santimetre mikâbı su ise 100,000 milyon milyon ton eder; yani yüz milyon kilometre mikâbı su... Buda Şimal Atlas Ok- yanosunun hacmine tekabül eder. Bu basit hesabı yaparken, bir damla sudaki atomlardan hiç olmazsa 50 milyonu tahayyüz etmiştir. Buna rağmen atom, kum ve benzerlerine nazaran dâha kolay ve daha doğru sayılabilir. Sayı, süreksiz şeylere, - yani maddi tabiat parçalarına veya ma- nevi bölüm mefhumlarına - tatbik edilebilir. Elmayı, parayı, günü, se- neyi, halkı ve atomları sayabiliriz. Fakat sayıyı sürekliye tatbik etmek istersek, bu işi ancak, süreklilik mü- messili olan şeyi sun'i bölümlere ayırarak yapabiliriz. Meselâ bir oda- - nın sıcaklığı, bir tayyarenin hızı, Hİ SÜREKSİZLİK Prof. Salih Murat UZDİLEK bir ipteki çekme kuvveti ve elektrik ceryanının şiddeti gibi süreklilik misallerini ancak bu tarzda ölçe- biliriz. Prof. Salih Murat UZDİLEK Nasıl oluyorda sürekliliği sayı- lara tatbik edebiliyoruz ? 1, 2, 3... Bu sayıların süreksiz olduğu belli... le ama bunlar arasındaki boşlukları (doldurabilecek © sayılar var. Meselâ 1 ile 2 arasında 1.1, 1.2 vesaire... Ayni ondaların, yüzdeler, bindeler, on bindeler, yüz bindeler ve ilâh mikyasla mütemadiyen bü- yüyen bir küçülme taksimatı yok- mu ? Bu işe sadece hesabi cepheden sonsuz olarak devam ettikçe yine sürekliliğin hududunu zorlamış olu- ruz. Burada sayı deyince müşterek | mikyaslı sayıyı kastediyoruz. Müş- terek mikyaslı olmıyanlar sayı de- ğildir; çünkü bunlar sayı ile göste- rilemez. Büyük bir riyaziye âlimi, “tabii sayıları Allah yaratmıştır, digerlerinden o insanlar mesuldür, diyor. Fakat sayı diyemediğimiz bu müşterek mikyaslı olmıyan şeyler fizikada ve bilhassa hendesede çok geçer. Halbuki, hendese mefhumları esas itibara süreklidir. Bir sayı daha devam edecek ) Z